Header Ads

Mahkeme Mehmet Ağar'a Müebbet Hapis İsteyen İddianameyi Kabul Etti: Ağar Hapishaneye Geri Dönüyor


Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Altındağ Nüfus Müdürü Macit Baskın öldürülmesiyle ilgili iddianameyi kabul etti. İddianamenin bir numaralı şüphelisi olan dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, böylece yararlanmakta olduğu denetimli serbestlik hakkını da kaybetti.

Devletin "ölüm listesi"nde yer alan Mecit Baskın'ın öldürülmesiyle ilgili 20 yıl sonra dava açıldı.

PKK'ye destek verdiği iddiasıyla MGK'da oluşturulan 193 kişilik Kürt işadamları listesinde yer alan Altındağ İlçe Nüfus Müdürü Mecit Baskın'ın 1993'te öldürülmesine ilişkin soruşturma tamamlandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken'in de arasında bulunduğu 12 kişi hakkında hazırladığı iddianame Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili'nin hazırladığı iddianamede, Mecit Baskın'ın 30 Eylül 1993'te gece kaçırılarak ateşli silahla öldürüldüğü, cesedinin 3 Ekim 1993'te Ankara-Haymana yolu üzerinde bulunduğu belirtildi.

İddianamede, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kemal Ağar, Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, o dönemde dairede görev yapan Korkut Eken ile eski Özel Harekat polisleri Ayhan Çarkın, Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Seyfettin Lap, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Uğur Şahin ve Alper Tekdemir "şüpheli" olarak yer aldı.

Sanıkların, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nın "cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında adam öldürmek, adam öldürmeye iştirak" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet hapisle" cezalandırılmaları istendi.

Susurluk davasında 5 yıl hapis cezasına mahkum edilen Mehmet Ağar, kendisi için özel hazırlanan Aydın Yenipazar Cezaevinde 1 yıl kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı.

DENETİMLİ SERBESTLİK HAKKINI KAYBETTİ 
Ağar’ın bu soruşturmaya şüpheli olarak dahil edilmesi, kendisine 'cezaevine dönüş' yolunu açtı. Çünkü Ağar, Susurluk davası kapsamında çete yöneticisi olmak suçundan 5 yıl ceza almıştı. Ancak Ağar 3. Yargı Paketi kapsamındaki düzenlemeler nedeniyle geçen nisan ayında tahliye edilmişti. 1 yıl 4 gün cezaevinde kalan Ağar, Denetimli Serbestlik uygulaması kapsamında haftada 3 gün karakola giderek imza verme şartıyla tahliye edilmişti. Ağar’ın Ankara’daki bu soruşturmaya dahil edilmesi nedeniyle denetimli serbestlik hakkını kaybettiği ortaya çıktı.

HAKİM KALDIRDI 
Muğla İnfaz Hakimliği, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun da yer alan “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi” şeklindeki hüküm nedeniyle bu haktan yararlanma imkanını kaldırdı.

GELMEZSE 'YAKALAMA KARARI'
Bu kararın Ağar’a tebliğ edilmesinin ardından Mehmet Ağar cezaevine dönmek zorunda kalacak. Ağar “cezaevine geri dön” kararına uymazsa hakkında yakalama kararı çıkartılacak. Radikal’e konuşan Ağar’ın avukatlarında Abdulkadir Toluç, kararın henüz kendilerine tebliğ edilmediğine vurgu yaparak “Eğer böyle bir karar verilmişse itiraz hakkımızı kullanırız. Çünkü bu karar AHİM ve Anayasa aykırıdır” dedi.

Aynı durum, soruşturmanın şüpheliler arasında bulunan daha önce yakalanan ve denetimli serbestlik kararı uyarınca serbest bırakılan Özel Harekatçı Polisler için de geçerli olacak.
LİSTE HAZIRLAYIP KATLETTİLER
Eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın, 1990'lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerden Milli Güvenlik Kurulu ve devletin bilgisinin olduğunu itiraf etmişti. Ayhan Çarkın, özellikle faili meçhul cinayete kurban giden Yusuf Ekinci, Namık Erdoğan, Faik Candan ve Mecit Baskın'ın ismini vermişti.

