"Sevdiklerimizin Ne Kemiklerini Verdiler, Ne De Mezarlarını Gösterdiler"
Kayıp yakınları, 30 Ağustos Dünya Kayıplar Günü nedeniyle, akşam
saatlerinde kayıplar mücadelesinin alanı Galatasaray'da buluştu. Bayrama
denk gelen Kayıplar Günü eyleminde, aileler birbirlerine sarıldı,
bayramlaştı.
İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplar Komisyonu'nun organize ettiği eylemde konuşan Hanife Yıldız, yaşadıkları acıları "Sevdiklerimizin ne kemiklerini verdiler, ne de mezarlarını gösterdiler. Biz de burada kendimize bir mezar bulduk. Bayramlarda da burayı ziyaret eder olduk" sözleri ile dile getirdi.
Ayrı ayrı konuşmalar yapan kayıp yakınları, AKP hükümetine öfkeliydi. Başbakan'ın Cumartesi Anneleri ile yaptığı görüşmenin seçim malzemesine dönüştürülmesine; sevdiklerini kaçıran, kaybeden "faili belli" sorumlularının yargılanmamasına tepki gösterdiler.
Kayıp yakınları, Galatasaray Meydanı'nda yine yakınlarının fotoğrafları ile birlikte karanfiller taşıdılar. Aralarında Arjantin, Filistin, Yemen, Sudan, İran, Çin, Meksika, Nepal, Peru, Kuzey ve Güney Kore'nin de olduğu yüzlerce ülkedeki kayıplar için mumlar yaktılar. Aileler, eylemde tüm dünyada ortak dillendirilen, "Kayıpların akıbeti açıklansın, gözaltında kaybetmelerden sorumlu olanlar bulunup yargılansın, bir daha hiçkimse kaybedilmesin" talebini yükselttiler.
Cemil Kırbayır'ın Abisi Mikail Kırbayır: "Yıllardır adaleti arıyoruz. Bugün bayramın 1. günü herkes bu dünyadan göç eden sevdiklerinin mezarını ziyaret etti. Dostalarını evlerinde ağırladı. Ama bizler ne yazık ki bu davacı insanların bir karanfil koyacak mezarları yok. Bizler burada birbirimizle bayramlaşabiliyoruz"
Hüseyin Taşkaya'nın eşi Sultan Taşkaya: "18 yıl oldu. Askerler, polisler, korucular, sivil polisler geldi evimize ve onu götürdüler. Biz karakollara, merkezlere gittik, haftasonu geçsin bırakacağız dediler. Sonra da biz de yok dediler. Bütün Siverek gördü Hüseyin'in götürüldüğünü. Cumartesi Anneleri 17 oldu bize kapısını açtı. Bayram geldi. Şimdi torunlarımız soruyor; dedemiz nerede? Bırakmayacağız mücadeleyi, ben bıraksam torunlarım bırakmayacak. Bulana kadar devam edeceğiz"
Hasan Ocak'ın Kardeşi Maside Ocak: "Burda olan ailelerden belki de en şanslı olanı benim. Çünkü ben bugün bir mezar ziyaretinde bulundum. Hasan bu ülkede kaybedilen ilk insan değildi. Son insanda olmadı malesef. Bu dünyada kaybedilen milyonlarca insandan birtanesiydi Hasan. Ben bugün bu meyadana, ailelerin yanına geldiğimde daha büyük bir ağrı hissettim. Devlet kayıplarımızın nerede olduğunu biliyor. Akıbetlerini biliyor. Açıklanmasını istiyoruz. Birleşmiş Milletlerin, "Zorla Kaybedilmelerin Önlenmesi Sözleşmesi" hala imzalanmıyor. Hala çekinceler var. Hangi çekince bir annenin mezar bekleyişini karşılayabilir. Hangi çekince insanların yaşam hakkına kastedebilir?"
Murat Yıldız'ın Annesi Hanife Yıldız: "Bugün hem 30 Ağustos kutlamaları yapılyor hem de mübarek Ramazan Bayramı. Ve bizim yine yüreğimiz buruk. Gözlerimiz yaşlı. Gözlerimiz yollarda. Aradığımız mezarı burda bulduk. Geldik burda mum yaktık! Görüyoruz ki Türkiye'nin her yerinde gözyaşı var. Dünyanın her yerinde hemen hemen kan dökülüyor. Kanla kanı temizlemeye çalışanlar, bir dönsün kendilerine baksınlar. Bir ağlayan annelere baksınlar. Bir de 16 senedir evlatlarını arayan annelere baksınlar. Ben tek evlat sahibiydim. Bir daha da evlat sahibi olacak değilim. Ben akşam gidip kiminle bayramlaşacağım. Kim gelip benim bayramımı kutlayacak. Benim de herkes gibi oğlum du. Benim de torunlarım olacaktı. Benim de gelinim olacaktı. Biz de bir aile olacaktık. Bayramlarımızı kutlayacaktık. Devlet büyükleri bugün hem 30 Ağustos'u kutluyor, hem milletin Ramazan'ını... Bir tarafta gözyaşı, bir tarafta savaş, bir tarafta kan. Tankla, topla yine savaş çığlıkları atarak ülkeyi, insanları böyle yoketmeye çalışıyorlar. Bununla hiç bir yere varılmaz. Biz diyoruz ki artık bunlar son bulsun. Kayıpların akıbeti sorulsun. Sorumlular yargılansın. Asker annelerine sesleniyorum. Size savaştan yarar gelmez. Savaş dediğin yoksulluktur, kandır, göz yaşıdır. Size ne verecekler. Size verdikleri bir mezar taşı bize onu da vermediler!"
Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin: "Yetkililere, devleti idare edenlere haykırdık, sorduk. Bu insanlar nerede dedik. Bu insanların suçu neydi. Bugün kendi yaptıkaları yasalarla yargılansaydı, suçsuz görülecekti ama sorgusuz sualsiz katledildiler. Geçen 15 gün önce söz bitti savaşa devam dedi. Yine kayıplar, sokak infazları başlayacak anlamına geliyor. Açıkça, ben eğitilmiş timleri bölgeye göndereceğim ve katliamlar yapacağım dedi. Açıkçası biz bu ikdara ve devletin güvenimizi bir kez daha yitirdik. Biz insanların yaşam hakkını buralarda savunmaya devam edeceğiz. Herkesi bu hakkı bizimle savunmaya çağırıyoruz."
Nurettin Yedigöl'ün Kardeşi Muzaffer Yedigöl: "Sözün bittiği yerdeyiz, çünkü, bayramlarda ziyaret edecek bir mezarımız bile yok. Bayramlarda el öpülecek ve birbirini kucaklayacak bir hevesimiz kalmadı. Çünkü 30 yılı geçti bir kaybımız var ve nerede olduğu belli değil. Şuanda ben de bir asker babasıyım. Yeter artık kanı kanla temizleyemeyiz. Bizimkiler öldü, bundan sonra insanlar ölmesin. Başabakan'a sesleniyorum. İstese bu sorun 24 saatte çözülür. Yeterki çözüm üretilsin. Yeterki demokrasi işletilsin. Yeter artık anneler ağlamasın. Asker annesi de gerilla annesi de bizim annemiz. Ölenler bizim kardeşimiz. Herkes elinden geldiğince barışı haykırmalı. Çünkü bu ülkenin kurtuluşu barışla olur."
haber: etha
İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplar Komisyonu'nun organize ettiği eylemde konuşan Hanife Yıldız, yaşadıkları acıları "Sevdiklerimizin ne kemiklerini verdiler, ne de mezarlarını gösterdiler. Biz de burada kendimize bir mezar bulduk. Bayramlarda da burayı ziyaret eder olduk" sözleri ile dile getirdi.
Ayrı ayrı konuşmalar yapan kayıp yakınları, AKP hükümetine öfkeliydi. Başbakan'ın Cumartesi Anneleri ile yaptığı görüşmenin seçim malzemesine dönüştürülmesine; sevdiklerini kaçıran, kaybeden "faili belli" sorumlularının yargılanmamasına tepki gösterdiler.
Kayıp yakınları, Galatasaray Meydanı'nda yine yakınlarının fotoğrafları ile birlikte karanfiller taşıdılar. Aralarında Arjantin, Filistin, Yemen, Sudan, İran, Çin, Meksika, Nepal, Peru, Kuzey ve Güney Kore'nin de olduğu yüzlerce ülkedeki kayıplar için mumlar yaktılar. Aileler, eylemde tüm dünyada ortak dillendirilen, "Kayıpların akıbeti açıklansın, gözaltında kaybetmelerden sorumlu olanlar bulunup yargılansın, bir daha hiçkimse kaybedilmesin" talebini yükselttiler.
