Header Ads

Freedom House'un 2013 Raporunun Türkiye Analisti Korktuğu İçin Rapora İsmini Yazdırmadı


Türkiye'nin medya özgürlüğü karnesini kırıklarla dolduran Freedom House'un 2013 raporunun Türkiye analisti, gelecek tepkilerden korktuğu için raporda isminin yazılmasını istememiş.

Freedom House’un 2013 raporunda; Türkiye ’nin, medya özgürlükleri bölümünde ‘kısmi özgür’ kategorisinden bu yıl ‘özgür değil’ kategorisine düştüğü dikkat çekmişti.

Hükümet, rapora çok sert tepki gösterirken, Freedom House’un 2013 raporunun medya özgürlükleri bölümünün direktörü Dr. Karin Deutsch Karlekar, Türkiye’ye düşük not verilmesine neden olan analistin, isminin açıklanmasını istemediğini belirterek “Türkiye analisti maalesef isimsiz olmak zorunda çünkü kendisine gelecek baskılardan çekiniyor” dedi.

Posta 212’den İlhan Tanır’ın Karlekar ile gerçekleştirdiği söyleşiden bir bölüm:

Sürpriz oldu mu raporunuza bu kadar tepki görmek?

Notunu düşürdüğümüz veya yükselttiğimiz ülkelerde bu başımıza geliyor ama özellikle notunu düşürdüklerimizde bu oluyor. Ve hassaten ‘özgür değil’ sınıfına aldığımız ülkelerden ciddi reaksiyon alabiliyoruz çünkü bu tanımlama oldukça sert. Her yıl açıkladığımızda birçok itiraz ve tartışmaya muhatap oluyoruz. Tabi bir de Türkiye oldukça önemli bir ülke ve yoğun bir yıl geçiriyor. Bunlardan dolayı pek şaşırmadım. Bütün indekse baktığımızda Türkiye gibi büyük bir ülke ve demokrasinin ‘özgür olmayan’ sınıflandırmaya kayması muhtemelen yılın en önemli hikayesi oldu. Ama özellikle, örneğin başkanımızın (David J. Kramer) hakkında yapılan (yahudi kökenden gelmesi) gibi cahil haberler biraz sürpriz oldu bizim için. Ama Türk yetkililerin itirazları pek şaşırtmadı. Sanırım bu tepki, Türkiye’deki yetkililerin diğer insan hakları grupları ve medya özgürlük sınıflandırmalarına verdikleri tepkinin benzeri idi, CPJ’ye (Gazetecileri Koruma Konseyi) yapıldığı gibi. Ama diğer taraftan bunca haber yayınlanması da iyi oldu.

Türkiye’de en çok itiraz edilen noktaların başında, Türkiye’de muhalif birçok gazetenin bulunmasının ileri sürülmesi oldu. Yani Türk medyası ‘özgür değil’ denemez. 

Türkiye’de açık bir medya iklimi vardır, çeşitlilik de mevcut. Birçok bağımsız gazeteler de var. Ama özel bazı faktörler Türkiye gibi ülkeleri ‘özgür olmayan’ ülke kategorisine itmekte. Örneğin Meksika gibi oldukça açık ve çeşitli bir medya ikliminin mevcut olduğu, ama öldürülme oranının yüksekliği ve fiziksel saldırılar nedeniyle yayınların içeriğinin oto-sansüre tabi tutulduğunu görüyoruz. Türkiye’de ise fiziksel saldırı veya ölüm oranının yüksek olmadığı açık. Ama bazı hukuki engeller, gazetecilerin hapise konması gibi gelişmeler var. Bunun yanında işten de atılan birçok gazeteci bulunuyor geçen yıl. Bu demek değil ki bu ülkeler K.Kore ile aynı, ama medya iklimi ile ilgili olarak çok ciddi endişelerin bulunduğunu açıkça göstermiş oluyor. Sanırım Türkiye’nin notu da, Türkiye’yi yakından izleyen kimseler için sürpriz olmamıştır. OECD, Avrupa Konseyi, Basın özgürlüğü konularını izleyen diğer gruplar son 6 ay içinde açıklamalarla zaten Türkiye’deki medya iklimi ile ilgili olarak birçok kınama yayınladı. Yani bizim raporumuz gökten aniden düşmüş birşey değil, sadece başkalarının söylediklerini tekrar etmiş olduk.

