Header Ads

Cumartesi Anneleri'nin 500. Buluşması: 'Çocuklarımıza Daha Güzel Günleri Bırakmak İçin'


İsminaz Ergün/etha

Maside Ocak, Hasan Ocak'ın kardeşi. Besna Tosun ise Fehmi Tosun'un kızı. İkisi de çocukluk ve gençlik yıllarını Galatasaray Meydanı'nda geçirdi. Büyükleriyle birlikte o meydanda oturdular yıllarca. Şimdi ikisinin de birer çocuğu var. Cumartesi Meydanı'nda yoldaş olan annelerinin yanında kendileri de yoldaş oldular. Şimdi kendi çocukları arkadaş...

Acılarını, öfke ve hasretlerini paylaştılar, birbirlerinden güç aldılar. Maside Ocak ve Besna Tosun, Galatasaray Meydanı'nda süren adalet mücadelesinin içindeler, ikisinin de temennisi, “Bu mücadele çocuklarımıza miras kalmasın” şeklinde.

Ağabeyini kaybettikten sonra, Kenan Bilgin ve Hasan Gülünay'ın aileleriyle birlikte 27 Mayıs 1995 tarihinde Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemine başladıklarını hatırlatan Maside Ocak, o günü şöyle aktarıyor: “Hasan, Ayşenur ve Rıdvan bulundu, diğer kayıplarımızı da istiyoruz' yazılı iki dövizle Galatasaray Meydanı'nda oturmaya başladık. İlk oturmaya başladığımızda sayımız 30 civarındaydı. Polis de fark etmedi eylemimizi. 'Niye oturuyorsunuz? diye sorduklarında bazı arkadaşlar, "Yorulduk oturuyoruz" diyordu. Bir kaç hafta böyle atlatabildik polis şiddetini. Ama kamuoyunca duyulmaya başlayınca eylemlere saldırıda başladı. İlk kez 8 Temmuz 1995'te gözaltına alındık. Artık, yüzlerce hatta binlerce insanın 'Kayıplara son' diyerek geldiği bir meydan oldu Galatasaray."

'KAYBETME POLİTİKASININ ÖNÜNE BİR SET DİKİLDİ'

“Kayıplar son bulsun, akıbetleri açıklansın ve ailelerine teslim edilsin, sorumlular yargılansın” talepleriyle oturma eylemine başladıklarını anımsatan Ocak, 13 Mart 1999'a kadar sürekli polis saldırısına maruz kaldıklarını, gözaltına alındıklarını söyledi. Eylem nedeniyle, özellikle 1999'da kaybedilen insanların sayısında önemli bir azalma olduğunu belirten Ocak, gözaltından sonra çok sayıda kişinin alana gelerek, “Beni gözaltında kaybedeceklerdi, 'Senin anan da Cumartesi Anaları'na katılır' diyerek, yapmadılar” dediğini aktardı. Ocak, Cumartesi Anneleri'nin, bu ülkede insanların gözaltında kaybedilmesinin önüne bir set olarak dikildiğini vurguladı.

'500. HAFTADA DEĞİŞİM İSTİYORUZ'

Cumartesi eylemlerinin 500'üncü haftasına dişe diş bir mücadele ile geldiklerini söyleyen Ocak, “Çok mutluyum, başardık diyorum. Neden başardık? Biz insanların katledilmesinin önüne geçtik. İnsan haklarının, insan yaşamının kutsallığını savunabildik” dedi. Cumartesi Anneleri'nin aslında insanlık onuruna sahip çıktığını, bu ülkede olmayan demokrasi ve özgürlükleri gündeme getirdiklerine dikkat çeken Ocak, “Bir yanım umutlu. Ama diğer yanımdaki umudumun dirilmesi için de sokağa çıkması lazım” dedi.

Cumartesi Anneleri'nin eylemleri için daha fazla duyarlılık gerektiğine işaret eden Ocak, şöyle devam etti: "Eğer biz, bugün 500. hafta için kapı kapı dolaşıp, lütfen bu hafta gelin diyorsak insanlara, bu aslında bu ülkenin ayıbıdır. 500 haftanın bizim için tek özelliği var; 300. haftada bize 'terörist' diyen dönemin Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, meşruluğumuzu kabul etmek zorunda kaldı. 400. haftaya kadar Galatasaray ve her yerden toplu mezarların açılması için savcıları ve yargının harekete geçmesini istedik. 400. haftadan sonra bunu başardık, çok sayıda toplu mezar açıldı ve kemikleri ailelerine teslim edildi. Bu çok önemli bir kırılma noktası. Biz 500. haftadan sonra bu ülkede bir şeylerin değişmesini istiyoruz. İnsanların, bu mücadeleye bir katkı sunmasını istiyoruz."

Maside Ocak, "Bizimle birlikte fotoğraf tutan insan sayısının fazlalaşmasıyla, sokağa çıkan insanların fazlalaşmasıyla yarına yürüyeceğiz" diyen Maside Ocak, bu ülkede adaleti, demokrasiyi ve özgürlüğü savunacak insanlarla bir 500. haftayı gerçekleştirmek istediklerinin altını çizdi.

