Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (3 Ocak 2014)


İngiltere Basını
İngiltere'de gazeteler bugün Türkiye'de Genelkurmay Başkanlığı'nın TSK mensuplarının yargılandığı bazı davalarla ilgili suç duyurusunda bulunduğu iddialarına, İngiltere'de eski Başbakan Thatcher döneminden kalan yeni belgelerin açıklanmasına ve eski İsrail başbakanı Ariel Sharon'un sağlığına ilişkin haberlere yer veriyor.

Times gazetesi, "Erdoğan askeri davaları yeniden açması için baskı altında" başlığının altında "Türk ordusunun Başbakan Erdoğan'ın içinde bulunduğu kargaşayı fırsat bilip yüzlerce ordu mensubunun hapse atılmasıyla sonlanan tartışmalı davaların yeniden açılmasını istediğini" yazıyor.

Haber şöyle devam ediyor: "Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunan Genelkurmay Başkanlığı 'derin devlet' davalarında sunulan kanıtların sahte olduğunu iddia etti.

Bu adım, hali hazırda devletin üst seviyelerinde yolsuzluk yapıldığı iddialarıyla boğuşan ve yargı makamları içindeki gruplarla açıklıkla kavgalı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı daha da baskı altına aldı.

(…) [Ergenekon ve Balyoz davaları], Türklere ve dünyaya Türkiye'nin geçmişinden uzaklaştığını ve artık orduya minnettar olmadığını kanıtlamakta büyük rol oynadı.

Ama orduya karşı açılan davalarda öncülük ettiği iddia edilen güçlü İslamcı Gülen hareketiyle Erdoğan'ın arasının açılmasıyla Başbakan'ın destekçileri ve muhalefet davaların yeniden açılması yönünde baskı uyguluyor.

Dün ordu harekete geçti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusunda "davayla ilgilenen emniyet yetkilileri, savcılar ve yargıçlar … savunma avukatlarının başvurularını hiçe sayıp suç delillerini kararttılar." deniyor.

Hapse atılan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da serbest bırakılması için başvuruda bulunduğu söyleniyor. Türkiye'nin ana muhalefet partisi de tüm davaların yeniden görülmesini istiyor.

Erdoğan ve Gülen hareketinin mantık evliliği sırasında AKP hükümeti davaları oldukça desteklemişti. Aralarında Erdoğan'ın da bulunduğu yetkililer davaları savunmuş ve belgelerin sahte olduğunu yönünde şikâyet eden muhaliflere kulak tıkamıştı.

Ama Erdoğan şimdi kendini yargıyla ihtilafa düşmüş halde bulurken 'derin devlet' davalarının yeniden gözden geçirilmesini memnuniyetle karşılayabilir. Milliyet gazetesi için yazan Aslı Aydıntaşbaş, son yıllarda hükümetin dize getirdiği Genelkurmay Başkanlığının, Başbakanın oluru olmadan harekete geçmiş olamayacağını öne sürüyor."

Financial Times gazetesi de aynı konuya sayfalarında yer vermiş. Gazete için İstanbul'dan bildiren Daniel Dombey, "Türk ordusu darbe davalarının yeniden görülmesini istiyor" başlığı altında Genelkurmay Başkanlığının Balyoz ve Ergenekon davaları hakkında suç duyurusu bulunduğunu yazıyor.

Dombey'nin haberi şöyle devam ediyor: "Genelkurmay Başkanlığının iki davanın da yeniden görülmesi istemiyle attığı bu adımı, Türk devleti içinde devam eden ve piyasaları altüst eden kavgaya yeni bir işaret.

27 Aralık'ta bildirilen suç duyurusu dün ortaya çıktı. Ülkede hukukun egemenliği konusunda endişeler sonucunda dün Türk lirası dolar karşısında rekor seviyeye inip 2,184'e geriledikten sonra 2,171 seviyesine çıktı."