Bahsettiğiniz anti-semitik saldırılarla ilgili Türk hükümetine ‘kınayın’ şeklinde yaptığınız çağrı karşılık buldu mu?

Hayır, bu konuda bir geri dönüş olmadı. Gördüğümüz, bazı Türk yetkililer ve pro- AKP medya hapisteki gazetecilerin sayısı ile ilgili olarak itiraz ettiler. Biz halbuki açıkça yazdık ki bu rapor, her ülke için olduğu gibi, Türkiye için de 2013 yılında olan gelişmeleri kapsıyor. Türkiye için de 2014’de birkaç düzine gazetecinin serbest bırakılması tabi ki iyi bir gelişme. Ama aynı zamanda Twitter ve Youtube ve internet sansürü gibi negatif gelişmeler de var. Biz bunları da yazmadık. Bilemiyorum 2014 gelişmelerinin alınmaması eleştirileri bilerek mi yapıldı yoksa nedir anlayamadık.

Türkiye’nin raporunu hazırlama süreci nasıl gelişti? 

Türkiye raporumuz oldukça tanınmış ve Türkiye’de neler olup bittiği hakkında çok geniş fikirlere sahip bir gazeteci analistimiz tarafından yazıldı. Bu gazeteci puanları teklif etti ve bu teklifin üzerinde gerçekten de çok uzun değerlendirmeler yapıldı ve ayrıca ileri sürülen noktaları başka kaynaklarla da kontrol ettik. Farklı taraflardan gelen analistlerle genişlettik raporu, tabi ki tek yanlı bir rapor yerine dengeli bir rapor hazırlamak istedik.

Türkiye Analisti kim? 

Türkiye analisti maalesef isimsiz olmak zorunda çünkü kendisine gelecek baskılardan çekiniyor. Birçok zaman ve ülkede biz analistlerimizin isimlerini açıkça yazıyoruz ama Türkiye analisti istemedi, korkudan dolayı.

Kaç kişi çalıştı Türkiye üzerine? 

Bölgesel tartışmalarda ülke raporlarını 15 ila 25 uzmanla tartışıyoruz. Yani denebilir ki oldukça geniş bir komite. Ve danışmanlarımız oldukça tanınmış ve saygın isimlerden oluşuyor. Örneğin Avrupa bölgesindeki danışmanlarımızdan birisi ünlü ‘’19. madde’’ (Article 19) isimli çok bilinen insan hakları STK’sının eski direktörü idi. Şimdi o Columbia Üniversitesi’nde görevli. Rapor, herhangi bir ülkeyi suçlamak veya hedefe oturtmak için tabi ki yapılmıyor. Biz her ülkeye aynı kriterlerle, dengeli ve karşılaştırmalı olarak bakıyoruz. Bu şekilde de ülkelerin uzun dönemli trendlerini de izleme imkanımız olur. Türkiye üzerinde de gazeteciler arasında yaşanan negatif gelişmeler hakkında herhangi bir anlaşmazlık olmadı.

Yani hükümet yanlısı ve karşıtı gazetecilerle görüştünüz? 

Tabi ki. Bunun üstüne de hemen her türlü gazetenin ne şekillerde Gezi protestoları ve diğer gelişmeleri yansıttığını da yakından inceledik. Basın özgürlüğünü ele alıp, notlandırdığınızda, kesinlikle gazetelerin gelişmeleri ne şekilde ele aldığını da yakından inceliyoruz. Eğer gazeteciler işten atılıyor veya haberleri bir yönlü ele almaları sağlanıyorsa tabi ki bu da bizim için çok önemli bir kriter ve endişe kaynağı.

Türkiye Neden ‘özgür değil’ kategorisinde? 

Türkiye bu kategoride yalnız değil. Demokratik görünümü birçok ülke bu kategoride yer alıyor. Türkiye, geçen yıl itibariyle, internet sansürü, yüksek sayıda gazetecinin hapiste olması ve yüksek sayıda gazetecinin işten kovulması nedeniyle bu kategoriye girdi. Açıkça söylemek gerekir ki bu saydığın alanlarda dünyanın en kötü performansını sergileyen ülkelerden biri.

Davutoğlu Türkiye’ye karşı bir operasyon var diyor. Bir operasyon mu düzenlediniz? 

