Avrupa Basınında Bugün (2 Aralık 2013)
İngiltere Basını
Başbakan David Cameron’un yaklaşık 100 İngiliz işadamı ile birlikte yaptığı Çin ziyaretine geniş yer ayırıyor.
Guardian gazetesinin baş sayfadan verdiği haberde Cameron’un “Çin’in Batı’daki en güçlü savunucusu olacağız” sözleri yer alıyor.
Cameron’un her iki ülke arasında “karşılıklı saygı ve anlayış üzerine kurulan bir diyalog” sözünü verdiği Caixin adlı dergideki makalesini aktaran Guardian gazetesi Başbakan’ın heyetinde mimar Zaha Gadid, İngiltere milli takımının eski futbolcusu Graeme Le Saux, İngiltere Sanat Konseyi başkanı Peter Bazalgatte, Jaguar Land Rover Yönetim Kurulu başkanı Ralf Speth ve West Ham United’ın Başkan yardımcısı Karren Brady’nin de bulunduğunu yazıyor.
Muhalif İşçi Partisi, Cameron’u heyete ‘kendisine yakın isimleri almakla’ suçluyor.
Çin’in, AB’den ithal edilen güneş enerjisi panellerine karşı damping başlatması üzerine Pekin ve Brüksel arasında ‘ticaret savaşı’ yaşanmıştı.
Guardian, geçen ay 16’ncısı düzenlenen AB-Çin zirvesinde ikili ticaret faaliyetlerinin 2012’deki 580 milyar dolar seviyesinden 2020’ye kadar 1 trilyon dolara çıkarılması anlaşması için görüşmelerin başladığını hatırlatıyor. Gazete bu serbest ticaret anlaşmasıyla, AB’nin Çin’den Avrupa’ya ucuz mal akını başlayacağından endişelendiğini söylüyor.
Cameron’un Caixin adlı dergi için kaleme aldığı makalede, AB ve Çin arasındaki anlaşmanın İngiltere için 1.8 milyar sterlin kazanç anlamına geleceğinin altını çiziyor.
Independent gazetesi de Cameron’un Çin ziyaretinin “Açık bir İngiltere, giderek açılan Çin’in en ideal ortağıdır” mesajı verdiği yorumunu yapıyor.
Fakat gazete, Cameron’un geçen yıl Dalay Lama’yı Londra’da ağırlamasının Çin’i öfkelendirdiğini ve ziyaretin bu tepkinin gölgesinde geçebileceğini yazıyor.
Ukrayna'daki gösteriler
İngiltere gazetelerinde Ukrayna’daki AB yanlılarının hükümet karşıtı protesto gösterilerine de geniş yer ayrılıyor.
Financial Times gazetesi baş sayfasından verdiği gösterileri iç sayfalarındaki yorumlarla genişletiyor.
Gazete, Ukrayna Başbakanı Viktor Yanukoviç karşıtı gösterilerin şiddetini arttırdığına dikkat çekip “Adının açıklanmaması şartıyla konuşan bir hükümet danışmanı, Başbakan’ın devrilebileceğini söyledi” diyor.
Financial Times’ta Neil Buckley imzalı analizde de gösterilerin 2004 yılından sonra en geniş katılımlı ve en büyük gösteriler olduğu belirtiliyor.
Buckley, “2004 yılındaki gösterilerden farklı olarak bu gösterilerin bir lideri yok. Yanukoviç rejimi, yetkililerin dokuz yıl önce kaçındığı şiddeti çoktan uyguladı” diyor.
Yazar, Facebook’ta gösteri çağrısı yapan ilk sayfanın kurucusu gazeteci Mustafa Nayem’in şu sözlerine yer veriyor:
“Halkın bir politikacı için mücadele etmediği çok açık. Kendi gelecekleri için mücadele ediyorlar. Bu kuşak değişimidir.”
