Avrupa Basınında Bugün (5 Aralık 2013)
İngiltere Basınıİngiltere’de bugün manşetlerin çoğu, ünlü İngiliz aşçı Nigella Lawson’un asistanlarının yolsuzluk yaptığı iddiasıyla görülen davada ‘kokain kullandığını’ itiraf etmesine ayrılıyor.
İngiltere’nin önde gelen ailelerinden olan ve televizyon programları ile kitapları büyük ilgi gören Nigella Lawson’un mahkemeye giderken çekilen fotoğrafının yer aldığı gazetelerin baş sayfalarında Lawson’un, “Kokain kullandım ama bağımlı değilim” sözleri başlığa taşınıyor.
Nigella Lawson’un asistanlarının kredi kartlarını izinsiz kullanıp 300 bin sterlin dolandırdıklarını iddia ettiği davada, ayrıldığı eski eşi ünlü reklamcı ve sanat koleksiyoncusu eski eşi Charles Saatchi’nin ‘Lawson’un kokain kullandığına’ dair ifadeleri de duruşmada gündeme geldi. Bunun üzerine Lawson, hayatının ‘iki sıkıntılı döneminde kokain kullandığını’ itiraf etti.
Saatchi, dolandırılmasıyla ilgili olarak Lawson’a gönderdiği bir e-posta’da ‘harcamaları Laswon’un izniyle yaptıklarını iddia eden asistanların haklı olduklarını’ savunup eski eşinin uyuşturucu kullandığı için harcamalarına izin verdiğini yazmıştı. Asistanlar da, Lawson’un ‘kokain kullandığının gizlenmesi şartıyla kredi kartlarını kullanmalarına izin verdiğini’ iddia ediyor.
Devam eden davanın ilk duruşmasında kokain kullandığını itiraf eden Nigella Lawson için Guardian gazetesi “Ev Hanımlarının Tanrıçası” ifadesini kullanıyor ve Lawson’un eşini kastederek söylediği “Bu plan beni yok etmek için” sözlerini sayfalarına taşıyor.
Daily Telegraph da Lawson’un mahkemede, eski eşi Saatchi’den şiddet gördüğü dönemi için ‘ev içi terör’ ifadesini kullanıp kokaini bu dönemde ve eski gazeteci eşi öldüğü dönemde kullandığına dair itirafını aktarıyor.
Independent gazetesi de baş sayfasında, Nigella Lawson’un “Uyuşturucu, zorbalık ve eşimin beni yok etmesi…” sözlerini paylaşıyor.
Independent gazetesinde Paul Cheston imzalı kısa bir analizde de Nigella Lawson için şu yorum yapılıyor:
“O yumuşak bakışlar ve hülyalı kışkırtıcı ses yerini, bir baş hemşirenin otoriter havlamasına bıraktı…”
İngiltere'de bütçe açıklaması
İngiliz gazetelerinde öne çıkan bir diğer haber de, İngiltere Maliye Bakanı George Osborne’un bugün yapacağı ve İngiltere’de ‘Sonbahar Açıklaması’ olarak bilinen bütçe raporunun içeriğine ilişkin.
Osborne’un açıklamasında emeklilik yaşını ‘2060 yılında 70’e çıkaracağını’ söyleyeceğini yazan gazetelerin çoğu baş sayfa manşetlerine de bu ifadeyi yerleştiriyor.
Times gazetesi “Osborne, gençlere 70 yaşına kadar çalışın diyor”, Daily Telegraph, “50 yaşın altındaki milyonlarca kişi emeklilik maaşı için daha çok çalışacak”, Guardian, “Devlet emekli olmak mı? ’70 yaşına kadar olmaz’ - Osborne”, Independent, “70 yaşına kadar çalışın” başlıklarını atıyor.
