Tanıl Bora: Tren İnsana Dostça Davranır
Tren sadece bir ulaşım aracı değil, çok daha ötesi,
bir tutku, yaşam şekli, zamanla kurulan başka bir ilişkinin kapısı...
İletişim Yayınları'ndan çıkan "Tren Bir Hayattır" bunu ve dahasını
anlatıyor. Demiryolu politikasından tren romantizmine kadar her şey var
kitapta...
Geçmiş ve şimdi arasındaki yaşama bakmak için en
uygun zaman onda yakalanır. Onunla zaman başka bir anlam kazanır.
İnsanlarla kurulan ilişkiler de kolaylaşır; sohbet akar rayların
üstünden. Varmak değil yolda olmaktır önemli olan, lafı en çok ona
yakışır. Çünkü tren bir ulaşım aracından fazlasıdır. İletişim
Yayınları'ndan çıkan "Tren Bir Hayattır" tam bunu anlatıyor; Türkiye'nin
demiryolu politikasından tren romantizmine, demiryolcu futbol
takımlarına, sanattaki yerine kadar trenin farklı yönlerini gösteriyor.
Alper Araz, Tolga Arvas, Mehmet Atlı, Yüsri Atlı, Suavi Aydın, Orhan
Berent, Aksu Bora, Zafer Boyar, Faruk Duman, Yonca Kösebay Erkan, Kıvanç
Koçak, Murat Meriç, Tuğrul Paşaoğlu, Ali Can Sekmeç, Yavuz Yıldırım'ın
katkılarıyla yazılan kitabın editörü Tanıl Bora anlatıyor...
Tren Bir Hayattır, çünkü...
Bunun, modernliğin eski zamanlarında kalmış basit bir
cevabı, şu olurdu: Çünkü demiryolu canlılık getirir, alışverişi ve
insan ilişkilerini canlandırır, "yabancılar" arasında karşılaşmalar
artar. Türkiye'de erken Cumhuriyet döneminin meşhur sloganıyla:
"Demiryolları refah ve umran tevlit eder". Tren, uzun zaman boyunca,
geldiği yerlere "bir hayat" verdi... Ama demiryolları, modernliğin sürat
ve yayılmacılığını temsil eden öncü simgesel konumunu uzun zaman önce
kaybetti. Dahası, Türkiye'de biliyorsunuz fazlasıyla ihmal edildi, hatta
"geride kalmış" nostaljik bir alet muamelesi gördü. Derlememizdeki
yazarların esas kastı, demiryollarının bu eski ve basit anlamıyla "hayat
veren" etkisi değil, daha çok, bizzat tren etrafında kurulan hayat:
Tren yolculuğu, tren vesilesiyle gerçekleşen buluşmalar -gar lokantaları
mesela-, trenin zaman ve mekânla ilişkimize etkileri, tren
hatıraları... Kısacası, tren muhabbeti.
Sunuşta, kitabın "Memleket Kitapları" dizisi içinde de özel bir yeri olduğunu söylüyorsunuz.
Evet, "Tren bir ülkedir" de olabilirdi
aslında kitabın adı! Memleket Kitapları dizimizin amacı, milliyetçi
olmayan bir yer-yurt-coğrafya sevgisini geliştirmek. Trenin bu bakımdan
ayrı bir imkân olduğunu düşünüyorum. Memlekete, coğrafyaya, dünyaya
bakmanın geniş bir penceresi... Teknoloji tarihçisi Carl Schmeidler ta
1871'de "Demiryolları halkları birleştirir" demiş. Çünkü demiryolu ağı,
her ülkeden insanların işbirliğini zorunlu kılar ona göre, seyahatler
insanların bir araya gelmesini sağlar. Ayrıca, buranın altını çiziyorum:
Tren yolculuğunun "farklı halkların zihin ve ruh hallerini kaynaştıran"
etkisinden söz etmiş Schmeidler. Altını daha da kalın çiziyorum:
"ahbaplık tarzlarını kaynaştırmasından" söz etmiş! Trenin politik
kozmopolitanizmi teşvik eden bir etken olduğunu düşünmüş. Yine
modernliğin eski zamanlarına ait, bugün bize naif, aşırı iyimser gelen
bir görüş kuşkusuz. Ama tren yolcularının hâlâ, uçak ve otobüs
yolcularından daha çabuk, candan ahbap olduklarını da kimse inkâr
edemez! Trenin enternasyonalist bir ruhu vardır. Demiryolu ağı, kendine
mahsus bir ülkedir. Mehmet Atlı, kitaptaki yazısında "Demiryolistan"
diyor!
