Header Ads

Sırrı Süreyya Önder: "Benim Adayım Ben Değilim"


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na önümüzdeki günlerce geçeceği HDP’den aday gösterileceği öne sürülen BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, bütün bileşenler ve özellikle forumlarla gösterilecek adaya hiç kimsenin itiraz edemeyeceğini, belirtirken, “Bu ben de olabilirim bir başla yoldaşımız da olabilir. Ama benim adayım ben değilim.gerçekten” dedi. Önder, "Sizin adayınız kim?" sorusuna "Alper Taş (ÖDP Genel Başkanı)" diye yanıt verdi. Önder, adayların Kongre'yi takiben bir hafta içinde belirleneceğini açıkladı.

Sırrı Süreyya Önder, adaylığı ile ilgili soru üzerine şu yanıtı verdi:

"Bütün bileşenlerimizle özellikle forumlarla bu meseleyi paylaşacağız ortaklaştıracağız. Ortaya çıkan adayşa hiç kimsenin itirazı olamayacak bu ben de olabilirim bir başla yoldaşımız da olabilir. Ama benim adayım; ben değilim..Gerçekten buna uygun ve yatkın bir insan olduğumu düşünmüyorum. Bir insan kendisi hakkında böyle konuşur mu? Bu kenti yönetmeye aday kapasite olarak kent bilgisi deneyim olarak benden çok daha uygun bir nefeste 100 tane isim sayabilirim. Bunları hep getireceğiz bu ülke ve efsane üzerinde kimin üzerinde odaklaşırsa odaklaşalım biri diğerinden 3 oy fazla oy almaz. O devir de geçti."

Önder, "Sizin adayınız kim?" sorusuna "Alper Taş (ÖDP Genel Başkanı)" diye yanıt verdi. Önder, adayların Kongre'yi takiben bir hafta içinde belirleneceğini açıkladı.

CHP'ye sert eleştirilerde bulunan Sırrı Süreyya Önder, bir konuşmasında "CHP kazanacağına AKP kazansın" dediği iddiasını yalanladı. Önder, "AKP ile CHP'nin bir farkı olmadığını" söylediğini belirterek, "Biz kazanacağız dedim" dedi.

CHP'nin yerel yönetim siyasetini eleştiren Sırrı Süreyya Önder, belediyelerde ihaleye fesat karıştıranların aklandığı yasanın AKP ve CHP'li vekillerin oylarıyla Meclis'ten geçtiğini hatırlatarak, BDP'li belediyelerin bir tanesinde dahi yolsuzluk olmadığını, 100'e yakın belediye başkanını ve meclis üyesinin demokratik siyaset yaptıkları için cezaevinde olduğunu kaydetti.

Önder, şöyle devam etti: "Biz rantın peşinde değiliz. Biz yerel iktidarlar için birbirimizi yemiyoruz. Benim mülayim olmam bekleniyor. Bizim ölülerimiz var, daha toprakta bedenleri çürümedi. 20-30 yılını hapiste çürüten yoldaşlarımız var. Hangisi bir bardak çayından fedakarlık eder."

