Header Ads

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İnşa Ettiği 'Hayvan Barınağı' Protesto Edildi


İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, Sarıyer Kısırkaya’da inşasını sürdürdüğü “Kısırkaya Geçici Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Bahçeli Yaşam Alanı”, hayvan hakları savunucuları, ekoloji aktivistleri ve farklı toplumsal mücadele gruplarının oluşturduğu yüzlerce yaşam savunucusu tarafından protesto edildi. Protestoya, Ankara ve İzmir’de de eşzamanlı eylem yapılarak destek verildi.

Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri, İstanbul Kent Savunması, Kuzey Ormanları Savunması, Sarıyer Kent Dayanışması ve Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nin çağrısı ile saat 12:00’da 3. Köprü ve bağlantı yollarıyla rantın gözdesi haline gelen Kısırkaya köyünde toplanmaya başlayan aktivistler, “Kısırkaya Toplama Kampı’nı Kapatın, Yaşam Hakkına Dokunmayın” yazılı bir pankart taşıyarak “Ağaca, hayvana, yeryüzüne özgürlük”, “Kan kokuyor, kan kokuyor, barınaklarınız kan kokuyor”, “Devlet yaparsa katliam yapar”, “İçerde, dışarda kafesleri parçala”, “İBB şaşırma sabrımızı taşırma” sloganlarıyla, İBB’nin hayvan tecrit ve soykırım merkezine dönüşecek olan Kısırkaya hayvan barınağına yürüdü. Kötü hava koşullarına ve barınağa ulaşımın zorluğuna rağmen yüzlerce hayvan hakları savunucusunun katıldığı protestoya, CHP İstanbul Milletvekilleri Melda Onur ve Haluk Eyidoğan’ın yanı sıra modacı Barbaros Şansal da destek verdi. Protestoya; ekoloji, hayvan hakları, LGBT, insan hakları gibi farklı alanlarda mücadele yürüten 100’e yakın STK ve oluşum imzacı oldu.

İstanbul’un çeşitli noktalarından kaldırılan otobüslerle Kısırkaya köyüne gelen ve geçtiğimiz yaz jandarma eşliğinde tesisleri yıkılan halk plajı boyunca yürüyerek tesisin önüne gelen aktivistler adına basın açıklamasını Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri’nden Güneş Çağlıer okudu. Çağlıer, açıklamanın girişinde; “Bugün burada, İstanbul’da kent, doğa ve yaşam hakkına karşı organize bir şekilde işlenen suçların birleştiği, sembolleştiği bir yerde; ‘Kısırkaya Geçici Sahipsiz Bakımevi ve Bahçeli Yaşam Alanı’ olarak adlandırılan, fakat zamanla hayvanlar için acımasız bir toplama ve tecrit merkezine dönüşecek bir tesisin önündeyiz” dedi.

Kısırkaya’daki söz konusu tesisin, kentsel dönüşümle, insanlarla birlikte yaşam alanlarından koparılarak barınma hakları ortadan kaldırılan hayvanlara adres olarak gösterilen bir toplama kampı olduğunu ifade eden Çağlıer, “Kısırkaya’daki bu proje, İstanbul’un kuzeyinin imara açılması sürecinin bir parçası, ve hayvanlara besin ve yuva sağlayan İstanbul meralarının ve Kuzey Ormanları’nın talanıdır. Bu tecrit merkezi, İstanbul’un; başlangıç adımı 3. köprüyle atılmış, şu günlerde 3. havalimanı projesiyle süren entegre mega projeler ağıyla betonlaştırılması ve ranta açılması sürecinin bir diğer adımıdır.” dedi ve bölgenin imar planlarında hala 2. derece SİT ve mera alanı olarak geçtiğini hatırlattı.