Guardian: 'Thatcher grevdeki madencilere karşı orduyu kullanmayı planlamış'
İngiltere'de hükümete ait bazı gizli belgelerin açıklanması birçok gazetede yer buluyor. Guardian gazetesi, yeni açıklanan 1984 yılından kalma hükümet kayıtlarına dayanarak zamanın başbakanı Margaret Thatcher'ın grev yapan madencilere karşı olağanüstü hâl ilan edip orduyu devreye sokmayı planladığını yazıyor.

Gazetenin haberine göre, belgeler, Thatcher'ın İngiltere'nin gıda sıkıntısı çekmeye başlayacağından korktuğunu gösteriyor. Guardian ayrıca, hükümetin resmi politikasının askerlerden yaralanma yönünde olmadığını, ama Thatcher hükümetinin kömür stoklarının nakliyesi için ordudan yardım isteme yönünde planlar yaptığını yazıyor.

Independent: 'Yvonne Fletcher vurulmadan saatler önce İngiltere uyarılmıştı'
Independent gazetesi de Thatcher döneminden kalma belgelerin kamuoyuna sunulmasına büyük yer ayırıyor. Gazete, polis memuru Yvonne Fletcher Londra'daki Libya büyükelçiliği önünde öldürülmeden önce Libya'nın İngiltere'yi iki kez uyardığını yazıyor.

Açıklanan belgelere dayanarak Independent, Libya büyükelçiliği önünde yapılacak Muammer Kaddafi karşıtı protestonun engellenmesi için Libya'nın iki kez İngiltere'ye başvurduğunu ve "olanlardan sorumlu olmayacağı yönünde" Londra'yı uyardığını yazıyor.

Gazete, Fletcher'ın büyükelçiliğin içinden birisinin makineli tüfekle ateş açması sonucunda öldüğünü, protestoculardan onunun da yaralandığını hatırlatıyor. Independent'ın haberine göre o zaman Londra, Libya'nın uyarılarını "kuru gürültü" olarak algılamış.

Telegraph: 'Sharon son büyük savaşında sona yaklaşıyor'
Telegraph gazetesi, eski İsrail başbakanı Ariel Sharon'un sekiz yıldır bir hastane yatağında yattığını ve 2006 yılının Ocak ayında inme geçirmesinden bu yana ailesinin ümitlerine rağmen 85 yaşına gelen Sharon'un şuurunun açılmadığını yazıyor.

Gazete, İsrail'in artık en fazla rütbeli generallerinden birinin ve eski liderlerinin ölüme yaklaştığıyla yüzleşmeye başladığını aktarıyor.

Telegraph, Sharon'un "İsrail tarihinin en tartışmalı kişisi" olduğunu yazıyor ve cenazesine katılacak yabancı liderlerin kendilerini zor bir ikilemde bulacaklarını aktarıyor.

Telegraph buna neden olarak da 1982 yılında İsrail'in Lübnan'ı işgalini yöneten Sharon'un, resmi bir soruşturmanın o dönemde Beyrut'ta bulunan Filistin mülteci kamplarında sivillerin öldürülmesinde "kişisel sorumluluğu" olduğuna kanaat getirilmesini gösteriyor.

Telegraph: 'Mısırlılar kuklaların 'gizli mesajını' soruşturuyor'
Telegraph gazetesi, Mısırlı savcıların ülkede faaliyet gösteren Vodafone şirketini, yayınladığı bir televizyon reklamında "dans eden kuklaların Müslüman Kardeşler'e gizli mesajlar ilettiği" iddiasıyla araştırdığını yazıyor.

Gazetenin haberine göre reklamda önce iki kukla ölen bir akrabalarının sim kartına uzanmaya çalışıyor. Daha sonra bir kukla telefonda konuşurken reklamdaki radyoda Noel için "iç pilavlı hindi dolması" yemek tarifi yayınlanıyor.

Gazete, soruşturmayı başlatan savcının bu reklamın Müslüman Kardeşler'in kurguladığı bir bombalama planını ima ettiğine inandığını aktarıyor.

