Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (29 Ekim 2013)


İngiltere Basını
İngiltere'de yayımlanan gazetelerde bugün: İstanbul'un iki yakasını birleştiren Marmaray projesi Türkiye'yi bölüyor mu? Tunus'taki En Nahda liderin uzlaşma dersi veriyor. Irak-Suriye-Türkiye sınır bölgesi El Kaide'nin savaş alanına dönüşüyor...

Independent gazetesinde, túnel etabı bugün açılacak olan Marmaray projesinden “Türkiye’yi bölen proje” diye bahsediliyor.

Dünyanın iki kıtayı birleştiren ilk deniz tünelinin, 150 yıl önce Osmanlı Sultanı I. Abdülmecid döneminde düşünüldüğü belirtilen haberde, o dönemde projenin teknik yetersizlikler nedeniyle yapılamadığı hatırlatılıyor.

İstanbul’daki trafik keşmekeşini azaltması umulan projenin bazıları tarafından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın itibarını artırmaya yönelik pahalı bir proje olarak görüldüğü de aktarılıyor haberde.

Independent, bu projeye üçüncü Boğaziçi köprüsü, üçüncü havalimanı ve Marmara ile Karadeniz’i birleştirecek kanal projelerinin ekleneceğine dikkat çekiyor. Gazetenin muhabiri David O’Byrne, bu projelerin eleştiri topladığını ifade ederek, Haziran ayında Gezi Parkı’na alışveriş merkezi olarak hizmet verecek bir bina inşa edilmesi planına karşı başlayan ve yaygınlaşarak yüz binlerce kişiyi sokağa çıkaran gösterilere gönderme yapıyor.

En Nahda liderinden ‘uzlaşma’ dersi
Guardian’da, ‘Arap Baharı’ diye adlandırılan kitle hareketlerinin başlangıç yeri olan Tunus’ta 2011’deki devrimin ardından iktidara yürüyen En Nahda hareketi lideri Raşid Gannuşi’nin bir makalesi yer alıyor.

“Demokratik geçişi rayından çıkarma girişimlerine direnirsek Tunus, Arap dünyası için yol gösterici olacaktır” alt başlığını taşıyor makale.

Gannuşi, diktatör Ben Ali’nin devrilmesinin ardından 23 Ekim 2011’de serbest seçimlerin yapıldığını hatırlatarak şöyle diyor: “Seçimler demokratik bir yetke sağlar fakat bu yetke kapsayıcı bir anlayışla uygulanmalıdır. Bu sebeple, En Nahda seçimleri kazandığında iktidar tekeli kurmayı reddetti ve anahtar bakanlıkları, neredeyse şimdiki hükümetini yarısını oluşturan diğer partiler ve bağımsızlarla paylaştı. En Nahda; parlamenter sistem, seçim sistemi ve anayasa taslağı konusundaki önceliklerimizden ardı ardında ödünler verdi. Şimdi hayata geçirdiğimiz, İslamcılar ve laiklik taraftarları arasında uzlaşma arayışı ve iktidar paylaşımı uygulamalarının, tüm Arap dünyasında demokratik yönetimin geleceğine bir model oluşturacağının bilincindeyiz.”

Bu dönüşümün, istikrarsız komşu ülkelerden ülkeye silah akışının güvenliği tehlikeye attığı bir ortamda gerçekleştiğine dikkat çeken Gannuşi, Tunus’un demokratikleşme yolunda gitmesini istemeyenlerin şiddet ve kaosu körüklediğini vurguluyor.

En Nahda lideri, görevlerinin “devrimi korumak ve 2011’de atılan demokratik tohumların yeşereceği siyasi ve ekonomik ortamı yaratmak” olduğunu dile getiriyor.

Mısır’da halk hızla yoksullaşıyor
‘Arap Baharı’ denilen hareketlerin derinden sarstığı bir başka ülke olan Mısır’a dönelim.

Times, İsviçreli finans şirketi Credit Suisse’in araştırma enstitüsü tarafından hazırlanan bir raporu haberleştirmiş.

Raporda, Mısır’da Hüsnü Mübarek’in 30 yıllık iktidarının halk ayaklanmasıyla sona erdiği Ocak 2011’den bu yana Mısırlıların %30 yoksullaştığı kaydediliyor.

Habere göre, ülke tarihindeki ilk serbest seçimle başa geçen Müslüman Kardeşler hareketi üyesi Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin iktidarda kaldığı 2012 ve 2013 ortasında, kişisel zenginlik düzeyi 4500 dolar düzeyine geriledi.

Mısır nüfusunun dörtte birinin yoksulluk çektiği belirtilen haberde, Mursi’nin devrilmesinin ardından Ağustos ayında ilan edilen olağanüstü hal nedeniyle turizm gelirlerinin ve yabancı yatırımların hızla azaldığı da aktarılıyor.

Irak-Suriye-Türkiye üçgeni
Times’taki bir başka analizde, bir süredir dünya gündemindeki yeri aşağıya inen Irak’taki durum ele alınıyor.

