Ekmeleddin İhsanoğlu: "İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde Yargılanmalı"
Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları karşısında bağırmak, çağırmak ve heyecanlı ifadeler kullanmak yerine Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde girişim yapılması gerektiğini söyledi. İslam İşbirliği Teşkilatı sekreterliği yaptığı 2009 yılında benzer bir durumda Goldiston raporuyla sonuç aldıklarını hatırlatan İhsanoğlu, aynı girişimin tekrarlanmasını istedi.
Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, seçim çalışmalarında bulunmak üzere geldiği Konya'da Mevlana Müzesi'ni ziyaret etti. Mevlana Türbesi'nde dua eden İhsanoğlu çıkışta Mevlana Çarşısı önünde vatandaşlara hitap etti, ardından gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Cumhurbaşkanlığı seçimi için yola 'sevgi, saygı, dirlik ve birlik ekmek' çıktığını belirten İhsanoğlu, ekmeği büyütmek, ekmek teknesinin devamını sağlamak, ülkenin birliği ve bütünlüğünü sağlamak için yola çıktıklarını söyledi.
Demokrasi yarışı içerisinde herkese saygılı davrandıklarını, kendilerinin de herkesten aynı saygıyı bekleme hakları olduğunu kaydeden İhsanoğlu, "Çünkü bu yarış herhangi bir makam için değil. Devletin tepesi için, en yüce makam için. Onun için bu makama yarış, sevgi, saygı içerisinde olmalı. Hedef birlik, beraberlik olmalı. Dirlik olmalı. Fitne, fesat tefrika yaratmak olmamalı. Bakınız etrafımızdaki sıkıntıları görüyorsunuz. Etrafımızdaki sıkıntılar, ateş çemberleri bizi sarmıştır. Etrafımızdaki devletler bölünüyorlar, insanlar çatışıyor ve binlerce insan öldürülüyor, milyonlarca insan vatanından, vatancüda olarak başka yerlere sığınmak durumunda kalıyorlar. Bizim birlik ve beraberliğimizi korumamız lazım. Türk milletinin birlik ve beraberliğini koruması lazım. Biz asırlar boyu, bin yıldır, 10 asırdır bu topraklarda bir ve beraber yaşıyoruz. Bundan sonra da hep bir ve beraber yaşayacağız. Birliğimizi, dirliğimizi koruyacağız." diye konuştu.
"İSRAİL'İN HUNHARCA, GADDARCA, ZALİMCE YAPTIĞI BU ZULÜM ARTIK BİTSİN"Kendisini dinleyenleri sıcak havada fazla tutmak istemediğini belirten İhsanoğlu, boynuna taktığı şalları göstererek şöyle konuştu: "Buradan bir mesaj göndermek istiyorum. Bakınız boynumda iki tane şal var. Birincisi namazdan çıkarken Filistinli kardeşlerimiz verdi. Bu da Hz. Mevlana'nın Hz. Pir'in ahvadından çelebiler verdiler. Biz bu iki sembolü boynumuzun etrafında, kalbimizin üzerinde taşıyoruz. Biz inanıyoruz ki Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin bu 'kabetül uşşak' olan, 'aşıkların kabesi' olan bu mekanında sulh bulsun, huzur bulsun. Ve bu sulh Ortadoğu'ya geçsin, Filistin'e geçsin. Gazze'deki kardeşlerimize yapılan zulüm, vahşi zulüm. İsrail'in hunharca, gaddarca, zalimce yaptığı kaçıncı defa, bu zulüm bitsin. Dünya bunu görsün ve dünya bunun durdurulması için gereken teşebbüsleri yapsın. Biz ilk günden itibaren bunu lanetledik. İlk günden itibaren Güvenlik Konseyi'nin toplanmasını istedik. Ama ne yazık ki Güvenlik Konseyi'nin kararı eksik çıkmıştır. Bir ateşkes kararı çıkmıştır. Fakat İsrail'in orantısız saldırısı, savaş suçlarının içinde olmasını kınamamıştır. Zalimle mazlumu, gaddarla mağduru bir arada müteala ederek ikisini ateşkese davet etmiştir. Biz bunu da kabul ettik, bunu da destekledik."