Independent gazetesinde konuyla ilgili yer alan haberde şu ifadeler var:
“Sonbahar Açıklamasında, 1990’dan sonra doğanlar, mevcut sisteme göre emekli maaşları için beş yıl daha fazla çalışacak. Yeni önlemlerle, önceden 2020 yılında emeklilik yaşını 66’ya ve 2028’de 67’ye çıkarılacağı açıklamalarıyla belirtilen kazancın üstüne 100 bin sterlin eklenerek, gelecek 50 yıl içinde 400 milyar sterlin gelir sağlanması bekleniyor.”
'Iraklı Şiiler Suriye'ye gidiyor'
Independent gazetesinde Patrick Cockburn imzalı bir haberde, binlerce Iraklı Şii savaşçının Suriye’deki Seyyide Zeynep türbesini korumak için Suriye’ye akın ettiği yazıyor.
Şam’da Cocburn’e konuşan Sattar Halaf adlı yaralı Iraklı, “Suriye’deki savaş, Beşar Esad rejimini ve Baas Partisi için değil, Peygamber’in ailesinin türbelerini korumak için” diyor.
Independent gazetesindeki haber şöyle devam ediyor:
“Şii liderler, Suriye’de sayıları 3 bin 800 ila 4 bin 700 arasında değişen Iraklı savaşçı olduğunu fakat son beş ayda yeni gönüllü katılımı olmadığını söylüyor. Irak’taki 20 milyon Şii Müslüman Suriye’de rejimi devirmek isteyen Sünni ağırlıklı muhalefeti ve Irak’taki yansımalarını kendilerine tehdit olarak görüyor.”
“Irak Şam İslam Devleti, saldırılarında Suriye ordusu ve Sünni olmayanlar arasında ayrım gözetmiyor. Irak’ta Şiiler ve Kürt siviller onların hedefinde. Ama, İran’ın telkinlerine rağmen Irak’taki Şii siyasi ve dini yönetim kapı komşusundaki savaşa çekilmek istemiyor.”
'Batılı yetkililer İslamcılarla görüştü'
Daily Telegraph ve Times gazetesinde, Batı’nın Suriyeli İslamcılarla görüştüne ilişkin haberler dikkat çekiyor.
İngiliz The Daily Telegraph’ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Richard Spencer imzalı ve “İngiltere Suriye’de savaşan İslamcılarla yüz yüze görüşmelerde bulunuyor” başlıklı haberde şu ifadeler yer aldı:
“Ankara’daki görüşmeleri, Suudi Arabistan’ın daha saldırgan bir tavır sergilemesiyle son aylarda muhalifler üzerindeki etkilerinin azaldığını gören Türkiye ve Katar ayarladı. Batı tarafında İngiltere, ABD, Türkiye, Katar ve geçen yılın başlarında muhalifleri destekleyen ‘Suriye’nin Dostları’ adlı grubun içindeki diğer ülkeler vardı.”
Gazeteye konuşan Batılı bir yetkilinin, “Sanırım, bu İslamcıların uluslararası toplumdan ne istediklerini merak ediyorlardı” yorumunu aktaran gazete, şöyle devam ediyor:
“Yetkili, [Batı tarafının] görüştükleri grup içinde ‘kötü niyetli’ sayılabilecek unsurlar bulunduğu konusunda hemfikir olduklarını da ekledi.”
Daily Telegraph’a konuşan yetkili, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) komutanı İdris Selim’in “Suriye dışında demokrasiye inanan ve görüşmelere dâhil olmak isteyen muhalefet ile sahada, Şeriat devleti kurulmasını isteyen savaşçılar arasında kaldığını” söylüyor.
Times gazetesi de Batılı yetkililerin İslami Cephe adıyla birleşen Suriyeli İslamcılarla görüştüğü haberine yer veren bir diğer İngiliz gazetesi.
Gazete, “Batılı heyetler, uluslararası barış sürecine çekilmeleri ve giderek büyüyen El Kaide tehdidine karşı mücadeleye destek vermeleri için Suriye’deki İslamcı isyancılarla bir araya geldi” diyor.
