Header Ads

Trajik Olanın Tepmesi

- YAZI: YÜCEL KAYIRAN -
Terry Eagleton’ın ‘Tatlı Şiddet: Trajik Kavramı’ Türkçede. Terry Eagleton’ın trajik olan hakkında yazmış olması dikkat çekici. Daha net soralım: Eagleton’ın trajik kavramı hakkında yazması da nereden çıktı. Ne oldu da, trajik kavramı, Eagleton’ın gündemine girdi. Marksist bir edebiyat eleştirmeninin trajik kavramıyla işi ne? Katolik eğitimi görmüş olmasının bunda bir rolü olabilir mi? Yoksa söz konusu olan bir durum değerlendirmesi midir?

Soruyu doğrudan dile getirdim çünkü aslında trajik kavramı içinden düşünebilen, trajik olan kavramının değerini bilen ve önemseyen bireyler döneminde değiliz. Hâlâ değiliz. Ayrıca ‘neden trajik kavramı içinden düşünelim ki’ gibi bir zihin refleksine sahibiz. Sadece entelektüel ve kültürel bağlamın belirleniminden değil zamansal ve uzamsal bağlamdan da söz ediyorum. Türkiye’de trajik olanın neliğine ilişkin kaleme alınmış zaten tek telif yapıt vardır. Ulus-devlet inşası döneminin kültürü olan seçkinci Viktoryen kültürünün öznelerini utandıran kendiliğindenlikle ıralı kültürümüz aslında dramdır.

Entelektüel bir şaka değil
Türkiye’de sinemanın toplumsallaştığı 60’lı yıllardan itibaren, Türkiye toplumunun aslında etrafında toplandığı tek edebi ve sanat türünün şiir, tiyatro veya roman değil, sinemanın olmuş olması ilineksel değildir. Etrafında toplanılan ve ‘dram’ diye adlandırılan fenomen aslında ‘açıklı’ ve ‘ağlatıcı’ olandır. 60’lardan itibaren Türk sineması bir dram sinemasıdır. Film kurgusuyla oluşturulan bu kurmaca dünya, hayatı açıklı duruma düşürülen insanlar ile onları acıklı duruma düşüren acımasız insanlardan, yani kısaca ‘iyi’ ve ‘kötü’lerden oluşan bir dünyadır. Trajik olanda, bireyleri iyi ve kötü diye ayırılamaz, adlandırılamaz. Trajik olan kavramı, olup bitene, iyi ve kötü kavramının ötesinde bakmayı gerektirir. ‘Felsefi Şiir’ adlı kitabımdan bir alıntıyla söylersem, “...trajedi, kriz denilen çıkmaz durumunun adebi adıdır aslında. Kimsenin kaybetmeden içinden çıkamadığı durumdur trajedi.” Nuri Bilge Ceylan’ın, Bir Zamanlar Anadolu’da’sının biraz tuhaf görünmesinin nedenini burada aramak gerek. ‘Savaşcı bir ruh’ yaratma peşinde olan Türk şairi, yüzyıl boyunca trajik olana, ‘ne köy olur ne kasaba’ diye bakmıştır. Çıkışsız olanın acısı, Türk şiirinde bir izlek olamamıştır. Dahası çıkışsız olanın acısı, Türk şairi için pek makbul bir acı değildir. Destan türünün, yüzyıl boyunca Türk şiirinin gözde bir türü olarak ileri sürülmesi, bu nedenle ilineksel değildir.

Terry Eagleton’ın bahsettiğine göre, modern Batı şiirinde de aynı durum söz konusu olmuş. Eagleton, Matthew Arnold’un trajik olan ‘Empedocles on Etna’yı, “fazla metruk ve cesaret kırıcı bir ürün” olması gerekçesiyle, şiirlerinin 1853 tarihli basımına almadığını; yine W.B. Yeats’ın “Birinci Dünya Savaş”ı adlı şiirini aynı gerekçeyle Oxford Book of Modern Verse adlı yapıtından çıkarttığından bahsetmektedir. Çünkü onlara göre de, “edilgen acı şiirsel bir izlek değildir.” Ama destan modern batı şiirinin de önemli görülmüş türsel bir figürü olmuştur. T.S. Eliot’ın ‘Çorak Ülke’sini, Seferis’in ‘Destansı Öyküsü’nü, Ritsos’un hemen hemen bütün bölümlü ve uzun şiirlerini hatırlayalım. Ritsos’u anmamın nedeni rastlantısal değil. Gerek poetik bakımdan gerekse entelektüel ve ideolojik bakımdan trajik olana en radikal karşı tavrı geliştiren sol olmuştur.

