Avrupa Basınında Bugün (4 Eylül 2013)
İngiltere BasınıGuardian gazetesi, manşetten duyurduğu haberde Obama'nın Suriye'de rejim değişikliğine gidilmesinin gündemde olduğunu söylediğini aktarıyor.
Gazete, Başkan'ın askeri müdahalenin, Esad'ın devrilmesini de içeren daha geniş bir stratejinin parçası olduğunu söylediğini aktarıyor.
Guardian'ın haberine göre Beyaz Saray askeri müdahalenin kimyasal silah kullanılmasından caydırmak için "sınırlı ve orantılı" olacağını söylediyse de Obama'nın bunu ilk defa rejim değişimini içeren daha kapsamlı bir değişiklikle alakalandırdığını yazıyor.
Guardian haberinde ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban ki-Mun'un "kuvvet kullanımının ancak meşru müdafaa veya Güvenlik Konseyi izniyle olabileceğini" söyleyerek Amerika'nın askeri müdahale planlarının yasallığı konusunda kuşku uyandırdığını aktarıyor.
'Gorbaçov, Putin ve Obama'nın konuşmasını istiyor'
Times gazetesi bir haberinde SSCB'nin son lideri Mihail Gorbaçov'un Amerika ve Rusya arasındaki ilişkilerin hızlı bir biçimde kötüleşmesinden endişe duyduğunu yazıyor.
Times, kendilerine konuşan Gorbaçov'un, Putin ve Obama'nın bu hafta St. Petersburg'da yapılacak G20 zirvesinde bir araya gelmesinin "çok önemli" olduğunu söylediğini aktarıyor.
Gazete, Suriye konusunda gelince Gorbaçov'un askeri müdahale için BM Güvenlik Konseyi'nin desteği olması gerektiğini söylediğini; ve İngiltere Parlamentosu'nun müdahale önergesini reddetmesini tebrik ettiğini yazıyor.
Hollande: 'Esad röportajı kararlılığımı arttırdı'
Independent gazetesi, Suriye cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın Fransız Le Figaro gazetesine bir röportaj verdiğini yazıyor.
Gazete, röportajı yapan George Malbrunot'un, Esad'ın etrafında fazla güvenlik görevlisi olmadığını göstererek gizlenmediğini kanıtlamaya çalıştığını yazdığını aktarıyor.
Independent'ın haberi şöyle devam ediyor: "Esad, Amerika'nın hava saldırısına katılması durumunda Fransa'nın 'çıkarlarının olumsuz etkileneceğini' söyledi.
Kendisi ayrıca Orta Doğu'nun baruta benzetip hava saldırısının gerçekleşmesi durumunda 'bölgesel bir savaşa yol açabileceğini' söyledi.
Le Figaro'da basılan röportaj Fransız Cumhurbaşkanı François Hollande'ın tepkisini çekti. Kendisi, Esad'ı 'yalancılıkla' ve 'Fransız halkını tehdit etmekle' suçladı.
Hollande, 'Röportajı okuduğumda kararlılığım arttı. En büyük tehlike, bir şey yapmamamız ve onun kimyasal silah kullanmaya devam etmesine göz yummamız olur.' dedi."
Financial Times: 'Komşular insan akınıyla boğuşuyor'
Financial Times gazetesi, Birleşmiş Milletler'in Suriye'nin komşularının mülteci akınıyla boğuştuğunu söylediğini sayfalarına taşıyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin verilerine dayanılarak yazılan haberde, ülkeden kaçan mültecilerin sayısının son altı ayda 2 milyonu aştığı aktarılıyor.
BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres'in Suriye'yi "yakın tarihte görülmemiş seviyede acı ve insanlık faciasının yaşandığı yer" olarak tasvir ettiğini yazan Financial Times, en fazla mültecinin "ufak ve patlamaya hazır" Lübnan'a gittiğini aktarıyor.
Gazete ayrıca Türkiye'deki yetkililerin de 460 bin mültecinin kabul edildiğini ama daha fazla kabul edebilecek durumda olmadıklarını söylediklerini yazıyor.
Gazete, Suriyelilerin bu yüzden sınırın Suriye tarafındaki kamplarda kalmak zorunda kaldığını ama aralıklarla Türkiye'ye girdiklerini yazıyor.
Guardian: 'Türkiye sınır şehirlerinde mezhepçilik artışta'
Guardian gazetesi, Suriye'den mültecilerin gelmesiyle Türkiye'nin sınır şehirlerinde mezhepçiliğin de artmaya başladığını yazıyor.
Gazetenin haberi şöyle: "Birçok mülteci kendini Hatay'ın sınırda bulunan Yayladağı mülteci kampında bulurken, bunun Türkiye'nin en hoşgörülü şehri olarak bilinen Hatay'a artıcı etkisi açık.
Burada yaşayan Alevi ve Sünni aileler Suriye'deki ailelerle doğrudan akraba olduğundan çatışma evlerine daha da yaklaşıyor. Alevilerin çoğu Beşar Esad'ı desteklerken Sünni yerleşkeler Sünni muhaliflerin tarafında.