İslami Cephe’nin El Nusra ve Irak Şam İslam Devleti’ni kapsamadığı hatırlatılan haberde şu ifadeler var:
“Batı, bölgede artan güçlerine ve Batı destekli Suriye Ulusal Konseyi ve askeri kanatları ÖSO’nun etkilerini kaybetmesine rağmen şimdiye kadar İslamcı muhaliflerle iş yapmaya yanaşmadı. Bu girişimin amacı, İslamcıların gelecek ay Cenevre’de düzenlenecek barış görüşmelerine katılmaları konusunda ikna etmek. Batılı hükümetler, siyasi sürece katılmalarına dair şüpheler olsa da onların desteği olmadan anlaşmaya varılamayacağından endişe ediyor.”
Almanya'da Neo Nazi dosyaları yeniden açılıyor
Times gazetesinde yer alan bir haberde, Almanya polisinin ‘Neo Nazi bağlantısı olabileceği’ şüphesiyle aralarında 1990lı yıllarda işlenen cinayetlerin de olduğu 746 dava dosyasını yeniden açacağı yazıyor.
Alman polisinin bu kararı, 2011’de sekiz Türk, bir Yunan ve bir polisin ölümünün ardında aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü NSU’nun çıkmasının ardından aldığı belirtiliyor.
Times’ın haberi şöyle devam ediyor:
“Polis, Türk – Yunan toplumları arasındaki kavgadan kaynaklanmış olabileceği gerekçesiyle on kişinin ölümündeki Neo Nazi bağlantısını yıllar süren soruşturmalarda bulamadığı için ‘sağa gözünü kapamakla’ suçlanmıştı… Almanya İçişleri Bakanlığı sözcüsü Hendrik Lörges, dün yaptığı açıklamada, yetkililerin, aşırı sağa dair işaretler olabileceği gerekçesiyle1990 ve 2011 arasında işlenen 3 bin 300’den fazla faili meçhul cinayetin davalarının yeniden incelenmesini tamamladıklarını söyledi.”
Gazete, 21 yıllık dönemde işlenen 63 cinayette neo Nazi bağlantısına dair işaretler bulunduğunu söyledi.
Sekizi Türk, 10 kişiyi öldürmekle suçlanan NSU üyesi Beate Zschape’nin Münih’te görülen davası devam ediyor.
Almanya BasınıSüddeutsche Zeitung Türkiye ile AB arasında vize muafiyeti konusundaki son gelişmeleri ele alıyor:
"Schengen bölgesindeki gençler için gayet doğal ve normal olan öğrenci seyahatleri Türk gençler için uzak bir hayal... Pek çok Türk için vize muafiyeti, ülkelerinin AB üyeliğine kabul edilmesinden daha önemli olsa gerek. Ancak gelecekteki seyahat özgürlüğü için AB'nin istediği bedel yüksek. Ankara'nın, Türkiye'yi Avrupa'ya giden yolda transit olarak gören çok sayıda mültecinin işini zorlaştırması gerekecek. Savaş ve çatışmalardan kaçmak için daha şimdiden yaşamını tehlikeye atanların, başvuracakları yolların sayısı daha da azalmış olacak."
Düsseldorf kentinde yayımlanan Rheinische Post gazetesinin yorumunda ise dün sona eren NATO Dışişleri Bakanları toplantısına da damgasını vuran Ukrayna sorunu ele alınıyor. Yorumda Batılı ülkelerle Rusya arasında Ukrayna için yürütülen soğuk savaşın sadece çıkmaza götürdüğü belirtiliyor.
