Avrupa Basınında Bugün (15 Kasım 2013)
İngiltere Basınıİngiliz gazetelerinin ortak uluslarası konusu Filipinlerdeki tayfun felaketinin yol açtığı yıkım ve yardım çalışmaları...
Gazeteler yerle bir olan evler arasında çaresiz insanların ve yardım çalışmalarının görüntülerine yer veriyor.
Independent "dört milyon çocuk aç be susuz kalmış durumda" diyor.
Financial Times Filipinler yönetiminin felakete verdiği tepkinin yetersizliği nedeniyle giderek artan şekilde eleştirildiğini bildiriyor.
Times Çin'in yaptığı yardımı, diğer uluslararası güçlerin arkasında kalmamak için, "bir kaç dolar artırdığını" yazıyor.
Guardian BM'nin felaketzedelere verilen yardımın yetersiz kaldığını kabul ettiğini belirtiyor.
Daily Telegraph da ABD'nin de desteğiyle uluslarası yardımın artmaya başladığını yazıyor.
AB ve Japonya'da ekonomi durdu
Financial Times Euro bölgesi ve Japon ekonomilerinin büyüme umutlarını artık bir kenara bıraktığını kaydediyor.
Gazeteye göre bunun nedeni son verilerin zayıflayan ihracatla birlikte büyümenin yılın ikinci yarısında yüksek olmayacağına işaret etmesi.
Gazete son verilerin küresel canlanmanın da zayıf olduğuna işaret ettiğini belirtiyor.
Gazete, bir uzmanın Euro bölgesindeki durumun neredeyse durgunluğa işaret ettiği ve deflasyon riskini gündeme getirdiği yorumunu aktarıyor.
Financial Times bu yılın ikinci yarısının önde gelen ekonomilerin yeniden büyümeye başlayacağı dönem olarak lanse edildiğini hatırlatıyor.
IMF geçen baharda büyümenin "adım adım artacağını" ileri sürmüştü.
Ancak son veriler bu tahminlerin doğru çıkmadığına işaret ediyor.
Gazete, euro bölgesinin yeniden yavaşlamaya girmesinin, yılın başında bu bloğun 18 aylık resesyondan çıkmasının yarattığı olumlu havayı dağıttığını belirtiyor.
Financial Times özellikle Fransa'nın performansının zayıflığının dikkat çekici olduğunu ve euro bölgesinin geleceğine ilişkin kaygıları artırdığını yazıyor.
Zenginlerin Suriye'den kaçış hattı
Daily Telegraph Suriye'den kaçmak isteyen varlıklı mültecilerin binlerce dolar verdiklerini bildiriyor.
Habere, Cilvegözü sınır kapısından Türkiye'ye giriş yapan mültecilerin görüntüsü de eşlik ediyor.
Gazeteye göre, varlıklı Suriyelileri savaşın harabeye çevirdiği Suriye'den lüks bir yaşama taşıyan şebeke bir tarafta Lübnan ve Türkiye'den diğer tarafta Batı'nın gözde başkentlerine dek uzanıyor.
Gazete, binlerce yoksul Suriyeli ölümü göze alarak iltica arayışına girerken, varlıklı kesimin lüks gemiler ve uçaklarla yurt dışına çıktığını belirtiyor.
Gazete bu yöntemin on binlerce dolara mal olacağını ama bu parayı verebilenler için ilticanın çok rahat olduğunu yazıyor.
Mısır'ın yeni idolü: Sisi
Mısır belirsizlik ve şiddet arasında geleceğini ararken, ülkedeki askeri yönetimin lideri General Abdulfettah el Sisi bu geleceğin temel taşlarından biri olmaya aday görünüyor.
Independent'a göre Sisi Mısır'ın yeni idolü artık.
Konuya ilişkin değerlendirmeyi gazetenin Ortadoğu uzmanlarından Robert Fisk yapıyor.
Bu değerlendirmeye göre, bir darbe ile devlet başkanını deviren Sisi Mısır halkının giderek geniş kesimleri tarafından benimseniyor.
Müslüman Kardeşler üyesi olan devrik lider Mursi ülkenin seçimle işbaşına gelen ilk devlet başkanıydı.
Robert Fisk, Sisi'nin halkın gönlünü kazandığı kanısında.
Ancak bir uyarıda da bulunuyor.
