Avrupa Basınında Bugün (7 Kasım 2013)
İngiltere BasınıGuardian gazetesi, Yaser Arafat'ın cesedinde ölümünden dokuz yıl sonra yapılan testlerde normalden 18 kat daha fazla polonyum 210 maddesinin bulunmasının eski Filistin liderinin zehirlendiği iddialarını güçlendirdiğini yazıyor.
Gazete, geçen yıl şüpheler üzerine mezarı kazılan Arafat'ın cesedinde, İsviçreli bilim adamları tarafından yapılan incelemenin dikkatleri yeniden İsrail istihbarat servisine yönelteceğini, ancak İsrail'in başından beri suçlamaları reddettiğini aktarıyor.
Guardian, Arafat'ın eşi Süha Arafat'ın sonucu yorumlarken "Bu yüzyılın suçu" dediğini vurguluyor.
Gazeteye göre, Süha Arafat, yediği yemekten sonra fenalaşan ve dört hafta içinde ölen 75 yaşındaki Arafat'ın o zaman kadar bilinen bir sağlık sorunu olmadığını belirterek, "Yaser'in hastanede nasıl küçülmeye başladığını hatırlıyorum. Ölüm kaderimizde var. Herkesin kaderinde. Ama zehirlenme olunca çok korkunç hale geliyor. Şimdi onun yasını yeniden tutuyoruz" dedi.
Gazetede yer alan Harriet Sherwood imzalı bir analizde ise "Cinayet ya da değil, ama barış görüşmeleri risk altında" deniyor.
Sherwood, sonuçların Filistinliler arasında kahraman olarak gördükleri insanın öldürüldüğü inancını güçlendireceğini, İsrail'le yürütülen barış görüşmelerinin ortamını kötüleştireceği ve Filistin tarafının müzakerelerden çekilmesi çağrılarının artacağını belirtiyor.
Independent gazetesinde yer alan bir haberde, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı John Kerry'nin dört ay önce başlayan görüşmeleri canlandırmak için bölgede temaslar yürütürken, Benyamin Netanyahu'nun kabinesinde iki devletli çözüme karşı çıkanların seslerini yükseltmeye başladığı kaydediliyor.
'Batı Şeria'yı ilhak edelim, Gazze'yi Mısır'a bırakalım'
Gazeteye göre koalisyon hükümetinden bazı bakanlar ve Netanyahu'nun partisi Likud'un önde gelen isimlerinin Nisan'da tamamlanması planlanan görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması halinde "B planı"nın devreye sokulmasını istiyor. İki devletli çözüme karşı çıkanlar, iki devletli çözüm kapsamında Filistinlilere toprak verilmesini değil, aksine toprak alınmasını savunuyor.
İki devletli çözüme karşı çıkanların planları, Batı Şeria'nın ilhak edilmesi ve burada yaşayan Filistinlilere İsrail vatandaşlığı ya da oturma izni teklif edilmesi veya bu kişilerin Ürdün'ün sorumluluğuna devredilmesini içeriyor.
Hamas'ın idaresindeki Gazze'nin de 1 milyon 600 bin nüfusuyla kaderine terk edilmesi gerektiği savunuluyor.
Gazze'nin Mısır'a terk edebileceği ya da düşman bir yarı devlet olarak kalabileceği belirtiliyor.
İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Danny Danon, "Artık Batı Şeria'da İsrail yerleşimleri değil İsrail'de Filistin yerleşimlerinden söz etmeliyiz." diyor.
Danon, Cenin, Nablus, Ramallah ve El Halil gibi Filistin kentlerini "İsrail denizindeki Arap adaları" olarak tahayyül ettiğini söylüyor.
Gazete 2009'da iki devletli çözüme destek beyan eden İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun geçen ay bu taahhüdünü yinelediğini ve bunun için İsrail'in güvenlik taleplerinin karşılanması ve Filistinlilerin bir Yahudi devleti olarak İsrail'i tanımasını şart koştuğunu hatırlatıyor.