İsrail'in saldırıları karşısında Birleşmiş Millletler'den veto kararı nedeniyle İslam dünyasının bir karar çıkarmasının zorluğuna değinen İhsanoğlu, saldırılar üzerine neler yapılabileceği konusunda kendisine bir televizyon programında sorulan soruya verdiği cevabı hatırlattı. İhsanoğlu, "İki yol var, bir kapalı, kilitli yol o da Güvenlik Konseyi. Güvenlik Konseyi oradaki vetolardan dolayı İslam dünyası oradan karar çıkaramıyor. Veto ediliyor ve biz bunu denedik olmadı. Ben başka yol buldum genel sekreterken. Yine Birleşmiş Milletler'e bağlı Cenevre'de bulunan İnsan Hakları Komisyonu var. Bizim devletlerimiz yani İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi olan devletlerin orada önemli sayıda sandalyesi var. Bunun yanında Çin, Rusya, birçok Afrika ülkesi, Asya ülkesi, bazı Latin Amerika ülkeleri bizim pozisyonumuzu orada destekliyorlar. 2008'in sonlarında 2009'un ilk günlerinde yine benzer harekat olmuştu. Yine havadan bombardıman, yine yer harekatı, yine savaşlarda yasaklanmış silahların kullanımı... Bunlar yapıldığı zaman ben başka bir yol denedim. Cenevre'ye gidip İnsan Hakları Komisyonu'ndan karar çıkarttım. Çok ünlü Güney Afrikalı Musevi asıllı bir hakimin başkanlığında bir heyet kurduk. Goldiston diye bir zat, Goldiston Raporu diye bir rapor hazırlamıştır. Bu raporda İsrail ilk defa tarihinde suçlanıyor. Delillerle, tespitlerle, tartışma kabul edilmez burhanlarla İsrail'in savaş suçunu irtikap ettiği, yaptığı tespit edilmiştir. Raporu biz Birleşmiş Milletler'e götürdük, orada kabul ettirdik. Şimdi yapılacak şey bunun tekrar edilmesidir. Ve İsrail'in bir daha suçüstü yakalandığını tespit etme."
Filistin'in 2012 yılının sonunda Birleşmiş Milletler'e üye olduğunu hatırlatan İhsanoğlu, Filistin'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne gitme hakkının doğduğunu ifade etti. İhsanoğlu, şöyle devam etti: "İslam ülkeleri Filistin devletinin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne gitmesine destek vermelidir. Orada İsrail ilk defa o ceza mahkemesinin hakimlerinin önüne getirilmelidir. Yapılacak şey budur. Kimse orada savaşa girme, girebilir mi bilmiyorum. Ama sırf heyecanla suçlamak yetmiyor. İsrail'i suçlayacağız, katil, cani, zalim, gaddar diyeceğiz. Fakat bunu demekle problemi çözmüyoruz. Problemi çözmek için uluslararası gücü kullanacağız ve bu güç bizde var. Yeter ki rasyonel akılcı bir şekilde Filistinli kardeşlerimize destek verelim. Dün gece canlı yayında bu teklifi yaptım. Çünkü bu tecrübeyi bizzat kendim yaptım, yönettim ve netice aldım. Ben temenni ederim ki bu bir daha yapılsın. Münhasıran bağırmak değil, heyecanlı ifadelerle değil, uluslararası ilişkilerin gereği olarak adımlar atalım."
İhsanoğlu, Türkiye Diyanet Vakfı, Kızılay ve benzeri yardım kuruluşları aracılığıyla Filistin'e yardım çağrısı da yaptı.
İhsanoğlu, Anadolu ziyaretleri kapsamında Konya'da kanaat önderleriyle bir araya geldi. İhsanoğlu, Konya Esnaf ve Sanatkarlar Odası Konferans salonunda yaptığı konuşmanın ardından vatandaşların sorularını yanıtladı.