Bölge üzerinde dünyaca tanınan bir uzman olan Fisk güvenlik koşulları daha da kötüleşir veya ekonomi dalışa geçerse, Sisi'nin popülerliğinin yerinde yeller esebileceği kanısında.
Fisk Mısırlıların generallere bir zaafı olduğu kanısında.
Nasır, Sedat, Mübarek hep ordu kaynaklı liderlerdi.
Ama Fisk Sisi'ye gösterilen sevginin bu zaafın da ötesine geçtiğini yazıyor.
Fisk Mısır halkının Mübarek döneminde olduğu türden bir çocuklaşma içinde olup olmadığını sorguluyor.
Ancak alttan alta pek çok şeyin değişmiş olduğunu da ima ediyor.
Independent yazarı, üst düzey bir Mısırlı yetkilinin, Sisi'nin cicim aylarının sonsuza dek sürmeyeceğini söylediğini aktarıyor.
Mısırlı yetkili şunları söylüyor: "Şu anda herşey iyi gidiyor onun için ama hele bir işler ters gitmeye başlasın; ekonomi kötüleşsin veya güvenlik ortamı kaybolsun, işte o zaman insanlar onu sorumlu tutmaya başlayacak".
Almanya BasınıAlman basını Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) Leipzig'de yapılan, Sigmar Gabriel'in yeniden Genel Başkan seçildiği kongresine geniş yer ayırıyor. Nordwest Zeitung kongrenin, yaklaşık iki aydır Hrıstiyan Birlik partileri (CDU/CSU) ile koalisyon müzakereleri yürüten Sosyal Demokrat Parti için nasıl bir öneme sahip olduğunu şöyle değerlendiriyor:
"Sigmar Gabriel'in pek de coşkulu olmayan bir biçimde yeniden Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanlığı'na seçilmesi, parti içinde hâkim olan havayı yansıtıyor. Hrıstiyan Birlik partileri ile şimdiye dek yapılan koalisyon müzakerelerinden alınan sonuçlar, her türlü heyecanı bastırıyor. Sosyal Demokrat Parti içinde birçokları, yönetimin, hükümette bakanlık koltuğu elde etmeyi, müzakereler sırasında solun taleplerini kabul ettirmeye tercih etmesinden endişe ediyor. Gabriel'in 'dürüst emlakçı' rolü giderek kan kaybediyor."
Frankfurter Rundschau ise yorumunda Sosyal Demokrat Parti'yi sert bir dille eleştiriyor:
"Sosyal Demokrat Parti'nin 22 Eylül genel seçimlerinde aldığı yenilgi, onu temelden sarstı. Çünkü dört yıl boyunca çizgisini düzeltme çabasına ve o dönemden bu yana hazırladığı en solcu seçim programına rağmen vasat bir sonuç elde etti. 2009 yılındaki yenilgi kazara alınan bir sonuç değildi, bu yenilginin yapısal nedenleri vardı. Sigmar Gabriel haklı olarak parti ile partinin seçmenleri arasında kültürel bir uçurum olduğundan bahsediyor. Sorunlu bu tanımlamaya rağmen parti içinde hiç kimse bu kültürel uçurumun nasıl aşılabileceği konusunda bir fikre sahip değil."
Münchner Merkur ise aynı konuyu koalisyon müzakerelerinin gidişatı açısından değerlendiriyor:
"Sosyal Demokrat Parti'nin eski ve yeni Genel Başkanı için yüzde 83 oranındaki oy oranı, Hrıstiyan Birlik partileri ile pek de tercih edilmeyen koalisyon müzakerelerini yürütme görevi için yeterli. Başbakan Angela Merkel böyle bir sonucun ardından koalisyon partneri karşısında önümüzdeki görüşmelerde kaya gibi sert olmaya kendisini hazırlamalı. Koalisyon müzakerelerinin başarısız olması da ihtimal dâhilinde."