Suriye'de 'savaş ekonomisi'
Financial Times gazetesinde Abigail Fielding-Smith imzalı bir haberde Suriye’de ‘savaş ekonomisi’ ele alınıyor.
Suriye’deki savaşın ve yaptırımların ekonomik darbe vurmasına karşın, çatışmalardan kazanç elde edenler olduğuna da dikkat çekilen haberde, moloz toplamak, ithalat ve kaçak dövizlerden büyük gelir sağlandığı belirtiliyor.
Suriye’de büyük bir sanayi firmasına ‘yıkılan kentlerdeki binalardan hurda metaller toplamak için ruhsat verildiğine’ dair haberler olduğunu yazan gazete, hükümet yanlısı bir işadamının şu sözlerine yer veriyor:
“Eğer halkı, savaşın bitmesini isteyenler ve kazanç sağladıkları için savaşın bitmemesini isteyenler diye ikiye ayırırsanız, çoğunluğun savaşın bitmemesinden yana olacağını tahmin ediyorum.”
Moloz ve hurda toplamanın yanı sıra en büyük gelirin ‘ithalattan’ sağlandığı ifade ediliyor.
Financial Times, hükümetin yaptırımlar nedeniyle ödemekte zorlandığı ürünleri özel firmaların ülkeye getirdiğini, her ne kadar ithalat oranları düşse de hükümetin sübvanse ettiği tahıl, şeker ve ilaç gibi temel malzemelerin ithalatına ihtiyaç duyduğunu yazıyor.
Gazeteye konuşan Şamlı bir bankacı, son birkaç ayda Ukrayna gibi ülkelerden, üçte biri özel sektör tarafından olmak üzere yaklaşık 4-5 milyar dolar değerinde gıda ve ilaç ithal edildiğini söylüyor.
Gıda ve ilaçlar yaptırım kapsamı dışında tutuluyor fakat bankalara uygulanan yaptırımlar nedeniyle Lübnan gibi komşu ülkelerden ithalat yapanlar genellikle özel şirketler oluyor.
Financial Times, Suriye’de döviz kaçakçılığının da büyük bir gelir kapısı oluşturmaya başladığına dikkat çekiyor.
Haberde ayrıca rejim birlikleri ve silahlı muhaliflerin çatışmaları nedeniyle yakıt kaçakçılığının da azaldığı, dolayısıyla fiyatların da arttığı belirtiliyor.
Suriye’deki savaşa ilişkin bir diğer haber de Independent gazetesi yazarı Robert Fisk imzası taşıyor.
Fisk, Suriye’de ölen Ermenileri yazdığı haberinde 1915-1916 olaylarını ‘soykırım’ olarak niteleyip “Ermeni soykırımından yaklaşık bir asır sonra bu insanlar hala Suriye’de katlediliyor ve kutsal mekanlarına hakaret ediliyor” diyor.
Suriye’deki Ermenilerin ‘yeniden Lübnan’a, Avrupa’ya ve Amerika’ya kaçmak zorunda kaldıklarını’ ifade eden Fisk, kiliselerinin de tahrip edildiğini belirtiyor.
Times gazetesi, İngiltere halkının AB üyesi diğer ülkelerden gelen göçmenlere tepki gösterdiğini yazıyor.
Gazete, İngiltere, Polonya, Fransa ve Almanya’da yapılan bir anket sonuçlarını aktardığı haberinde, “İngilizler çoğunlukla, Avrupalı göçmenlerin ülkeye olumsuz etki yarattığını düşünüyor” diyor.
İşadamlarının Avrupalı göçmenlerin olumsuz etki yarattığı konusunda hem fikir olduklarını belirten gazete, yine de halkın geri kalan kesimi kadar tepki göstermediğini belirtiyor.