Bir vatandaşın sorusuna İhsanoğlu, "Efendim ben başkasını bilmem. Ben Türk oğlu Türküm elhamdülillah. Benim babam da anam da Türk Allah'a şükür. Ama şunu da söyliyim bizim Türklük anlayışımız ırkçı bir anlayış değildir. Anadolumuzda çok farklı menşeilerden olan insanlarımız var. Biz bin seneden beri bir ve beraber bu topraklarda yaşıyoruz. Ama başkalarının varlığını kabul ederken kendi varlığımızı niye inkar edelim?"
"DÜNYA'DA EN AĞIR ZULÜM DOĞU TÜRKİSTAN'DA YAŞANIYOR"İhsanoğlu, Doğu Türkistan'daki Türkler'e yapılan zulümlere değinerek şunları söyledi: "Dünyada en zor şartlarda, en ağır zulüm, en dayanılmaz baskı Doğu Türkistan'dadır. Bunun dünyada bir örneği yoktur. Bir Filistin ve bir de Doğu Türkistan. Bizim edebiyatımızın en temel eserlerini yazan Kaşgarlı Mahmut ve Yusuf Has Hacip'in mezarları orada. Hal böyle olunca benim bu konuda yaptığım çalışmaları ben açıklarsam kamuoyuna bir çok kişinin yüzü kızaracaktır. Ve onların nasıl yalnız bırakıldığını söylersem İslam dünyasında bir çok İslam adına hareket edenlerin ne kadar gayri samimi olduğunu anlayacaksınız. Ama şunu söyliyim, bu Uygurların lideri Rabia Kadir Hanım, niye Türkiye'ye gelemiyor? Hem üstelik adı da Rabia'dır. Yani Türk Rabia Hanım, Uygurların lideri İsa Yusuf Alptekin'den sonra dünyaca ve Uygurlarca kabul gören bu muhterem lideri, Rabia Hanımefendiyi niye biz burada görmek istiyoruz da göremiyoruz? Niye buradaki Uygur kardeşlerimiz liderleriyle Avrupa'da görüşüyorlar? Bunun bir izahı olması lazım."
"ÖZELLEŞTİRME KAMU YARARI İÇİN YAPILIR "
Genç bir dinleyicinin İhsanoğlu'na özelleştirmeler hakkındaki sorusu üzerine İhsanoğlu şu cevabı verdi: "Özelleştirme özünde doğru bir politika. Yeter ki o özelleştirme kamu yararı için yapılsın, rant için yapılmasın. Bu özelleştirme katma değer yaratması için milli gelire, devlete, devletin yüklerini azaltsın, kamburlarını gidertsin. Fakat aynı zamanda ekonomiye katma değer yaratsın. Ve iş sahasını yaratsın, işsizliği azaltsın. Fakat 'Ver kurtul' şeklinde yapılan özelleştirmeler bir takım dost - ahbap veyahut yakın tanıdıklara imkan sağlamak için yapılan özelleştirmeler çok yanlış özelleştirmelerdir. Maalesef burada hukuk mücadeleleri yapıldığı halde yüksek mahkemelerin verdiği kararlar bu konuda uygulanmıyor. Kanunlar uygulanmazken yeni kanunlar çıkarılıyor. Yani her zaman biçilmiş kaftan hazırlanıyor. O kaftan uymadıysa yeni bir kaftan yapılıyor. Herşey meşru hale getiriliyor. Özelleştirme her zaman iyi birşey değildir. Kapitalist ekonomilerin en yaygın olduğu ekonomiler Fransa, Almanya, İngiltere. Orada herşey özelleştirilmiş değildir. Birçok şey varki orada herşey hala kamunun idaresinde. Onlara bir bakmamız lazım. Bizde bir furya yaratılıyor. Mesela şimdi: "Cumhurbaşkanı çok güçlü olması lazım, Cumhurbaşkanı bütün güçleri elinde tutması lazım' Böyle bir furya. Birisi bir furya atıyor, ondan sonra bizim alimlerimiz ulemamız, yazıyorlar çiziyorlar sabahtan akşama kadar milletin kafasını yıkıyorlar. 'Vesayeti bitiren adam, dönüşümü yapan adam vs vs.' Bu sistem bir günde değişir mi, böyle şey olur mu? Bir algı yönetimi ve beyin yıkaması. Bunu şahsi hesaplamalardan uzak yapmak lazım."

YORUM YAZIN