İngiliz istihbarat servisi başkanları canlı yayında
Financial Times gazetesi, İngiltere tarihinde ilk kez üç istihbarat servisinin başkanlarının birlikte, televizyondan canlı yayımlanacak bir oturumda parlamentonun İstihbarat ve Güvenlik Komisyonu'nun sorularını yanıtlayacağını belirtiyor.
Gazeteye göre, GCHQ Başkanı Iain Lobban, MI5 Başkanı Andrew Parker ve MI6 Başkanı John Sawers'ın terör tehdidi ve siber güvenlik gibi alanlarda soruları yanıtlamalarının beklendiğini ancak oturumun eski Amerikan istihbarat görevlisi Edward Snowden'ın sızdırdığı belgelerle ilgili tartışmaların en hararetli dönemine denk geldiğini belirtiyor.
Snowden'ın sızdırdığı belgelerde ABD'nin birçok ülkede elçiliklerinde ya da müttefiki olan ülkelerin elçiliklerinde kurduğu istasyonlarda yıllardır Almanya Başbakanı Angela Merkel'in cep telefonu dâhil her türlü elektronik iletişimi izlemeye aldığı belirtiliyor.
Financial Times, komisyon üyelerinin, Snowden'ın itiraflarının İngiliz istihbarat faaliyetlerine ne kadar zarar verdiği sorusunun yanıtını da arayabileceklerini kaydetti.
Gazete istihbarat servisi başkanlarının oturuma gelmesiyle tarih yazılacağını, İngiliz İç İstihbarat Servisi MI5'in başkanının adının ilk kez 1992'de açıklandığını, iki yıl sonra da İngiltere hükümetinin dış istihbarat servisi MI6'in varlığını kabul ettiğini hatırlatıyor. Financial Times, o dönemden beri istihbarat servislerinin düzenli olarak parlamentoya gizli olarak bilgi verdiklerini belirtiyor.
Almanya BasınıAlman hükümeti Amerikan istihbarat birimlerine ilişkin bilgileri paylaşması için Amerikan istihbaratı eski çalışanı Edward Snowden’ın Almanya’ya getirilmeden Moskova’da ifadesinin alınması yönünde görüş bildirdi. Cottbus kentinde yayımlanan Lausitzer Rundschau gazetesi Snowden konusunda Almanya’nın siyasî/etik tavrını eleştiriyor:
“Siyasetteki ahlâk kategorilerine insanın bazen akıl erdiremediği bir gerçektir. Ama ahlâkî değerleri herkes önünde paylaşmak aslında her zaman mümkün olan bir şey. İşte tam da bu noktada hem Alman hükümetinin, hem de ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti’nin şu sıralarda bu konuda kendilerinden beklenenleri yapmadıklarını görmekteyiz. Örneğin gizli bilgileri ifşa eden kişiye (Snowden) sempati sergileyebilirler, ya da Washington'a, Snowden’a ilişkin adlî kovuşturma sürecini bir kez daha gözden geçirmesi için çağrıda bulunabilirler… .”
Almanya’da Snowden’a sığınma izni verilsin mi, verilmesin mi tartışması yaşanırken, Alman İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’in otoyollarda çekilen fotoğraf ve elde edilen diğer bilgilerin güvenlik amaçlı olarak bilgi bankalarında depolanması önerisi kamuoyunda yeni bir tartışmayı daha alevlendirdi. Frankfurter Rundschau gazetesinin Friedrich'in ‘denetleme planlarına’ ilişkin yorumu şöyle:
“İnternetin daha fazla denetlenmesi, istihbarat birimlerinin elindeki bilgilerin merkezî bir veri bankasında depolanması ve video kameraları ile daha fazla gözetleme… Friedrich'in otoyollardaki denetleme sistemlerinden elde edilen verileri şüpheli profili oluşturulmasında kullanma planları ortaya çıktığında, bu planları geri çekmesi, kafasında başarılı olma şansı yüksek başka denetleme fantezileri olduğunu da gösteriyor. Anlaşılan o ki güvenlik konularının yanı sıra Almanya’nın anayasasından da sorumlu bakan olarak, anayasal prensiplerin ve yasadaki vatandaşlık haklarının korunmasından da sorumlu olduğu gerçeğini Friedrich pek umursamıyor. Alman anayasasında kamu güvenliği konusu, Friedrich’in sınırlamak istediği özgürlük haklarına ilişkin 7 adet pragraftan sonra, 13. maddede yer alıyor. Hazin ama gerçek: Alman anayasasını Anayasa Bakanı’ndan korumak durumundayız.”