Kendisinin CHP'liler tarafından saldırganlıkla suçlanmasına da sert tepki gösteren Önder, CHP'li Birgül Ayman Güler'in ırkçı sözlerini hatırlattı. Önder, şöyle konuştu: "Bir halkı aşağılamak, bir mücadeleyi aşağılamak... Bu saldırganlıktır. Ben bir şeyi aşağılamıyorum. Biz seçildiğimiz günden beri gaz yiyoruz. Savaş tezkerelerinin hepsinin altında CHP'nin imzası var. 'Sırrı aday olması hükümetten kurtulalım.' Hükümetten kurtulalım da sen ne yaptın? Savaş tezkeresini onaylamışsın. 8 kere evet demişler, 8'inde de bu son defa demişler. Bu tezkerelerle Roboskî katliamı yapıldı. Ne yapacaktım ben, fıkra mı anlatacaktım! Önce savaş tezkeresinin altındaki utancın özeleştirisini yapsınlar. Suriye tezkeresine itiraz edip Irak tezkeresine onay veriyorlar. Bunlara mülayim mi davranacakmışım. Çok beklerler, boşuna beklerler. Gelelim hükümete muhalefet meselesine. Bizim muhalefetimiz cezaevlerinde her akşam yapılan yoklama künyelerinde kayıtlı. Bu yoksul halk, mezarlar, Cizre, Şırnak, Gaziosmanpaşa, Esenler halkı şahit neye muhalefet etmiyormuşuz. Ne zaman merkeze geldiysem gaz bombalarıyla... Beni izlemeye gelen bütün halka bomba atıldı, seçim zamanı atıldı. Allah'tan korksunlar. Bir kere değil, beş kere değil, on kere değil, BOTAŞ boru hattını geçti içimizden geçen gaz. Halkın içindeyiz biz, yarın da öyle olacağız."

CHP-BDP ittifakının konuşulmaya değer olduğunu söyleyen Önder, nedenini ise şöyle açıkladı: "Belki dönüşürler. Belki sosyal demokrat olmak akıllarına gelir. Tabandaki gücü yüzde 5'i bulmayan bir güruh, neredeyse yüzde 80'ini esir almış. Irkçı söylemler, nefret söylemleri... Buradan hiçbir iyilik çıkmaz. CHP'nin saygıdeğer tabanı bundan fayda görmez. Birlikte mücadele bizim sosyal demokrat ya da onların sosyalist olması anlamına gelmiyor. Ortaya ilkeler konulursa, bu ilkelerde herkes kendi tabanını ikna edeceğine gözü keserse, olur niye olmasın. İttifaka kapalı değiliz. Ama bu iş koyun pazarlığı şeklinde olmaz. İttifak lafını telaffuz etmeniz için demokrasi ile bağdaşmayan çapaklarınızdan arınmanız geriyor. Buna yönelik ilkesel tutum belirlemeniz gerekiyor. Olursa düşünürüz, olmazsa biz kendi yolumuzda gidiyoruz, gitmeye de devam ederiz."

Önder, yerel seçimler konusunda ise adayların ve kent yönetimi ilkelerinin, forumlar ve forumların ortaya çıkardığı bilinçle, demokratik ve şeffaf bir şekilde belirleneceğini kaydetti.

HDK
Önder, 26-27 Ekim'de Ankara'da yapılacak Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Hakların Demokratik Partisi (HDP) genel kurullarını hatırlatarak, "emekten yana, zulme itiraz eden herkesi" kongreye davet etti. Önder, "Nasıl başlarsa öyle devam eder, kalabalık başlayalım kalabalık devam etsin" diye konuştu.

HDK ve HDP hakkında bilgi veren Önder, 40'ın üzerinde bileşeni olan HDK'nın en üst yapılanma olduğunu, HDP'nin de HDK içerisinden çıkmış bir parti olduğunu söyledi. Önder, HDK'da bireysel, gençlik, kadın, inanç temsiliyetlerine alan açıldığını belirterek, gençlerin daha fazla müdahil olması gerektiğini, bu konuda eksiklik olduğunu ekledi.

HDP'nin il, ilçe örgütlenmelerini tamamlayarak seçime girme yeterliliği kazandığını kaydeden Önder, "Bu sırada Türkiye'nin neredeyse tamamına gittik. Buralarda büyük hüsnü kabul gördük. Tabiri caizse yarışan insanlar ve yapılar gördük. Bu da bizim umudumuzu arttırdı. Kongre ile taçlandıracağız ve yerel seçim bizim ilk önemli trafiğimiz olacak" dedi.

