Ölü Kadınlar Memleketi: Kocasını Öldüren Kadınlar ve Karılarını Öldüren Erkekler
Burçe Bahadır, kocasını öldüren kadınlar ve karılarını öldüren erkeklerle görüştü. Toplam 7 cinayet hikayesini "Ölü Kadınlar Memleketi" adlı kitapta toplayan Bahadır, kadın cinayetlerinin neden politik olduğunu anlatıyor.
Ayizi Kitap'tan çıkan kitabı, "özgür olmak isteyen bütün cesur kadınlara" adayan yazar, belgesel hazırlığı olarak başladığı görüşmelerini sonra kitaplaştırdı.
TV programcısı Bahadır, kitabı yazma nedenini giriş bölümünde şöyle anlatıyor:
"TÜRKİYE, KADINLARINDAN NEFRET EDİYOR"
"19 ve 20. yy soykırım zamanlarıydı. Şimdi cins kırım yapılıyor. Türkiye kadınlarından nefret ediyor. Onlara hayatı dar ediyor. Beni reddetti, boşanmak istedi, çocukları almaya yeltendi, bana pezevenk dedi diyen erkeklerin sokak ortasında kadınları öldürmelerini seyrediyor.
Uzun zamandır her sabah gazetelerin 3. sayfasında memleket için artık sıradan, rutin, mutat haberleri okumaya başlamıştık.
A.Ç kocası F.Ç tarafından sokak ortasında 6 kurşunla öldürüldü.
D.T ayrılmak istediği için kocası A.T tarafından bıçaklandı.
T.Ü eski sevgilisi tarafından kurşuna dizildi.
Sadece harfler alfabedeki yerini değiştiriyor sanki. Her sabah üç beş kadın sokak ortasında öyle küt diye, hem de en yakını; kocası, sevgilisi, babası, abisi tarafından öldürülüyor, biz biraz keder, biraz öfkeyle gazete haberini okuyoruz. Sonra bütün Türkiye yeniden ekmek almaya çıkıyor, önünde duran arabaya klakson çalıyor, mağazada pazarlık yapıyor, terziye kumaş veriyor, manava gidiyor, dedikodu ediyor, okuldan dönüyor, dizi seyrediyor... Sanki kendini tekrarlamaktan başka becerisi olmayan bir yönetmenin çektiği bir filmin içindeyiz hepimiz. Sanki uyuşturulmuşuz. Gerçeği göremiyoruz, anlayamıyoruz.
Kadın cinsini kırıyorlar. Kadınları boşanmak istediği, başkasını sevdiği, çalışmaya gittiği için kıtır kıtır kesiyorlar, kurşuna diziyorlar. Biz yine bakkala gidiyor, meyve seçiyor, çorap alıyor, haberlere sinirleniyor, klakson çalıyor, komşuya hal hatır soruyor, dizi seyrediyoruz.
...
Karısını öldüren adamları bulmalıyım. Bir zamanlar sevdikleri, en azından öyle olduğunu iddia ettikleri, aynı yatakta uyuyup aynı yemeği yedikleri ve hatta birlikte güldükleri kadınları öldürme noktasına nasıl geldiklerini çok merak ediyorum. Neden kendilerinde böyle bir güç, bir hak bulabiliyorlar. Cezaevine gitmem, karısını öldüren adamların gözünün içine bakmam, onlarla konuşmam gerek."
7 CİNAYET HİKAYESİ
Burçe Bahadır, belgesel çekmek için kocasını öldürmekten hüküm giymiş iki kadın ve karısını öldürmüş üç erkekle hapishanede görüşüyor. Ayrıca öldürülen bir kadının babası ve bir başka kadının da ablasıyla görüşmeler yapıyor. Sonra bu kitabı yazıyor.
Kitapta bu cinayetlerin hikayelerini anlatan Bahadır'ın satır arasında geçtiği bir not, "erkek yargıyı" da gözler önüne seriyor. Kasten öldürme suçundan hüküm giyen erkekler 10 yıl yatarken, kadınlar en az 17 yıl hapishanede tutuluyor.
"HİÇBİRİ PİŞMAN DEĞİLDİ"
Bahadır'ın yaptığı görüşmelerden çıkardığı sonuç şöyle:
"Cezaevindeki kadınlar eski kocalarına hala bir bağ hissedip vicdan azabı duyduklarına dair sözler söylerken, erkekler isimlerini bile anmıyordu. "O kadın"dı kendi elleriyle öldürdükleri eski karılarının adı. Hiçbiri pişman değildi. Öldürülmeyi kadın hak etmişti.
Erkekler yaptıklarından son derece emin. Namus davasına, millet ne der korkusuna ya da erkekliklerinin şanı uğruna bir kadını öldürmeyi hak görebiliyorlar. Kadınlar o kadar emin değil kendilerinden sanki. Tecavüz, dayak, başka erkeklere peşkeş çekilme gibi çok ağır tahrik unsurları olmasına rağmen yine de kendilerini suçluyorlar. Birini öldürdükleri için elbette suçlular ama erkekler kadar rahat haklı çıkaramıyorlar kendilerini. Erkekler cezaevine girdikleri andan itibaren eş dost ve hatta pek çok görevli tarafından bile anlayışla karşılanıyor. "Namus Davası"na orada oldukları, yakınları ve diğer mahkumlar tarafından defaatle söyleniyor, onaylanıyor. Veysel amcaoğlunun sözlerini anlatıyor. "Abi yüz kızartıcı suçtan burada değilsin ya, namus davasına girdin içeri" demiş. Bir nevi takdir, bir çeşit gönül alma, kader mahkumusun halleri işte.
...
Bunca zaman sonra daha eşit, daha güçlü, daha özgür bir konumda olması gerekirken biz kadınlar, şimdi yaşamak, hayatta kalmak için uğraşıyoruz. Sokakta yürüyebilmek, sevebilmek, dayak yememek, tecavüze uğramamak, satılmamak için kan döküyoruz."
YORUM YAZIN