Tembellik Hakkı
![]() |
- CEMİL KOZ - |
Aylaklığın imkânı ya da düşünmenin olasılığı. Geçip giden her ne ise ona kayıtsız kalmanın tuhaf hssi. Sürekli yürüyüş hâlinde olmanın hazzı. Etrafını sorgulamanın ferahlığı. Olup biteni yorumlamanın zihin açıcılığı. Hiçbir yere sığmamanın mekânsızlığı. Her yere kendini ait hissetmenin ayrıcalığı. Sıradanlığın yalınlığı. Basit kalmanın zorluğu…
‘Sarı’ adıyla yayınlanan albümü eğer iki kolaja ayırsaydık biri, kesinlikle yukarıda anlatmaya çabaladığımız şeye karşılık gelirdi. Diğeri de ‘nostalji’ temasına. Bu damarı açıklamaya çalışalım. Sırf zamana duyulan bir özlemle nitelersek albümü haksızlık ederiz. Mekân(lar)ın da hasreti hissediliyor açık açık. Çocukluğun masum çağları, o çağların geçtiği bahçeli/ahşap ev; bekçilerin erkenden yola düştükleri devirler, o devirlere sığan nice hayatlar… Bir daha asla yaşanamayacak onca şeye saygı. Kulağımıza artık fısıldanmayan öykü.
Başucumuzda kimselerin anlatmadığı masal. ‘Yeniden olmayan, çocuk olmayan, eskisi gibi olmayan’. Uyarlarsak aforizmayı: Olduğu değil olmadığıdır ‘Sarı’.
‘Sarı’, Jehan Barbur’un üçüncü harikası. Yaklaşık 1,5 aylık aradan sonra tekrar yazmayan başladığım sayfanın ilk konuğu. Bir haftadır kaçıncı defa dinlediğimi unuttuğum şarkıların adresi. İçinde kalarak da bu yaşantıdan kaçılabileceğini gösteren pusula. Uzaklaşarak da muhalefet yapılabileceğini ispatlayan rehber. Yürümenin kıymetini ısrarla hatırlatan bir dost.
Kalabalık otobüs garları, yağmurdaki telefon kulübeleri, simitçilerin küçük ama büyük dünyaları, martılar, denizler. Hayatın içinde gibi dursa da dışına çıkan bir çalışma. Kendiyle yalnız kalıyor Sarı. Yalnızlığını seviyor. Fakat en çok da hareketsizliğini. Hareket, düşünme yeteneğini köreltir insanın. ‘Yürümek düşünmektir’ diye yazıyordu kitapta. Koşmuyor, adım atıyor. Bağırmıyor, sesleniyor.
Kalemi de kuvvetli Barbur’un. Besbelli iyi bir gözlemci -ki flanör ile boşuna kurmadık ortaklığını. Kayıtsız kalıyor havasına bürünse de albüm, aslında her şeyi inceden inceye okuyor. Çevresine yabancı mı, muamma. Ama çevresine dahil olmadığı gerçek. Sarı, tek başına. Kalabalıkların arasında kaybolmuş yabancı misali. Hepimiz gibi. Herkes Sarı.
Bir fotoğraf cihazının alternatifi midir sepya? Her şey o denli basit mi? Tek tuşla değişmemeli görüntüler. Çünkü onlara renk katan mazidir/bellektir, yoksa teknoloji değil. Ve o mazi ve o bellek düşünmekle yeniden kurulur. Ayrıca her kurma edimi de bir bozmadır. Nitekim ilkine benzemeyen bir hattadır inşa ettiğimiz fotoğraf. Sarı, şimdi bambaşka yerdedir. Bambaşka zamandadır. Belki yürüyen birinin dilinde, belki de boş sokakta. Yürümek erkenden bir Pazar sabahı boş sokakta.
CEMİL KOZ
kozcemil@gmail.com
YORUM YAZIN