Header Ads

Tanrı ve Akıl

- yazı: MEHMET ZEYTİN -
Son dönemde yayımladığı felsefe kitaplarıyla dikkatleri çeken Notos Kitap Yayınevi tarafından Kaan H. Ökten ile Gurur Sev’in çevirisiyle piyasaya sunulan ve Aristoteles’in Metafizik başlıklı eserindeki 12’inci kitap olan ‘Lambda’, Türkiye’de felsefe çevirisi alanında son derece ilginç ve önemli bir çalışma olma niteliğini taşıyor. İlginç, çünkü burada izlenen çeviri yöntemi epeyce özgün. Önemli, çünkü Aristoteles’in “Metafizik” kitabı, metne sadık kalan böylesine titiz bir çeviriyi hak ediyor.

Gurur Sev’le birlikte çeviriye nasıl giriştiklerini kitabın önsözünde Kaan H. Ökten (kendisini Heidegger ve Aristoteles üzerine yaptığı çalışmalardan tanıyoruz) şöyle anlatıyor: “Her ne kadar Türkçedeki mevcut Metafizik çevirisi çok sevilmiş, çok kullanılmış ve özellikle açıklayıcı dipnotlarıyla çok beğenilmişse de, felsefe tarihinin en önemli üç beş metninden biri olan bu kitabı Eski Yunanca aslından yeniden çevirmek yararlı olur gibi görünmüştü bana. Fakat çeviriyi çok sağlam bir temel üzerine oturtmak gerekiyordu. Son yıllarda yurtdışındaki yayınlarda şöyle bir uygulamanın geçerlik kazandığını görmüştüm: genel kapsamlı giriş kitapları ve makale derlemelerinin yanı sıra Aristoteles’in eserleri kitap kitap yeniden çeviriliyor ve ayrıntılı olarak yorumlanıp açıklanıyordu. Bunun, Metafizik için de böyle yapılması gerektiğini düşündüm. Metafizik’in 14 kitabı ya ayrı ayrı ya da içerikçe birbirini izleyen birkaç kitap halinde çevrilip açıklanmalıydı. Bu işe, ya sırasıyla giderek başlayacaktım ya da kendi çalışmalarım için önemli addettiğim kitaplara öncelik tanıyacaktım. Nitekim ben bu ikinci yolu seçtim ve Metafizik’in Lambda olarak da anılan 12’nci kitabını çevirmeye koyuldum. Sağlamlık ve güvenilirlik ilkesi doğrultusunda ilk önce interlineer çeviri (bire bir aktarım), sonra kıyaslı Türkçe çeviri yapmaya ve ardından da sinopsis ve sözlük hazırlamaya karar verdim.”

Her iki çeviri anlayışı bir arada
Bunun ardından kitabın iç kısımlarını okumaya başlayan okur dikkat çekici bir çeviri yöntemiyle karşılaşıyor. Böylesi bir uygulama, bir Aristoteles çevirisi açısından dünyada ilk. Çevirmenler, nasıl bir yöntem izlediklerini şöyle ifade ediyorlar: “Biz bu kitapta, her iki çeviri anlayışını bir araya getiren yeni bir yaklaşım sunmaya çalıştık. Çalışmamız, esasen dört bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölüm olan interlineer (‘satır arası’) veya bire bire aktarımda, Eski Yunanca sözcüklerin hemen altına onların gramer yapılarına uygun Türkçe karşılıklarını aynen yerleştirdik. Bu, Buber ile Rosenzweig’ın anlayışından bile daha radikal bir metne sadakat örneğidir. Burada Bekker edisyonunun sayfa ve satır numaralarını sol sütunda gösterdik ve satırları aynen koruyarak tümüyle referanslandırılabilir bir metin oluşturduk.” Çevirmenlerin burada bahsettikleri iki farklı çeviri anlayışı hangileri? İlki, çevrilecek metne tam bir bağlılık gösteren ve “bağımlı çeviri” diyebileceğimiz anlayış. İkincisiyse çevrilecek metnin hedef dilde rahat anlaşılmasını sağlayan ve “nakledici çeviri” diyebileceğimiz yaklaşım. Çevirmenler, bu iki uç anlayışı biraraya getirecek bir yol seçmişler ve kitabı çeşitli bölümlere ayırarak farklı çeviri yöntemlerini peş peşe kullanmışlar. Böylece okur, isterse orijinal söz dizimini ve inceliklerini takip edecek bir metin okuyabilecek (interlineer çeviri), isterse orijinal metne sadık kalan sadeleştirilmiş bir aktarım metin kullanabilecek (bire bir çeviri), isterse de çağdaş bir Türkçe’yle kaleme alınmış bir çeviri okuyabilecektir (Türkçe çeviri). Şöyle ifade ediyor çevirmenler bu yöntemi: “Eski Yunanca sözcüklerin hemen alt satırında yer alan transliterasyonda diakritik imlere dikkat etmedik ve düz ve basit bir aktarım yolunu tercih ettik. Zaten bu satır, okuma kolaylığı sağlasın diye orada yer alan bir yardımcı araç olma görevini görmektedir. İkinci bölüm, interlineer aktarımda yer alan Eski Yunanca satırların atılarak elde edilen salt bire bire Türkçe karşılıkların kalmasıyla oluşan ‘sol’ sayfa ile buna karşılık gelen ‘sağ’ sayfadaki Türkçe çeviriden meydana gelmektedir. Burada da okur, Eski Yunanca’nın sentaksını hissederek Türkçe çeviriyi okuyabilme imkânına kavuşacaktır.” Bu itibarla Aristoteles’in Eski Yunancasını adeta Türkçe sözcüklerle yeniden hissetmek mümkün hale gelmektedir. Örneğin ideaların var olmalarının gerekli olmadığını savunduğu üçüncü bölümün sonu şöyle: “Açık gerçekten ki değil gerekli bu yüzden var olması biçimlerin; insan çünkü insanı oldurur, tek olan belirli olanı; benzer şekilde zanaatlerde de; zira hekimlik zanaati kavramıdır sağlığın.” Yunanca sentaksa aynen uyularak oluşturulan bu çeviriden sonra da çağdaş çeviri yer alıyor: “Bu yüzden, gerçekten açık ki, [maddesiz] biçimlerin var olması şart değil, çünkü insan insanı oldurur, tek olan da belirli olanı (zanaatlerde de benzer şekilde; zira hekimlik zanaati sağlığın kavramıdır.”

