Header Ads

Ya Muhabbet?

- BÜŞRA ERSANLI -
Siyasi faaliyeti açıklayan kavramların değişen yorumları/anlamları, bir yandan da “sabitleyici” yasaların değişebilirliği? İktidar, siyasi iktidar ve “sabitlik”; sonra “sahiplik” sahip olup, sabit kılmak ve değişim... Çok heyecan verici bir tezat! Hükmetmek “ortak yararları kamuya dağıtmak” demiş Kınalızade. Ne güzel de söylemiş! Hele “Muhabbet adaletten üstündür” (tabii birlik) ne kadar hoş! Adalet mülkün temeli ama muhabbet ondan da üstün yani. Aklıma bir Azerbaycan edep/adap kitabındaki özdeyiş geldi: “Muhabbet sevinç bahşetme maharetidir.” Bu duygularla ve düşüncelerle bitirdim kitabı.

‘Çoban ve Kral’da yirmiye yakın siyasetname veya devlet adamlarına nasihat (name) türünde yazılmış eseri incelenmiş. 8. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar örnekler var ama en çok 11-13. yüzyıl eserleri, İslam’da fikri yükseliş, başka bir deyişle yoğunlaşma dönemi, örnek eserlerin yarısı Selçuklu/Osmanlı dönemi. Ayrıca bir de atıf yapılan referans eserler var İslam olmayan âlemden: Japonya’da Hagakure yazarı Yamamoto; vezirlere nasihat veriyor 18. yüzyılda; Hint Narayana’nın ‘Hitopadoşa’sı (yararlı eğitim) 14. yüzyıl; Sun Tzu’nun ‘Savaş Sanatı’ (2500 yıl öncesi), Machiavelli’nin ‘Prens’i 16. yüzyıl İtalya’dan. Bunların dışında ‘Kelile ve Dimne’ Beydaba’dan ve Sadi’nin ‘Gülistan’ı da var. 

Stare (maske), status (statü), estate (mülk) ve state (devlet) serüvenini hükümdarın özel alanında tutan bu eserler adaletten barışa, istişareden savaşa en önemli karşılaşma/çarpışma (cenk) kapsamını, iktidarın rüştünü ispat etme kavramlarını ele almaktadır. Günümüzde tüm bu tayin edici “iktidar” kavramları, bütün cengaverlik denemelerine rağmen henüz yüzleşme/berraklaşma noktasına ulaşmadı. “Hükümdan aynaları” yani siyasetname ve nasihatnameler incelemesi iki kısımdan oluşuyor: Birincide siyasetnamelerin genel kapsamı/içeriği yani insan doğası, siyaset algısı, yönetim teknolojisi, ataerkilliğin tayin ediciliği(!), ideal yönetici tasviri veriliyor. İkinci kısımda ise hükümdarın sahip olup sabitleştirmek istediği mülkün yapısı ve aksiyon inceleniyor. 

Uygulamalı adalet ve cezalandırma, sertlik, zulüm; tabaa ile, danışman ile, bürokrat ile ilişkilenme biçimleri ve tüm bu alanların odaklandığı son çare(!) savaş! Düşmanlı dünya, daima düşmanlı dünya, hatta sınamak için hükümdarların önüne sürülen düşmanlar ve düşmanlıklar! İzahat Machiavelli’den. İşte siyasal iktidarların incelikleri 2500 yıla yayıla yayıla.... Beydaba ‘Kelile ve Dimne’de açıklıyor dostluğun iki türünü, bir paylaşılan bir de zorunlu olanını... Es-Sealibi “kurnazlık, hile ve bilgi(nin)... iktidarı sürdürebilmek için gerekliliğini vurguluyor. Yine Es-Sealibi ve diğer bütün hükümdar aynası yazarları “siyaset dediğin ümit ve korku ile yürür” diyorlar.

‘Aristo’nun ‘altın oran’ı
Sürekli tezatları üzerinden kurulan bu hükümranlık öğütleri “ölçülülük” kavramıyla taçlandırılır hep. Ölçü Aristo’nun “altın oran”ı değildir tam anlamıyla; daima bir iyi bir kötü, bir yumuşak bir sert, bir açıklık bir hile, bir gerçek bir yapay... Mülk sahipli olduğundan ve sabitlenmek istendiğinden, hükümdarın şahsi yasasıdır bu tezatlar. Tezatlara düzenli aralıklarla bağlı kalmak ise Prens’in, Padişah’ın, Çar’ın, Kral’ın şahsi kuvvetini gösterir. Kınalızade’nin Devlet ve Aile Ahlakı da budur aslında... 16. yüzyılda ‘baba’nın nasıl olması gerektiğini hem aileden hem de devletten doğru yerleştirmek istemiştir. Suriye Beylerbeyi Ali Paşa için hazırlamıştır bu entegre ahlak kitabını. 

İzocam reklamıyla uyandırılan apartman yöneticisi ile dini inançlarla uyandırılan ülke yöneticiliği birbirine karışırken 1980’leri yaşadık. Bütünleşme 1990’ların başında tamamlanmıştı. Yeni Sağ dendi adına. Mikro siyasetnameler... yurttaşlık bilgisi olmuştu çoktan. Strateji ve taktik ‘bilimi’ medyayı sardı. Pragmatizm çok riskli olmaya başladı; idealizmi de realizmi de bozdu. “Adalet, kurucu bir siyasal idea olarak yokluğuyla da bir hakikat yaratır,” diye açık konuşanlar olmadı. 

Oysa 11-12. yüzyıl siyasetnameleri olması gerekeni (ideali) ve olanı, zorunlu koşulları (reali) saf, samimi, şeffaf bir biçimde ortaya koyabiliyorlardı. Tezatlı ölçüyü şövalye adabıyla (yüzleşme diyelim) izah edebiliyorlardı. Ataerkilliklerini de açıktan “private is political” kıvamında hükümdarın şahsında, ailesinde, mülkünde ve şahsi yasalarında canlı tutabiliyorlardı. “Özel alan da kamu alanı gibi siyasidir” demek başka “siyasal olan her şey benim mülkiyetimdedir,” demek başka.

ÇOBAN VE KRAL
Bahadır Türk
İletişim Yayınları
2012, 262 sayfa, 18.5 TL.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.