Avrupa Basınında Bugün (17 Aralık 2013)
İngiltere BasınıGuardian gazetesi bugünkü başyazısında Başbakan Erdoğan'a yönelik sert eleştiriler kaleme alıyor.
Başyazının başlığı: "Nutuk atıyor, dinlemiyor".
Yazıda Arap Baharı'nı takiben çeşitli hayalkırıklıklarının yaşandığı, buna karşın Türkiye'nin her zaman Orta Doğu'nun içindeki ve dışındaki liberallerin gözünde İslam ve demokrasinin bir arada yaşabileyeceğinin canlı kanıtı olarak görüldüğü dile getiriliyor.
"Ancak," diyor gazete, "son dönemde bu ülkede yaşananlar, halen bu kanının geçerli olup olmadığının gözden geçirilmesini gerektiriyor."
"Türkiye'deki düzenin sert yüzünün" İstanbul'daki Gezi Parkı protestolarının bastırılması sırasında tüm dünya tarafından görüldüğünü belirten gazete, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir parkın korunması ve şehir planlamasıyla ilgili bir gösteriyi kendi yönetim şekline yönelik, ülke çapında milyonların katıldığı bir protestoya döndürdü. Bu kriz süresince Erdoğan'ın sarfettiği sözler, Başbakan'ın ne muhaliflerinin görüşlerini anlamak ne de bunlara saygı göstermek istediğini ortaya koydu." diyor.
Sükûneti sağlama görevinin Adalet ve Kalkınma Partisi içerisindeki "daha ılımlı ve siyaseten daha duyarlı" isimlere kaldığını yazan Guardian, "Buna karşın genç nüfusun önemli bir bölümü nezdinde Erdoğan kolay kolay kredi kazanamayacak." yorumunda bulunuyor.
Gazete, AKP'nin 2002 yılında iktidara gelmesinden bu yana birçok değişim kaydedildiğini ve Gezi Parkı olaylarının bu değişimlerin gözden geçirilmesi gereğini ortaya koyduğunu savunuyor.
"2002 seçimlerini pek çok güzel gelişme izledi" diyen gazete, bunlar arasında Kemalist azınlığa ve orduya "yerlerinin bildirilmesi", ekonominin patlaması, Kürt azınlıkla barışın sağlanması için adımların atılmasını sıralıyor.
Tüm bunların bir "liberalleşme işareti" gibi görüldüğünü yazan Guardian, buna karşın bunların yapılma şeklinin kimi zaman tam tersi bir duruma işaret ettiğini de belirtiyor.
Gazete, buna örnek olarak şunları yazıyor: "Eski laik elit; bürokrasiden, bakanlıklardan bir bir sürüldü. Ordu darbe teşebbüsleriyle ilgili soruşturmalarla yara aldı; kanıtlar sorunluydu ama birçok asker ve gazeteci hapse mahkum oldu, kimi ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Ekonomik büyüme çevreye ya da evlerinden edilenlere saygı göstermeyen kentsel dönüşüm projeleriyle desteklendi."
AKP'nin son olarak Hizmet, yani Gülen cemaatini hedef aldığını yazan Guardian, bunun belki de önümüzdeki seçimlerde cemaatin oylarının muhalefete kaymasıyla dengelerin değişmesi ihtimalinden kaynaklanmış olabileceğini söylüyor.
Guardian'ın başyazısı şu görüşlerle son buluyor:
"Bu arada Erdoğan ulusa ne yemeleri gerektiğinden (kepek ekmeği) aile planlamasına (her çift üç çocuk sahibi olmalı) kadar her konuda ders vermeyi sürdürüyor. Eğer becerebilirse, daha az kabadayılık yapması ve halkı daha çok dinlemesi gerekli... Onun iktidarda olduğu yıllarda ortaya yeni bir Türkiye çıktı. Şimdi hem kendisi hem de partisi, yaratılmasına yardımcı oldukları bu durumla yaşamayı öğrenmek zorunda."
NSA'ye kınama
Guardian'ın manşetinde ise ABD'de bir mahkemenin Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA'in telefon izleme programının "anayasaya aykırı olabileceği" şeklindeki hükmü var.
