Header Ads

Kitap Önerileri: 'Yükseköğretimin Serbest Düşüşü - Özel Üniversiteler' ve 'Ne Ders Olsa Veririz'



Yükseköğretimin Serbest Düşüşü: Özel Üniversiteler
Yükseköğretimin serbest düşüşe geçtiği ve özel üniversitelerin yaygınlaştığı günümüzde, eğitime, bilime ve üniversiteye yeniden ama farklı bir gözle bakmak gerekiyor.

Bu amaçla ve alanlarında değerli çalışmalarıyla bilinen akademisyenlerin katılımıyla hazırlanan bu kitap, üç temel işlevi yerine getirmeyi amaçlıyor. Öncelikli amaç, oldukça uzun süredir göz önünde bulunan, kamu üniversitelerinin yerini almaya başlayan ve çeşitli adlarla anılan kamusal olmayan üniversiteler gerçeğine ışık tutmaktır. Bu üniversiteler, kimi zaman “vakıf” kimi zaman da “holding” veya “patron” üniversitesidir.

Giderek açıklığa kavuşan gerçek ise, farklı adlarla anılan bu üniversitelerin çoğunun çok yakında “kâr amaçlı üniversite şirketi” olarak işlemeye başlayacağıdır.

“Hangi adla anılırsa anılsın, özel üniversiteler iyidir ve gereklidir” iddiasında olanlara sorunların ne kadar ciddi ve hatta vahim olduğunu olabildiğince somut ve çok boyutlu olarak göstermek kitabın ikinci amacıdır.

Son olarak ise, üniversite bileşenlerinin –tüm öğretim kadrosu, her düzeydeki öğrenciler, akademik görevleri olmayan tüm çalışanlar– söz haklarının olmadığı ve özel üniversite modelinin bir direniş zemini olduğunun altını çizerek, üniversitelerin ticarileştirilmesinin yarattığı girdaptan çıkış yollarının somut mücadele örnekleri üzerinden incelenmesi ve ortaya konulması amacını taşımaktadır. Bugün tüm dünyada artan toplumsal veya kitlesel halk hareketlerinin talepleri içinde parasız, demokratik ve bilimsel eğitim hakkı ön planda gelmektedir. Özel üniversitelerse bu talebi yozlaştıran her türlü düşünce ve etkinliğin merkezi konumundadır. Kamu üniversitelerinin dolduramadığı söylenen boşluğu doldurma iddiasıyla kurulan bu üniversiteler, boşluğu doldurmak bir yana bir yığın sorun üretti ve bir girdap yarattı.

Serdar M. Değirmencioğlu ve Kemal İnal’ın çalışmasıyla bu kitapta bir araya getirilen yazılarda, bütün bu başlıklar ayrıntılı bir şekilde ele alındı, özel üniversiteler sorununun kapsam ve sınırları belirlendi.

Ayrıntı Yayınları / Pedagoji

Ne Ders Olsa Veririz
(Akademisyenin Vasıfsız İşçiye Dönüşümü)

"En az 16 saat ders yükü, kart basma, projeler, danışmanlıklar… burada hem sekreterlik yapıyoruz, hem memurluk yapıyoruz… hem de bir kolej öğretmeni gibi olabildiğince çok derse giriyoruz. Araştırmaya zaman kalmıyor. (...) Yaratıcı projelerime maddi manevi destek alamıyorum." "Ümit ediyorum doçentlikten sonra biraz rahatlayacağım. Alıştım yani bu şartlara. (…) Depresyona girecek kadar değil... Birkaç saat, bir gün sürüyor belki. Öyle beni fiziksel olarak hasta edecek, bunaltacak, moralimi bozacak, ağlatacak boyutlara ulaşmıyor, ama... hani okuyoruz duyuyoruz ya oraya gelebilir diye o yüzden söyledim."

Akademisyenlik, "sözde" saygın bir meslek; akademisyenliğe adım atanlar, hem bu saygınlığın, hem de kendi entelektüel ilgilerinin peşinden gidiyorlar. "Gönüllü bir çilecilik ve adanmışlıkla" giriyorlar bu yola. Ancak akademik "iş"te, ağır bir emek sömürüsü ve güvencesizlik var. Çalışanları manen de kemiren, hiçleşme duygusuna gark eden bir emek süreci var.

Aslı Vatansever ve Meral Gezici Yalçın, "sözde" vakıf üniversitelerinde doruğa varan bu prekarizasyon sürecini inceliyorlar. Ayrıntılı tasvirlerle, kapsamlı görüşmelere dayanarak ve analitik bir bakışla… Alışma, umursamama, kabullenme mekanizmalarını, sınıf bilincinin ve örgütlenmenin önündeki engelleri de mercek altına alarak…

İletişim Yayınları

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.