İngiliz emekli albay ve askeri istihbaratçı Richard Kemp, Irak’ta saldırılar nedeniyle ölen sivil sayısının bu yıl içinde 6 bini bulduğuna ve sadece son birkaç hafta içinde bin sivilin hayatını kaybettiğine işaret ediyor.

Bu tırmanışı El Kaide’nin Sünni, Şii, Arap ve Kürt toplulukları arasında bir iç savaş kışkırtma çabasına bağlayan Kemp, Suriye’deki iç savaşın bir şekilde son bulmasının ardından militanların Irak’a sızacağı öngörüsünde bulunuyor.

İngiliz uzman, Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin şimdiden politik reform ve askeri önlem yoluna gitmesini tavsiye ediyor.

Independent yazarı Patrick Cockburn’ün makalesi ise “Suriye parçalanırsa, Irak da parçalanır” başlığını taşıyor.

El Kaide’nin Irak’ın batısını ve Kürt militanlarla şiddetli çatışmalar yürüttüğü Suriye’nin doğusunu “savaş alanına” çevirdiğine dikkat çekiyor deneyimli Orta Doğu muhabiri.

Suriye’deki barış arayışlarının umut verici olmadığına dikkat çeken Cockburn, El Kaide ve onları destekleyen diğer İslamcı grupların durdurulmasının yolu olarak, destek aldıkları Türkiye sınırının kapatılmasını gösteriyor.

İran, Batılı şirketlere göz mü kırpıyor?
Financial Times gazetesindeki iç sayfa manşetlerinden biri, İran petrolüyle ilgili.

Haberde, İran yönetiminin Batılı şirketleri petrol sahalarında çalışmaları için ihalelere davet ederek hem ekonomisini hem de Batı ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmeyi amaçladığı iddia ediliyor.

İran Petrol Bakanlığı danışmanı Mehdi Hüseyin’in, “Amerikan veya Avrupalı şirketlerin yatırım yapmasını kolaylaştırma arayışında” oldukları yönündeki beyanlarına dayanıyor haber.

Financial Times, bu beyanatın, İran’ın nükleer programını durdurmaması nedeniyle uygulanan yaptırımlar konusunda Washington ve Tahran yönetimleri arasında ilk defa bu kadar yapıcı görüşmelerin yürütüldüğü bir sırada verildiğinin altı çiziliyor.

Almanya Basını
İlk seçtiğimiz yorum, Neue Osnabrücker Zeitung adlı gazeteden:

“ABD ile iyi ilişkileri kimse prensip olarak sorgulamıyor. Ne var ki açıkça artık kendisine partner tanımayan, çevresinde sadece potansiyel düşmanlar, güvenilmez müttefikler ve muhtemel terör yuvaları gören bu güçle ilişkileri gözden geçirmenin zamanı. Sadece düşman değil, dost kazanmak isteyenlerin, dost olarak görmek istediklerine saygıyla yaklaşması gerekir.”

NSA skandalı nedeniyle, Federal Meclis'te özel bir oturum yapılacak. Bu arada Sol Parti ve Yeşiller Partisi‘nin ardından, Sosyal Demokrat Parti de bir meclis araştırma komisyonu kurulmasından yana olduklarını açıkladı. Frankfurter Rundschau konuyu şu satırlarla yorum sütununa taşımış:

“Bir meclis araştırma komisyonu kurulması NSA sorunu açısından hiç uygun bir araç değil. Zira mevcut iddia, Amerikan istihbarat servisinin Beyaz Saray’ın talimatıyla Almanları başbakanına varana dek yasal olmayan bir şekilde izlemiş olması. Ne NSA, ne de ABD Başkanı Barack Obama Alman araştırma komisyonları yasasına tabi. Komisyonun araştıracağı konu pek az. Tersine bu konuyu federal savcının ceza yasası uyarınca aydınlığa kavuşturması gerekir ve Başbakan Merkel de bu güven kaybının yaratacağı, uluslararası hukuka uygun sonuçları uygulamakla yükümlüdür.”

NSA skandalı konusunda son olarak Wetzlarer Neue Zeitung adlı gazetenin yorumuna bakıyoruz:
“İnsanları öldüren teröristlerin asıl hedefi, insanlığın kendilerince değer taşımayan özgürlüklerini çalmaktır. Gözetleme faaliyetleri sırasında her türlü ölçüyü göz ardı eden gizli servisler ise, ister istemez bu teröristlerin yardımcısı konumuna düşer.”

Bayer Leverkusen ile Hoffenheim takımları arasındaki Alman Birinci Futbol Ligi Bundesliga karşılaşmasında Leverkusen forveti Stefan Kiessling’in yan ağlardan kaleye giren golü nizami sayıldı. Alman Futbol Federasyonu Spor Mahkemesi, Hoffenheim kulübünün maçın tekrarlanması için yaptığı başvuruyu reddetti. Stuttgarter Zeitung konuyu şöyle yorumluyor:

“Olay bir golden çok daha fazla anlam taşıyor. Leverkusen'in hayalet golü, gol çizgisi teknolojisi ile ilgili tartışmaları ve spordaki değerler tartışmasını canlandırdı. Stefan Kiessling belli ki ne olup bittiği konusunda tam olarak emin değildi ve bu yüzden de suçlu durumuna düşmek istemedi. Ama durumun farkında olan diğer oyuncular ya da görevliler hakeme topun yan ağlardan kaleye girdiğini söylemediler ve böylece sporda büyük bir hata yapılmasına engel olunmadı. Spor mahkemeleri sahadaki hataları düzeltemezler.”