Almanya Basını
Koalisyon ortağı Hrıstiyan Sosyal Birlik'in (CSU) Romanya ve Bulgaristan'dan Almanya'ya gelecek vatandaşların sosyal sistemi kötüye kullanmasının engellenmesi için yasalarda sertleştirmelere gidilmesi talebi, tartışmalara neden oldu. Freie Presse, Hrıstiyan Birlik'in bu açıklamalarla Mart ayındaki yerel seçimlere hazırlık yaptığı görüşünde:

"Hrıstiyan Birlik Bavyera'da kendilerinden ayrılanların kurduğu Hür Seçmenler (Freie Wähler) ya da diğer gruplara kaptırdığı belediyeleri, yeniden kazanmak istiyor. Sonuç olarak Romanya ve Bulgaristan'dan yoksulluk nedeniyle Almanya'ya göç edenlerle Almanlar, belediyelerde karşı karşıya gelecek. Bu nedenle Hrıstiyan Birlik Genel Başkanı Horst Seehofer tıpkı yabancı otomobillerden otoyol harcı alınması önerisinde olduğu gibi yeniden Almanlardaki Avrupa karşıtı havayı kullanıyor. Almanya'nın AB'ye en fazla aidat ödeyen ülke olarak, sosyal sistemi kıtanın yarısı tarafından sömürülen bir ülke olduğunu düşünüyor. Bu çok basit olduğu gibi, yanlış da. Ancak geçen yıl Sonbahar'da yapılan eyalet meclisi ve genel seçimlerde görüldüğü gibi kabul görüyor. Hrıstiyan Birlik için, bu söylemlerin en azından gizli yabancı düşmanı seçmenlerce anlaşılması daha iyi."

Önümüzdeki aylarda Almanya ve Batı Avrupa ülkelerini nelerin beklediğinin önceden kestirilemediğine dikkat çeken Frankfurter Allgemeine Zeitung, yorumuna şöyle devam ediyor:

"AB içinde yoksul ülkelerden zengin üye ülkelere şimdiye dek göç olduğu su götürmez bir gerçek. Bu iç pazarın bir parçası ve böyle olması da isteniyordu. Bu durum şimdiye dek herkesin yararınaydı. Kriz dönemlerinde göçün olumlu etkilerini, olumsuz sonuçları olacağı korkusu örtmesine rağmen, bunun neden değişmesi gerektiği görülemiyor."

Die Tageszeitung aynı konuyla ilgili yorumunda farklı görüşte. Gazete Hrıstiyan Birlik'i Rumen ve Bulgar vatandaşlarına karşı önlemler alınmasını talep ettiği için eleştiriyor:

"Hoşgeldin selamı, bambaşka olur. Hrıstiyan Sosyal Birlik göçe ihtiyacı olan Almanya'nın itibarına zarar veriyor. Almanya ve dünyanın geri kalanında birçok hastane ve yaşlılar yurdu Doğu Avrupa'dan doktor ve bakıcılar olmasaydı, çoktan yok olurdu. Almanya'ya göç edecek yeni göçmenler arasından, kendi kendilerini tek başlarına finanse edemeyecek durumda olanların çıkabileceği, aşikâr. İşte bu zor durumun ortadan kaldırılması için bilindik, dar boğazdaki Duisburg, Dortmund ya da Berlin gibi kentlerin desteğe ihtiyacı var."

Konuyla ilgili aktaracağımız son yorum Badische Neuste Nachrichten gazetesinden. Gazete göçün Almanlar açısından olumsuz sonuçları olabileceği görüşünü savunuyor:

"Siyaset, vatandaşlarından çok fazla uzaklaşma tehlikesi içinde. Doğu Avrupa'dan göçün Almanlara maliyetinden çok daha fazla yarar sağlayacağı yönündeki ucuz teselliler, birçok vatandaşın endişelerini ortadan kaldırmıyor. Çünkü yaşadıkları tecrübeler bambaşka. Politikacılar bu konuda bir dizi ev ödevini yapmak zorunda."