"Siyasi ve kültürel açıdan bölünmüş ülkenin bu şekilde huzura kavuşmayacağı kesin. Eski Slav dilinde 'sınır bölgesi' anlamına gelen Ukrayna, AB ve Rusya arasındaki karşılaşma noktası. Ülke sadece kendi içinde kavgalı değil, aynı zamanda Batı ile Doğu arasında kavga konusu haline geldi. Yanukoviç hükümeti Avrupa'ya sırt çevirerek vatandaşlarına hizmet etmediği gibi köhnemiş ülkeye ivme kazandırma fırsatını da tepmiş oldu. Göstericilerin, 2004'te iktidar değişikliğiyle sonuçlanan Turuncu Devrim sırasındaki güce sahip olmadığı endişesi hakim. Avrupalı politikacılar, Ukrayna'yı kesinkes Rusya'nın çıkar alanı olarak gören Kremlin'i hesaba katarak taktik oynuyor ve temkinli davranıyor. Dolayısıyla Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle'nin ziyareti de daha ziyade sembolik olacaktır. Ancak Ukrayna'ya yardım etmek isteyenin tavrını açıkça ortaya koyması ve aynı zamanda Rusya ile diyalog arayışında olması gerekir. Şu anki 'ya, ya da' politikası çıkmaz yola sürüklüyor ve geride sadece kaybedenler bırakıyor."
Mannheimer Morgen gazetesi ise Fransa'da fuhuş müşterilerine para cezası öngören yasa tasarısı ışığında Almanya'da müstakbel koalisyonun fuhuş yasasındaki reform planlarını irdeliyor:
"Berlin'deki reform planlarının çıkış noktası, Fransa'nın şimdi kopyaladığı İsveç modeli kadar yanlış. Fuhuşu, müşterilere genel ceza getirerek yasaklayan ülkeler sorundan kaçmaya çalışıyor ama bu arada iki nahoş sonuca davetiye çıkarıyor: Bir yanda kendi ülkelerindeki fuhuşu kontrol edilmesi mümkün olmayan yer altına indiriyor ve diğer yanda seks turizmini ateşlemiş oluyorlar. İsveç modeli ancak AB çapında mümkün olduğunca homojen bir düzenlemeyle işe yarayabilir. Ki böyle bir düzenleme muhtemelen hiçbir zaman olmayacak. İsveç şu an komşularının sırtından temiz adamı oynuyor."
Neue Osnabrücker Zeitung aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti'nin (NPD) kapatılması için eyalet meclisleri tarafından yapılan başvuruya Federal Meclis'ten destek verilmemesini yorumluyor:
“NPD'nin Yahudi düşmanı, ırkçı ve anayasaya düşman çizgide bir parti olduğu, yönetici düzeyindeki birçok üyesinin cezaya tabi faaliyetlerde bulunduğu ve insanları aşağılayan tarzda açıklamalar yaptığı demokratlar arasında herkes tarafından kabul edilen hususlar. Aşırı sağcıların fraksiyon parası, seçim harcamaları için ödenti ve vergilerden pay alması da aynı şekilde öfke uyandırıyor. Ne var ki başarılı olunup olunamayacağı bambaşka bir konu. Federal Meclis ve Federal Hükümet'in partinin yasaklanması başvurusuna dahil olmamalarının arkasında da bu yatıyor. Yoksa içişleri bakanlarının yaptığı başvurunun içeriğinden en ufak bir ayrılık söz konusu değil. NPD'nin hem örgütsel hem de malî anlamda yok olmasını herkes memnuniyetle karşılayacaktır. Ama bu, aşırı sağcı tehditle mücadele etmek açısından birçok başka adımın yanı sıra atılacak zarurî bir adım olarak kalacaktır.“
Ukrayna BasınıUkrayna'da Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in AB ile planlanan Ortaklık Anlaşması'nı askıya almasıyla patlak veren protestolar sürüyor. Muhalefetin hükümeti düşürme çabasının başarısız olmasını ele alan Ukrayna gazetesi Westi, 'Ukrayna hükümeti protestolara direniyor' başlıklı yorumunda şu satırlara yer veriyor:
"Ukrayna muhalefeti, Nikolay Asarov hükümetini düşürmeyi başaramadı. İktidar partisinin çözülmesi ve partiden hükümet karşıtlarının safına geçenlerin olması yönündeki umutlar gerçekleşmedi. Hükümete karşı düzenlenen saldırı başarısız oldu. Ancak krizde hükümet lehine önemli bir dönüm noktasından söz edilmesi için erken, protesto hareketi giderek güçleniyor. Protestocular ve muhalefetin uzun bir mücadeleye hazır olup olmadığı ise önemli bir soru."