(…) Gazeteci Tamer Yazar, 'Ankara gitgide Suudi Arabistan ve Katar gibi Sünni bir duruş sergilediğinden Hatay halkı bunu bir mezhep çatışmasına taraf olunması olarak yorumluyor.' diyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gitgide daha fazla mezhepçi bir duruş sergileyerek etnik ve dini ayrımları derinleştirmeye çalıştığı hissi, Hatay'ın bu çizgiler doğrultusunda bölünmesi planıyla körükleniyor.
(…) Yazar, 'Erdoğan'ın Suriye'ye dair konuşmalarında her zaman bir Sünni eğilim var. Reyhanlı'ya dair sözleri de buranın halkını çok kızdırdı. [Çifte bombalamada] ölenlerin hepsinin Sünni, Alevi, Kürt ve Türk olduğunu bilmiyoruz.' diyor.
Reyhanlı'da yaşayan yerel halk bununla hemfikir. İşsiz kamyon şoförü Mehmet Sanverdi, "Burada mezhepçi konuşmalar olmazdı. Suriye'yle yaşanan sorunların ardından bu değişti." diyor.
Halkın çoğunluğu Hatay'da Aleviler ve Sünniler arasında neredeyse hiç sorun olmadığını söylüyor ve artan gerilimden hükümeti sorumlu tutuyor."
Almanya BasınıNürnberger Nachrichten gazetesinden Ortadoğu eksenli bir yorumla başlıyoruz basın turumuza. İsrail'in ABD ile Akdeniz'de gerçekleştirdiği füze denemesini büyüteç altına alan gazete, İsrail'in bu gövde gösterisinin bölgedeki önemli süreçleri etkileyeceği görüşünde. Yorum şöyle:
"Her kim ki askerî saldırıların bir seçim malzemesi olduğunu düşünüyorsa, sonuçlarını da hesaba katmak zorunda. İsrail ile Filistin arasında yeniden başlayan barış görüşmelerinin devam edebileceğine artık kimse ihtimal vermiyor. Aynı durum, İran'ın nükleer programına dair ihtilafın bir an önce çözümü konusunda, Tahran'daki yeni yönetim için de geçerli. Tüm bunlar, geçici hasarlara yol açmayacak. Bunlar, işlerin korkunç şekilde sarpa sarması anlamına geliyor. Yıllarca hatta onyıllarca sürecek etkilere yol açacaktır."
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, 17 yıl sonra Fransa’yı ziyaret eden ilk Almanya Cumhurbaşkanı oldu. Gauck görüş farklılıklarına karşın iki devletin yakın işbirliği içinde olması gerektiğini söyledi. Gauck temaslarda bulunurken, Alman basını iki ülkenin savunma politikalarını mercek altına alıyor. Düsseldorf merkezli Handelsblatt gazetesi, Almanya ve Fransa'nın savunma politikalarına eleştirel yaklaştığı bir yorumu taşıyor sütunlarına;
"Almanya, Avrupa'nın ekonomik bakımdan öncü ülkesi konumunda. Ne var ki, iş savunma politikalarına geldiğinde her zaman faturayı ödeyen Fransa oluyor. Yani tehlikeli durumlarda elini taşın altına koyan Fransız askerleri oluyor. Bu tutumuyla Fransa kendisini, uluslararası terörizmin hedef tahtası haline getiriyor. Buna karşın Almanya'da bir yandan 'güvenli bir ortamın' keyfi sürülürken, diğer yandan da eski sömürgeci güç Fransa'nın köhnemiş dış politika anlayışıyla alay ediliyor. Almanya'nın, askerlerini geri planda tutmasına dair her zaman iyi bir gerekçeleri bulunuyor. Kimi zaman, söz konu olan, bir BM üyesi değil, kimi zaman Fransa çatışma bölgesini daha iyi tanıdığı öne sürülüyor ve kimi zamansa çatışma, Almanlar için basitçe çözülebilecek türden olmuyor. Hiçbir şey bulunamadığı takdirdeyse gerekçe olarak ülkedeki genel seçim gösteriliyor.
Bilişim devi Microsoft'un, Finlandiyalı mobil cihaz üreticisi Nokia'nın cep telefonu birimini devralması, Alman gazetelerinde geniş yankı bulan konular arasında. Konuyla ilgili Stuttgarter Zeitung'un yapacağımız bir alıntıyla basın turumuza devam ediyoruz:
"Microsoft, büyük bir riski göze alarak Nokia bünyesindeki 32 bin çalışan ve çok sayıda üretimi tesisini devralıyor. Aslında Microsoft'un önünde başka bir seçenek de yoktu. Zira Amerikalı bilişim devi, mobil cihazlar için geliştirdiği Windows Phone 8 adlı işletim sistemini Nokia dışında hiçbir cep telefonu üreticisine kabul ettirememişti. Güçlü bir ortak olmadan dünyanın en iyi işletim sistemini geliştirseniz de nafile. Giderek büyüyen mobil internet pazarından pay alamaması durumunda Microsoft'un geleceğinin hiç de parlak olmayacağı aşikâr."
