Header Ads

Devlet Güzel Paraleli Çirkin

- YILDIRIM TÜRKER -

“Paralel Devlet” tamlaması, bu toprakların riya örgütlenmesinin nadide eserlerinden biridir.

Böylesine ucuz bir kasaba kurnazlığı karşısında koskoca toplum sus pus olmuş, devletin bekası için dua ediyor.

Sağcısını, solcusunu, dindarını, dinsizini bayrağı altında toplayıveren bu tanımla içinde bulunduğumuz bataklığı anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bilmiş stratejistler, televizyon akilleri büyük mutlulukla bu saptamayı çok evvelden yapmış olduklarını hatırlatıyorlar.

Gecikenlerde bir burukluk. Evet, biz de bir tuhaflık sezmiştik ama... meğer paralel devletmiş.  AKP’nin gerçekten de bu millet tarafından hak edilmiş bir hükümet olduğunu gel de düşünme. Kurmaylarının ortaya atıverdiği bir kavramla yetinme konusunda muhalifinden muhafazakarına, Kürtünden Türküne yarış halinde.  Paralel devlet incisi, açık seçik totolojidir. Devlet dediğin zaten paralel güç odaklarının ittifakıyla ayakta duran, dişini tırnağını sivrilten bir yapıdır. ‘Derin devlet’den ‘paralel devlet’e sıçramış olmamız da AKP döneminin sözde epistimolojik kopuşudur.

Dolayısıyla kimi sevimsiz adamlar apartman yönetimi toplantısı gibi bir araya gelip kendilerini fazladan ciddiye alarak mütemadiyen devletin nasıl tek parça olabileceğine dair çözümler üretiyorlar.

Onlar hangi kesimden olurlarsa olsunlar, aydının görevinin devlet krize düştüğünde yardıma koşmak olduğundan kuşku duymuyorlar.

Kemalizmin zaferi de işte budur.

Derin mi derin bir körleşme; Devletçilik.

Şimdi ‘Paralel devlet’in üstüne yıkılıveren yakın zaman zulümleri, bir çırpıda aklanıyor. Devlet adına.

Devlet kalmadı diye dizlerini dövenler, bunca katliamı, bunca karanlığı yutup hazmetmeye hazır, devletin bekası uğruna. Çünkü Devlet güzel, paraleli çirkin. Öyle mi?

Siyaseti yazı tura oyunu zannedenler karşısında, çatışan taraflar kasada tuttukları sırları bir bir faş ediyor.  Her bir kayıt, her bir belge karşısında toplum olarak şaşkınlıktan ağzı açık kalmış taklidi yapmak zorundayız. Saf ve temiz vatandaşlar tablosuna yakışmak için. Gülen’in uluslar arası çapta bir iş adamı olduğunu anlamak için birkaç kirli kayıt işitmek gerekiyormuş meğer. Aaa, Koç’la, Sabancı’yla da muhabbeti tam, ortaklığı sağlammış. Birbirlerine rafineri ikramında bulunuyorlarmış.  O Hoca’yla ünsiyetine şaşırdığınız büyük isimler de başka paralel devletler değil mi? Hoca’yı da ekürilerine almış olmalarında şaşıracak ne var? Meşruiyetin sınırını Devletin yetki alanıyla çizenlere dikkat. Devleti meşru kabul edenler; dün derini, bugün paraleli, yarın üçgeniyle meşgul olup onun varlığını tahkim ediyorlar.

Devlet, doğası icabı baskıcı, soyguncu, gerektiğinde katliamcı bir yapıdır.

Devletin yekpare egemenliği adına kaygı duymak, menzilinde konuşlanmış bizler için acıklı bir gayretkeşlik oluyor.

HRANT!
Sağken Hrant’la bir görüşme sonrası yazdıklarımın bir bölümünü 8 yıl sonra bir kez daha okuyasım geldi. Sizle birlikte:

‘Ermeni meselesiyle yüzleşme biçimimiz; gerçeklikle aramızdaki mesafe, geçmişin tartımı, geleceğin ipotek altına alınması, kendimizi hayata okuma, kısacası bu dünyaya tutunma yordamımızın çok çarpıcı bir dışavurumu olduğu için oturup üstüne yılmadan kafa yormamız gereken bir konu. İnkarla zehirlenmiş hayatımızı sağaltacaksak bu konuyla da yüzleşmemiz gerekiyor. Reddettiğimiz kardeşimiz Hrant’ı tanırsak; onu turistik broşürümüzdeki hediyelik mozaikte bir renk olarak değil, bu toprağın acılı ve zengin serüveninden gelen, yani aynı bizim gibi yana söne varolmaya çalışan bir insan olarak görebilirsek insan olma yolunda önemli bir adım atmış olacağız. İnsan, kardeşinden bellidir.’

Bir de hatırlatmak istedim. Hrant’ın Agos’u çıkırma kararı almasında başrolü oynayan Sabah Gazetesi olmuştu. Öcalan’ın bir papazla resmini basıp “Kanıt: Ermeni Apo işbirliği” manşetiyle.

Patrikhane’de toplanan Ermeni aydınları, yalanlar üstüne kurulu bu kampanya karşısında ne yapabileceklerini düşünmeye başlar. Resimdeki papaz Ermeni değil, Süryanidir. Ama bunu belirtmeyi incelikli bir ahlâki seçimle doğru bulmazlar. Türkçe bir gazete çıkarma fikri de orada doğar. Agos, 1996 Nisan’ında yayın hayatına girer.

Yıldırım Türker

* Özgür Gündem

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.