Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (25 Ekim 2013)


İngiltere Basını
Guardian gazetesi özel haberinde ABD'nin 35 dünya liderini dinlemiş olabileceğine dair iddialara yer veriyor.

Guardian gazetesinde yayımlanan ve 2006 yılının Ekim ayına dayanan gizli bilgi notuna göre, ABD Ulusal Güvenlik Kurumu NSA'in, başka bir ABD bakanlığından 200'ü aşkın önemli telefon numarasının ulaştırılması sonrası, telefon dinlemeye başladı.

Amerikalı eski istihbarat görevlisi Edward Snowden'ın sızdırdığı gizli belgelere dayandırılan habere göre gizli bilgi notu, NSA'in, Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon'daki kıdemli yetkilileri fihristlerini paylaşma konusunda cesaretlendirdiğini, bu sayede kurumun önde gelen yabancı politikacıları izleme sistemlerine dahil edebildiğini ortaya koyuyor.

Guardian bu gelişmenin, ABD'yi telefonunu dinlemekle suçlayan Almanya Başbakanı Angela Merkel'le yaşanan gerginliği daha da artıracağına işaret ediyor.

Belge, elde edilen yeni telefon numaralarının, kurumun izleme sistemine ekleyecek yeni bağlantılar keşfetmesine yardımcı olduğunu da ekliyor.

Ancak belge, söz konusu telefon numaralarını dinleme faaliyetlerinin "pek kayda değer istihbarat sunmadığının" da altını çiziyor.

Financial Times gazetesinde İngiltere Merkez Bankası'nın yeni Başkanı Paul Carney'nin zor durumdaki bankalara yardım konusunda alışıldık çizgiyi izlemeyeceğinin mesajını verdiğini yazıyor.

Gazetenin 125'inci yıldönümü nedeniyle düzenlenen etkinlikte konuşan Carney, İngiltere'nin finans sektörünün iyileşmesi ve dirençli olması halinde, hem küresel hem de ulusal düzeyde varlığa dönüşebileceğini savundu.

Independent gazetesi, manşetten yer verdiği haberde sosyal sağlık hizmeti nedeniyle İngiltere'ye sağlık turizminin yaşandığını yazıyor.

Gazete, İngiltere vatandaşlarına ücretsiz olan sistemi kullanan sözde "sağlık turistlerinin" sayısının, tahmin edilenin iki katı olabileceğine dikkat çekiyor.

Prens George ve dedesi veliaht Prens Charles
Muhafazakar çizgideki Times ve Daily Telegraph gazeteleri ise ilk sayfadan Prens George'un önceki gün yapılan vaftiz törenine ilişkin haberlere yer vermeye devam ediyor.

Bu kez dikkat çektikleri nokta Kraliçe'nin ardından Küçük Prens'in veliaht dedesi Prens Charles'ın tahta geçip geçmeyeceği.

Times, Charles'ın yıllarca tahtı devralacağı anı sabırsızlıkla bekleyen biri olarak tasvir edildiğini, ancak kendisinin Kral olmak için öyle acele etmediğini söylediğini yazıyor.

Time dergisinde yer alan makaleye yer veren gazete, Charles'ın Kraliçe adına kimi görevleri "keyif almadan" yaptığını söylediğini aktarıyor okuyucularına.

Daily Telegraph da Prens Charles'ın Kral olmayı hapiste olmaya benzettiği sözlerini manşetine taşıyor. Gazete, "dört nesil kraliyet ailesi tarihi fotoğraf için poz verdi" diyerek bu fotoğrafa büyük ölçekli olarak ilk sayfadan yer verirken Charles'ın içten görüşlerini kamuoyuyla paylaştığını ifade ediyor.

Haberde ayrıca 114 yıldır ilk kez, bir hükümdarın 3 varisiyle poz verdiğini vurguluyor.

Sultan'ın Hayali
Economist dergisi, bu haftaki sayısında "Sultan'ın Hayali" başlıklı makalede, gelecek hafta açılacak Marmaray tüp geçit projesini konu alıyor.

Makale, tünelin 'Batı yanlısı 1'inci Abdülmecid'in hayali olduğuna, ancak o dönemdeki teknoloji ve bütçe sıkıntısı n

Economist, dünyada iki kıtayı birbirine bağlayan ilk tüp geçitin Atatürk'ün Cumhuriyeti'nin 90'ıncı yıldönümü olan 29 Ekim'de açılacağını belirtiyor.

'Mühendislik mucizesi'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2004'te partisi AKP ilk iktidara geldiğinde bu projeye önayak olduğunu yazan dergi, 2025 yılında, bir milyonu aşkın kişinin kullanacağı tahmin edilen Marmaray'ın, 14 milyonluk şehrin belası trafik sorununu hafifleten bir mühendislik mucizesi olduğunu AKP'yi eleştirenlerin de kabul ettiklerini yazıyor.