Alman basını ayrıca Nazilerin, insanları ölüme yolladığı Auschwitz toplama kampında görev yapan 30'un üzerinde şüpheli hakkındaki dava hazırlıklarına yer veriyor. Ludwigsburg'daki Nasyonal Sosyalizm Suçlarını Araştırma Merkezi, yaptığı ön soruşturmanın ardından hazırladığı 30 ayrı dava dosyasını tüm Almanya'da savcılıklara iletecek. Yaşları 87 ile 97 arasında değişen şüpheliler, toplama kampı Auschwitz’de işlenen cinayetlere iştirak etmekle suçlanıyor. Frankfurter Rundschau gazetesinin konuya ilişkin yorumu şöyle:
"Alman yargısı, Nazi savaş suçlularının adalet önünde hesap vermesi sürecinde başarı sağlayamadı. Bu durumu, 30'dan fazla Auschwitz Kampı görevlisinin yargılanması da düzeltemeyecek. Çünkü geç kalındı! İşlenen suçların üzerinden ne kadar zaman geçerse, eski ve yeni Naziler gerçeği bir o kadar küstahça tahrif edebiliyor. Ve artık sona gelinmesini isteyenler artıyor. Buna karşın yargı, emsal teşkil edecek bir etki sağlamayı hedefliyor. Çünkü işlenen suçlar tahammül sınırlarını aşıyor, çekilen acılarsa unutulamayacak kadar derin. Ayrıca katillerin cezasız kalması, adalet duygumuza zarar veriyor. Bu nedenle bir hukuk devleti, adli kovuşturmasını sonuna kadar yürütmelidir."
Fransa BasınıFransız Le Monde ise Suriye'ye askerî müdahale konusunda Fransız Parlamentosu'nda oylama yapılmasından yana görüş belirtiyor:
“Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande da Suriye'ye askerî müdahale konusunda parlamentonun görüşünü alsa ve oylamaya gitse, hiç fena olmazdı. Tıpkı ABD Başkanı gibi Fransa Cumhurbaşkanı da parlamentoda bu konuda yapılacak oylamayı faydalı bir ulusal pedagoji egzersizi olarak algılayabilirdi. Ayrıca böyle bir girişim, Suriye'deki rejimin ‘cezalandırılması' taleplerine de güç kazandırırdı. Başkan Obama'nın Kongre'ye başvurma kararı, François Hollande'a 4 Eylül'deki parlamento görüşmesinin ardından oylama hazırlığı için zaman da kazandırmış olurdu. Hollande, göreve seçilmesinden önce verdiği vaatlerde, dış politik gelişmelerde parlamento ile diyaloğu derinleştirmekten yana olduğunu ilân etmişti. İşte şimdi bunun tam zamanı!”
Hollanda BasınıHollanda gazetesi De Volkskrant’ın Batı'nın Suriyeli mültecilere yardım yükümlülüğü olduğunu belirttiği yorumunda ise şu satırları okuyoruz:
“Her şeyden önce de Batılı ülkelerin, bu arada Hollanda’nın, Suriye’nin komşularına malî yardımları artırarak bu ülkelerin yoğun mülteci akını altında ezilmelerini engellemesi gerekir. Suriye'ye askerî operasyondan yana olanlar, Batı'nın bekleme politikalarıyla Suriye'deki sivilleri Esad rejiminden koruma yükümlülüğünü ihlâl ettiğine işaret ediyor. Askerî müdahale doğru mudur, bu bir yana… Fakat Suriye'den kaçanlara Batılı ülkelerin yardım etme yükümlülüğü tartışma götürmez.”
Avusturya BasınıAvusturya gazetesi Der Standard, Amerikan bilişim devi Microsoft'un, Finlandiyalı mobil telefon üreticisi Nokia'nın cep telefonu birimini devralmasına ilişkin yorumunda “Engebeli yol” başlığını kullanmış:
“Bu devralma işi engebeli bir yoldan geçecektir. Nokia’da çalışan 32 bin kişinin 100 bin personeli bulunan yazılım devi Microsoft’a entegre edilmesi epeyce zaman alacaktır. Ancak mobil cihazlar pazarındaki baş döndürücü hız göz önünde bulundurulacak olursa Microsoft’un bu kadar zamanı yok, ayrıca rakipleri de uyumuyor. Şimdiye kadar arama moturu Google’ın işletim sistemi Android’e ve Windows telefonlarına ilgi duyan akıllı telefon üreticileri Samsung ya da HTC bu durumda Microsoft’a yüz vermeyeceklerdir. Muhteşem bir geleceğe geçiş böyle olmasa gerek!”
(bbc türkçe/dw türkçe)

YORUM YAZIN