Haberde, fedaral yargıç Richard Leon'un programın, muhtemelen, Amerikalıların "makul olmayan aramalara maruz kalmama hakkını" savunan anayasanın dördüncü maddesini ihlal ediyor olabileceği ve bu programın kapsamı itibariyle "neredeyse Orwellvari" olduğu yönündeki sözleri aktarılıyor.
Yargıcın ayrıca NSA'in "bu programa terör saldırılarını engellemek için ihtiyaç duyulduğu" yönündeki savunmasına şüpheyle yaklaştığı da belirtiliyor.
Haberde yargıç Leon'un "Hükümet, NSA'in devasa veri koleksiyonu üzerinde yapılan analizlerin bir terör saldırısını önlediğine dair bir tek örnek dahi vermiyor." şeklindeki sözleri de aktarılıyor.
BM'den Suriye'ye yardım çağrısı
Birleşmiş Milletler'in gelmiş geçmiş en büyük küresel yardım çağrısında bulunarak Suriye'deki iç savaşın mağdurları için 6,5 milyar dolar destek talep etmesine bugün birçok İngiliz gazetesinde yer veriliyor.
Konu Independent'ın manşetine Patrick Cockburn imzalı haberle taşınıyor.
Habere eşlik eden fotoğrafta her ikisi de göz kanserinden muzdarip Suriyeli mülteci 4 yaşındaki Muhammed ile kucağındaki 1 yaşındaki kardeşi Ahmed var.
Suriye'nin 22 milyonluk nüfusunun dörtte üçünün gelecek yılın sonunu getirebilmek için yardıma ihtiyaç duyacağına dikkat çekilen haberde, Suriyeli mültecilerin yaşam koşullarının kar ve sert hava koşulları nedeniyle daha da güçleştiği belirtiliyor.
Haberde International Rescue'nun başkanlığını yapan eski İngiliz dışişleri bakanı David Miliband'in Suriyeli mülteci krizinin "yüzyılın en büyük insani sınavı" olduğu uyarısında da yer veriliyor.
Guardian'ın iç sayfalarında yer bulan haberdeyse 9 milyon kişinin acil yardıma ihtiyacı olduğu vurgulanıyor.
Putin-Yanukoviç zirvesi
Times gazetesinin dünya haberleri sayfalarında, Moskova'da bugün yapılacak olan Rusya lideri Vladimir Putin ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç arasındaki zirveye geniş yer ayrılıyor.
Haberde, Rusya'nın Ukrayna'ya AB'yle ortaklık anlaşmasını askıya alması karşılığında bir ödül olarak ucuz doğal gaz ve yardım kredisi vermeyi teklif edeceği yazılıyor.
Ancak bu mali yardımın kapsamı ve hacmine bakılarak, 2004'teki Turuncu Devrim'den bu yana Ukrayna'nın tanık olduğu en ciddi siyasi krizi Yanukoviç'in atlatıp atlatamayacağına Kremlin'in ne kadar inancı olduğunun da görüleceği dile getiriliyor.
Afganistan'daki İngiliz askerleri
İngiltere Başbakanı David Cameron'ın dün Afganistan'daki İngiliz askerlerini ziyaret etmesi ve gelecek yıl ülkeden ayrıldıklarında "görev tamamlandı" diyerek evlerine dönebileceklerini söylemesi tüm İngiliz gazetelerinde ele alınan konular arasında...
Times konuyla ilgili haberinde, Cameron'ın sözlerinin ABD'nin eski başkanı George Bush'un Irak'la ilgili sözlerini hatırlattığına dikkat çekiyor.
Bush'un 2003'teki bu sözleri nedeniyle çok eleştirildiğini, Irak'ın bir şiddet sarmalına sürüklendiğini yazan gazete, Cameron'ın bu sözlerine gelen eleştirileri aktarıyor.
Habere göre, İngiltere'nin Afganistan'daki birliklerinin eski komutanı Albay Richard Kemp "İsyan hareketi çok güçlü. Afgan güçlerinin yenilgiye uğramasını istemiyorsak orada halen Batı desteğine ihtiyaç var. Bence görev tamamlanmış olmaktan çok uzak." diyor.
Almanya BasınıFrankfurter Rundschau gazetesi, Türkiye ile AB arasında pazartesi günü imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nı konu alıyor yorumunda. Yorumda AB’nin mülteci politikaları ve Türk hükümetinin tutumu eleştiriliyor.