İsviçre Basını
İsviçre’nin Zürih kentinden Neue Zürcher Zeitung, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in cep telefonunun Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA tarafından dinlenmesi ile patlak veren skandalı konu alıyor:

“Almanya ne yapabilir? Gerçi ABD ile AB düzleminde serbest ticaret anlaşması ve banka verilerinin paylaşımı ile ilgili Swift anlaşması durdurulabilir. Ve tabii ki Almanya ve Fransa, istihbarat faaliyetlerine davranış kodeksi getiren ve Washington’ı bu kodekse uymaya yükümlü kılacak planlanan anlaşmayı hayata geçirebilirlerse iyi olur. Ancak bu tür planların sonunun ne olacağını kestirmek zor değil. ABD doğru davranmayı vaat edecek, Avrupalılar anlaşmayı imzalamak zorunda kalacak. Ama gerçekten de Washington’ın verdiği sözü tutacağına inanan var mı?”

Fransa Basını
Polonya’da komünizmin yıkılmasının ardından 1989 yılında göreve gelen ilk başbakan olan Tadeusz Mazowiecki'nin ölümü sadece Polonya’da değil, Avrupa genelinde de üzüntü yarattı. Komünist rejime karşı mücadele veren sendika hareketi Dayanışma’nın önde gelen isimlerinden olan Mazowiecki, 86 yaşındaydı. Fransız Le Monde gazetesi, Mazowiecki’nin Avrupa açısından anlamını şu satırlarla dile getiriyor:

“Avrupa dikkate değer bir insanı kaybetti. Sadece Polonya değil, Avrupa. Komünist olmayan ilk başbakan Tadeusz Mazowiecki sadece Polonya’daki Solidarnosc ‘Dayanışma’ hareketinin önde gelen isimlerinden biri değil, aynı zamanda Polonya’nın bölünmemiş birleşik bir Avrupa’ya entegrasyonunun yılmaz savunucusuydu. AB'ye üye olmasından neredeyse on yıl sonra Polonya’nın bugün bulunduğu konum, Mazowiecki ve Lech Walesa’nın 1980’li yıllarda verdikleri başarılı ve net mücadelenin doğruluğuna dair parlak bir kanıttır. Mazowiecki ülkesinde bir ahlâkî otoriteydi ve hayatının son anına kadar büyük saygı gördü. Bu, aynı zamanda ‘Dayanışma’ sendikası macerasına duyulan saygıdır.”

Letonya Basını
Gürcistan’da cumhurbaşkanlığı seçimleri on yıl önce Gül Devrimi ile göreve gelen Mihail Saakaşvili dönemini sona erdirdi. Seçimleri açık farkla kazanan Georgi Margvelaşvili ülkenin Batı rotasını sürdürmek istediğini açıkladı. Letonya’dan Diena gazetesi, Gürcistan’ın bu seçimlerle demokratik olgunluk sınavını verdiği değerlendirmesinde bulunuyor:

“Sakin ve medenî bir şekilde geçen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Gürcistan sadece yeni bir cumhurbaşkanına kavuşmadı, aynı zamanda demokratik olgunluk sınavını da vermiş oldu. Bu gerçek, uzun vadede 1991’deki bağımsızlıktan bu yana dördüncü cumhurbaşkanının seçilmiş olmasından bile daha önemli. Seçimlerin getirdiği en önemli başarı, ağırlığı olan bir muhalefetin oluşması. Dört oydan birinin ikinci gelen David Bakratze’ye gitmiş olması bunun göstergesi.”

Hollanda Basını
Hollanda'dan ‘de Volkskrant' gazetesi ise yeni iktidarın seçimleri kaybeden Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’ye karşı intikam eylemlerine girişebileceği uyarısında bulunuyor:

“Hırsı ve hep haklı olduğuna duyduğu inanç, Saakaşvili’nin bakış açısını daralttı ve onu baş düşmanı Vladimir Putin ile benzerliklere yol açan hoşgörüsüzlük ve diktatörümsü davranışlara yöneltti. Taraflı yargı, iş dünyası ve medyaya baskı, ‘idarî araçları’ kullanarak seçimlere müdahale, devlet televizyonunun propaganda aracı olarak suistimal edilmesi… Saakaşvili iktidar koltuğundan inerken en azından Putin karşıtı olmasıyla teselli bulabilir. Partisinin yenilgisini kabul etti ve iki görev dönemi sonunda olması gerektiği gibi koltuğundan indi. Yeni iktidar, şimdi dokunulmazlığını yitirdiğinde Saakaşvili’den intikam alma arzusuna yenik düşmemeli . Aynı Ukrayna’da eski başbakan Yulya Timoşenko’ya yapıldığı gibi.”

(dw türkçe/bbc türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.