Ancak dergiye göre 'yüzlerce hastane ve yol inşaatını da içeren projeler, partiye ülkedeki seküler elit kesimin uzun zaman görmezden geldiği, kırsaldaki milyonlarca Anadolulunun tereddütsüz desteğini kazandırmış olsa da Erdoğan'ın heybetli projeleri, giderek daha fazla oranda bir kibire işaret' algılanıyor.

Dergi, 'İstanbul'un Asya yakasında Türkiye'nin en büyük camisini inşa etmek de dahil bu devasa projelerin, kamuoyunda pek az tartışılarak kabul ettirildiğini' de ekliyor.

'Her zamankinden daha otoriter'
"Bir dönem İstanbul Belediye Başkanlığı da yapan Erdoğan, Türkiye'yi her zamankinden daha otoriter bir tarzda yönetiyor." diyen Economist, bu konudaki kaygıların Haziran ayındaki Gezi Parkı protestolarının odağında olduğunu, bu protestoları Erdoğan'ın yüzlerce ağacı keserek Taksim Meydanı'na alışveriş merkezi inşa etme planlarının tetiklediğini hatırlatıyor. Dergi, bu hafta yol yapmak için ağaçların söküldüğü Ankara'da da yeni protestoların patlak verdiğini belirtiyor.

Dergi, çevrecilerin çağrılarına rağmen hükümetin Karadeniz yakınlarında üçüncü boğaz köprüsünü inşa etmekte olduğunu, bunun daha fazla ağacın kesilmesi, aynı zamanda leylek ve kartallar da dahil olmak üzere kuşların kritik önemdeki bir göç güzergahının bozulması anlamına geldiğini vurguluyor.

"Kuşbilimci Ümit Yarım, köprüdeki otomobillerin farlarına gelen kuşların, zincirleme kazaları tetikleyebileceği uyarısında bulunuyor.

Aleviler köprüye atalarını katlettiğini söyledikleri Yavuz Sultan Selim'in adının verilecek olmasına öfkeli. Hükümet ayrıca altı pistle dünyadaki en büyük havaalanlarından birini İstanbul'un kuzeybatısında inşa etme planlarını da sürdürüyor."

"Daha tartışmalı olan ise Erdoğan'ın hala "çılgın projem" dediği kanalı açma planları. Bu 50 kilometrelik kanal, Marmara Denizi ile Karadeniz'i birbirine bağlayarak tanker trafiğini Boğaz'dan uzaklaştırmayı, haliyle hava kirliliğini ve kaza riskini azaltmayı amaçlıyor. Ama çevreciler, bunun iki denizde de tüm ekosistemi mahvedebileceğini söylüyor."

Economist'e göre 'parti yetkilileri, ülkenin gerilen mali durumu karşısında bu kanalın inşa edilmesinin pek de mümkün olmadığını gizliden gizliye kabul ediyor. Ancak, hükümetin yeni havaalanını finanse etmekte sorun yaşadığı haberlerini de Erdoğan'ı devirmek isteyen aynı "küresel güçler"in kara propagandası diyerek reddediyorlar.

AKP'nin bu tür taktiklere sıklıkla başvurduğunu savunan Economist, Erdoğan'ın Gezi olayları sırasında sarhoş göstericilerin bir camiye işediklerini söylediğini, bu fikri desteklemeyen imamın da başka bir camiye sürüldüğünü yazıyor. Dergi, bu olayın antikapitalist Müslümanların tepkisini çektiğini eklerken makaleyi ironik olduğunu söylediği bir bilgiyle tamamlıyor:

"Ahlaksızlık yapıldığı iddia edilen cami Abdülmecid'in annesi Bezmialem tarafından inşa ettirilmişti. Aslen Hristiyan bir köle olan Bezmialem'in gerçek adı 'Suzi'ydi."

HIV taşıyan bebek iyileşti mi?
Doktorlar, Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan bir çocukta, HİV virüsünü uzun vadeli remisyon sürecine soktuklarına emin olmalarını sağlayacak kanıtları olduğunu söylüyor.

Remisyon, hastalığın kontrol altına alındığı ve ilerleme görülmediği durumları ifade ediyor.

Guardian gazetesinin haberine göre aslında haber bu yıl başında gündeme gelmiş, ancak kimi doktorlar, çocuğun bebekken gerçekten de virüse maruz kalıp kalmadığının anlaşılamadığını söylemişti.

Bebeğin, annesinin kanındaki virüsle teması dolayısıyla HİV pozitif çıktığı düşünülmüştü.

