Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (17 Ocak 2014)


İngiltere Basını
İngiltere basınında bugün öne çıkan haber ve yorumlar arasında Economist dergisinin Türkiye’deki gelişmelere ilişkin makalesi, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’in günde 200 milyon cep telefonu mesajını incelediğinin ortaya çıkması var.

Türkiye’deki hükümet, yargı ve demokrasi tartışmalarına, haftalık İngiliz dergisi The Economist ‘Türkiye’nin AB üyeliğine olası etkileri’ açısından bakıyor.

Ülke içindeki ‘güç mücadelesinin’ Türkiye’nin AB’ye üyelik umutlarını çökertebileceği’ ifadesini kullanan Economist dergisine göre, “yıllar boyu güçlü bir büyüme kaydeden ve siyasi reformlar yapan Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘otoriter’ yaklaşımıyla artık ‘geriye doğru gidiyor.”

Derginin, haberlerle ilgili kısa makalelerin toplandığı ‘Charlemagne’ köşesinde yer alan yazıda, yargı makamı üzerindeki denetimini artıran Erdoğan’ın, “Kendi içindeki düşmanın kökünü kuruturken Türkiye’nin AB’ye üye olma şansını da tehlikeye soktuğu” yorumu yapılıyor.

Economist dergisi, Türkiye’nin son bir yıl içinde, ‘protestolara, yolsuzluk skandallarına, polis ve yargının tasfiyesine, dış komplo paranoyasına, ekonomik durgunluğa ve toplumun daha fazla İslamlaşmasına tanıklık ettiğini’ aktarıyor ve ülkenin içinde bulunduğu bu çalkantılı dönem için “Başka bir devirde olunsaydı, tanklar şimdi Ankara ve İstanbul sokaklarında olurdu” diyor.

Dergi, bu yorumunu şöyle detaylandırıyor:

“Bu çalkantılı dönemde, Türkiye’nin askerleri hiç şüphesiz başarısız siyasetçileri bir kenara süpürme (daha önce dört defa yaptıkları gibi) hevesinde olurdu. Generallerin kışlalarında, çoğu durumda hapishanede, olmaları demokratik ilerlemenin bir işaretidir. Ama güçlü bir büyüme ve siyasi reform kaydedilen yılların ardından Türkiye, partisi AKP’nin 2002 Kasım ayından beri iktidarda olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın otoriter esintileriyle geriye doğru gidiyor.”

Başbakan Erdoğan’ın yolsuzluk soruşturmaları için yaptığı ‘demokrasiye geçmişteki tüm darbelerden daha ağır bir saldırı olduğu’ yorumunu aktaran dergi, bu sözler için “Aslında, daha önce demir parmaklıklar ardına koyduğu aynı generaller için ‘rızasını gösteren bir açılım’ yapıyor” diyor.

Başbakan’ın yargı üzerindeki kontrolünü de AB üyeliğine şu sözlerle bağlıyor:

“Fakat Erdoğan, içerideki düşmanın kökünü kurutma arayışı içindeyken, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik şansını da tehlikeye sokuyor.”

Economist dergisinin makalesindeki detayları tıklayın bu linke tıklayarak okuyabilirsiniz.

NSA cep telefonu mesajlarını incelemiş
Guardian gazetesi baş sayfa manşetini Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’in ‘aralarında haklarında herhangi bir suçlama veya şüphe bulunmayanlar dâhil dünyanın dört bir yanında günde 200 milyon cep telefonu mesajını inceleyip, istihbarat toplamak için mesajları sakladığına’ ilişkin bir habere ayırmış.

Gazetenin eski CIA ajanı Edward Snowden’ın sızdırdığı belgelere dayandırdığı haberinde İngiliz istihbarat kurumları ve causların da İngiltere vatandaşları hakkında bilgi sahibi olmak için NSA’in bu programını kullandığını yazıyor.

‘Dishfire’ adlı program cep telefonu mesajlarını inceleyip cevapsız çağrı bırakan numaralara, yer ve seyahat bilgilerine, mali, ödeme bilgilerine ve elektronik iş kartlarındaki isimlere kadar çok sayıda veriye ulaşabiliyor.

