Gözaltında ve Cezaevleri Girişinde Uygulanan "Çıplak Arama"nın Kaldırılması İçin Teklif
Halkların Demokratik Partisi Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, TBMM Başkanlığı'na cezaevi girişlerinde uygulanan "çıplak arama" uygulamasının kaldırılması için 5274 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri İnfazı Hakkında Kanun'da değişiklik yapılmasını teklif etti.
Kanun Değişiklik Teklifi veren Kürkçü, Gezi direnişi ile yeniden gündeme gelen ancak bugüne kadar insan hakları örgütleri tarafından da sürekli dile getirilen gözaltında ve cezaevi girişlerinde uygulanan "çıplak arama" yönteminin, sistematik bir biçimde insan onurunu zedelemeye devam ettiğini belirtti.
Çıplak aramaya maruz kalan kişilerin yaptığı açıklamaların yetkililer tarafında dikkate alınmadığını kaydeden Kürkçü, "Türkiye’nin en büyük insan hakları problemlerinden biri olan cezasızlık, cezaevinde bu ihlalleri gerçekleştiren kişiler için de uygulanmaktadır" dedi. AİHM'in taraf devletlere, kötü muamele iddialarına karşı etkin soruşturma yürütme, sorumluları tespit etme ve cezalandırma yükümlülüğü yüklediğini hatırlatan Kürkçü, buna rağmen, Türkiye’de çıplak arama iddialarının ya dikkate alınmadığını ya da yürütülen soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildiğini kaydetti. Dava açılması durumunda ise cezaların "görevi kötüye kullanma suçu" altında açıldığına dikkat çeken Kürkçü, verilen cezalarında ertelendiğini ya da para cezasına çevrildiğini söyledi.
Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin’in bir soru önergesine "utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde çıplak arama yapıyoruz" yanıtını verdiğini hatırlatan Kürkçü, "Bu cevap aramanın hali hazırda onur kırıcı olduğunun ön kabulü niteliğindedir" dedi. Kürkçü, "Çıplak aramanın, tutuklu ya da hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde nasıl yapılacağı kadar, yasal dayanağı da belirsizlik içermektedir" dedi.
Anayasa’nın 17, 13 ve 90. maddelerini hatırlatan Kürkçü, göre "kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabii tutulamaz, temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlandırılabilir, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir ve temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda, kanun ile uluslararası sözleşme arasında bir uyuşmazlık çıkması durumunda uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır" dedi.
Kürkçü, AİHM’nin yerleşik içtihadına göre, işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele yasağının demokratik toplumların en temel değerlerinden biri olduğunu, "terörle mücadele" ve "örgütlü suçlar" da dahil olmak üzere, en zor koşullarda bile, işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele yasağının ihlal edilemeyeceğini söyledi.
Gezi direnişi, hapishanelerde yapılan açlık grevleri ve Bingöl Cezaevi'nde tutukluların firar etmesinin ardından "güvenlik" gerekçesiyle baskıların arttırıldığını hatırlatan Kürkçü, "Çıplak arama da, tıpkı işkence, tecrit, sürgün ve disiplin cezaları gibi, tutuklu ve hükümlüler üzerinde uygulanan baskı ve sindirme politikalarının bir aracıdır" dedi.
Tüm bu gerekçelerden dolayı, insanlık onurunu zedeleyen "çıplak arama" uygulamasının bir an önce tüm kanun, tüzük ve yönetmeliklerden kaldırılmasını isteyen Kürkçü, "alıkoyma merkezlerinden gelen şikayetler, doğrudan suç duyurusu olarak kabul edilmeli, uygulamanın önüne geçmek için denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir" dedi.

YORUM YAZIN