Aynı konudaki yorumunda Düsseldorf’ta yayımlanan Westdeutsche Zeitung ise özetle şunları yazıyor:
“Şu günlerde Almanya’nın oto yollarındaki köprülerden çekilen fotoğrafları veri bankası oluşturma amacıyla kullanma isteği kolay yutulur bir lokma değil! Tabii ki her şey güvenlik için, her şey vatandaşın selâmeti için! Gizleyecek bir şeyi olmayan vatandaşın herhangi bir şeyden korkması da gerekmez! Sanki Edward Snowden gibi bir adam hiç var olmamış gibi… . Daha yakın bir zamanda Soğuk Savaş sonrasının en büyük casusluk/dinleme skandalı ifşa edildi. ABD’nin Almanya Başbakanı Merkel ile diğer Batılı liderleri dinleme faaliyeti ile verdiği zarar henüz giderilmemişken, Alman İçişleri Bakanı kontrol fantezilerini hiç çekinmeden geliştirebiliyor. Almanya, uygulamadaki mevcut yasaları, polisin ve adlî makamların işbirliği sayesinde dünyanın en güvenli ülkeleri arasında bulunuyor. Bir devletin daha fazla polis, daha fazla kamera, daha fazla denetim talep etmesi, onun kendi halkına güven duymadığını ortaya koyar. Bu nedenle Sosyal Demokrat Parti ile Hrıstiyan Sosyal Birlik Partisi lideri Horst Seehofer’in İçişleri Bakanı’nı denetleme rüyasından uyandırmaları iyi ve zaruriydi; ümit edilir ki bu girişim kalıcı olur.”
Heidelberg kentinde yayımlanan Rhein-Neckar-Zeitung’un yorumunda da benzer görüşleri okuyoruz:
“İçişleri Bakanı Friedrich, toplumu, yazar George Orwell'ın betimlediği tarzda gözetleme sistemleri ile denetleme fantezilerine kapılarak, büyük koalisyonu oluşturmak üzere sürdürülen görüşmelere kendi açısından bir ünlem işareti koymak istedi ama büyük bir siyasî fiyasko yaşadı. Ve ünlemin yerini soru işareti almış oldu; Friedrich’in siyasî geleceğinin arkasına konulan soru işareti… . Zira Almanya’nın bugün ihtiyacını duyduğu şey, yurttaşların özgürlük haklarını daha fazla kısıtlayacak değil, onları var gücüyle savunacak bir ‘Anayasa Bakanı’dır.”
Rusya BasınıRusya'nın hükümeti eleştiren gazetesi Novaya Gazeta bugünkü sayısında, Rusya'da iltica talebi kabul edilen Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) eski ajanı Edward Snowden'ın yayınladığı manifestoyu mercek altına alıyor:
"Edward Snowden özgürlük manifestosuyla aslında örgütüne ihanet etmiş her eski ajan gibi, ülkesine yaptığı basit ihaneti, insan hakları mücadelesi için yapmış gibi göstermeye çalışıyor. Nerede ve ne zaman yazıldığı belli olmasa, bu manifestonun gücünden etkilenmemek çok zor olur. Gizli servislerin geçmişten beri yasaları umursamadığı, 14 yıldır eski bir ajanın iktidarda olduğu ve iktidarından vazgeçmeye de niyetli görünmediği Rusya'da Snowden'ın sözleri havada kalıyor. Snowden bir Amerikan Mahkemesi önünde demokrasiye dair düşüncelerini açıklayarak, savunsa, bu gerçekten hem siyasi, hem de sivil toplum açısından bir kazanç olur. Ancak 2013 yılının Rusyası'ndan seslenen Snowden'ın dünyaya demokrasi ve insan hakları dersi verme hakkı yok."
