Header Ads

Haberiniz Var mı?

- VEDAT KURŞUN -
Küçük Solin’in anısına…

Yıllardır bu ülkenin geçmişini ve geleceğini yakından ilgilendiren hatta kaderini tayin eden Kürt sorununa yaklaşım artık insani tahammülleri zorlayan bir boyuta ulaşmıştır. Özellikle son birkaç yıldır yandaş medya ve üç maymunları oynayan bazı medya organlarının eliyle gerçekler çarpıtılıyor. Her gün Kürt sorunu üzerine çarpıtılmış, yalan dolan ve düzmece haberler yayımlanıyor. Onların bu düzmece haberleri ortaya çıkmasına rağmen hiç kimse onlara dokunamıyor. Bunlara dokunulmaz ve eleştirilemez statüsü verilmiş. Bu ülkede milletvekillerine dokunuluyor ama onlara dokunulamıyor. Dokunulmaz olanlara dokunuluyor ama dokunulanlara hiç kimse dokunamıyor. İşte böyle gariplikler ülkesinde yaşıyoruz.

Yandaş medyaya inat, yıllardır çarpıtılan veya görmemezlikten gelinen bazı haberlere “Haberiniz var mı?” sorusuyla dokunacağım. Bu soruyla duymayan kulaklara fısıldayacağım, görmeyen gözlere aydınlığı serpeceğim. Ben taş gibi sertleşmiş vicdanlarını yumuşatacağım.

Haberiniz var mı? Son 9 yıl içerisinde 159 çocuk bu kirli politikanın küçük kurbanları oldu. Birkaçı dışında hiçbirinin öldürülmesi haber konusu bile yapılmadı. Yandaş medya tarafından haber değeri taşımayanların arasında biri var ki insan onun hikâyesini duyunca insanlığından utanası geliyor. Bu çocuk onların en küçüğüydü ve en acımasızca öldürüleniydi. Onun ismi Solin idi. O henüz 6 aylık idi. Doğmamış kardeşiyle birlikte, ailesiyle beraber arabalarına binmiş ve yolculuk ediyordu. Günlerden bir yaz günü, takvimler 21 Ağustos 2011’i gösteriyordu. Arabaları hava saldırısının yapıldığı bölgeden geçiyordu. Henüz ne olduğunu anlamadan, Solin, daha doğmamış kardeşi, annesi, babası ve 4 çocuk ile birlikte paramparça oldular. Parçalanan bedenleri dört bir yana savruldu. Dünyalar güzeli küçük Solin tanınmayacak bir durumdaydı. Bu olay yandaş medyada “teröristler öldürüldü” şeklinde verildi. Bir anda onlar “terörist” oluvermişlerdi. Geleceğimiz olan çocuklara verilen değer budur.

Haberiniz var mı? Bu ülkede gencecik fidanlar toprağa düşüyorlar. Hem de gözlerimizin önünde yitip gitmektedirler. Bu ölümlerin sona ermesi için “Êdi Bese (Yeter Artık)” diyen anneler var. Bu anne yürekleri yıllardır büyük bir dirayetle kaybedilen çocuklarını arıyorlar. Hem de onlara yapılan bunca zulme rağmen yine de yaz kış, gece gündüz demeden arıyorlar. Şimdi de askeriyeye ait çöplüklerde çocuklarının kemiklerini arıyorlar. Çünkü o çöplüklerde toplu mezarlar bulunuyor. Düşünebiliyor musunuz, çöplüklerde insan kemikleri çıkıyor. Her şeye rağmen bu acılı anneler her gün ziyaret edebilecekleri çocuklarının bir mezar taşının olmasını istiyorlar. Acaba bu acılı anneler çok mu şey istiyorlar?

Haberiniz var mı? Bu ülkede hasta tutsaklar ölüme terk edilmişler. Neredeyse her gün bir ölüm haberini alıyoruz. En son Erzurum Cezaevi’nde bulunan Mehmet Aras yetkililerin duyarsızlığı sonucunda yaşamını yitirdi. Onun son isteği, son günlerini ailesinin yanında geçirmekti. Onun bu son isteği yerine getirilmedi. Bari bırakın diğer hasta tutsaklar son günlerini ailelerinin yanında geçirsinler. Ölüm döşeğinde olanların son isteğini yerine getiremeyen bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız.

Haberiniz var mı? Bu ülkede gerçekleri yazan ve dile getiren gazeteci, yazar, akademisyen, avukat, siyasetçi vs. kısacası toplumun tüm kesiminden herkes hukuk dışı bir şekilde tutuklanıyor. En çok Kürtler bundan nasibini alıyor. Neredeyse basılmadık ve talan edilmeyen Kürtlere ait kurum kalmadı. En son Kürt basınının kurumları baskınlara maruz kaldı. Yapılan baskınlarda onlarca Kürt gazeteci ve sosyalist basın emekçileri tutuklandı. Bu siyasal iktidar ve onun yandaş basını şunu çok iyi bilmelidir ki biz ölümü göze almışız. Eninde sonunda boyun eğecek olan biz değil onlar olacaktır.

Böyle bir gerçeklikle karşı karşıya olduğumuz bir ülkede kim demokrasiden söz edebilir? Demokrasiyi bir tarafa bırakın, bu ülkede insan hayatı hiçe sayılıyor. Yaşam hakkının tartışıldığı bir ülkede demokrasiden söz etmek aptallık olur. Yaşanan bunca şeye rağmen hâlâ bazı kesimler çıkıp ileri demokrasiden söz etmektedirler. Onların demokrasi anlayışı gücü ellerinde bulundurmadır.

Son olarak üç maymunları oynayan bazı medya organlarına bir çift sözüm olacak. Belki bedel vermekten çekinebilirler. Bunu bir dereceye kadar anlayışla karşılayabiliriz. Onlardan ricam, eğer bu düzene karşı duramıyorlarsa, bari bizim önümüzde engel olmasınlar. Onların suç ortağı olmasınlar. Bunun için gelin hep beraber geleceğimizi karartmaya çalışanlara karşı ortak tavır alalım. Onları kendi yarattıkları karanlığa mahkûm edelim.


Vedat KURŞUN
Diyarbakır D Tipi Cezaevi
L5 Koğuşu
Diyarbakır

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.