Gezi direnişi ve ardından oluşturulan forumlarla ilgili bir soru üzerine Önder, "Hayat sizi beklemez. Çıkarmamız gereken en önemli ders bu olmalı. Biz bunu çıkardık, bununla çok sert bir şekilde yüzleştik. Forumlar bizim HDK örgütlenmemizdir. Forumlarla ortaya çıkan bilinç Türkiye'nin geleceğini belirleyecektir, Türkiye'nin yeni siyasal dinamosudur. HDP bunun çok bilincinde, enerjisini buradan alıyor" dedi. Önder, örgütlenme ve çalışmaların bu forumlara dayandığına işaret etti.

HDK için "Tarihin en önemli dönüşüm ve örgütlenmesini gerçekleştirdik" ifadesini kullanan Önder, şöyle devam etti: "Siz Türkiye'de solda birliğin bu kadar uzun süreli, bu kadar zengin olduğunu gördünüz mü? HDK içinden bir siyasal parti çıkardı. Her gün tutuklanarak, her gün baskılara maruz kalarak, itibarsızlaştırma kampanyalarının hedefi olarak buraya kadar getirdik. HDK deneyimi bizim gözbebeğimiz gibidir. Çok önemli bir şeyi başardık. Bütün yapıların ve katılanların özgünlüğünü muhafaza ederek bunu gerçekleştirdik. Bu az bir şey mi! Burada kimse başka bir şey olmaya zorlanmadı. Tek tip bir model çıkarılmaya çalışılmadı. Tam tersine her gelen kendisinden bir şey getirdi. Türkiye siyasal tarihinin en erdemli yapılarından birisidir."

HDP'nin Abdullah Öcalan'ın talimatıyla kurulduğu iddialarının hatırlatılması üzerine Sırrı Süreyya Önder, "Bu Sayın Öcalan'a haksızlık. Atama mantığı ile yaklaşan bir insan değil. Önermelerde bulunuyor, HDK onun hep arzu ettiği bir projeydi. Sadece HDK değil, BDP'nin Türkiyelileşmesi bağlamında önerdiği bir projeydi. Bunu mekanik bir ilişki şeklinde anlamamak lazım. Öcalan yapın dedi, yaptık... Yok öyle bir şey" dedi.

Önder, Abdullah Öcalan'ın HDP'ye, "Mahir Çayan'ın emanetini teslim ediyorum" sözleri hatırlatılarak, "Bu emanet nedir" sorusu üzerine ise şunları söyledi: "Direniş geleneği. Bu Sayın Öcalan'ın çok sık vurgu yaptığı bir şey. Kişisel olarak itiraz ve direniş ruhunu Çayan'lardan etkilenerek başlattığı, kendisindeki dönüşümün tetikleyicisinin Mahir Çayan ve yoldaşları olduğunu söylüyor. Kastettiği budur. 'Bu direniş ruhu ile ben sürece yaklaştım, şimdi artık bunu HDP üstlenmelidir' diyor."

Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan'ın BDP için önermesinin, BDP'nin yerel seçimlerden sonra topyekün HDP'ye geçiş yapması olduğunu da söyledi. Önder, "Şimdilik 4 vekil geçiyoruz. Yerel seçimlerden sonra BDP toplanıp bu konudaki tutumunu netleştirecektir. BDP kadro partisi olarak yine kalacaktır, kalmalıdır da, tıpkı HDK içindeki tüm siyasal yapılar gibi. Kitle siyasetini HDP üzerinden yürütür" dedi.

Bu durumda BDP'nin bölgeye hapsolacağı riski olup olmadığı sorusuna ise Önder, "Bu hareket yerden bitme bir hareket değil. Bu hareketin koskoca tarihi var. Binlerce kaybı, yüzlerce tutuklusu var. Yedi düvel üstüne gelmiş, buna rağmen kendini inşa etmiş. Bu, devletin rüyası. Sola, emekçilere, diğer halklara, Alevilere, mazlumlara dönük ilgisinden tecrit ederiz, bu direnişçi ruh orayla sınırlı kalır, o zaman imhası kolay olur. Bu, egemenlerin her gece bilet aldığı bir rüya. Bu olmayacak. Böyle zevzek temennileri program gibi sunabilirler. Meseleye biraz bilimsel verilerle yaklaşırsanız, böyle olmayacağını görürsünüz" diye konuştu.

