Camusal Alanlar
![]() |
- yazı: FATMA ZEHRA DEMİR - |
Bir Ahlakçının Portresi kitabının yazarı
Stephen Eric Bronner şöyle diyor: “Tüm büyük yazarlar gençleri etkiler;
Albert Camus onlardan biriydi. Başta İkinci Dünya Savaşı’nın
sonrasındaki nesle hitap ediyordu. 1960’ların başlarında Komünizme
meyilli Parisli entelektüeller O’ndan hoşlanmasalar da, on yılın
sonlarına doğru radikal öğrenciler arasında en çok okunan yazar haline
geldi. Oldukça popülerdi. Bunun nedeni Camus’nün felsefenin kalıcı
sorunlarıyla uğraşan bir sanatçı olmasıydı. Varoluşçuluktan nefret etse
de, birçok temel fikrini yaygınlaştırdı. Camus, Avrupa’da yaşayan bir
Akdenizli’ydi. Klasik bir tarza sahip bir modernistti. Hem anti-faşist
direnişin bir üyesi hem de bir barış yanlısıydı. Hem bir partizan hem de
içe dönük biriydi. Ve hem bir entelektüel hem de trençkotu ve
sigarasıyla Humphrey Bogart’ın tarzını benimsemiş bir ünlüydü.”
Albert Camus ile kişisel tanışıklığım “Yabancı”
sayesinde gerçekleşti. Roman kahramanı Meursault'un kendine, hayatına ve
yaşadığı dünyaya yabancılığını anlattığı şu satırlar acaba benim gibi
kaç kişiyi daha karanlık kuyulara hapsetmiştir: ‘Yani bu işin benim
dışımda görülüyor gibi bir hali vardı. Her şey, ben karıştırılmaksızın
olup bitiyordu, kaderim bana sorulmadan tayin olunuyordu (...) İyi
düşününce söylenecek bir şeyim olmadığını anlamaktaydım. Kendi kendimi
seyrediyormuş gibi bir hisse kapıldım.’ Meursault'un bu derece
kayıtsızlıkla ölümü karşılaması kaçımızı huzursuz etmemiştir ki…
Kitaba dönersek; “Camus: Bir Ahlakçının Portresi”
ilk kez 1999’da yayımlandı. Kitap, altı bölümden oluşuyor ve Camus’nün
ilk zamanlarını anlatan gençlik, din, deneyler, aktivizm başlıklarını
kapsıyor. İkinci bölüm absürd ana başlığı altında Yabancı’nın
kahramanı Meursault ile Sisyphus ve Caligula oyunlarını kapsıyor. Üçüncü
bölüm Direniş ana başlığı altında; bağlılık, dil ve dayanışma üzerine…
Dördüncü bölüm Sınırlar adında ve Savaş Sonrasına Dünya, İsyan,
Eleştiriler ve Sartre’la bir tartışma olarak kaleme alınmış. Beşinci
bölüm “Düzeltilmiş Oluşum” Sürgün, Yargı ve Krallık konu başlıklarıyla
okuyucuya sunuluyor. Altıncı ve son bölüm Miras başlığını taşıyor.
Kitabın sonunda yazarın kişisel hayatı detaylı bir kronolojiyle
okuyucuya sunulmuş. Albert Camus şüphesiz 20. yüzyılın en etkili
yazarlarından biri. 1957’de Nobel edebiyat ödülünün sahibi oldu. Yabancı, Veba, Düşüş, Sisyphus Söyleni, Başkaldıran İnsan gibi roman ve yazıları dışında Caligula, Yanlış anlama gibi tiyatro oyunları da vardır. 1935’de “İşçinin Tiyatrosu” (Théâtre du Travail)
adıyla kendi tiyatrosunu kurmuş, oyunlarını sahnelemiş ve hatta kendisi
de küçük rollerde görev almıştır. Camus, futbolla da yakından
ilgiliydi. Kaleciydi. Bu çok yönlü adam yılmaz bir insan hakları
savunucusuydu. Hiçbir ideolojiye kökten bağlı olmaması, onun “Akdeniz
ılımlılığı” olarak savunduğu hümanist kişiliğinden kaynaklanıyordu.
Camus’nün eserleri yayımlandıklarından bu tarafa
milyonlarca kopyası satıldı ve satılmaya devam ediyor. Yaşadığı dönemde
Fransa’da birçok lise ve üniversitede Camus’nün romanları, yazıları
zorunlu okuma listelerine alınmıştı. Sarter; Camus hakkında şöyle
yazmıştır: Camus, bu yüzyılda ve tarihe karşı, eserleri belki de
Fransa’daki en orijinal belgeleri teşkil eden uzun erimli bir ahlakçılar
geleneğinin günümüzdeki mirasını sahiplenmiştir. O’nun inatçı
hümanizmi, sınırlı ve saf, ciddi ve duyarlı bir şekilde zamanımızın
olaylarına karşı savaşmıştır. Ancak bunun aksine, inatla reddedişi
sayesinde, çağımızın tam kalbinde Makyevelcilere ve gerçekliğin
putlarına karşı ahlaki gerçeklerin varlığını yeniden onaylamıştır.( Jean
Paul Sartre “ Albert Camus, Situations, 79-80)
Camus tüm hayatı boyunca üyesi olduğu partiler,
kuruluşlar, desteklediği devrimci politikalar ve dahi yaşadığı hayatla
bizzat bize savaşmaya değecek çok az savaş olduğunu anlatır. Savaş
naralarının göğü inlettiği şu zamanlarda, hepimizin Camus’den ve
bahsettiği Akdeniz ılımlılığı’na dair söylemlerinden öğrenecek çok şeyi
var…
Kutu:
Yabancı’dan
“Yaşama baştan başlamaya hazırım. Sanki o büyük
sinir sıçraması beni temizledi, umutlarımı boşalttı ve hayatımda ilk
defa, ilk kez işaretlerle ve yıldızlarla süslü karanlık gökyüzüne
baktığımda kalbimi evrenin yumuşak umursamazlığına açtım. Onu bu denli
kendim gibi ve samimi bir şekilde hissetmek, şimdiye dek mutlu olduğumu
ve şimdi de mutlu olduğumu anlamamı sağladı.” Sf.154
CAMUS
Bir Ahlakçının Portresi
Stephen Eric Bronner
Çeviren: Tuğba Sağlam
İletişim Yayınları
*star kitap
YORUM YAZIN