Cemil Kırbayır'ın Abisi Mikail Kırbayır: "Yıllardır adaleti arıyoruz. Bugün bayramın 1. günü herkes bu dünyadan göç eden sevdiklerinin mezarını ziyaret etti. Dostalarını evlerinde ağırladı. Ama bizler ne yazık ki bu davacı insanların bir karanfil koyacak mezarları yok. Bizler burada birbirimizle bayramlaşabiliyoruz"
Hüseyin Taşkaya'nın eşi Sultan Taşkaya: "18 yıl oldu. Askerler, polisler, korucular, sivil polisler geldi evimize ve onu götürdüler. Biz karakollara, merkezlere gittik, haftasonu geçsin bırakacağız dediler. Sonra da biz de yok dediler. Bütün Siverek gördü Hüseyin'in götürüldüğünü. Cumartesi Anneleri 17 oldu bize kapısını açtı. Bayram geldi. Şimdi torunlarımız soruyor; dedemiz nerede? Bırakmayacağız mücadeleyi, ben bıraksam torunlarım bırakmayacak. Bulana kadar devam edeceğiz"
Hasan Ocak'ın Kardeşi Maside Ocak: "Burda olan ailelerden belki de en şanslı olanı benim. Çünkü ben bugün bir mezar ziyaretinde bulundum. Hasan bu ülkede kaybedilen ilk insan değildi. Son insanda olmadı malesef. Bu dünyada kaybedilen milyonlarca insandan birtanesiydi Hasan. Ben bugün bu meyadana, ailelerin yanına geldiğimde daha büyük bir ağrı hissettim. Devlet kayıplarımızın nerede olduğunu biliyor. Akıbetlerini biliyor. Açıklanmasını istiyoruz. Birleşmiş Milletlerin, "Zorla Kaybedilmelerin Önlenmesi Sözleşmesi" hala imzalanmıyor. Hala çekinceler var. Hangi çekince bir annenin mezar bekleyişini karşılayabilir. Hangi çekince insanların yaşam hakkına kastedebilir?"
Murat Yıldız'ın Annesi Hanife Yıldız: "Bugün hem 30 Ağustos kutlamaları yapılyor hem de mübarek Ramazan Bayramı. Ve bizim yine yüreğimiz buruk. Gözlerimiz yaşlı. Gözlerimiz yollarda. Aradığımız mezarı burda bulduk. Geldik burda mum yaktık! Görüyoruz ki Türkiye'nin her yerinde gözyaşı var. Dünyanın her yerinde hemen hemen kan dökülüyor. Kanla kanı temizlemeye çalışanlar, bir dönsün kendilerine baksınlar. Bir ağlayan annelere baksınlar. Bir de 16 senedir evlatlarını arayan annelere baksınlar. Ben tek evlat sahibiydim. Bir daha da evlat sahibi olacak değilim. Ben akşam gidip kiminle bayramlaşacağım. Kim gelip benim bayramımı kutlayacak. Benim de herkes gibi oğlum du. Benim de torunlarım olacaktı. Benim de gelinim olacaktı. Biz de bir aile olacaktık. Bayramlarımızı kutlayacaktık. Devlet büyükleri bugün hem 30 Ağustos'u kutluyor, hem milletin Ramazan'ını... Bir tarafta gözyaşı, bir tarafta savaş, bir tarafta kan. Tankla, topla yine savaş çığlıkları atarak ülkeyi, insanları böyle yoketmeye çalışıyorlar. Bununla hiç bir yere varılmaz. Biz diyoruz ki artık bunlar son bulsun. Kayıpların akıbeti sorulsun. Sorumlular yargılansın. Asker annelerine sesleniyorum. Size savaştan yarar gelmez. Savaş dediğin yoksulluktur, kandır, göz yaşıdır. Size ne verecekler. Size verdikleri bir mezar taşı bize onu da vermediler!"
Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin: "Yetkililere, devleti idare edenlere haykırdık, sorduk. Bu insanlar nerede dedik. Bu insanların suçu neydi. Bugün kendi yaptıkaları yasalarla yargılansaydı, suçsuz görülecekti ama sorgusuz sualsiz katledildiler. Geçen 15 gün önce söz bitti savaşa devam dedi. Yine kayıplar, sokak infazları başlayacak anlamına geliyor. Açıkça, ben eğitilmiş timleri bölgeye göndereceğim ve katliamlar yapacağım dedi. Açıkçası biz bu ikdara ve devletin güvenimizi bir kez daha yitirdik. Biz insanların yaşam hakkını buralarda savunmaya devam edeceğiz. Herkesi bu hakkı bizimle savunmaya çağırıyoruz."
Nurettin Yedigöl'ün Kardeşi Muzaffer Yedigöl: "Sözün bittiği yerdeyiz, çünkü, bayramlarda ziyaret edecek bir mezarımız bile yok. Bayramlarda el öpülecek ve birbirini kucaklayacak bir hevesimiz kalmadı. Çünkü 30 yılı geçti bir kaybımız var ve nerede olduğu belli değil. Şuanda ben de bir asker babasıyım. Yeter artık kanı kanla temizleyemeyiz. Bizimkiler öldü, bundan sonra insanlar ölmesin. Başabakan'a sesleniyorum. İstese bu sorun 24 saatte çözülür. Yeterki çözüm üretilsin. Yeterki demokrasi işletilsin. Yeter artık anneler ağlamasın. Asker annesi de gerilla annesi de bizim annemiz. Ölenler bizim kardeşimiz. Herkes elinden geldiğince barışı haykırmalı. Çünkü bu ülkenin kurtuluşu barışla olur."
haber: etha

YORUM YAZIN