Silivri Toplama Kampı
![]() |
| - TURHAN ÖZLÜ - |
Hâlâ bilmeyenler varsa öğrensin! Silivri’de bir yargılama yapılmıyor.
Hapishane içinde numaralı Özel Görevli Mahkemeler var. Ama hukuk yok.
Ucu açık davalar bitmemek üzere kurgulanmış.
Çöplüklerden toplanmış gizli-yalancı tanıklar ve uydurma belgelerle bir tertipler zinciri kurulmuştur.
Türkiye artık “hukuk”la vurulmaktadır.
“YARGI ÇÖZER” HAYALLERİ BİTTİ
Neyse ki geçen 4 yılın ardından gerçekler çok geniş çevrelerce görülebiliyor.
İktidarın Özel Görevli Mahkemeleri şimdiden kamuoyu vicdanında mahkum olmuştur. Daha yargı safhasında hukukun bu denli ayaklar altında çiğnendiği ÖGM’lerden kimse bir adalet beklemiyor.
Verebilirlerse, günün birindeki kararları bugünden “yok hükmün de”dir.
OPERASYON ÖNCE MEDYAYA YAPILDI
Özel Görevli Mahkemeler gibi Özel Görevli Medya da gerekliydi. Bu nedenle Ergenekon’dan da önce operasyon medyaya yapıldı. Hikâyesini yaşayanlar biliyor.
Artık manşetlerin iktidar eliyle belirlendiği dönemdeyiz.
Şimdi gazeteci olarak görmüyorlar ama Ekim 2010’da Dolmabahçe’de Başbakan’ın genel yayın yönetmenleriyle düzenlediği toplantıya Ulusal Kanal adına davetliydim. Erdoğan, herkesin gözlerinin içine baka baka “medya değişecek” buyurmuştu. 2010’a kadar yaptıkları yeterli görülmüyordu.
“Medya değişecek!” Toplantının ana temasıydı.
Başbakan, gazetelerden geçmiş döneme ait bir dizi manşetleri yüksek sesle okudu. “411 el kaosa kalktı” gibi başlıkları nasıl atarsınız diye çıkıştı. Koca koca gazetecilerimiz başları önde dinlediler. Tek bir itiraz yapılmadı.
O toplantıdan sonra medya da, manşetler de değişti.
Ama hâlâ çatlak sesler vardı.
İlerleyen günlerde Başbakan ve Hükümet yetkilileri, medya patronları ve yöneticileriyle bir dizi toplantılar yaptılar. Karanlık mahfillerdeki özel buluşmaları anmıyoruz.
Küçültülen terör haberleri, ekonomideki AKP mucizeleri, Suriye ve Anayasa üzerine aynı kalemden çıkmış haberler yeni ayarlamalarla sağlandı.
Sonuçta medya, Basın Yayın Genel Müdürlüğü bünyesinde bir daire konumuna getirildi. İktidara yaranma üzerine adeta bir yarışa girdiler.
Sürece direnenler, teslim alınamayanlar ise Silivri’yi boyladı.
UĞUR MUMCU’LAR GELİYOR
Yazılanlar resmin bir yanı. Holding veya yandaş damgalı medyanın büyük açmazı da aynı resmin içindedir.
Gazetecilik alanı dışına düşmüşler, gereksiz ve işlevsiz hale gelmişlerdir.
Oluşan boşlukta medyamız seçeneğini de yaratmaktadır. Önümüzdeki yakın dönemde daha iyi göreceğiz; gerçekleri gürül gürül halka ulaştıran Aydınlık Gazetesi bu yeni dönemin habercisidir.
Türk basını 150 yıllık tarihiyle istibdada karşı hürriyet mücadelesi içinde doğmuştur. Namık Kemal’lerden Uğur Mumcu’lara ve günümüze uzanan güçlü gelenek yaşamaktadır.
Süreci belirleyen, şişirilmiş tirajlarıyla iktidar medyası değil, halkın özlemlerine ve gerçeğe bağlı gür sesli medya olacaktır. O birikim Türkiye’de var ve yaşıyor.