Almanya BasınıUkrayna'da, ülkenin AB ile imzalamayı planladığı ortaklık anlaşmasının suya düşmesinin ardından protestolar şiddetleniyor. Muhalefetin destek verdiği cuma gecesi düzenlenen protesto gösterisini polisin şiddet kullanarak bastırmasının ardından, dün gösteriler ülke geneline yayıldı. Gösterilerde Rusya ile bağları güçlendirmeyi isteyen Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in istifası talep edildi. Berlin'de yayımlanan Tageszeitung konuyu şöyle yorumluyor:
"Ukrayna'da yönetimde panik giderek yayılıyor. Yoksa çok sayıda yaralanma ve gözaltıyla sonuçlanan, hafta sonunda meydanlara çıkan Avrupa yanlısı göstericilere polisin sert müdahalesi, başka türlü açıklanamaz. Ancak hükümet gerçekten de cop ve göz yaşartıcı gazla protestocuların üstesinden gelebileceğine mi inanıyor? Ya da halkın Kiev'deki Avrupa ve Özgürlük Meydanları'ndaki hoşnutsuzluk gösterilerini mahkeme kararlarıyla 7 Ocak 2014 tarihine kadar yasaklamayı mı? Bir buçuk haftadır her gün sadece Kiev'de değil, ülkenin diğer kentlerinde de Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç ve hükümetine karşı gösteri düzenleyen binlerce kişi, bu tür önlemler karşısında ne etkilenecek ne de korkacaktır."
Frankfurter Allgemeine Zeitung aynı konuyla ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:
"Kiev sokaklarındaki gösteriler, Viktor Yanukoviç'in, 'kim daha fazla veriyor' başlıklı şantaj oyununa kanılmamasının doğru olduğunu kanıtlıyor. Yanukoviç Doğu ve Batı arasında kârlı bir salıncak politikasına devam etmek yerine şimdi AB'nin ortaklık anlaşması teklifini reddettiği için iç politik baskıyla karşı karşıya. Bu, Ukrayna halkının ne yöne gitmek istediğine karar vermek zorunda olduğu sürecin bir adımı. Neo emperyal Rusya'nın etki alanına mı, yoksa özgür Avrupa halklarının topluluğuna mı..."
Stuttgarter Nachrichten sorunun kaynağının, Ukrayna'nın Rusya'ya olan bağımlılığında yattığına dikkat çekiyor:
"Moskova'nın sürekli olarak yaptığı, ticari abluka tehditleri etkili oldu. Ukrayna'ya en fazla krediyi Rus bankaları veriyor, Rus askeri birlikleri Kırım'da bir donanma üssüne sahip, Rusya'nın Ukrayna'ya yaptığı gaz sevkiyatı hayati önem taşıyor. Göstericilerin feryadı işte bu nedenle özellikle Putin'in kıskacı ve onun çaresiz valisi Yanukoviç'e yönelik."
Bugünkü gazetelerin yer verdiği bir başka konu ise Tayland'da giderek şiddetlenen hükümet karşıtı gösteriler. Neue Osnabrücker Zeitung'un yorumu şöyle:
"Muhalefet bir kez daha çirkin yüzünü gösteriyor. Taylanda'daki göstericilerin protestolara başlama nedeni başlangıçta çok daha dürüsttü. Ancak bu tavırlarından artık eser kalmadı hatta tam tersi bir durum söz konusu. Hükümet karşıtları önce tartışmalı af yasasını protesto etti. Bu yasa eski rejimin insan hakları ihlallerini cezasız bırakmayı öngörüyordu. Ancak göstericiler artık daha fazlasını istiyor. Açıkladıkları hedef, nefret ettikleri Başbakan Yingluck Şinavatra'yı devirmek. Muhalefet lideri Sutep Thaugsuban bunu başarmak için kendine her türlü yolu mübah görüyor."
