Cumartesi Anneleri'nin 453. Buluşması: "Failler Belli, Herkes Biliyor"
Cumartesi Anneleri 453. kez Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Kayıp yakınları 19 yıldır sordukları soruyu sordu: Nihat Aydoğan nerede?
NE OLMUŞTUMardin'in Midyat İlçesi Doğançay Köyü'nde yaşayan, 4 çocuk babası Nihat Aydoğan'ın evi, 30 Kasım 1994'e çok sayıda özel tim, Midyat Jandarma Karakolu'na bağlı askerler ve korucular tarafından basıldı. Yataktan zorla kaldırılarak elleri, gözleri bağlandı. Silah dipçikleriyle dövüldü. Yaralı bir şekilde, kanlar içerisinde gözaltına alındı. Önce Midyat Jandarma Karakolu'na, oradan da Mardin Merkez Komutanlığı'na götürüldü. Korucu olmayan köylülere yönelik baskınların, işkence ve köy yakmaların yoğun yaşandığı dönemlerdi. O günlerde de Nihat Aydoğan'ın 17 yaşındaki oğlu PKK'ye katılmıştı. Bu durum Nihat Aydoğan üzerindeki baskıyı daha da arttırdı. Aydoğan defalarca gözaltına alındı, işkence gördü.
Resmi makamlar Nihat Aydoğan'ın gözaltına alındıktan 20 gün kadar sonra nöbetçi savcılığa sevk edildiğini, ifadesi alındıktan sonra da serbest bırakıldığını iddia etti. "Eve gelmediyse PKK'ye katılmıştır" denildi. Uzun yıllar sonra Halime Aydoğan, vukuatlı nüfus kayıt örneği almak için nüfus idaresine başvurunca eşi için ölü kaydı yapıldığı ortaya çıktı. Köy muhtarı, jandarma komutanının baskısı sonucunda bu kaydı yaptırdığını açıkladı.
Ailenin yaptığı tüm yasal başvurular sonuçsuz kaldı. 2012 yılında zaman aşımı gerekçe gösterilerek Aydoğan'ın ölümüne ilişkin açılan dava kapatıldı.
'YANITINI VEREMEDİĞİM TEK SORU: BABAN NEREDE?'Eylemde ilk sözü Yüksekova'da 1996 yılında gözaltına alınarak kaybedilen Abdullah Canan'ın oğlu Vahap Canan konuştu.
Babasının, Yüksekova tabur komutanı hakkında şikayetçi olduğu için sürekli tehdit edildiğini, şikayetini geri çekmediği için de gözaltına alındığını söyledi. Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul'un babasını tehdit ettiğini ve gözaltındayken yanındaki askerlere "Abdullah Canan'ı iyi belleyin" diyerek, babasının ismini karşısına kırmızı kalemle işaret koyduğunu söyledi.
Vahap Canan, babasının cansız bedenini 47 gün sonra Yüksekova Taburu'na yakın bir alanda bulduklarını hatırlattı. Yıllardır, yürüklerindeki acının dinmediğini kaydeden Canan, "Yıllar sonra evlendim, bir kızım oldu. Kızım eşimin babası ile evde oynadığı sırada bana döndü 'baba annemin babası burada. Sen de buradasın. Peki senin baban nerede?' diye sordu. Kızıma tek yanıtını veremediğim soru bu" dedi.
Nihat Aydoğan'ın eşi Halime Aydoğan, bir kez daha eşinin nasıl gözaltına alındığını ve verdikleri mücadeleyi hatırlattı.
'19 YILDIR HALA ARIYORUM, BEKLİYORUM'Halime Aydoğan, şunları söyledi: "19 yıldır hala arıyorum. Çok şey değil ya, sadece bir kemik parçası istiyorum. Eşimin kaybedilmesinde önce devlet sonra korucular sorumludur. Önce devletin hesap vermesini istiyorum. 19 yıldır bekliyorum, belki bir toplu mezarda bir parça kemiği çıkar diye."
'21 YAŞINDAYIM, BABAMI HİÇ TANIMIYORUM'"21 yaşındayım, babamı hiç hatırlamıyorum" diyen Nejbir Aydoğan, yıllarca annesinin "Babanız Almanya'ya çalışmaya gitti" dediğini anlattı. Nejbir, şöyle devam etti: "Yıllarca biz de inandık babamızın Almanya'da olduğuna. Ama zaman geçtikçe babamın neden bize para göndermediğini, neden hiç gelmediğini sorduk, yanıtsız kaldık. Uzun zaman sonra öğrendik gerçeği. Bizi babamızdan mahrum bıraktılar. Umarız onlarda aynı acıyı yaşarlar. Failler belli, herkes biliyor. Biz sonuna kadar mücadele edeceğiz."
'ÖLÜM ÜSSÜ NUSAYBİN...'Haftanın metnini Avukat Gülseren Yoleri okudu. '90'lı yıllarda Kürt coğrafyasında işlenen insanlık suçlarının ağırlıklı olarak üç hatta gerçekleştirdiğini hatırlatan Yoleri, bu ölüm hatlarından birinin merkez üssü Nusaybin olan Mardin, Midyat, Nusaybin, Derik, Kızıltepe hakkı olduğunu kaydetti. Nusaybin'in yargısız infazlar, kayıplar, köy yakmalar için seçilen pilot bölge olduğunu söyleyen Yoleri, "Devlet, Mardi ve civarında köy yakma taburlarıyla, ölüm timleriyle, silahlandırdığı Hizbullah'la yurttaşları hedef aldı. Kurşuna dizilen köylüler, sahte tutanaklarla çatışmada ölen PKK'liler olarak gösterildi. Köy baskınlarında jandarma karakollarında kadınlara tecavüz edildi. Bu vahşi uygulamalar gençlere dağın yolunu döşedi" dedi.
Mardin'de yaşanan insanlık suçlarından birinin de Nihat Aydoğan'ın gözaltında kaybedilmesi olduğunu söyleyen Yoleri, "Nihat Aydoğan, '90'lı yıllarda Kürtleri düşman olarak gören zihniyetin kurbanı oldu" dedi.
Aydoğan'ı kaybedenlerin, onu kaybetme iklimini yaratanların devlet arşivlerinde kayıtlı olduğunu hatırlatan Yoleri, bu kişilerin yerelden ulusala yargılanmadan, insanlık suçlarını hesabını vermeden bu davanın kapanmayacağını vurguladı.
'19 YILDIR SORUYORUZ, SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ'Yoleri, sözlerini şöyle tamamladı: "'90'lara bakmadan, işlenen insanlık suçlarıyla yüzleşmeden, bu suçun failleri ve sorumluları ile hesaplaşılmadan demokratikleşme ve barış sağlanamaz. Yurttaşa karşı uygulanan devlet terörünün kesintisiz sürmesi, bu yüzleşme ve hesaplaşma yapılmadığı içindir.Devlet, Kürt sorunun kaynağının, Kürtlerin varlığının ve haklarının inkar edilmesi olduğu gerçeğini resmi olarak açıklamalı ve Kürtlerden özür dilemelidir. 19 yıldır soruyoruz, sormaya da devam edeceğiz: failler belli, Nihat Aydoğan nerede? 19 yıldır söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz: Niyat Aydoğan'ın akıbetini açığa çıkarmayan, faillerini koruyan tüm iktidarlar bu insanlık suçunun ortağıdır!"
(etha)
YORUM YAZIN