GÜNÜN GÖREVİ: TGS’Yİ BÜYÜTMEK, ÜYE OLMAK
Basın meslek kuruluşlarımızın güçlenmesi ve mücadele kararlılıkları da bu yeni döneme işaret ediyor.
Başta TGS olmak üzere TGC, TGF gibi meslek örgütlerimiz sahiplenmenin, dayanışmanın en güzel örneklerini veriyorlar.
Saldırılara ve gazete kıyımına karşı siper oldular.
“Örgüt” ün değeri Silivri duvarları ardında, zor günlerde anlaşılıyor. İyi ki varlar!
Yıllardır Silivri zindanlarında tutsak üniversite kurucusu profesörümüz, gözaltına alınan veya hâlâ tutuklu rektörlerimiz var. Onlar sahipsiz. Çünkü üniversitelerimiz sindirilmiş ve suskun. Çünkü bir örgütleri yok.
Aynı şekilde tutuklu yüzlerce Türk subayı var; muvazzafıyla, emeklisiyle. Onlar da sahipsiz. Ortada bırakılmışlar.
TGS Genel Başkanımız Sayın Ercan İpekçi’yi, TGF Genel Başkanı Sayın Atilla Sertel’i ve tüm yöneticilerimizi kutluyoruz.
Tüm meslektaşlarımızı TGS’ye üye olmaya çağırıyoruz.
“DAVALAR SULANDIRILIYOR” TELAŞI
AKP mevcut iktidarını ancak yeni tertiplerle sürdürebilir. Öylesine büyük suçlar işlediler ki, artık geriye dönüşleri yok. Üstlendikleri görevler de bunu zorluyor: 90 yıllık büyük hesaplaşmayla ilgilidir.
Ergenekon, Balyoz vb. davalar çökmüştür. Bir şekilde örtülmesi veya tazelenmesi gerekiyor. Bu koşullarda Türkiye yeni tutuklama dalgalarına da hazır olmalıdır. Bunlardan her kötülük beklenir.
Aslında yaptıkları her hamleyle sorunları daha da büyüyor. Açmazda olan AKP’dir. Silivri’ye ellerini kaptırmışlar, kurdukları tezgâhın altında kalmışlardır.
“Davaları sulandırmayın” kampanyası bu telaşın ifadesidir. Özel görevli köşe yazarları harekete geçirilmiştir. Yanlış hesabın Silivri’den dönmekte olduğunu görüyorlar.
TÜM YURTSEVERLERE ÖZGÜRLÜK
Bu zorlu koşullarda mücadelenin doğru bir çizgide yürütülmesi büyük önem kazanmıştır.
“Kurunun yanında yaş yanmasın” söylemiyle gazetecileri bu davalardan ayıklama veya kurtarma tavrını hiçbir onurlu meslektaşımız kabul etmez. Gazetecileri kurtarmada bir yararı olmadığı da görülmüş olmalıdır.
Bu söylemin “kurular yanabilir” demekten öte bir anlamı yok. Tertipçilerin elini güçlendirmektedir.
ABD-AB merkezlerince dillendirilen “gazetecilere özgürlük” çağrıları ise tam bir ikiyüzlülüktür. Tüm AB raporları Ergenekon-Balyoz davaları “fırsat” olarak görüyor ve “sonuna kadar” götürülmesini dayatıyor.
Silivri mücadelesi, gazetecisiyle, komutanları, aydınları ve siyasetçileriyle herkesi sahiplenmeyi ve dayanışmayı gerektiriyor.
Unutmayalım, esir tutulanlar ne darbe girişimcileridir, ne de faili meçhullerle ilgilidirler. Tersine darbe mağdurlarıdır.
Darbelerin kanunları var: ABD-NATO patentlidir ve adresi Gladyo’dur.
Hapishanede Gladyo olur mu?
Darbeciler iktidardadır.
Gazetecilere özgürlük mücadelesi “tüm yurtseverlere özgürlük” “Silivri ve Hasdal’a özgürlük” şiarlarıyla birlikte başarı kazanabilir.
Turhan ÖZLÜ
Silivri 2 No’lu L Tipi Cezaevi
F–6 Koğuşu
İSTANBUL

YORUM YAZIN