Böyle bir operasyon içinde açıkçası bulunmuyorum (kahkahalarla). Bu raporu yazmak bütün vaktimi alıyor doğrusu. Açık veya kapalı organizasyon veya koordinasyonla böyle bir operasyon yaptığımız yok. Biz, gerçekten de medya özgürlüğüne bakıyoruz ve bu işi 34 yıldır yapıyoruz. Hiçbir şey yeni değil. Kriterleri değiştirmiyoruz ve her ülke aynı kriterlerle notlanıyor. Türkiye’yi de her yıl notlandırıyoruz ve Türkiye’deki kötüye giden gelişmeler maalesef Türkiye’yi aşağıya itti. Ben 13 yıldır bu işi yapıyorum. ABD hükümetinin de bu şekilde Türkiye’nin imajını bozacak bir gizli planından haberdar değilim. Tam tersine Türk hükümetinin yaptıkları bu algıya sebep oluyor. Twitter’in engellenmesi büyük bir PR rezaleti idi örneğin ve buna karşı ülkenin içinde de ciddi itirazlar yükseldi. Türk halkının bundan çok canının sıkıldığını gördük. Bence bu büyük bir hataydı ve Türkiye’de basınla ve ifade özgürlüğü ile ilgili bu büyük problemlerin altını daha kalın bir şekilde çizmiş oldu.

Davutoğlu neden böyle bir şey söylesin o zaman? 

Çünkü genelde elçiye saldırmak, elçinin getirdiği mesaja saldırmaktan daha kolay olur. Genel olarak, bizlerin bir niyeti veya gizli gündemi olduğunu iddia etmek, bizim dile getirdiğimiz konulara cevap vermekten de daha kolay. Keşke dile getirdiğimiz gazetecilerin kovulması, Gezi protestoları yayınlarına müdahele, internet sansürü gibi konular hakkında cevaplar verebilseler, yaptığımızı farklı şekillerde küçümsemeye çalışmak yerine. Biz sadece medya özgürlüğüne etki eden nedenlere bakıyoruz ve maalesef Türkiye kötüleşen ülkelerin önlerinde yer alıyor.

ABD hükümetinden alıyorsunuz fonlarınızın çoğunu. ABD’nin işini yapıp, ABD ile iyi ilişkileri olmayan ülkeleri cezalandırma misyonunuz mu var?
Bildiğimiz kadarıyla ABD ile Türkiye iki müttefik ülke ve ABD, Türkiye ile iyi geçiniyor. Yani ABD’nin hedeflerini vuruyoruz gibi bir iddianın geçerliliği yok. Fon ve kaynak bulmaya gelince.. Programlarımız ABD ve diğer hükümetlerce de karşılanıyor. Medya özgürlüğü programını ben yönetiyorum ve biz bu rapor için ABD hükümetinden hiçbir yardım kabul etmiyoruz. 6-7 farklı özel kurumlarından fon alıyoruz. Diyebilirim ki hiçbir şekilde ABD’nin bir etkisi bulunmamakta ve tümüyle bağımsız şekilde hazırlanmaktadır bu raporlar.

Bu 6-7 kurum kim? 

Bunlar STK. Avrupa’dan da 2 tane var, Hollanda ve Danimarka’dan. ABD ve Avrupa kurumları karışık yani.

Türkiye-ABD ilişkilerinde son yılda biraz daha fazla problem var, ondan dolayı Türkiye ceza alıyor diyenler var. 

Evet son bir yılda daha kötü denebilir ama Türkiye halen müttefik olarak kabul ediliyor. Rusya falan değil yani. ABD için önemli ve kuvvetli bir müttefik dünyada. Ben ABD hükümeti adına konuşamam tabi ama Türkiye’ye saldırmak ve ilişkilere zarar vermek adına büyük bir plan olduğunu sanmam. Ve kesinlikle bu rapora etkileri yok diyebilirim.

ABD ile dost olmayan ama iyi not alan ülke ismi aklınıza geliyor mu? 

Söylediğim gibi, bizim notlarımız ABD ile ilişkilere göre değişmiyor. Bu notlar medya özgürlüğüne göre değişiyor. Yani gerçekten bir ilişki yok. Medya sınırlamalarına bakıyoruz. Örneğin birkaç yıl önce, Iraklı gazetecilere ABD ordu güçlerince yapılan saldırıları konu edinmiştik. Bizim ABD’yi veya ABD’nin ordu kuvvetlerini eleştirmek konusunda en ufak bir sıkıntımız yok.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.