Haberde, 2012 yılının sonlarına kadar kullanılan programdaki geniş veri tabanıyla NSA’in hedefte olmayan veya şüpheli görülmeyenlerin de bilgilerine ulaşıldığı belirtiliyor.

NSA ise, kurumun ‘mesajları keyfi’ topladığını düşünmenin yanlış olacağını belirtiyor.

Guardian’ın haberinin detaylarına tıklayın bu linke tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Yermük Kampı'nda insanlık dramı
Independent gazetesinin manşetinde Suriye’nin başkenti Şam’a yalnızca birkaç kilometre uzaklıktaki Yermük Filistin mülteci kampındaki insanlık krizi var.

Gazete baş sayfasına, kampta açlıktan ölen küçük bir Filistinli kızın fotoğrafını taşıyor.

Fernande Van Tets imzalı haberde, yaklaşık bir yıldır Suriye rejiminin kuşatması altında olan Yermük Kampı’ndan çatışmalar nedeniyle 2012 yılı Aralık ayında 160 bin kişinin ayrıldığını ama kampta kalan en az 18 bin kişinin de Suriye ordusunun güvenlik tehdidi nedeniyle yardımların ulaşmasına izin vermediği için hayvan gıdası, tuzlu su ve yapraklarla beslendiği yazıyor.

Habere göre, Yermük Kampı’nda çocuklarını beslemek için ot toplamaya çıkan kadınların keskin nişancılar tarafından vuruluyor. Ekim ayından bu yana ölenlerin sayısı en az 50.

Independent gazetesine konuşan ve en son ‘üç gün önce yemek yediğini belirten’ 26 yaşındaki Kais Said, “İnsanlar artık ot ve kedi, köpek yemeye başladı” diyor.

Esad yanlısı Filistinli gruplar, kampın uzun süre Suriye ordusunun kuşatması altında kalmasına gerekçe olarak kamp içindeki 2 bin 500 isyancı savaşçıyı gösteriyor.

Fransız First Lady'si 'aşırı dozda ilaç almış'
Times gazetesi manşetten verdiği haberde, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın gizli aşk ilişkisinin ortaya çıkmasından sonra Fransız First Lady Valerie Trierweiler’in ‘aşırı dozda ilaç aldığını’ yazıyor.

Gazetenin haberinde ayrıca Fransız liderin, Segolene Royal’den olan oğlu 29 yaşındaki Thomas Hollande’la, aşk ilişkisi olduğu ortaya çıkan Fransız aktris Julie Gayet’yi 2012 yılında bir öğle yemeğinde tanıştırdığı belirtiliyor.

Times bu haberi taşıdığı baş sayfasında ayrıca Fransız liderin oğlu Thomas ve Gayet’nin bir arada görüldüğü fotoğrafı paylaşıyor.

Times’ın Fransız Le Point dergisine dayandırdığı habere göre, Trierweiler gizli ilişkiyi duyduğu gece eve gidip aşırı dozda ilaç almış ve ertesi sabaha ‘hasta uyanmış’.

Trierweiler’in arkadaşları First Lady’nin intihar ettiği iddialarını yalanlarken, bir arkadaşı “yalnızca çok ilaç almış” diyor.

Times gazetesi, ilişkiyi ortaya çıkaran Closer dergisinin bugün gizli ilişkiye dair yeni bilgiler paylaşacağını yazıyor.

Daily Telegraph gazetesi de, solcu Fransız dergi Le Nouvel Observateur’e dayandırdığı haberinde, ‘Fransız liderin ilişkinin ortaya çıktığı gün Trierweiler’i Cumartesi günü ayrıldıklarını ilişkin ortak bir bildiri imzalatmak istediği’ iddiasını paylaşıyor.

Le Nouvel Observateur’ün haberine göre, Trierweiler ve Hollande’ın ortak açıklama yapması için Salı günü bir basın toplantısı ayarlanmış, fakat Trierweiler’in hastaneye kaldırılması üzerine ‘kötünün iyisi’ gördüğü bu seçenek de ortadan kalkmış.