New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan araştırma sonuçları, şimdi 3 yaşında olan kız çocuğunun virüse ana rahminde maruz kaldığını ortaya koyuyor.

Ağır antiretroviral ilaç kokteyli ile tedavi edilen çocuğun vücudunun, tedavi 18 ay önce sona erdiği halde, virüs belirtisi göstermediği belirtiliyor.

Amerikan hükümetinin en üst düzey AİDS uzmanı olan Doktor Anthony Fauci de "bebeğin iyileşmiş olmasının mümkün olduğunu, ancak HİV için kimi kanser vakalarında olduğu gibi beş yıldan sonra bedendeki virüsün temizlendiği gibi bir tanımlarının henüz bulunmadığını" söyledi.

ABD hükümetinin sponsorluğunda Ocak ayında başlayacak uluslararası bir çalışma kapsamında HİV ile doğmuş bebekler tedavi altına alınarak benzer sonuçların sayısı artırılmaya çalışılacak.

Almanya Basını
Ulusal gazetelerden Süddeutsche Zeitung skandalın Almanya'da büyüme ihtimaline değiniyor.

"Angela Merkel ve başbakanlığın, ABD’nin dinleme skandalına ilişkin temmuz ayında söylediklerinden daha fazla şey bildikleri ve bu bilgileri seçim kampanyası nedeniyle gizli tuttukları ortaya çıkarsa, o zaman NSA skandalına bir de Almanya’nın skandalı eklenir. Zira böyle bir durumda seçmenin aldatılması da söz konusu olur. Gelişmeler, meclis araştırma komisyonunun kurulmasını gerektiriyor. Ancak burada da büyük koalisyon kurulmadan önce muhalefetin sesinin ne kadar zayıf kaldığı göze çarpıyor. Zira Başbakan Merkel’in ABD’ye karşı gecikmiş sert tepkisine, Sosyal Demokrat Parti’nin müstakbel koalisyon ortağına gecikmeli yumuşaklığı eşlik ediyor."

Frankfurter Allgemeine Zeitung'un ABD'yi sert bir şekilde eleştiren yorumunda ise Alman hükümetinin aptal yerine konulduğu görüşüne yer veriliyor:

"Başbakan Merkel, Obama yönetiminin terörle mücadelede her türlü ölçüyü kaçırdığını ve çok açık bir biçimde dostla düşmanı ayırt edemediğini, kendi kulağı ile duymuş oldu. Washington dinleme operasyonlarıyla dört dostuna büyük ayıp etmiş oldu. Hatta Almanya Başbakanı ve kabinesi iki kat kandırılmış oldu. Zira muhtemelen dinlenmeye devam edilirken, hükümet kanadı, Amerikalıların asla böyle bir şey yapmayacağına kefil olma saflığını gösterdi. Başbakanlık Dairesi Başkanı Ronald Pofalla, ağustos ayında NSA skandalının kapandığını bildirmişti. Atlantik’in karşı yakasındakiler buna mikrofon bile gerektirmeyecek kadar yüksek sesle gülmüş olmalılar. Almanya ve AB, Washington’un iyi niyetine artık daha fazla güvenemez."

Essen’de yayımlanan Neue Ruhr/Neue Rhein Zeitung ABD’nin dostlarını dinleme huyundan vazgeçebileceğine ihtimal vermiyor:

"Edward Snowden’in ifşaatıyla ortaya çıkan kural ihlalleri personel olduğu kadar yapısal bakımdan da radikal değişiklikleri gerektirmektedir. Samanlıkta toplu iğne aramak için küresel boyutta bilgi toplama çılgınlığına artık son verilmelidir. Lâkin ABD geri adım atmayacaktır. Avrupa bu yolu tek başına kat etmek zorundadır. Ancak internette ABD’nin çalmasına meydan vermeyen ve özel ile devlet arasındaki çizgiyi yeniden belirleyen bir güvenlik mimarisi kurulması şartıyla Amerikan Büyük Biraderi’nin veri hırsızlığı kısmen de olsa önlenebilir. İnşallah öyle olur."

Frankfurter Rundschau gazetesinde ise şu satırları okuyoruz:

"Amerikan Anayasası, ‘Bütün insanlar eşit doğar’ der. Anlaşılan, Amerikan istihbarat servislerinden Ulusal Güvenlik Ajansı bu mesajı son derece ciddiye alıyor. Madem istediği Almanı dinleyebiliyor, o zaman Alman milletinin en üstteki hizmetkârı Başbakan Angela Merkel’i neden dinlemesin. Merkel’in infiali yalandan bile olsa, bu hadise önemli bir fırsattır. Şimdi insanlık tarihindeki en kapsamlı dinleme operasyonunu bastırmak için süre kazanılmıştır. Yurttaş, siyasetçileri beklemeyip, sürekli dinlenmeye karşı kendiliğinden harekete geçmelidir. Bir zamanlar çoğumuzun insan hakları ile siyasi ve fikir hürriyetleri alanlarında örnek aldığı bir ülkenin şimdi bu hürriyetleri tehdit eder hale gelmesine kimse tepkisiz kalamaz."