Alman gazetelerinin bugün geniş yer verdiği bir başka konu ise eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff'a yönelik, görevi sırasında çıkar sağladığı iddiasıyla açılan davanın ilk duruşmasının yapılması. Spiegel dergisinin davayla ilgili yorumunda şu satırlar göze çarpıyor:
"Soruşturma doğruydu, dava da aynen öyle. Şayet dava iyi giderse, bu, suçlamanın aydınlatılması anlamına gelir. Bu davada amaç Christian Wulff'e daha fazla zarar vermek değil. Burada söz konusu olan soruşturmanın ve davanın, hem toplum, hem de Wullf açısından değerlendirilmesi. Hiçbir biçimde Wulff'un ilk duruşmada iddia ettiği bir cadı avı söz konusu değil. Davada Wullff'un çıkar sağladığı iddia edilen miktar küçük olmasına rağmen, çok büyük önem taşıyor. Ancak iyi bir dava süreci onurlu bir sonuç ortaya koyacaktır. “
Fransa BasınıAlmanya'nın dış ticaret fazlasının AB Komisyonu tarafından incelenecek olması, basında geniş yer buluyor. Fransız Sud-Ouest konuyu şöyle yorumluyor:
"AB'nin siyasi liderleri haklı olarak Euro Bölgesi'nde, özellikle de Birlik’in en büyük iki ülkesi, Almanya ve Fransa arasında giderek büyüyen dengesizlikten korkuyorlar. Çünkü bu, Avrupa için gerçek bir tehlike. AB ülkelerinin çıkarları birbiriyle çelişiyor. Örneğin Euro'nun güçlü olmasından rahatsızlık duymayan Almanya ile ihracat yapabilmek için ortak para biriminin değer kaybetmesine ihtiyaç duyan Fransa gibi ülkelerin çıkarları."
Rusya BasınıGazetelerin yer verdiği bir başka konu ise AB ile Ukrayna arasında, tutuklu olan, ülkenin eski Başbakanı Julia Timoşenko'nun tedavi için Avrupa'ya gelmesi konusunda yaşanan görüş ayrılığı. Rusya'dan Kommersant, 'Ukrayna AB ve Rusya'nın güveni ile oynuyor' başlıklı yorumda şu görüşlere yer veriyor:
"AB hâlâ Ukrayna ile Kasım ayı sonunda Ortaklık Antlaşması imzalamayı istiyor. Ukrayna Parlamentosu (Verhovna Rada) eski Başbakan Julia Timoşenko'nun yurtdışında tedavi olması için ülke dışına çıkmasına izin veren bir yasa çıkarmayı başaramadı ve böylece AB'nin bu konuda kendisine tanıdığı süre dolmuş oldu. Buna rağmen Kiev AB'nden sürpriz bir biçimde bir hafta daha süre aldı. Ancak Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç AB ve Rusya arasında rüzgâra karşı gitmeye devam ederse, uzmanların görüşüne göre her iki tarafın da güvenini kaybeder."
Ukrayna BasınıUkrayna'dan Kapital gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle:
"Ukrayna'nın Avrupa Birliği'ne entegrasyonu için gerekli yasayı çıkarma girişiminin başarısızlığa uğradığı dünkü fiyasko, Ukrayna'nın AB ile ortaklık sürecinin gerçekleşmesinin zorluğunu somut olarak gösteriyor. Anlaşma hâlâ suya düşebilir. AB ile imzalanacak anlaşma ülkeye pahalıya mal olabilir. Rusya ile ekonomik işbirliğinin sonlanmasını Ukrayna sancısız biçimde atlatamaz."
Danimarka BasınıLiberal Danimarka gazetesi Politiken, Varşova'da süren İklim Zirvesi'ne ayırıyor yorum sütunlarını:
"Varşova'daki İklim Zirvesi, eğer her şey yolunda giderse, Paris'te 2015'te imzalanması planlanan geniş kapsamlı bir küresel İklim Koruma Sözleşmesi'ne giden yolda büyük bir adım olacak. Bu sözleşmenin şimdiden hazırlanması gerekli. Filipinler'i vuran Haiyan tayfununun gölgelediği bir dönemde dünya şimdi binlerce insanın hayatına mal olan doğal felaketlerde iklim değişiminin nasıl bir payı olduğunu tartışıyor. Filipinler geçen yıllarda da sürekli şiddeti artan fırtınalar yaşadı. Uzmanlar Filipinler'i çevreleyen denizde artan sıcaklığın bu fırtınalara yol açtığını tahmin ediyor. İklim değişimine ayak uydurmak sorunu çözmüyor ancak iklim değişiminin birçok ülkede derin izler bıraktığı dünyada bunun olması şart."
(dw türkçe/bbc türkçe)
YORUM YAZIN