Bilinçaltının işaret edilmesi
Eagleton’ın, “radikal-sol bu kitaptan dolayı beni eleştirebilir” demesi, entelektüel şaka değil. Çünkü trajik olan kavramı, yüzyıl boyunca solun stratejik kavramı olan “ütopya” kavramının karşıtı olarak görülüp algılanmıştır. Oysa Eagleton, vurgulamak durumunda kalıyor: Trajik olan, “yıkıma uğradığını görmemiz halinde değer verdiğimiz, üzerine titrediğimiz şeyi göster(ebil)ir(di).” Ama sadece sol değil, açıktan Marksist olmayan entelektüel kesim de trajik olana karşı mesafeli durmuştur. Tragedya derken öne çıkarılan, Sophokles değil, Aiskhylos olmuştur; orada da öne çıkarılan yapıt ‘Prometheus’tur. George Thomson’un ‘Tragedyanın Kökeni’, bu bakımdan önemli bir çalışmadır. Sophokles’in, orada da Kral Oidipus’un, Psikanaliz söz konusu olduğunda anılması, üzerinde düşünülmesi, trajik olana karşı oluşturulan bilinçaltını işaret etmesi bakımından önemlidir ve rastlantısal değildir. Trajik olan, içinden çıkılmaz hastalıkla alakalı bir durum olarak görülmektedir aslında.

Trajik olanla ilgili telif yapıtların mevcut olmayışının nedeni bu olmasa da, trajik olana ilişkin Batı’da yazılmış birçok yapıtın Türkçeye tercüme edilmemiş olmasının kökeninde belki bu neden yer alır. Türkçeye tercüme edilmiş, trajik olanla alakalı kitapların sayısı bir elin parmakları kadar bile değil. Eagleton’ın, polemik içinde olduğu George Steiner’in ‘Tragedya’nın Ölümü’ bunlardan biri fakat Walter Kaufmann’ın 1968 tarihli ‘Tragedy and Philosophy’ henüz tercüme edilmiş değil.

Eagleton, bizden ne istiyor?
Bu arada belirtmek gerekir: Trajik olanla ilgili Türkçedeki ilk telif yapıt Ioanna Kuçuradi’ye ait. ‘Realiteyi Yorumlama Yöntemi’ altbaşlığını taşıyan, ‘Max Scheler ve F. Nietzsche’de: Trajik Olan’ adlı bu kitap 1966 yılında Yankı Yayınları arasında çıkmıştı. Bu küçük kitap, şimdi, Kuçuradi’nin ‘Sanata Felsefeyle Bakmak’ adlı kitabının içinde yer alıyor.

Şimdi merkezi probleme, ana soruya gelebiliriz. Eagleton’ı, ‘Tatlı Şiddet’i yazmaya iten problem nedir? Eagleton hangi problem üzerinde düşünmemizi istemektedir? Çünkü ‘Tatlı Şiddet’, Eagleton’ın, ‘Şiir Nasıl Okunur’ adlı kitabı gibi edebiyat eleştirmenliğinin gerekli çalışmalarından biri türünden bir çalışma değil. Bu türden bir çalışmanın yıllar önce yapılması gerekirdi, 60 yaşında ve reel sosyalizmin çöküşünden sonra değil. Kaldı ki, ‘Tatlı Şiddet’i, trajik olanla ilgili yapıtların irdeleyen bir kitap değil. ‘Tatlı Şiddet’, edebiyat eleştirmenliği kaygısıyla değil, Marksist bir entelektüel olmanın sorumluluğuyla yazılmış bir kitap. Katolik eğitimi görmüş olmasının da, bu çalışmadaki yaklaşımın oluşumunda rolü var kuşkusuz; buna kendisi de dikkat çekiyor.

Bu irdelemeyi önemsiyorum çünkü Eagleton söz konusu olduğunda, bu soruların belirleyici bir işlevi var. Eagleton, gündemi kendinden menkul bir edebiyat eleştirmeni ve entelektüeli değil; çalışmasını, daha çok dünyanın kültürel gündemine göre belirleyen bir eleştirmen. ‘Postmodernizmin Yanılsamaları’, ‘Kültür Yorumları’, ‘Marx Neden Haklıydı?’ kitapları, bu türden kaygının sonucu. ‘Tatlı Şiddet’ de öyle: Bütün 20. yüzyıl, reel sosyalist ülkelerdeki uygulamalardan Batıdaki modernite uygulamaları, trajik olanı, yani Sophoklesçi yazgıyı dile getirir. Öyle değil midir? Eagleton, bu problem üzerinde düşünmemizi istiyor.

TATLI ŞİDDET
Trajik Kavramı
Terry Eagleton
Çeviren: Kutlu Tunca
Ayrıntı Yayınları
2012, 400 sayfa, 30 TL.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.