Çevirilerden sonra bir de genel özet niteliğini taşıyan bir “sinopsis” bölümü eklenmiş ki, bu, metnin anlaşılmasını kolaylaştırıcı bir çalışma olmuş. Kitabın sonunda ise Eski Yunanca – Türkçe ve Türkçe – Eski Yunanca bir sözlük yer alıyor.

‘Metafizik’in temel meseleleri
Çevirmenler, ‘Lambda’nın felsefe tarihi içindeki yeri ve önemi üzerine şunları söylemektedirler: “Burada Aristoteles, devinimsiz devindiren ezeli-ebedi ousia hakkında bir irdeleme sunarak Metafizik’te eksik kalmış olan bir konuyu adeta tamamlamakta ve Fizik’teki analizlerinden yararlanmaktadır. Bu itibarla Lambda, Metafizik’in öteki kitaplarından farklı bir görünüm sunsa da Metafizik’in genel meseleleri bakımından yerli yerinde bir makaledir. Öte yandan Lambda, özellikle Tanrı ve akıl hakkındaki bölümleriyle asırlardır dikkatle okunup çalışılmıştır. Ancak Aristoteles’in burada bir ‘Tanrı öğretisi’ tesis etme gibi bir amacının bulunmadığını da peşinen teslim etmek gerekir. Lambda’ya Aristoteles’in ‘teolojisi’ diyen çok sayıda eski yeni çalışmanın gözden kaçırdığı husus, Aristoteles’in burada Tanrı’nın niteliklerini açımlamak yahut bir Tanrı öğretisini geliştirmek gibi bir derdinin bulunmuyor olmasıdır. Asıl meselesi, devinimsiz devindiren ezeli-ebedi ousianın ne olduğunu, bunun da kendi kendini akleden hakim akıl anlamındaki Tanrı ile ifade edilebileceğini söylemeye çalışmasıdır. Lambda üç kısıma ayrılmış gibidir. Birinci kısım, Lambda’nın birinci bölümüdür. Burada Aristoteles, makalenin genel amaç ve hedefini tayin etmektedir. İkinci kısım, Lambda’nın ikinci ila beşinci bölümleridir. Burada Aristoteles, değişebilen ouisaları ele almakta ve bu bakımdan Fizik ve Metafizik kitabının bazı konularını çağrıştıran bir argüman silsilesi içine girmektedir. Makalenin üçüncü ve nihai kısmı, Lambda’nın altıncı ila onuncu bölümleridir. Aristoteles burada, devinmeden devindiren ezeli-ebedi ousiayı tayin etmekte ve bu tayinin gökcisimleri, akıl, diğer felsefe akımları ve Tanrı fikri bakımından önemi ve etkisini ortaya koymaktadır.”

Aristoteles’in ‘Lambda’sının bu şekilde çevirilip yayımlanmış olması, Türkiye’deki felsefe çalışmaları bakımından belki de bir dönüm noktasını teşkil ettiğini söylemek abartı olmasa gerek. Sanırım bu çalışma, Türkiye’de felsefenin “bilimsellik” ve “niteliklilik” seviyesi bakımından ne kadar ilerilere taşınmış olduğunun en çarpıcı örneklerinden bir tanesi olmaya aday. Sadece felsefe meraklılarının değil, tanrı ispatları ve spekülatif düşünce tarihine ilgi duyanların da ellerinden düşürmeyecekleri bir kitap olacaktır ‘Lambda’.

LAMBDA
Metafizik Kitap 12
Aristoteles
Çeviren: Kaan H. Ökten, Gurur Sev
Notos Kitap Yayınevi, 2012, 254 sayfa, 20 TL.


*radikal kitap

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.