Fransa Basını
Paris merkezli Le Monde gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak şu yorumu yapıyor:

"Erdoğan sağlam bir bilançoyu bozmak üzere. Yaklaşık on yıl içinde Türkiye'de ulusal servet üç katına çıktı ve ülke yükselen en parlak ekonomilerden biri haline geldi. Ordunun, siyasete yönelik aralıksız müdahalesi kırıldı. Hükümet nihayet ülkedeki Kürt azınlıkla yaşanan çatışmayı yatıştırmaya çalışıyor. Bununla birlikte ülke Avrupa Birliği ile de yakınlaştı. Erdoğan'ın hesabına o kadar olumlu gelişme yazıldı ki... Ancak sözü edilen kişi, iktidarda çok uzun süre kalan herkeste olduğu gibi 'ego çılgınlığı' tarafından ele geçirildi. Ekonomi bitap durumda, para birimi değer kaybediyor, yatırımcılar güvensiz ve büyük müttefik ABD huzursuz. Eski profesyonel futbolcu Erdoğan'ın, en güzel kariyerlerin sınırsızca uzatılmayanlar olduğunu bilmesi gerekirdi."

Fransız Le Figaro gazetesi ise Mısır'da 14-15 Ocak tarihlerinde düzenlenen yeni anayasa referandumunun sonucuna dair bir yoruma yer veriyor.

"Anayasa yanlılarının zaferinden artık zerre kadar şüphe kalmadı. Gerçi bu, her muhalif sesin ordu tarafından kurulmuş geçici hükümet tarafından baskı altına alındığı, Devlet Başkanı Muhammed Mursi sonrası Mısır'ı için bir sürpriz değil. Geçici hükümet yetkilileri altı ay içinde binlerce Müslüman Kardeşler üyesini tutukladı, basın organlarını kapattı, paralarını dondurdu ve son olarak faaliyetlerini bir terör eylemi olarak sınıflandırdı. Ve selefi Hüsnü Mübarek belirli şartlar altında özgür iken 2012 yılında seçilen eski Devlet Başkanı Mursi ölüm cezasıyla karşı karşıya."

Norveç Basını
Norveç'ten muhafazakâr Aftenposten gazetesi, 22 Ocak'ta Montrö kentinde başlayacak ve daha sonra Cenevre kentinde devam edeceği açıklanan Suriye konulu Cenevre-2 Konferansı'na dair bir yorumu taşıyor sütunlarına. Gazete, en önemli hususun, Suriyelileri insanlık onuruna yaraşır bir hayata kavuşturmak olduğunu belirtiyor:

"Bir yıl önce Beşar Esad rejiminin sonu geldiği tahmininde bulunmak alelade bir şey iken günümüzde böyle bir iddiaya arka çıkanların sayısı azaldı. Aksine Suriye'deki uzlaşmazlığın tıkandığına ve partilerden hiçbirinin üstünlük bulamayacağına dair birçok işaret bulunuyor. İsviçre’deki Suriye konulu Cenevre-2 Konferansı'na birkaç gün kala katılımcılar ve gündem konularına ilişkin birçok soru işareti var. Bu nedenle inandırıcı beklentiler oluşması için bir sebep bulunmuyor. Ancak hiç bir şey başarılamıyorsa bile, acil yardıma ihtiyacı olan 9 milyon Suriyelinin insan onuruna uygun bir yaşam sürmeleri için somut pratik çözümlerin bulunması mümkün olmalı."

Hollanda Basını
Hollanda'dande Volkskrant gazetesi, bugün Amerikan istihbarat servislerinin faaliyetlerine dair reform stratejilerini açıklayacak ABD Başkanı Barack Obama'ya ilişkin bir yoruma yer veriyor:

"Obama'nın, iki önemli Amerikan değeri olan özel alan ile güvenlik arasında bir denge kurması gerekiyor. Henüz senatör iken, özel alana öncelik veriyordu. Ne var ki başkan olduktan sonra özel alanın ihlal edilmesinin terörle mücadelede kimi zaman faydalı olduğunu öğrendi. Obama'nın çizeceği sınırlar ahlaki değil, ekonomik ve diplomatik olmalı. Ancak diğer devletler dinleme faaliyetleri nedeniyle Google’dan uzak durmaya başladığı takdirde Obama uygun tepkiyi gösterecektir. Belki Almanya Başbakanı Angela Merkel için bir istisna yapabilir. Ne var ki, Merkel'in cep telefonunun dinlendiğinin ortaya çıkmasıyla iki ülke arasında yaşanan gerilim sonrası yürütülen müzakereler tıkandı."

