Zenne: Dürüstlük Değil Homofobi Öldürür
![]() |
- EDA SARAÇ- |
Kahramanımız Can, bir dansçı. İşi dans etmek. Kendisiyle beraber, filmin diğer kahramanları da yavaştan belirmeye başlıyor filmin devamı boyunca. Kahramanımızın dans ettiği kulüpte çalışan Ali filmin başında çok belirgin olmasa ( ve aynı şekilde filmin devamında da bence yanlış bir şekilde hikâyesi derinleştirilmese de ) da kurguya dâhil oluyor. Ahmet, öncelikle Zenne’yi yani dansçıyı izleyerek geçiriyor ömrünü ama daha sonra aslında onun da dansçı olmak istediğini anlıyoruz.
Ardından niçin olduğunu anlayamadığım bir biçimde, hikâyenin ve de kurgunun içine Alman fotoğraf sanatçısı Daniel giriyor. Burada, tam da bu noktada öykünün içine, batılı bir üstten bakış yerleştiğini söylemek zorundayım zira Daniel batılı bir üstten bakışla,” Almanya’dan gelen ve de Ahmet’i kurtarmak misyonunu üstlenmiş fotoğraf sanatçısı” olarak çıkıyor karşımıza.
Daniel’in öyküsünün ve de pişmanlık dolu geçmişinin öyküye bir derinlik ve yön kattığını düşünmüyorum. Ya da belki de böyle oryantalist bir bakış açısıyla değil de daha başka türlü yer alsaydı filmin içinde, daha etkili olabilirmiş.
Can’ın hikâyesi çok daha katmanlı ve de ikircikli. Şehit olmuş bir baba, şehit eşleriyle bir araya gelip günlere gitmek dışında evden çıkmayı tercih etmeyen bir anne ve askerden sonra delirmiş bir kardeş. Hikâyede Can’ın payına düşenler de bunlar olmuş. Özellikle psikolojik ruh hali bozuk kardeşin çok başarılı bir oyunculukla canlandırıldığını belirtmem gerekiyor.
Askeri hastanede, askerlik öncesi sağlık muayenesi esnasında Can ve Ahmet’in karşılaştığı muameleme de, elbette gene günümüzün bir gerçeği.
Ahmet’in hikâyesi de en az Can kadar önemli ve sarmal ancak nedenini anlayamadığım bir biçimde az işlenmiş.
Törelere sıkı sıkıya tutunan zalim bir anne, oğlunu savunmaya çalışan ama başarılı olmayan bir baba ve de kendi hayatını abisi yüzünden yaşayamayan bir kız kardeş mevcut Ahmet’in hikâyesinde. Ancak dediğim gibi, bunlar maalesef derinleştirilmeden işlenmiş.
Birbirine her noktada destek olan Ahmet, Can ve Daniel hangi noktada birbirlerini bu kadar çok sevmeye başlıyorlar, bu güven hangi arada kuruluyor, o da bir nebze muallâkta kalmış.
Bu gibi 'derinleşememe' sorunlarına rağmen Zenne; töre, anti-militarizm ve homofobi gibi Türkiye’nin bana kalırsa yeni yeni yüzleşmekte olduğu sorunlara cesaretle eğilmesi bakımından çok iyi niyetli bir ilk film olarak değerlendirilebilir ve derin düşüncelere dalınarak izlenebilir.
çok sığ bir yorum olmuş... filmi birden çok izlemeniz gerektiğini düşündürüyor yazdıklarınız... ya da sinema üzerine yorum yapmamanız gerektiğini...
YanıtlaSil