İran'da Üç Aile!
![]() |
| - ONUR KOÇYİĞİT - |
Roman, 40’lı yılların Tahran’ını kendine zaman ve yer olarak belirleyen bir kurguyla başlıyor. Aristokrasi ile bulunan bağlarını koruyan ancak orta sınıf ile de dirsek temasında yaşayan genişçe bir aile bu zaman ve yere kişiler olarak atanmış Pezeşkzad tarafından. Güçlü bir kurguya sahip romanın en dikkat çekici öğeleri de zaten bu yer, zaman, karakter ve anlatıcı uyumu. Dönemin İran’ına sosyo-kültürel anlamda ironi ve mizahın sınırlarını zorlayarak, yer yer sarkazmın sınırlarını zorlayarak dokunuyor Pezeşkzad. Dönemin İran’ının çok kültürlü yapısı da bu anlatıya büyük destek sağlıyor.
Büyük bir bahçe içerisinde toplumun çok değişik katmanlarından/sınıflarından oluşan, hepsi kendi içinde belirli absürtlüklere ve komikliklere sahip üç ailenin hikâyesini kurguluyor yazar. Polis, doktor, hizmetçi, kasap gibi birçok değişik sıfata sahip insanlardan bahsediyoruz burada. Tabii ki bu homojen olmayan topluluk içerisinde de önceleri okurun kabul edemediği ancak sonraları alıştığı ve -Pezeşkzad’ın anlatımından olsa gerek- çok eğlenceli bir dille kurguya iliştirdiği ast-üst kavramları ile iletişim kuruluyor. Bütün kararlar bu üç ailenin ortaklaşması ile alınıyor ki şiddetli tartışmalar da hikâyeye yoldaşlık ediyor.
Burada söylemek gerekli: Dayıcan Napolyon “aile içi huzuru bozmamak adına“ kararların alınış aşamasında yalan söylemekte bir beis görmüyor ki işi abartıp, totaliter bir tavırla kararlarını aile üyelerine tebliğ ettiği de oluyor. Tabii bu bireyselliğin yitirilip, karar alma mekanizmasına bağlı yaşama durumu anlatıdaki karakterlerinin yalan, düzenbazlık anlamında epey sivrilmesini de beraberinde getiriyor. Pezeşkzad’ın anlatımı daha önce de belirttiğim gibi ironinin ve mizahın sınırlarını zorladığı için bu yalan fırtınası giderek bir komedi şölenine dönüşüyor.
Anlatıcının romandaki yerini de vurgulamak gerekiyor. Anlatıcı, kurguyu okuyucu ile bütünleştirmek adına dilin bütün sınırlarını zorluyor. Otuza varan karakterin yer aldığı bir metinde okuru metine bağlı kılmak çok zordur. Tzvetan Todorov, Poetikaya Giriş kitabında anlatıcı hakkında şöyle konuşur: “Asıl anlatıcı, bir karakterin “ben” dediği metnin sözceleme öznesi, bu durumda daha da gizlenmiş olur. Birinci tekil kişideki anlatı, anlatıcısının görüntüsünü daha fazla açığa çıkarmaya yönelik her çaba sözceleme öznesinin giderek daha da kusursuz bir biçimde gizlenmesine neden olur.”
Pezeşkzad’ın anlatıcısı bu durumun tam ortasında yer alıyor. Dayıcan Napolyon da bu bağlamda bir romanın bütün unsurlarına sahip ve başarılı bir eser.
Onur Koçyiğit
DAYICAN NAPOLYON
İyrec-i Pezeşkzad
Çeviren: A. Naci Tokmak
Ayrıntı Yayınları
2012, 560 sayfa, 40 TL.
*radikal kitap

YORUM YAZIN