Söz konusu cinayetler, 4 Kasım 1993'te dönemin Başbakanı Tansu Çiller, "PKK'nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, onlardan hesap soracağız" açıklamasından sonra başladı. İşte o isimler:

-Behçet Cantürk ve şoförü, 14 Ocak 1994 tarihinde kaçırıldı. Cesetleri, bir gün sonra Sapanca yakınlarında bulundu.

-Bir ay sonra, 28 Şubat 1994'te, Cantürk'ün avukatı Yusuf Ekinci Ankara Gölbaşı ilçesi Doktorlar sitesi mevkiinde ölü bulundu.

-Fevzi Aslan ve yeğeni Şahin Aslan, 28 Mart 1994 tarihinde Şehremini'de bir kafede otururken, polis olduklarını söyleyen 4 kişi tarafından gözaltına alındı. Cesetleri ertesi gün Hendek'te bulundu.

-Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı, Hakkarili Namık Erdoğan, 9 Mayıs 1994'de Ankara Selanik Caddesi'ndeki Numuneliler Lokali'nden gece saatlerinde ayrıldı ve özel arabasıyla evine giderken kaçırıldı. Cesedi bir süre sonra Kırıkkale yakınında, Kızılırmak nehri kenarında bulundu.

-3 Haziran 1994'de İstanbul'daki Yeşilyurt Çınar Oteli'nden kaçırılan Milletvekili Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan ile arkadaşları Adnan Yıldırım ve Hacı Karay, Bolu'nun Yığılca ilçesi yakınlarında ölü bulundu.

-DEP milletvekillerinin avukatlığını yapan Medet Serhat, 12 Kasım 1994 tarihinde İstanbul Erenköy'deki evinin önünde öldürüldü.

-2 Aralık 1994'te kaybolan HEP Ankara İl Başkanı Avukat Faik Candan'ın işkence edilmiş ve kurşuna dizilmiş bedeni, 14 Aralık'ta Ankara'nın Bala ilçesi yakınlarında bulundu.

-Yine Ankara'da Altındağ İlçesi'nin Yüksekovalı Nüfus Müdürü Mecit Baskın öldürüldü. Sonraki yıllarda yapılan itiraflarda, o dönem Baskın için "PKK mensuplarına nüfus cüzdanı çıkarıyor" şeklinde söylentiler dolaştığı ifade edilmişti.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ÖLÜM LİSTESİNİ KABUL ETTİ
Devletin "ölüm listesi" daha önce de mahkemelerde gündeme geldi. Listenin varlığı dönemin Bakanı Ziya Halis'in de isminin liste yer alması ve İçişleri Bakanlığı aleyhine dava açmasıyla ortaya çıkmıştı.

Halis, Tansu Çiller'in başbakan olduğu dönemde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak görev yapıyordu. Adı "PKK'ye destek veren sakıncalı işadamları listesi"nde yer alan Halis, İçişleri Bakanlığı aleyhine Ankara 6. İdare Mahkemesinde dava açtı.

İçişleri Bakanlığı, dava kapsamında Ankara 6. İdare Mahkemesi'ne gönderdiği savunmada, "Ölüm listesi"nin varlığını kabul etmiş, ancak "devletin güvenliği" gerekçesiyle belgeyi mahkemeye göndermemişti.

Ankara 6. İdare Mahkemesi'nin 23 Ekim 1996 tarihli karar metninde İçişleri Bakanlığı'nın savunması şöyle özetleniyor: "Başbakanlık genelgesi uyarınca verilen bir emrin yerine getirilmesi amacıyla alınan istihbari bilgilerin icra makamlarına iletildiği... Davalı idare böyle bir raporun varlığını kabul etmektedir. Başbakanlık genelgesi ve 2937 sayılı yasanın getirdiği zorunluluk nedeniyle ilgili makamların bilgilendirilmesi amacıyla ve Genelkurmay Başkanlığınca intikal ettirilen bilgiler doğrultusunda raporun hazırlandığı belirtilmiştir. Ayrıca bu bilgi ve belgelerin devletin güvenliğine ve yüksek menfaatine ilişkin olması nedeniyle mahkemeye gönderilemeyeceği de savunmada ifade edilmiştir."

haber: Etha ve Mesut Hasan Benli/Radikal foto: Radikal

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.