Fransa BasınıFransız Liberation gazetesi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın (OECD) 65 ülkede 15 yaşındaki çocukların eğitim seviyesini karşılaştırdığı raporu masaya yatırıyor. Yorumda Fransa'da başarılı ve başarısız öğrenciler arasındaki uçurumun giderek büyüdüğü belirtilerek şu satırlara yer veriyor:
"Pisa araştırmasına göre, Fransa'da okulların eğitimin seviyesi kötüleşti. Bundan daha da kötüsü okullardaki sosyal eşitsizliğin artması. Bizim sistemimiz aileler, zenginlik, öğretmenler ve onların sendikalarından oluşan garip bir elit ittifakı içinde barındırıyor. Okul eğitimi sanki sadece ve sadece saygın okulların, elit yüksekokullar için hazırlık sınıflarının ve iyi maaş alan öğretmenlerin devamlılığına hizmet eden bir piramide benziyor. Böyle bir eğitim sistemi de seçilenlerin ve dışlananların olduğu bir sosyal giyotin haline geliyor. Okulda başarısız olan öğrenciler aslında ülkenin tamamının başarısızlığını sembolize ediyor. Bu, sol hükümetin sol kanadının el atıp ilgilenmesi gereken önemli bir sorun."
Bir başka Fransız gazetesi Le Figaro da aynı konuyla ilgili yorumunda eleştirel:
"OECD'nin hükmü çok açık: Okul sistemimiz giderek daha adaletsiz ve verimsiz hale geliyor. Başarılı ve daha az başarılı öğrenciler arasındaki uçurum giderek derinleşiyor ve başarısız öğrencilerin sayısı artıyor. Gerçi hâlâ geleceğin fizik ya da tıp alanlarında Nobel ödülü alacakları ortaya çıkarabilecek durumdayız, ancak giderek daha fazla tembel öğrenci yetiştiriyoruz. 2000 yılı başlarında açıklanan Pisa araştırmasında Almanya bir şok yaşamış ve aldığı en kötü sonuca (eğitim sisteminde önlemler alarak) hemen reaksiyon göstermişti. O dönemden bu yana Pisa araştırmalarında Almanya ile ilgili sonuçlar iyileşiyor. Şimdi Eğitim Bakanımız Vincent Peillon'dan eğitim konusunda artık sadece mali kaynak sıkıntısının gündeme gelmeyeceği, mantıklı öneriler yapmasını bekliyoruz."
Danimarka BasınıDanimarka'dan liberal Politiken gazetesi ise Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu'nun (NSA) dinleme faaliyetlerini teşhir eden İngiliz 'Guardian' gazetesinin üstlendiği rolü analiz ediyor:
"Gazete, kamuoyunun özgür bir ülkede özgür bir basına sahip olabilme hakkı doğrultusunda sorumluluklarını ve beklentileri yerine getirdi. Almanya ve ABD'deki makamlar, buna benzer haber ve belgeleri yayımlayan medyanın işini zorlaştırmayarak bu durumu daha iyi anladıklarını gösterdi. İngiltere'nin artık Snowden sonrası bir dünyada yaşadığımızı anlamasının zamanı geldi. Bu konudaki tartışma, kalıcı olmak için ortaya çıktı. İyi ki de öyle."
(dw türkçe/bbc türkçe)

YORUM YAZIN