ÇÖZÜM SÜRECİ
Önder, ‘Çözüm süreci’nde 1 yıla yakın süreden bu yana gençlerin ölmediğini, politikacıya düşen görevin bunu sürekli kılmak olduğunu kaydederek, hükümetin ‘Her şeyi ben belirlerim’ düşüncesiyle hareket ettiğini, Kürtler’in aktif rol almamasını, BDP’yi itibarsızlaştırmayı, Kürtler’in oyunu almayı düşündüğünü bunun mümkün olmadığını söyledi.

Önder, 1 yıla yakın süreden bu yana çocuklar için ‘kara haber almadıklarını’ ifade ederek, “Bir siyasetçiye düşen bunu sürekli kılmak” dedi. Barışın ‘Güven işi’ olduğunu belirten Sırrı Süreyya Önder, şöyle konuştu:

“Güveneceksiniz; yanılmayı göze alıp güveneceksiniz. Kimse yöneticilere ya da siyasal partilere “Niye yanıldınız” diye sormaz. Niyetiniz halisse, siz barışı esas alıyorsanız, bu uğurda aldatılmışsanız bu halk bunun faturasını size çıkarmaz, sizi aldatanlara çıkarır. Yarın bir evladımızın burnu kanarsa bu anaya ‘Senin oğlunu biz bu projeyi seçim sonrasına erteledik diye kaybettik’ diyebilecek var mı bu memlekette? Bu ertelenemeyecek kadar acildir. Ekstra ya da fantezi bir durum yok ortada. Doğuştan sahip olduğu bir hakkı istiyor. Ötekinin sahip olduğu hakkı istiyor. Ne eksik, ne fazla. Ne mani buna? Bunun yerine getirilmesine. Üstelik bunu bütün ülke için istiyor.”

Sırrı Süreyya Önder, çatışmaların yeniden başlaması konusu ağzına bile almak istemediğini, bunu lügat, ortak terminolojimizden çıkarmak istediğini belirterek, “Bir çatışma başlarsa kendimi gidip orada canlı kalkan yapmak istiyorum. İki tarafın ortasında durup önce bizi öldürün, sonra ne yapacaksanız yapın. Denedik, gördük, başarabiliyoruz kardeşim. Bizim gücümüz yetmiyorsa yanımıza başkalarını alalım. İşte sosyal demokratlar geleceklerse tam zamanı..Gelin kardeşim; kandan ekmek devşirilir mi? CHP gelsin bu sürecin korunması konusunda fikirlerini ortaya koysun. Şu ana kadar bir hayrını görmedik” diye konuştu.

Hükümetin daha önce görevlendirdiği akil insanlardan oluşan bir heyeti İmralı’ya göndermesini öneren Sırrı Süreyya Önder, kendisinin Gezi direnişine katıldı, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ‘Süreç Bitti’ dediği için İmralı’ya götürülmediğini ifade ederek, “Gitmeseydim bence parti suçu işlerdim. 40 yıldır savunduğum her şey orada vücut buluyordu. Gitmesem kendime ihanet ederdim. Ahmet ağabey bu süreçten neden kesiliyor? Nevruz’da ‘Hem barış istiyorsun hem bomba atacaksın’ dedi. Ahmet ağabey, en yetkin temsilcisi, bilge bir insan. Ahmet ağabeye reva mı bu? O heyetlerin demirbaşı olmak zorunda. Kendisi koca bir tarih” dedi.

Önder, “Biz duyduğumuzu düşündüğümüzü söylemeyecek miyiz Siz buna tahammül edemeyecekseniz bizden bu konuda işlev görmemizi rol oynamamızı üstlenmemizi nasıl beklersiniz Biz sizin azabınız mıyız ? Günlükçü mü tuttunuz bizi? bütün bu insanların bir şahsiyeti var.temsiliyeti, tarihi var” diye konuştu.

(ajanslar)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.