Sözlerine “Bu tesis, usulsüzdür, yasadışıdır. Mahkemeler ne karar verirse versin, muktedirler yasaları ranttan yana istediği şekilde değiştirirse değiştirsin, bizlerin, yaşam savunucularının, İstanbul halkının gözünde bu ve benzeri tesisler; tecridin, imhanın ve rantın sembolüdür” diye devam eden Çağlıer, “İstanbul’un tüm dengelerini bozarak bölgeyi ranta açacak olan bu dev tesise hiçbir şekilde onayımız yok. Yaşamın, canlıların tam karşısında duran bu rant projelerine karşı herkesi harekete geçmeye çağırıyor, bu kentte vurdumduymazca yapılan mega projelerin, kentte yaşayan tüm canlıların hayatını etkileyecek her türlü girişimin takipçisi olacağımızı bir kez daha haykırıyoruz” diyerek açıklamasına son verdi.

Güneş Çağlıer’in ardından Kısırkayalılar Derneği Başkanı Nurcan Kocaer yaşam savunucularını selamladı. Kırsal alanlar ve köylerin yağmasını hızlandıran Büyükşehir Kanunu’na atıf yapan Kocaer, Kısırkaya’nın statüsünün mahalleye çevrilmesinin köyleri için yıkıcı sonuçları olduğunu vurgulayarak, sözlerini “Doğamız katlediliyor, çevremiz başkaları tarafından parselleniyor. Köyümüze sahip çıkmak istiyoruz, sizlerin de desteğini bekliyoruz” diyerek “Kısırkaya köylüsü yalnız değildir” sloganları eşliğinde bitirdi.

Şu anda yürütmeyi durdurma ve iptal istemiyle dava süreci devam eden barınağının giriş kapısı ve tel örgüleri yaşam savunucularınca söküldü. Kısa bir süre daha sloganlarla protestoya devam eden aktivistler, eylemlerinin bir uyarı niteliği taşıdığını ve dostlarını yalnız bırakmayacaklarını belirterek tesisin önünden ayrıldı.



---

BASINA VE KAMUOYUNA (YAYGINLAŞTIRALIM);
                                                     
Yaşam savunusunun çok zor virajlardan geçtiği; nadiren tanıklık edilebilecek hayasızlıkların yaşandığı günlerden geçiyoruz. Yaşamın müşterekliğine ve bir arada varolabilmenin güzelliğine dair kabul edilegelmiş tüm yolları türlü türlü hinlikle kesen bir zihniyetin gemi azıya aldığı,, aslında çöküş sürecine girdiği bir zamana tanıklık ediyoruz.

Bugün burada, İstanbul’da kent, doğa ve yaşam hakkına karşı organize bir şekilde işlenen suçların birleştiği, sembolleştiği bir yerde; “Kısırkaya Geçici Sahipsiz Bakımevi ve Bahçeli Yaşam Alanı” olarak adlandırılan, fakat zamanla hayvanlar için acımasız bir toplama ve tecrit merkezine dönüşecek bir tesisin önündeyiz.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin; kapasitesiyle, konforuyla ve modernliğiyle övündüğü bu proje;

Açıklıyoruz:

·         Fiziki büyüklüğüyle hayvanların yaşam hakkını ihlali doğru orantılı bir beton mezardır. Yuvaları olan sokaklardan toplanıp dört duvar arasında hapsi başlamış olan hayvanlarının yaşam koşullarını konfor makyajıyla sunmak, sokak hayvanlarının yüzyıllardır insanlarla birlikte yaşayarak edindikleri deneyimleri, alışkanlıkları ve sosyalleşmeyi hiçe sayarak kentten koparılmalarını ve ölümle sonuçlanacak bir sürece mahkum edildiklerini gizlemekten başka bir şey değildir.

·         Modernliği Avrupa’daki hayvansızlaştırılmış sokaklara çarpık bir öykünme zanneden bir zihniyetin ürünüdür. Hayvan barındırma merkezlerinin koşulları; güncelliği ve teknolojide çağdaşı yakalamış altyapısıyla değil, yöneticisi anlayışların icraatlarıyla ölçülür. İBB’nin Hasdal’daki yavru köpek katliamını ve tüm İstanbul genelindeki yetersiz ve denetimsiz hayvan barınakları yönetimini bu tesisin modernliği iddiasıyla aklama çabası, bilinen evrenin mantık dizgelerine hakarettir.