“Anlaşma sadece gayri insanî mülteci politikalarının bir diğer ifadesi değil, aynı zamanda gizlisi saklısı olmayan açık bir şantajın da sonucu. Türkiye’nin yıllardır beslediği umut, eşit haklara sahip bir partner rolünün vize muafiyeti yoluyla kendisine tanınması arzusu, sadece bir şartı yerine getirmesi durumunda mümkün olacak. O da Ankara’nın mültecilerle savaşa yardım etmesi. Mevcut Türk hükümetinin bunu hiç vicdanı sızlamadan, tereddüt etmeden yapması, durumu iyileştirmiyor.”
Almanya'da uzun müzakerelerin ardından kurulan koalisyon hükümeti gündemin bir numaralı konusu. Yeni hükümet Alman basınında çeşitli boyutlarıyla masaya yatırılıyor. Ancak ülkenin en yüksek tirajlı gazetesi Bild’in konuyla ilgili yorumu oldukça ilginç. Ülkede muhalefet kalmadığını savunan gazete, kendisini meclis dışı muhalefet ilân etti:
“Neredeyse 50 yıldır hiçbir hükümet mecliste bu kadar ezici çoğunlukla, bu kadar büyük güçle iktidara gelmedi. Toplumun siyasî orta sınıfının muhalefette yer almadığı bir meclis hiç olmadı. Bu meclis zayıf. Meclisteki muhalefet çok küçük. Ve de çok fazla sol. Bu Almanya için iyi değil! Artık Merkel’in hükümet açıklamalarına muhalefet lideri olarak Sol Parti’den Gregor Gysi yanıt verecek. Eski Doğu Almanya’nın Sosyalist Birlik Partisi kadrolarını Federal Almanya siyasetine taşıyan adam! Bu Almanya için iyi değil! Federal Meclis’te siyasetin merkezinden bir muhalefet bulunmayacaksa bu sesin meclis dışından duyurulması gerek. Bu nedenle BILD muhalefete gidiyor ve meclis dışı muhalefet oluyor. BILD her fırsatta yeni hükümetin kulağını çekecek. Sert bir şekilde. Acıtarak. Ve acımasızca. Almanya için. Vatandaşlar için. Hadi bakalım şimdi iyi yönetin.”
Eßlinger Zeitung ise yeni hükümette Savunma Bakanlığı görevine getirilerek ilk kadın savunma bakanı olan Ursula von der Leyen’ın Merkel’in halefi olabileceği yorumunda bulunuyor:
“Von der Leyen gerçekten de cesaretini kanıtladı. 41 yıl önce Helmut Schmidt’ten beri savunma bakanlığından gerçek anlamda federal siyasete yükselen kimse çıkmamıştı. Ayrıca savunma bakanlığı pek çok istifaya da sahne oldu. Bu gevşek merdivende yarı yolu sağ salim çıkmayı başarırsa yolu tamamen açık. Başbakanlık koltuğunda oturan kadın olması şaşırtmayacaktır.”
Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi ise Ukrayna konusunda yaşanan krizi ele alıyor. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle’nin Ukrayna ile Ortaklık Anlaşması çalışmalarını askıya alma kararına dair yorum şöyle:
“Pazartesi günü toplanan AB Dışişleri Bakanları, Füle’nin tutumunu benimsemedi. Hâlbuki ortaklık anlaşması ile ilgili müzakerelerin çok uzatılmayacağı yönünde bir mesaj, önemli bir işaret olurdu. Çünkü açıkça anlaşılıyor ki, Ukrayna Cumhurbaşkanı Yanukoviç Brüksel’den çift haneli milyarlar koparabileceğine inanıyor. AB diplomatlarıyla konuşurken, Ortaklık Anlaşması'nı günün birinde imzalamaya hazır olduğunu söylüyor ama diğer yandan salı günü Moskova’da gümrük birliğine yakınlaşma yolunu açabilecek görüşmeler yürütüyor. AB bu ikili oyunda yer almamalı.”