Danimarka BasınıDanimarka'nın sağ liberal Jyllands-Posten gazetesi bugünkü sayısında Mısır'da eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin yargılanmaya başlaması bağlamında, ülkedeki gelişmeleri ele alıyor:
"Mısır'ın askerî darbeden sonra demorasiye giden yolda olduğunu söylemek, tamamen fantezi. Bunun Amerika'nın yardımıyla olacağını söylemek ise tam bir hayal. Askerî yönetimin çıkarına olan durum, Müslüman Kardeşler'in etkisiz hâle getirilmesi. ABD'nin demokratik gelişmeyi ileriye taşımak için bir planının olmaması, tam tersine cesaretlendirici bir biçimde generallerin sırtını sıvazlaması, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin Kahire'ye yaptığı ziyarette oldutça somut biçimde görüldü. Anlaşılan o ki Kerry, saldırılarla yüzlerce göstericiyi öldürüp, binlercesini de gözaltına alsalar da, generaller ve onların sivil kukla hükümetinin Mısır'ın demokrasi yolunda ilerlediğini söylerken gerçekten ciddi olduklarına inanmaya karar verdi."
Letonya BasınıLetonya'dan liberal Diena gazetesi ise Tacikistan'da bugün yapılan cumhurbaşkanlığıı seçimlerini ele alıyor. Gazete İmamali Rahman'ın dördüncü kez cumhurbaşkanı olmaya hazırlanmasını ve ülkedeki durumu şöyle yorumluyor:
"Eski Sovyetler Birliği'nin en fakir ülkesi olan Tacikistan'da vatandaşlar bugün cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan altı kişiden birine oy veriyor. Ancak seçimleri, ülkeyi 20 yıldır yöneten İmamali Rahman'ın kazanacağına ve ülkeyi daha 2020 yılına kadar yöneteceğine hiç şüphe yok. Bu, bu küçük Orta Asya ülkesinin yoksulluk ve yolsuzluk içinde batmaya devam edeceği anlamına gelebilir. İktidardaki siyasiler, 'Allah'ın gölgesi' diye nitelendirdikleri Cumhurbaşkanı'nın otoritesinden şüphe duyanları sessiz ve etkisiz hale getirmeye çabalayacaktır."
Avusturya BasınıAvusturya'dan Der Standard gazetesi ise Münih'te bir dairede Naziler tarafından Yahudi koleksiyonculardan çalınan ya da "soysuz" bulunarak toplatılan yüzlerce ünlü tablonun bulunmasını analiz ediyor:
"Bu tablolardan ne kadar kazanç elde edildiği hâlâ belli değil. Ancak yüzlerce eserin Nazi döneminde zulme uğrayan Yahudiler ve diğer kesime ait olduğu tahmin ediliyor. Eserlerin büyük bölümünü o dönemde 'soysuz sanat' diye nitelendirilen ve çıkarılan bir yasa ile Alman müzelerinden zorla alınan eserler oluşturuyor. Gurlitt gibi sanat alım-satımı yapanlar sayesinde bu tablolar yurtdışında satılarak ülkeye döviz getirildi. Şimdi bu koleksiyona vergi kaçırma suçu iddiasıyla el konuldu. Kamulaştırılmaları kolay olmayacaktır. Çünkü özel kişiler çalıntı malları geri vermek zorunda değil. Nazi döneminde çıkarılan yasalarla azınlığa ait olan mal ya da eserlere el koyanlar, aslında Nazi rejiminin gerçek avantacıları. Günümüze dek de öyle kaldılar. Belki de Naziler'in iktidarda olduğu dönemin üzerinden 70 yıl geçtikten sonra bile onlara karşı harekete geçebilmek için bir yasaya ihtiyaç var."
(dw türkçe/bbc türkçe)

YORUM YAZIN