Fransa Basını
Muhafazakâr Fransız gazetesi Le Figaro, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu'nun Almanya Başbakanı Angela Merkel'in cep telefonunu dinlediği yönündeki iddiaları ve Merkel'in konuyla ilgili olarak ABD Başkanı Barack Obama'yı telefonla aramasını yorumluyor. "Angela Merkel ABD'den şüpheleniyor" başlıklı yorumda şu satırlar dikkat çekiyor:

"Almanya Başbakanı Angela Merkel, Amerikan gizli servisleri tarafından dinlenmiş olabilir. Kişisel bilgilerin güvenliği konusunun da gündemde olacağı AB Zirvesi öncesinde bu haber, ABD'ye yönelik bir uyarı ateşi ve AB'nin bu konuda kararlı bir tepki sergilemesi için bir çağrı anlamına geliyor. Avrupa, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu'yla (NSA) ilgili dinleme skandalını yeni keşfetmiyor. Ancak Angela Merkel'in kendisiyle ilgili suçlamayı dile getirmesiyle bu olay, muazzam bir boyut kazanmış oldu."

Bir başka Fransız gazetesi L'Eclair des Pyrenees ise Fransa'da aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin güçlenmesini ele alıyor:

"Fransa'da beş milyon işsiz var. İşsizlik dairelerinin açıkladığı istatistiklerin üstünde olan işsiz sayısı, giderek artıyor. Böyle bir durumda Ulusal Cephe'ye ilginin azalmasını nasıl bekleyebiliriz? Varolan ekonomik sıkıntılara şimdiki sol hükümetin izlediği inanılması zor yöntemler de ekleniyor. Cumhurbaşkanı François Hollande'ın Roman bir lise öğrencisi Leonarda'nın ailesi ile birlikte Kosova'ya sınır dışı edilmesi skandalında yaptığı son 'U Dönüşü' Ulusal Cephe'ye daha fazla malzeme sağladı. Sağcılar da giderek daha yoğun biçimde aşırı sağcılarla flört etmek suretiyle Ulusal Cephe'yi tehlikeli bir biçimde güçlendiriyor."

Fransız Le Monde gazetesi ise "Avrupa'ın ortak bir ekonomi politikasına ihtiyacı var" başlıklı yorumda, Brüksel'deki AB Zirvesi'ni ele alıyor:

"Almanya ortak para birimini korumak için ona duyulan güveni yeniden sağlamak zorunda. Avrupa Konseyi'nin eski genel sekreteri Pierre de Boissieu, Fransa'nın 1983'de, yani Euro'nun doğduğu yılda izlediği güçlü Frank politikası gibi, Euro Bölgesi'nde de ekonomi politikalarının aynı hizaya çekilmesini öngören bir planının yürürlüğe konmasını öneriyor. Yeni bir başlangıç yapılmasına ihtiyaç duyuluyor. Ancak bununla kastedilen, Euro Bölgesi ülkelerinin yeni borçlanmalarda gayri safi milli hasılanın yüzde 3'ün altında kalmasını sağlamaları değil. Bundan daha çok ülkelerin bütçe ve vergi politikalarını standart hale getirmeleri gerekir."

Hollanda Basını
Hollanda'da de Telegraaf ise Başbakan Angela Merkel'in cep telefonunun dinlendiği iddialarıyla ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:

"Tıpkı ülkeler gibi devlet başkanlarının da dostu yok, söz konusu olan sadece çıkarlar. Ancak Obama bu durumu renkli bir hale dönüştürüyor. Kişisel ilişkiler ve diplomatik duyarlılık olmaksızın uluslararası alanda ilerleme sağlamak mümkün değil. Casusluk kuşkusuz dünyanın en eski mesleği. Sosyal medyada yürütülen kapsamlı kampanyaların da etkisiyle yeniden bu göreve seçilen bir Başkan'ın modern teknolojiye ağırlık vermesi şaşırtıcı değil. Aynı şekilde devletin vatandaşlarını sürekli dinlediği eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nde yetişen Angela Merkel'in dinlenme iddialarına gösterdiği öfke de anlaşılabilir. Dost bir Başbakan'ın kişisel telefonunun dinlenmesi ile çok ileriye gidilmiş olunuyor."

(dw türkçe/bbc türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.