Diğer...İtalya'dan Corriere della Sera gazetesi bugünkü sayısında, Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta yapılan Avrupa Birliği Doğu Ortaklığı Zirvesi'ni ele alıyor. "Putin'in ekonomik şantajları" başlığını taşıyan yorum şöyle:
"Avrupa yüzünü Doğu'ya dönmek istiyor. Gürcistan ve Moldova ile sağlanan uzlaşmadan sonra Ukrayna ile de böyle bir bağ kurmayı istiyor. Vilnius'taki zirvede Avrupa'nın liderleri Ukrayna Devlet Başkanı Yanukoviç'e AB ile yakınlaşmanın mutlaka Rusya karşıtı olmadığını göstermeye karar verdi. Ancak Avrupa bunu gerçekten başarmak için Putin'in elinden ekonomik şantaj gücünü almak zorunda olduğunu biliyor."
İspanya'dan El Pais gazetesi ise eski Başbakan Silvio Berlusconi'nin Senato'dan ihraç edilmesi kararını ele alıyor:
"Elbette Berlusconi bundan sonra da hükümeti sabote etmeye, işine karışmayı deneyecektir. Berlusconi'nin dediği gibi, o parlamentoyu terkediyor, siyaseti değil. Yeterince zengin, birçok medya kurumu ona hizmet ediyor ve hâlâ milyonlarca insanın desteğine sahip. Ancak bu bağlılığın özellikle ev hapsi almasıyla sonuçlanacak yeni mahkeme kararlarının ardından da devam edip etmeyeceği görülecek. Ancak tüm göstergeler bir dönemin sona erdiğine işaret ediyor. Berlusconi 20 yıl önce yenilenme şansının öncüsü olarak ortaya çıkmıştı ama bunun fiyasko olduğu ortaya çıktı. Umut edilsin ki onun gidişi İtalyan siyaseti için yenilenmenin başlangıcı olsun."
Hollanda'dan de Volkskrant, Almanya'da Hrıstiyan Birlik Partileri ile Sosyal Demokrat Parti arasındaki koalisyon uzlaşmasını irdeliyor:
"Koalisyon uzlaşmasının sosyal yanları, Avrupa politikasının gelecekteki yönünü de gösteriyor olabilir. Merkel'in şimdiye kadarki, özellikle aynı zihniyete sahip kuzeydeki komşu ülkeler tarafından da büyük bir heyecanla birebir alınarak uygulanan sloganı, tasarruf tasarruf tasarruftu. Avrupa'daki sorunların karmaşıklığı nedeniyle bunları karşılayacak, bunlara yanıt olacak seçeneklerin de çeşitli ve çok olmasi iyi olur. Merkel'in Sosyal Demokrat Parti ile sağlamak zorunda olduğu uzlaşmanın yan etkisi olarak Almanya şimdi yıllardır dile getirilen, harcamaların artırılması yönündeki çağrılara ilgi gösterecek gibi görünüyor. Büyük Koalisyon buna rağmen Avrupa'daki krizle mücadelede yeni bir dönemin başlayacağını ilan edecek mi, bu, beklenip görülecek."
Fransa'dan Le Figaro ise bugünkü sayısında, ülkedeki işsizlik rakamlarının ekim ayında biraz olsun gerileme kaydetmesini analiz ediyor:
"Bu rakamlar çok yanıltıcı. Hükümet, kayda değer bir büyümenin olmadığı, çok sayıda işletmenin kapandığı, toptan işten çıkarmaların yaşandığı, öldürücü bir sonbabaharda işsizlerin sayısını azaltmayı başardı. Hokkabazlar bu durumda şu yorumu yapacaktır: Burada mutlaka bir hile yapılmış olmalı. Ve yapılıyor da. Sübvanse edilen işyerleri de hesaba katılıyor. Ama bu işyerlerinin sayısı 'pembe bir gelecek yutturmacası' için artıyor. Sonuç olarak bu işyerleri devlet tarafından finanse ediliyor ve dolayısıyla yeni borç kaynağı anlamına geliyor. İşsizlik geriliyor mu? Bu doğru değil. Sadece devlet tarafından sübvanse edilen yeni işyerlerinin sayısı artıyor."

YORUM YAZIN