Header Ads

Cumartesi Anneleri'nin 397. Buluşması: Başbakan Cezaevlerinde Açlık Grevi Yapanların Yaşamından Sorumludur


Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetinin bulunması, kaybedenlerin hesap vermesi için her hafta Galatasaray'da yaptığı oturma eyleminin 397.'sini gerçekleştirdi. Kayıp yakınları, devam eden açlık grevlerine dikkat çekerek, hükümetin soruna insanca yaklaşmasını istedi. Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarına tepki gösteren aileler, insanların üzerlerine atılan gaz bombalarını göstererek, "Erdoğan'ın insanlara hediyesi bu" dedi.

'ŞİMDİ DE KIZIM İÇERİDE ERİYOR'

Gözaltında kaybedilen Kasım Alpsoy'un eşi Erdoğan Alpsoy, Kürtçe olarak yaptığı konuşmasında, 17 yıldır eşini aradıklarını söyledi. "Şimdi de kızım içeride eriyor" diyerek açlık grevlerine dikkat çeken Alpsoy, "Başbakan yalan üstüne yalan söylüyor. 30 yıldır bu meseleyi çözmediler. İnsanların içeride ölmesini istiyorlar" dedi. Alpsoy, "Onlar oruç tutuyor, namaz kılıyorlar güya. Yalan, onlar gerçek Müslüman değil. Çiller de geldiğinde, 'Bitireceğiz' diyordu. Bizi bitiremezler" şeklinde konuştu.

'KAYIPLARDAN AKP DE SORUMLU'


Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin de, Başbakan'ın Almanya'da yaptığı konuşmayı hatırlatarak, "Ne bugüne kadar kayıplarımızın akıbetiyle ilgili sorunları çözdüler, ne de Kürt sorununu. İnsanlar cezaevlerinde açlık grevinde, Başbakan yalanlar söylüyor" dedi. Bilgin, kayıplar konusunda AKP'nin ve AKP'li bakanların da sorumlu olduğunu söyledi.

Gözaltında kaybedilen Ahmet Kaya'nın kızı Emine Kaya Erbek, yanında getirdiği gaz bombası fişeğini gösterdi. Kürtçe konuşma yapan Erbek, "İşte Erdoğan'ın bize hediyesi. Nereye gidersek, ne söylesek üzerimize bunları atıyorlar" diye tepki gösterdi. "Bayram günü insanların üzerine gaz bombaları attılar. Ayıptır, günahtır" diyen Erbek, Kürt halkının taleplerinden asla vazgeçmeyeceğini vurguladı.

'DEDEMİN MEZARINA ÇİÇEK KOYMAK İSTİYORUM'

Ayşe Yurtseven de, gözaltında kaybedilen dedesi Abdülkerim Yurtseven'in kaybedilmesi sürecini anlattı. Dedesini kaybedenlerin arasında "Yüksekova Çetesi" olarak bilinen ve Susurluk Raporu'nda da adı geçen Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul'un da bulnduğunu söyleyen Yurtseven, "Herşey bu kadar açık ve netken, sorumlular biliniyorken, dedem ve yanındaki iki köylünün mezarı neden hala bulunmuyor? Ben de dedemin mezarına çiçek koymak istiyorum" dedi.

'AÇLIK GREVLERİ İNSAN ONURUNA YARAŞIR ŞEKİLDE ÇÖZÜLSÜN'

Bugünkü basın açıklamasını okuyan Başak Can, Abdülkerim Yurtseven (73), Mikdat Özeken (18) ve Münir Sarıtaş'ın (13) dosyalarını açıkladı. 27 Ekim 1995 tarihinde Hakkari Yuksekova Ağaçlı (Aylava) Köyü'nde katledilenlerin yaşlı, genç ve çocuk olduklarını hatırlatan Can, Türkiye'nin bu davadan AİHM'de mahkum olduğunu söyledi. 3 köylünün kaybedilmesiyle ilgili belgelerin Susurluk Raporu'na da girdiğini belirten Can, "Bütün bunlara rağmen AKP Hükümeti suçu kabul etmekle yetindi. İsimleri belli olan faillere dokunmadı. Hükümetin kayıplarımız konusunda sürdürdüğü evrensel hukuku tanımayan yaklaşımı, bugün de açlık grevindeki genç insanlara karşı sürüyor" diye konuştu.

AKP'nin açlık greviyle ilgili olarak sürdürdüğü politikanın yeni ölümlere kapı araladığını vurgulayan Can, "Başbakan'ı evrensel hukukun gereğini yerine getirmeye, grevdekilerin temel insan hakları kapsamındaki talepleri için adım atmaya çağırıyor, kendisine cezaevlerindeki gençlerin yaşamından birinci dereceden sorumlu olduğunu hatırlatıyoruz. Kayıplarımızın insan onuruna yaraşır bir son, bu toprağın bütün devletleri için insan onuruna yaraşır bir yaşam talebimizi bir kez daha yineliyoruz" dedi.

Kayıp yakınları, bir sonraki buluşmalarına kadar, açlık grevleriyle ilgili çözüm için adım atılmış olması dileğinde bulundu. (etha)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.