Hollanda BasınıAlmanya’da Angela Merkel’in üçüncü başbakanlık dönemi öncesinde kendisinden beklentilerle ilgili Hollanda gazetesi de Volkskrant şu yorumu yapıyor:
“Helmut Kohl ve Konrad Adenauer Alman toplumuna damgalarını vurdu. Angela Merkel’den de gelecek 4 yıl içinde şekillendirici bir siyaset bekleniyor, özellikle de Avrupa cephesinde. Şimdiye kadar yorumcuların kanaatine göre eğri büğrü bir zemin üzerinde bir kriz yöneticisi olmaktan öteye gidemedi. En sadık yardımcısı Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’nin yardımıyla Merkel iradesini hiç olmadığı kadar iyi bir biçimde ortaya koyabilir. Federal Meclis bünyesindeki bir muhalefet ise, Yeşiller ve Sol Parti’den ibaret iki küçük fraksiyon düşünüldüğünde söz konusu bile değil. Koalisyon sözleşmesi hakkında görev icabı homurdanmaları son günlerde dikkate bile alınmadı. Büyük Koalisyon içinde, yani CDU/CSU ile SPD arasındaki mantık evliliği içerisinde kimi çatırdamalar duyulabilir.”
İspanya BasınıSol liberal İspanyol gazetesi El Pais ise Almanya’da kurulan yeni koalisyon hükümeti ile birlikte bir dönemin de geride kaldığı öngörüsünde bulunuyor:
“Büyük Koalisyon'un kurulmasıyla birlikte tüm tarafların kusursuz tavır aldıkları bir geçiş dönemi sona eriyor. SPD’deki parti içi oylama popülizmin panzehiri olabilecek, demokratik bir ilerleme anlamına geliyor. Hrıstiyan Demokratlarsa sabit bir çoğunluk arayarak sorumluluk bilincine sahip olduklarını gösteriyorlar. Sağ, Almanya'da imrenilesi bir demokratik karakteri olduğunu ispat etti. Yeni hükümet, politikalarında istikrar ile dönüşümün ölçülü bir kombinasyonunu sergileyecek. Koalisyon radikal olmayan ve önceki hükümetin çizgisini tamamen rafa kaldırmayan sosyal bir dönüşüm gerçekleştirecek. Her şey, izlenen tasarruf politikasının zamanının geçtiğine delalet ediyor.”
Fransa BasınıFransa’dan Sud Ouest Sosyal Demokratların başarısına dikkat çeken bir yoruma yer veriyor sayfalarında:
“Almanya’nın bir hükümeti meydana getirmek ve Angela Merkel’e üçüncü başbakanlık dönemini açmak için neredeyse üç aya ihtiyacı oldu. Zaman ve inatçı müzakereler, sağlam bir uzlaşmanın sağlanabilmesi için CDU/CSU ve SPD'nin üzerinde mutabık oldukları reçeteydi. Sosyal demokrat parti yönetimi açısından bildiğini okuyan tabanı başbakanı destekleme noktasına getirmek bir başarı. Parti içi üye oylamasında çıkan yüzde 76'lık evet oyu önceden öngörülebilir bir sonuç değildi. Ve eğer SPD tabanı bu deneyi bir kez daha yapma riskini göze almışsa bunu yönetimine borçlu. Zira yönetim eylül ayındaki vasat seçim sonucuna karşın kendisi açısından asıl mühim olana erişmeyi başardı.”
Ukrayna BasınıUkrayna'daki gelişmelerle ilgili olarak Rus Kommersant gazetesinin yorumu şu şekilde:
“Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in tavizleri ne muhalefeti ne de Batı’yı tatmin ediyor. Avrupa Birliği Kiev ile Ortaklık Anlaşması görüşmelerine dün ara verdi ve hükümeti müzakerelere gönülsüz olmakla suçladı, ABD ise Ukrayna yönetimini yaptırımlarla tehdit etti. Bu sırada muhalefet taleplerini temelden değiştirdi. Protestoların vahşi bir biçimde dağıtılmasından sorumlu olanların cezalandırılması temel hedef olmaktan çıktı. Bunun yerine Devlet Başkanı Yanukoviç’in salı günü Rusya’ya yapacağı ziyaret sırasında ‘Ukrayna’nın satılmasının’ engellenmesi kondu. Keskinleşmesine hem hükümetin hem de Batı’nın katkı sunduğu bu durum, Ukrayna Devlet Başkanı’nı bir çıkmaza sokuyor.”
(dw türkçe/bbc türkçe)

YORUM YAZIN