·         Kentsel dönüşümle, insanlarla birlikte yaşam alanlarından koparılarak barınma hakları ortadan kaldırılan hayvanlara adres olarak gösterilen bir toplama kampıdır.Rant, sermaye ve beton seviciliğinin hayvanların varoluş hakkı üzerindeki kötücül bir tasarrufudur. Kısırkaya’daki bu proje, İstanbul’un kuzeyinin imara açılması sürecinin bir parçası, ve hayvanlara besin ve yuva sağlayan İstanbul meralarının ve Kuzey Ormanları’nın talanıdır.

·         Bir usulsüzlük anıtı, bir doğa ve kent suçu mahalidir. Toprak kaymalarının gerçekleştiği, canlı barınmasına uygun olmayan, sert rüzgarlı ve yoğun sulak nitelikli bu bölge, imar planlarında 2. derece SİT ve mera alanı olarak görünmekte, üzerine inşa edilmiş bu tesis ise bu planlarda yer almamaktadır.

·         Bir çelişkiler yumağı, bir faka basma kanıtıdır. Kadir Topbaş’ın televizyon ekranında verdiği demeç, İBB’nin; tesisin yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davada mahkemeye verdiği savunma ve yine İBB’nin düzenlediğimiz basın toplantısı sonrası yaptığı açıklama; tesisin hayvan barındırma kapasitesi hakkında birbirini yalanlamıştır. Bir kurum ve başkanı, birbiriyle çelişen üç açıklama yapmayı başarabilmiştir. Halbuki Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri İle Başvuru Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca kamu görevlileri, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde dürüstlüğü ve beyana güveni esas alırlar. Bu çelişkinin ifşası sonrasında ise İBB’nin sosyal medya departmanına sonu gelmez mesailer yaptırılmış, açıklamalar panik halinde metro istasyonlarındaki bilgi ekranlarına kadar sokulmuş, belediye tarafından projenin meşrulaştırılmasına yönelik adeta bir seferberlik başlatılmıştır.

·         İnsan dışındaki canlı yaşamına uygulanan bir tahakkümdür. Kısırkaya’daki bu proje ile İBB, hayvanların yaşamına müdahale keyfiyetini kurumsallaştırmakta, kırdaki ve kentteki yuvalarından sürmekte, tecrit yoluyla yavaş bir ölüm öngörmekte ve börtü böceğin de yaşam alanlarını betonlaştırmaktadır.

·         İstanbul’a reva görülen, kalkınma sevdasının getirdiği ekoloji tahribatının bir diğer adımıdır. Kısırkaya hayvan tecrit merkezi, İstanbul’un; başlangıç adımı 3. köprüyle atılmış, şu günlerde 3. havalimanı projesiyle süren entegre mega projeler ağıyla betonlaştırılması ve ranta açılması sürecinin bir diğer adımıdır. Gereksiz ve dayatmacı mega projelerle şehrin sermayeye, halkın ise İstanbul’un yaşamını besleyen doğal alanların imara açılmasıyla susuzluğa ve hava kirliliğine teslim edilmesi sürecinin bir parçasıdır.

Bu tesis, usulsüzdür, yasadışıdır. Mahkemeler ne karar verirse versin, muktedirler yasaları ranttan yana istediği şekilde değiştirirse değiştirsin, bizlerin, yaşam savunucularının, İstanbullular’ın gözünde bu ve benzeri tesisler, tecridin, imhanın ve rantın sembolüdür. Kent hayvanlarını tecride uğratıp soykırımına sebep olacak, yaban hayvanlarını yerinden yurdundan ederek zorunlu göçe tâbi tutan, yöre halkını yaşanamaz bir çevre ile karşı karşıya getirecek olan ve İstanbul’un tüm dengelerini bozarak bölgeyi ranta açacak olan bu dev tesise hiçbir şekilde onayımız yok!

İstanbul’un ne Kısırkaya toplama kampına ne 3. köprüye ne de 3. havalimanına ihtiyacı vardır. Yaşamın, canlıların tam karşısında duran bu rant projelerine karşı herkesi harekete geçmeye çağırıyor, bu kentte vurdumduymazca yapılan mega projelerin, kentte yaşayan tüm canlıların hayatını etkileyecek her türlü girişimin takipçisi olacağımızı bir kez daha haykırıyoruz.



Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.