Header Ads

Yeni Hukuk ve Toplumsal Zor

- GÖKSEL ARSLAN -
12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte, geleceğe dönük yüklendiği yeni yönelimlere bakarak “Hukukun”, politik ve ekonomik ögelerle  iç içe geçmiş, tam bir ideolojik vurucu aygıt olduğunu söyleyebiliriz.

Bununla birlikte, devlet aygıtları ve sermaye açısından sonuçlarına baktığımızda “Hukuk” un, tarihte hiç olmadığı kadar,  “sosyalistleri”de kapsayacak şekilde öne çıkan bir “rıza üretme aygıtı” olduğunu da söyleyebiliriz

Afganistan, Irak bugün "hukuken" tanınan işgal altında ve “güvenlikleri” "hukuken" tanınan işgal güçleri tarafından sağlandı

 İfade, örgütlenme, politik özgürlüklerimiz “hukuken” ortadan kaldırıldı.

İşçiler, emekçiler kendi birikmiş emeklerinin ürünü olan sosyal güvenlik kurumlarına ait devasa fonların "hukuki" yollarla nasıl "buharlaştığını" anlamaya çalışmakta.

KCK ve Hopa yargılamalarında, politik tutuklular ve avukatları  keyfi uygulamaların “hukuken” nasıl kabul edilebilir hale geldiğini  şaşkınlıkla izlemekte.

Ve hukuk “rıza” üretmekte.

Peki neler olmakta?

Neler olduğunu anlamak için liberal mecranın, “hukukun üstünlüğü”, “evrensel hukuk”, ” hukuk başka yasa başka” masallarını bir kenara bırakmanın elzem olduğunu bilmemiz gerekiyor.


“Yeni Hukuk” un Şafağı

12 Eylül 1980 darbesinden bu yana süren toz bulutları yavaş yavaş dağılmaya başladı. Rejime, 12 Eylül rejiminin olgunluk dönemi veya “Post 12 Eylül Dönemi” denebilir mi? Bilmiyorum. Fakat ortaya çıkan tabloyu biliyoruz.

Tablo şu;

Devlet aygıtları ve sermayenin, otoriter, baskıcı niteliğinin nesnel olarak olağanüstü ölçüde keskinleşmesi sonucu, klasik burjuva hukuku “hukuki” araçlarla bir kenara atıldı.

Artık klasik burjuva hukuku özünde saklı olanı, sömürü ve tahakküme dayalı örgütlü zoru, her biçimiyle açıkça tanır hale geldi. Kendini inkar ederek içinden çıkanı bize dayattı. Bu noktadan sonra kadife eldivenler atıldı, “hukukun  özü” kristalize oldu. Klasik burjuva hukuku tarihin antika müzesine kaldırıldı.

Devlet aygıtları, zor, baskı ve tahakküme dayalı toplumsal ilişkilerinde, denebilir ki beklenmeyen bir cüretkarlıkla hukuku yeniden yapılandırdı. “Yeni hukuk”, konvansiyonel savaşın ayrılmaz bir parçası oldu

Bilinen suratımıza tokat gibi çarptı.

Devlet ve toplum arasındaki "hukuki ilişki”, "doğa"sı gereği bir barış hali öngörmez ; tıpkı ticaretin özünde silahlı soygunu dışlamaması gibi barış halinin de bozulmasını dışlamaz.Hatta onunla kol kola yürür. Görünüşte birbirlerine zıt olan iki kavram, hukuk ve keyfilik gerçekte çok sıkı biçimde birbirine bağlıdır." *


“Yeni Hukuk”: Halkın Afyonu

“Yeni Hukuk” fetiş hale getirildikçe maddi toplumsal gerçeklikten uzaklaşıldı. Yanılsamalar dünyasına doğru yol alındı. Devlet aygıtları, tahakküm ilişkisi, sınıfsal sömürü ve oradan kaynaklanan mücadele gizemli hale geldi.

Hukuksal düzen bir barış hali, zorbalık ve keyfiliğin dışlandığı huzur dolu bir sakinlikler alanı olarak algılanmaya başlandı. Ortaya çıkan çatışmalar geçici, ahlaki, "iyi hükümetlerin olmaması, "iyi yöneticilerin olmaması" nın sonucu olarak değerlendirildi veya dışsal faktörler temelinde çözümlenmeye çalışıldı.

