Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (21 Mayıs 2014)


İngiltere Basını
İngiliz Financial Times ve Daily Telegraph gazeteleri bugün, Soma faciasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tutumuna ilişkin tutumunu değerlendirdikleri makalelere yer veriyor.

Financial Times gazetesi "Zaptedilemeyen Erdoğan bölünmüş bir Türkiye’ye başkanlık edecek" başlıklı makalesinde, Başbakan Erdoğan'ın siyasi söylemleri ve tavrının ülkede 'kutuplaşmaya yol açtığını' yazıyor.

David Gardner imzalı makalede Soma'da hayatını kaybeden madenciler için "siyah kuğular" benzetmesi yapılıyor ve Soma'daki facianın, 'büyük bir öfke patlamasıyla' karşılık veren Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi tehdit oluşturabileceği' yorumu yapılıyor.

Gardner, Ağustos'taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden 'zaferle ayrılacağı inancında olan Erdoğan'ın Soma'daki kazaya verdiği yanıtın kutuplaşan halk arasında yeni öfke dalgaları yarattığını' söylüyor.

Soma'daki facia sonrası için "ülkeyi bir araya getirme, bu trajedi karşısında birlik sağlama zamanıydı" ifadelerini kullanan yazar şöyle devam ediyor:

"Bu, bir liderin yapacağı, özellikle de gelecekte cumhurbaşkanı olacak birinin yapması gereken şeydi. Erdoğan ve çevresindekilerin yaptığı ise bu inancı zayıflattı."

Başbakan Erdoğan'ın Soma'daki felaket için maden sektörünün 'fıtratında' olduğunu söylemesi, öfkeli protestoculara tepki gösterip bir süpermarkete sığınması ve bir kişiye yumruk atmasına da değinilen makalede Erdoğan'ın danışmanı Yusuf Yerkel'in de bir protestocuyu tekmelerden çekilen fotoğraflardan da bahsediliyor.

Soma'daki kazayla ilgili hükümet ve işletmeci firmanın ihmalleri olduğu suçlamasıyla protesto gösterileri düzenlendiğini de hatırlatan David Gardner, kazadan üç hafta önce muhalefetin sunduğu Soma önergesinin de mecliste AKP oylarıyla reddedildiği haberlerinin öfkeyi alevlendirdiğini belirtiyor.

'Türkiye'ye değil, muhafazakâr Anadolu'ya sesleniyor'
Financial Times gazetesindeki makalede, Soma'daki faciadan dört gün önce Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun hükümete eleştiriler yönelttiği konuşmasını yarıda kesip "edepsizlik" ifadesini kullanmasına da yer veriliyor.

Başbakan Erdoğan'ın 'Türk seçmenlerle olağanüstü dostane bir ilişkiye sahip olduğunu' ama siyasete de uygun olmayan davranışlarda bulduğunu ifade eden yazar bu durumu bir "paradoks" olarak tanımlıyor, Erdoğan içinse bir "tezat" oluşturmadığı yorumunu da şu sözlerle yapıyor:

"Türkiye'ye değil, 'benim milletim' dediği, yani 'yeni İslamcı' siyasi partisinin kimlik kazandırdığı ve ülkenin gelirinden büyük pay verdiği Anadolu'nun dindar muhafazakâr kalbine sesleniyor."

"İçgüdüsünde kutuplaştırmak var ve 2002'den bu yana seçimlerdeki sekiz galibiyetinin ardından hiç kimse ona [kutuplaştırmanın] işe yaramadığını kanıtlayamaz."

"Soma'daki tekmeleme olayı İstanbul ve Ankara'daki Twitter kullanıcıları için, siyasi olarak kalıcı bir trajedi imgesi olabilir ama Erdoğan'ın destekçileri muhtemelen bunu görmemiştir, onların çoğu Twitter'da değil ve Erdoğan'ı destekleyen gazeteler de üstüne gitmedi. [Destekçileri] başbakanın kendisine yargı darbesi yapmaya niyetlendiklerini iddia ettiği yargı yetkililerine ve kentli laik elitlere karşı düşmanca tutumu alkışlayabilir de."

"[Erdoğan], tüm farklı görüşleri ve saygısızlık olarak gördüğü her şeyi kendisinde nesnelleşen milli iradeye karşı bir komplo olarak sayıyor. Yerel seçimler Türklerin yüzde 44'ünün kendisiyle aynı fikirde olduğunu gösterdi. Erdoğan ve AKP, hukukun üstünlüğü ilkesini modern liberal demokrasilerde 'olmazsa olmaz' şartlardan biri olarak görmekten çok, 'var olması iyi' bir ilkeymiş gibi değerlendiriyor."