Nereden çıktı bu "kendine mahsus ülke"ye dair bir kitap yazma fikri?
Son
yıllarda Türkiye'de bir Yüksek Hızlı Tren heyecanı var. Yüksek Hızlı
Trenler bir yandan treni "popülerleştirdi", diğer yandan ondan önce
Türkiye'de "trencilik" hiç yokmuş gibi bir hava yarattı. Demiryolculuğun
anıtsal mekânlarını tehdit eden kentsel dönüşüm projeleri de cabası.
Yani bir yandan bir "demiryolu inkılabı" havası, diğer yandan
trenseverlerin tüylerini ürperten hoyratlıklar. Tipik "AKP olayı"! Bu
ortamda, Türkiye'de tren olayına enine boyuna bakmanın gerekli olduğunu
düşündük.
Önceki sene Sel Yayınları'ndan "Demiryolları
Öyküleri" derlemesini çıkaran Kemal Varol'la tasarladık kitabı. Fakat
garlarla ilgili yazılar büyük bir demet oluşturunca, "Memleket Garları"
adıyla ayrı bir kitap yayımlandı, Kemal'in editörlüğünde. Diğer yazılar
da bu kitabı oluşturdu.
Sizin için trenin tanımı, önemi nedir?
Tren seçeneği varsa, ilke olarak onu tercih etmeye
çalışırım. Ankara-İstanbul arasında, bütün trenleri iki yıllığına
kaldıran şu korkunç düzenlemeye kadar, kesin tercihim trendi. Ankara'dan
Adana'ya, İzmir'e de çok defa trenle gitmişimdir, yarım gün sürmesine
aldırmadan. Yataklı trenin, insanlığın ulaştığı en konforlu yolculuk
türü olduğunu düşünüyorum. Kitaba katkım da eşimle yazdığımız küçük
"Ankara Ekspresi" yazısı.
Haydarpaşa tren dendiğinde akla gelen ilk
simgelerdendi, ancak hayatımızdan çıkarılıyor. Tren de eski gücünü
kaybetti. Hepten yok olur mu sizce, yoksa...
Kentsel
dönüşüm ve rant projelerinin demiryollarının anıtsal binalarını, hatıra
mekânlarını yok eden saldırısına en vahim örnek Haydarpaşa'dır.
Haydarpaşa, Haydarpaşa'dan iskeleye çıkış, modern Türkiye tarihinin
ikonografilerinden biri. O sahneyi, o hatırayı tarumar etmek, bana
barbarca geliyor. Trenin tasfiye olacağını düşünmüyorum, ama
"uçaklaşmasından" endişe ederim. Yüksek Hızlı Tren, iyi güzel ama hem
bir uçak estetiği ve folkloru geliştirip trenin kendine mahsus
"mekân-zaman" kültürünü bozuyor hem de tekelci bir tren, başka tren
seçeneklerini tasfiye etme istidadı taşıyor.
Kitabın editörlüğünü yaparken okuduklarınız arasında size en çarpıcı gelen noktalar nelerdi?
Suavi Aydın'ın kitabın üçte birini tutan makalesi,
çarpıcı: Türkiye'de demiryollarının ekonomi-politiğine ve tarihine dair,
geniş bir bakış açısı sunuyor. Demiryolculuk üzerinden, bir kısa
Türkiye tarihi! Kitaptaki bütün yazılara yansıyan tren sevgisi ve tren
ilgisi de çarpıcı, bence.
Sinema, siyaset, futbol, yeme-içme kültürü... Trenden
bahsederken bunların hepsini bulmak mümkün. Nedir treni böyle özel
kılan, diğer ulaşım araçlarının aksine?
Faruk Duman kitaptaki "Trenle bir buçuk saat, uçakla
Foucault sarkacı!" adlı yazısında bunu çok güzel anlatıyor. Tren, hem
modern hem de insanın elinin-aklının eriminden fazla uzaklaşmamış bir
teknoloji. Hem süratli, hem de manzarayla ilişki kesecek kadar da
süratli değil, görece "sakin". Tren insana dostça davranır, sözün
kısası.
Röportaj: Esra Açıkgöz/Cumhuriyet Kitap
YORUM YAZIN