Oysa, günümüzün çıplak gerçekleri, “hukukun” özsel olarak ideo-politik kavga alanının tam da ortasında durduğunu gösterdi. Toplumsal gerçeğin sesi bir kez daha yankılandı. "Hukuki ilişki bir barış hali öngörmez."

Devlet aygıtları ve sermaye, politik yönelimlerini gerçekleştirmek için verdiği kavgada bilinen tüm araçları kullandı. Tüm bu araçların özünde zor ve tahakküm vardı.

Şu da var ki, yeniden şekillenen hukuk alanında zor ve tahakküm demek yalnızca ve yalnızca ceza yasaları veya terörle mücadele yasası demek değildi.

Esnek üretim organizasyonuna dayalı esnek çalışma yasaları, kıdem tazminatının buharlaştırılmasına dönük düzenlemeler, adalet hizmetlerine ulaşımın parayla satın alınabilir hale gelmesi, hukukun özelleştirilmesine uygun tahkim yasaları, v.b yasalar bizim üzerimizdeki zor ve tahakkümün araçlarıydı.

Peki;

Yasalar, yaptırımlar, gibi özsel olarak zor ve tahakküme dayanan devlet aygıtları ve sermaye iradesi karşısında hukuk alanında bir şeyler yapabilir miydik?

“Yeni Hukuk” a Karşı “Toplumsal Zor”

Hukuk yalnızca ve yalnızca bir irade sorunu değildir.  Hukuku devlet aygıtlarının ve sermayenin kararlarına indirgemek bir çeşit idealizmdir. İrade kuşkusuz asal ve belirleyici bir unsurdur. Ancak, o irade, nesnel toplumsal şartlar, toplumsal güç ilişkileri daha da ötesi sınıfsal mücadelenin durumu gibi faktörlerin etkisiyle değişikliğe uğrar.

Çok daha önemlisi o iradeye karşı hukuk mücadelesi, toplumsal zor ile birlikte hareket etme ve ona yaslanma becerisi geliştiği ölçüde, ideolojinin siyasal alana müdahalesinin başlıca kanallarından birini oluşturur. Belleklerimizde hala canlılığını koruyan "Ankara Tekel Direnişi”  buna tipik örnektir.

O halde;

Yeniden yapılanan hukuk alanında “hukuk mücadelesi” zora dayanmak zorundadır. Zora dayanmayan hukuk ancak beyinlerde tasarlanmış teorik hukuktur.

Verili hukuk devletin zor aygıtlarına dayanır. Ya bizim hukuk mücadelemiz. O hangi zor gücüne dayanacaktır. Çok açık biçimde söyleyelim. Yasal veya yasadışı toplumsal zor gücüne ve onların politik temsilcilerine dayanacaktır.

Altını birkaç kez çizme pahasına ısrarla şunu söylemeliyiz. "Hukuki ilişki bir barış hali öngörmez." Toplumsal zor hukuk alanındaki mücadelenin de gerçek motoru olacaktır.

Bilindiği gibi, yasalar toplumsal ilişkilere ve nesnel şartlara ayak uyduramadığı anda, salt bir kağıt parçası olarak değer taşıyacaktır. Devlet aygıtlarının ve sermayenin politik çıkarlarını güvenceye alan hukuksal düzenlemeler üzerindeki basıncımızı artırmanın giderek salt bir kağıt parçası haline getirmenin yolu istesek de istemesek de buradan geçmektedir.

Sonuç olarak;

Toplumsal zoru içeren hukuki mücadele bizi,  hukukun duvarları arasına  kıstınlmışlığın bunalımlı, çökertici sonuçlarını yaşamaktan alıkoyacak, aynı zamanda hapis edilmek istendiğimiz “sivil toplum alanı” nın duvarlarını kırmamızı da sağlayacaktır. Bilmeliyiz ki zora dayanmayan yalnızca ve yalnızca hukuki çaba, nafile çaba olarak kalacaktır.

Seçim bizim.


* E. B. Pashukanis, Devlet ve Hukuk

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.