Financial Times yazarı David Gardner, Başbakan Erdoğan’ın iktidarını sarsabilecek herhangi bir zorlukla karşı karşıya olmadığını belirtip "Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanacak gibi görünüyor" diyor ve makalesini şöyle sonlandırıyor:

"Ama bölünmüş bir ülkeye başkanlık edecek. Hukukun üstünlüğü ilkesi altında demokratik, Müslüman kimliğiyle müsterih, uzun zamandır süre gelen Nato üyeliğini AB'ye girerek tamamlamaya çalışacak bir Türkiye için yeni bir toplumsal sözleşme yaratma fırsatını çarçur etti. Bu Türkiye için çok acı."

'İngiltere örneği doğru değil'
Başbakan Erdoğan'ın Soma faciası sonrası tutumunu değerlendiren bir diğer makale de The Daily Telegraph gazetesinden.

Gazetenin internet sitesinde yer alan Damien McElroy imzalı analiz "Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidar hevesinin geçeceğine dair bir işaret yok" başlığı taşıyor.

Gazetede, Başbakan Erdoğan'ın Soma faciası sonrası İngiltere'de 1862 yılında meydana gelen ve 200'den fazla madencinin öldüğü kazayı örnek vermesi için "modern tarihte meydana gelen bir felaketle doğru paralellikler taşımıyor" yorumu yapılıyor, Erdoğan içinse "Fakat Türkiye’nin tecrübeli lideri, Viktorya döneminde kendi kendini yetiştirip kömür sanayiinin başına geçenler gibi ağzına geleni söylemekten korkmuyor" deniyor.

Makalede şu ifadeler yer alıyor:

"Soma’da 301 kişinin öldüğü olayların ardından Erdoğan'ın, Türkiye'deki elektriğin beşte ikisini karşılamak için yer altından yakıt çıkarırken hayatlarını kaybeden bu çalışkan adamların ardından tüm ulusu, acılarını paylaşmak için bir araya toplama fırsatı vardı. Fakat Avrupa'nın kapısındaki Müslüman demokraside 11 yıldır tek parti iktidarına sahip olan [Erdoğan] farklı bir yol seçiyor."

"Soma'da yaşananlar Erdoğan'ın projesinin kalbine gidiyor ve iktidarını bir on sene daha sağlamlaştırmak için her bir kişiyle nasıl mücadele ettiğini gösteriyor."

Daily Telegraph'ın makalesinde, AKP’'in Anadolu'daki maden işletmeleri patronlarıyla yakın ilişkiler kurduğunu ve maden sanayiinin güvenlik konusundaki kötü siciline yönelik eleştirilere cevap vermek yerine 'maden sektöründeki felaketlerin tarih boyunca benzerlikler taşıdığı' sözleriyle sorumluluğu saptırdığını yazıyor.

'Rusya'yla aynı yola giriyor'
Erdoğan'ın ülkeyi böldüğü yorumunu yapan yazar, ülke içinde ve dışında 'diktatöre dönüştüğü' yönündeki korkulara rağmen gördüğü desteği de yitirmediğini ekliyor.

Bu yaz cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağını ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yaptığı gibi başbakanla cumhurbaşkanının görev değiştirebileceğini ifade eden yazar, "Türkiye cumhurbaşkanının gücü sınırlı, dolayısıyla Erdoğan bu rolün etki alanını kendi zevkine göre değiştirmek için anayasal reforma gitmeli" diyor.

Erdoğan için "mutabakat koalisyonu kurmak için Kürtler gibi azınlıklara elini uzattığı günler geçti" yorumu yapılırken, cumhurbaşkanlığını ülkeyi kendi görüşüne uygun bir şekilde idare etmek için kullanmaya niyetlendiği görüşüne yer veriliyor.

Makale şu ifadelerle sonlandırılıyor:

"Erdoğan, yürütme yetkileriyle Türkiye'ye kendi yeni Osmanlı bakışına benzer hale dönüştürecek değişiklikler getirecek."

"Yardımcıları özel görüşmelerde Erdoğan'ın bölünme yaratma arayışında olmadığını söylüyor. Bu yılbaşında Londra’daki bir toplantıda yardımcılarından biri Erdoğan'ın başbakanlık görevini bırakacağı sözüne sadık kalacağını söyledi. Fakat Türk liderin, demokratik yetkililerini de var olduğu sürece kullanacağını ekledi."