'ÇOCUKLARIMIZ DEVAMCI OLMASIN İSTİYORUZ'

Ocak, 5 yaşını biraz geçen oğlu Berken'le birlikte o alana gitmesinin yaşattığı duyguları ise şöyle tarif etti: “Benim tanık olduğum şeylere oğlumun tanık olması, oğlumun da aynı şeyleri yaşayacak olması çok büyük bir işkence benim için. Hanife Anne'nin bir tek bizim çocuklarımıza bakarken gülümsüyor o meydanda. Yani çocuğumla gittiğim haftalarda bir tarafım orada kalıyor, bir tarafım çocuğumun elini tutuktan sonra oradan geri geliyor. Anlatması çok zor. Ama biz çocuklarımızın bu mücadelenin devamcısı olmasını istemiyoruz. Biz nasıl bugünleri yaşamayı hak etmediysek, bizim çocuklarımızda bunları yaşamayı hak etmiyorlar. Bu yüzden daha çok çalışıyor, daha çok koşturuyoruz”

12 YAŞINDA CUMARTESİ MEYDANI'NDAYDI

Babasının kaçırılmasına tanıklık eden Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun, henüz 12 yaşındayken, yaşadığı acıyı Cumartesi Meydanı'nda başkalarıyla paylaştı. Besna, Cumartesi Meydanı'ndaki ilk gününü konuşmakta zorlanarak şöyle anlattı: “1995'te, yani 12 yaşındayken Galatasaray'a gittim. Babam kaybedildikten sanırım bir ay sonraydı. Annem İHD'ye başvuru yaptı, sonra Cumartesi eylemlerine gitmeye başladı. Babamın kaçırıldığına ben de tanık olduğum için 'sen de gel, bir yere götüreceğim. Orada sana sorular sorulacak, babanın nasıl kaçırıldığını anlat' dedi. Nereye gideceğimiz bilmeden, kalkıp geldim. Çok umutluydum, oraya gidip anlatacağım ve babamı bulacaklar diye düşünüyordum. Kalabalıktı, basın da var. Bunu görünce kendimi daha iyi hissettim. Herkes babam için burada ve bulacağız biz onu diye düşündüm.”

'VAZGEÇMEK GİBİ BİR LÜKSÜMÜZ YOK'

Bir süre sonra etrafında, ellerinde başka kayıpların fotoğrafları olan insanları fark ettiğini söyleyen Besna Tosun, ne olduğunu anlamlandırmaya çalışırken, babasının kaçırılmasına ilişkin tanıklığını anlattığını söyledi. Diğer insanların da kayıp yakınları olduğunu anlayan Besna, “O an ağlamaya başladım. Çok büyük bir travmaydı benim için. Babamın kaybedilmesi kadar ağırdı o an. Kaybedilen sadece babam değildi. O an dedim ki, hayır, bu kadar insan kayboluyorsa. İşte o zaman umudum biraz azaldı” dedi. Bir kaç hafta o meydana gidemediğini belirten Tosun duygularını şu sözlerle anlattı: “Hala zor. Ama vazgeçmek gibi bir lüksüm yok. Vazgeçemem çünkü bir eşya değil kaybettiğim, babam. O'nu bulmak zorundayım.”

Şimdi oğlu ile birlikte alana giden Tosun, bunun hissettirdiklerini ise şöyle dile getirdi: “Oğlum yaşadığının farkında değil. Bana, 'biz orada fotoğrafları tutuyoruz ya, geçenler bakıp tanıyorsa gelip bize söyleyecekler dimi' diyor. Biz, Kürdistan'da savaşın en yoğun olduğu dönem ve yerde yaşadık. Baskıları, işkenceleri, köy yakmaları, yargısız infazları her şeyi gördük. Ben farkına varmıştım. Buna rağmen uzun yıllar sorularıma cevap bulamadım. Oğlumun sorularına da yanıt bulamıyorum bazen. Evet, babam Kürt olduğu için kayboldu. Peki ya diğerleri? Biri Ermeni, biri Alevi, diğeri Türk. Peki onlar niye kayboldu? İşte bu sorunun yanıtını uzun süre bulamadım. Çok ağır şeyler yaşadık, çocuklarımızın bunları yaşamasını istemiyorum. Çocuklarımız içi oradayız. Annemde bizim için oradaydı. Annem, o günlerde gözaltında olduğu için günlerce yalnız kalıyorduk, bizi bırakıp başka yerlere gitmek zorunda kalıyordu. Beş kardeşi, birbirimize emanet edip gidiyordu. Benim oğlum şimdi 6 yaşında. O zaman anneme kızıyordum ama şimdi dönüp baktığımda iyi ki vazgeçmemiş diyorum. O yüzden ben bugün vazgeçsem, oğlum vazgeçmeyecek biliyorum. Bir gün öğrenecek. Umarım bu mücadeleyi çocuklarımıza miras bırakmayız. Mücadelemiz amacına ulaşır ve güzel günleri onlara miras bırakırız."

Cumartesi Anneleri'nin sadece kendi kayıplarını bulmak için değil, başka kimse kaybedilmesin diye hala Galatasaray'da oturduğunu vurgulayan Maside Ocak ve Besna Tosun, herkesin bunu anlaması ve mücadeleye omuz vermesi gerektiğini belirtiyor. Ocak ve Tosun, "Umarız bu mücadeleyi çocuklarımıza miras bırakmayız. Umarız mücadelemiz amacına ulaşır ve onlara güzel günleri miras bırakırız" dedi.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.