Almanya Basını
Mısır'da yeni anayasa, büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Berlin'den Tageszeitung yeni anayasa referandumuna dair yorumunda, bundan sonra ülkedeki gidişatın ne yönde olacağının önemine dikkat çekiyor.

"Karşı olanlar evde kaldığı için bu kez seçime katılım oranı tartışılıyor. Devlet medyasında, katılım oranının ortalama yüzde 37 olduğu kabul ediliyor. Müslüman Kardeşler bu sayıya beklendiği üzere şüpheyle yaklaşıyor. Ne var ki belirleyici soru, buradan nasıl devam edileceği? Siyasi yelpazenin önemli bir kesimi, hâlihazırda sistemin dışında yer alıyor. Ülkede özlemi duyulan istikrar için en iyi reçete, tüm siyasi güçlerin sisteme dâhil edileceği bir süreç. Ancak endişe edilen bunun tam aksinin olması ve ordunun referandum sonucunu karşıtlaştırıcı yönde ilerlemek için ücretsiz bir bilet kabul etmesi."

Thüringische Landeszeitung Mısır'daki yeni anayasa referandumuna dair yaptığı analizde, sonucu anlamak için Arap Baharı'nın gelişimini anlamak gerektiğini vurguluyor:

"Nil boyundaki anayasa referandumundan çıkan sonucu 'geriye doğru bir yuvarlanma' addedenler, Mısır'daki mevcut durumu idrak etmemiş, Arap Baharı'nın gelişimini anlamamış demektir. Ezici bir oy çoğunluğuyla 'evet' denilen yeni anayasa ile Mısırlılar ne bir dönem tüm güçleri elinde bulunduran Hüsnü Mübarek rejimine yeniden dönüyorlar, ne de demokratik bir yola sırtlarını dönüyorlar. Son üç yıldır sürekli ayaklarına takılan bir gelişmeyi düzeltiyorlar."

Berliner Zeitung da aynı konuya dair yorumunda, referandum sonucunu olumlu bulduğuna dair bir değerlendirme yapıyor:

"Gerçi eleştirmenlerin, yeni anayasanın hâlâ vatandaşların askerî mahkemede yargılanmasına olanak sağladığı ve generallere geniş yetkiler tanıdığına dair gerekçeleri anlaşılabilir. Ancak yeni anayasa eskisine oranla çok daha fazla özgürlük hakları tanıyor. Aynı zamanda kritik dönemlerde bir anayasa sahibi olmak, hiç olmamaktan çok daha iyi. Hiç olmazsa artık gazetecilerin tutuklandığı son olaydaki gibi basın özgürlüğü ihlallerini teşhir etmek ya da farklı insan hakları ihlallerini tartışmak için ortada temel alınacak bir yapı var. Yeni anayasa tüm haklı eleştirilere rağmen yine de doğru yönde atılmış bir adım."

Badische Neuste Nachrichten ise Avrupa Birliği'nin internetteki kişisel veri güvenliğine dair tavrını eleştirdiği bir yoruma yer veriyor. Avrupalıların veri güvenliğinin sağlamasına dikkat çeken gazete, gerekli reformların yapılması önündeki engelin ABD ile olan ilişkiler ve devletlerin bizzat kendisi olduğunu belirtiyor. Yorum şöyle:

"Avrupa Birliği, mücadeleyi sürdürecek adımı atmak yerine, eleştirilerini kendine saklamayı tercih ediyor. Bu tutum sadece, ABD ile imzalanması planlanan ve çetin pazarlıkların sürdüğü Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması'nı tehlikeye sokmak istemeyen Avrupa Birliği Komisyonu'na ait değil, devletler de aynı durumda. Bir takım kötüye kullanma vakalarını durdurabilecek veri koruma reformunun çıkmasına takoz koyuyorlar. Birliğin vatandaşın kişisel güvenliğini sağlayacak güçlü bir savaşçıya her zamankinden çok ihtiyacı var."

(dw türkçe/bbc türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.