"Açıkça verilen mesaj, Erdoğan’ın değil, sistemin değişeceği yönünde."

"Putin'in iktidar hevesinin Rus demokrasisi kurulması çabalarını karaladığı artık küresel anlamda kabul gören bir gerçek."

"Belirgin gündemi ve frenlenemeyen davranışlarıyla Erdoğan da Türkiye’yi aynı yola sokuyor."

Almanya Basını
Başbakan Erdoğan'ın ziyaret edeceği Köln'de yayımlanan Kölner Stadt Anzeiger gazetesi ziyarete ilişkin sert bir yoruma yer veriyor:

"Erdoğan'ın Köln'deki platformunu elinden almak, bir fark yaratmaz. Daha iyisi bu platformu, alttan yıkmaya çalışmak. Kısa süre önce çifte vatandaşlık yasasında yapılan yeni düzenleme, Türk asıllı göçmenlere yeni memleketlerinde siyasete katılım yolunu açıyor. Bu sayede sembolik ve dolaylı olarak bir nebze de olsa bir yere ait olma hissini yaşayıp, kültürel kökenlerinden de koparılmaya artık zorlanmıyorlar. Her şeyden önce Türk pasaportu sahibi olabilmenin, duygusal bir değeri bulunuyor. Böylesi şartlar altında, Erdoğan'ın bölücülüğünün etki etmesi de zorlaşıyor. Aksine kendi hedef kitlesi içinde, otokratik başına buyruklukların kimseye yarar getirmediği fikri gelişebilir. Erdoğan'ın despot egemenlik modeli, Avrupa'nın özgür toplumları için yabancı bir madde gibi. Bunu da Köln'deki konuşması kanıtlayacak. İstemeksizin ancak açıkca…"

Badische Zeitung ise son dönem Türkiye'de yaşanan gelişmeleri ve Başbakan Erdoğan'ın tavrını AB üyeliği açısından değerlendiren bir yoruma yer veriyor;

"Kulağa saçma gelse de Erdoğan'ın Köln'de konuşmasının iyi bir yanı da var. Zira Erdoğan'ın son dönemdeki tutumu ve dört yıl önce Köln'de yaptığı konuşmadan geride bıraktığı enkaz yığını, Almanya ve Avrupa'da bir görüş oluşmasına hizmet etti. Bu görüşün özeti şöyle: Türkiye, en azından şuanki Türkiye, Avrupa değil ve bu mevcut durum ile de Avrupa Birliği üyesi olması imkansız. Ekonomik değerleri nasıl olursa olsun… Avrupa Birliği, her ne kadar bazıları Euro tartışmaları nedeniyle bunu unutsa da, öncelikle bir değerler topluluğudur. Ve bu değerler, Tayyip Erdoğan'ın değerlerinden tümüyle farklıdır."

Frankenpost gazetesi, Başbakan Erdoğan'ın Köln'de konuşmasını engellemenin düşünce özgürlüğünü engellemek olacağını vurgulayan bir yoruma yer vererek, sebebini şu sözlerle açıklıyor:

"Neredeyse, Erdoğan'ın sözel olarak dövüldüğü izlenimi belirmeye başladı. Argümanlar, hararetli siyasi atmosfer içerisinde arka planda kalıyor. Son derece tartışmalı ancak demokratik yollarla seçilmiş bir başbakanının konuşma hakkını elinden almak, yanlış bir mesaj verir. Erdoğan'ın düşüncelerini özgürce söyleyebilme hakkı olduğunu kabul etmek için bir Erdoğan destekçisi olmak gerekmiyor."

Alman basınında işlenen bir diğer konu da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Çin'e düzenlediği ziyaret. Ukrayna krizi nedeniyle Batı ile gerginlik yaşayan Putin'in Çin ziyareti, eleştirilere yol açıyor. Thüringische Landeszeitung, konuyu iki ülkenin çıkarları açısından değerlendiriyor:

"Rüzgarın yönü ne çabuk değişebiliyor. Halbuki başlarda Pekin, Rusya'nın Ukrayna krizindeki tavrı nedeniyle öfkeliydi. Ancak Moskova ile ittifakın gittikçe önem kazanmasıyla birlikte Çin'de neredeyse bu öfkeden eser kalmadı. Bu yeni uzlaşma herşeyden önce, Ukrayna krizinde yepyeni fırsatlar yakalayan Çin'in işine yarıyor."

(BBC Türkçe-DW Türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.