İsveç Basını
İsveç'ten liberal Sydsvenskan gazetesi Rusya'nın Volgograd kentinde düzenlenen intihar saldırılarını yorumluyor:

"Onbinlerce asker ve polisin yardımıyla Soçi'deki büyük Kış Olimpiyat Oyunları'nın bir kâbusa, terör sahnesine dönüşmesinin engellenmesi planlanıyor. Volgograd'daki Rus süvarileri ve paramiliter güçler sokaklarda devriye geziyor. Ancak uzun vadede, terörizmden başka bir biçimde korunmaya ihtiyaç var. Meşru bir mücadele ancak içeride insan haklarının uygulanması ile yürütülebilir."

Basler Zeitung'un aynı konuyla ilgili, "Putin'in Kafkaslar'daki iflası" başlıklı yorumu ise şöyle:

"Volgograd'da 24 saat içinde 34 terör kurbanı, Putin'in yıllardır Kafkaslar'da uyguladığı baskı politikasının ne kadar nefret ve yokedicilik ektiğini gösteriyor. Yeni teröristler üreten, terörle mücadele politikası. Buna yolsuzluk ve ekonomik başarısızlık da ekleniyor. Kafkas Bölgesi'nde özellikle kırsal bölgelerde çok acı bir yoksulluk hâkim. Ancak Putin buna karşılık Volgograd'da teröristler tamamen yok edilinceye kadar kararlı bir mücadele sözü veriyor. Aşırı güvenlik önleminin alındığı Soçi için yapılan tüm bu zahmet Olimpiyat için gelenleri korkmaktan alıkoymaya yetmeyecek, yeniden saldırılar düzenlenecek. Kış Oyunları'nda olmayacak belki ama Putin'in gerçek Rusya'sının bir başka yerinde."

İtalya Basını
İtalya'dan Corriere della Sera, "Avrupa yeni yıla hızlı girdi" başlıklı yorumda şu satırlara yer veriyor:

"Yeni yılın başarısı 1 Ocak'taki haberlere bağlıysa, o zaman 2014 Avrupa için mükemmel geçebilir. Letonya, ortak para biriminden çıkmak isteyenlere rağmen, Euro Bölgesi'nin 18'inci ülkesi olmaya karar verdi. Romanya ve Bulgaristan vatandaşları hiçbir kısıtlama olmadan AB'nin tamamında çalışma hakkına kavuştu. Peki ama bütün bunlar gerçekten de Avrupa'nın yeni yıla kutlama ile girmesi iyimserliği konusunda ikna edici oluyor mu? Bu sorunun yanıtı küçük bir kısım için evet. Çünkü bize çok sık bir biçimde etkisiz, kötürüm görünen Avrupa, iyimser olunamayacağını gösteriyor."

Hollanda Basını
Hollanda'dan de Volkskrant Letonya ile ilgili yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

"Euro Letonya'da çok sıcak karşılanmazken, AB'nin merkezi Brüksel'den olumlu açıklamalar duyuldu. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve AB Komisyonu'nun Ekonomik ve Malî İşlerden Sorumlu Üyesi Olli Rehn Letonya'nın Euro Bölgesi'ne girmesi konusundaki memnuniyetlerini gizlemedi. Son yıllarda gelen kötü haberlerin ardından hâlâ Euro'yu isteyen ülkelerin de olduğu ortaya çıktı. Üstüne üstlük Euro Bölgesi Letonya ile diğer ülkelere örnek olacak bir ülkeyi üye olarak almış oldu. Altı yıl önceki ekonomik çöküşün ardından ülke kendi gücüyle bu derin çukurdan yukarıya tırmanmayı başardı. Letonya AB içindeki en iyi büyüme rakamlarına işaret ediyor. Bütçesindeki açığın yüzde 2'nin altında olması da birçok üye ülke tarafından kıskanılabilir."

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.