Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (18 Eylül 2013)


Almanya Basını
Berlin’de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi, BM’nin Suriye’de kimyasal silahların kullanıldığına dair raporunu yorum sütunlarına taşımış:
“BM çevrelerinde sözde tarafsızlığın korunmasına, hukuku çiğneyenlere ve onları himaye edenlere karşı hoşgörülü davranmaya o kadar alışıldı ki, BM Genel Sekreteri bile Suriye’de savunmasız sivillere karşı zehirli gaz kullanılmış olmasına rağmen, bunun sorumlularının adını ağzına almaya cesaret edemiyor. Esad rejiminin işbirlikçilerinin uluslararası toplumun kınadığı kimyasal silahları kullanmış olduğuna dair çok güçlü ipuçları var. Bu açık olan şey hakkında susmak da BM’nin itibarını ve meşruiyetini azaltmış oluyor.”

Neue Osnabrücker Zeitung ise Washington'daki Amerikan donanmasına ait komando merkezine düzenlenen, 12 kişinin öldüğü saldırıya ilişkin yorumunda şu görüşleri savunuyor:
“ABD, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’nın adının karıştığı skandalda yaşandığı gibi dijital izleme konusunda dünya şampiyonu olabilir. Pakistan ve Yemen'de olduğu gibi insansız savaş uçakları ile hasımlarını tam isabet vurup, ortadan kaldırabilir. Ancak düşman kendi içinden olduğu zaman tüm bunlar yetmiyor. Saldırıyı düzenleyen IT görevlisi askerin piyade ve av tüfekleri ve el bombaları ile kimse fark etmeden Washington'daki donanma üssüne girebilmiş olması, güvenlik kontrolleri hakkında iyi bir izlenim bırakmıyor. Bu kan gölü gözleri bir kez daha alışıldık bir tartışma noktasına çevirdi: Amerikalıların gevşek silah yasaları… ABD'de cinnet geçiren kişilerin alçakça fantezilerini uygulamaya koymaları hâlâ basit bir iş!”

Almanya, 22 Eylül Pazar günü yapılacak genel seçimin son dönemecine girmiş bulunuyor. Magdeburg'da yayımlanan Volksstimme adlı gazete bu çerçevede seçimlere ilişkin genel bir değerlendirme yapıyor:
“Genel seçim kampanyaları uzun bir süre monoton bir düzeydeydi. Ama şimdi uyuma modu sona erdi. Düzenlenen son anketler hükümet ile muhalefetin eşit durumda olduğuna işaret ediyor. Son dönemeçte ise tamamen dramatik bir mücadele bekleniyor. Liberaller, yani Hür Demokrat Parti siyasî ölüm-kalım savaşı veriyor ve son çare olarak Hrıstiyan Birlik partilerinin seçmeninden en azından ikinci oylarını liberallere vermelerini dileniyorlar. Yeşiller'in liste başı adayı Jürgen Trittin, (1981 yılındaki belediye meclis adaylığı sırasında çocuklar ve yetişkinler arasındaki şiddet içermeyen cinsel ilişkinin cezalandırılmaması gerektiği yönündeki açıklamasının yeniden gündeme getirilmesi nedeniyle) şimdilerde baskı altında. Saldırıların dozu gittikçe artarken, sinirler de gerilmeye başlamış durumda. Seçimlerde sürprizi seçim sandığına gitmekten yana olmayanlar ve son anda oy verme kararı alanlar yapabilir. Ayrıca Korsanlar Partisi ya da Almanya İçin Alternatif Parti (AfD) yüzde beşlik seçim barajını aşabilecekler mi? Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve Sol Parti ile üçlü bir koalisyona gitmeye son anda karar verir mi? Şu anda kesin olan hiçbir şey yok… Ama her şey mümkün!”

Alman gazetelerinde seçim sonrası olası koalisyonlara ilişkin tahminler ve analizler de hız kazandı. Seçim kampanyaları sırasında Sosyal Demokrat Parti başbakan adayı Peer Stenbrück, Angela Merkel'ın lideri olduğu Hrıstiyan Demokrat Birlik ile büyük koalisyona gitmek istemediğini sık sık vurgulamıştı. Mannheimer Morgen gazetesi, Pazar günkü seçim sonucunun böyle bir opsiyonu dayatabileceğinden yola çıkarak şu yorumu yapıyor:

“Eğer büyük koalisyon olacak olursa Sosyal Demokrat Parti'nin hem fiyatını artırması, hem de Hrıstiyan Demokratlar'dan koalisyon görüşmelerinde hem parti programı, hem de bakanlıklara getirilecek isimler konusunda ağır tavizler koparması gerekecek. Zira sadece itibarını yitirmeme şartıyla kendi tabanına bu nahoş büyük koalisyon evliliğini izah edebilir. Tabii bu birliktelik de ancak sosyal demokratların genel seçimden hatırı sayılır bir oy oranıyla çıkmaları halinde mümkün olabilir. Sosyal demokratların Eyalet Temsilciler Meclisi'ndeki ağırlığı da göz önüne alındığında, Sosyal Demokrat Parti açısından büyük koalisyon perspektifi hiç de fena görünmüyor!”

İngiltere Basını
İngiltere basını dünya haberleri sayfalarında, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney'in açıklamalarına geniş yer veriyor.

Guardian, Hamaney'in Tahran'da rejimin en önemli gücü Devrim Muhafızları'nın komuta kademesine hitaben yaptığı konuşmayla, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye Amerika Birleşik Devletleri'yle ülkenin nükleer programıyla ilgili doğrudan görüşme yapma yetkisi verdiğine dair en açık sinyali gönderdiğini söylüyor.

Haberde Hamaney'in, 'Diplomasi gülmek ve görüşme istemektir. Diplomaside uygun hamlelere karşı değilim. Diplomasi, bir güreşçinin esnekliğine sahip olmalı. Belki bazen taktik nedenlerle geri çekilmeli, ama kimin rakip ve düşman olduğunu unutmadan' dediği belirtiliyor.

Haberde, geçmişte İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi'nde Ruhani'nin yardımcılığını yapan Seyid Hüseyin Musaviyan'ın da geçen hafta bir Japon gazetesine yazdığı makalede Hamaney'in Ruhani'ye ABD'yle doğrudan nükleer görüşmeler yapma iznini verdiğini söylediği de aktarılıyor.

Guardian ayrıca, Hamaney'in İran İslam Cumhuriyeti'nin kurucusu Humeyni gibi, Devrim Muhafızlarına siyasetten uzak durmaları çağrısı yaptığını aktarıyor.

Gazete Humeyni'nin 1979 İslam Devrimi'nden sonra yaptığı bu çağrıya karşın, özellikle eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın sekiz yıllık iktidarında Devrim Muhafızları'nın siyasette önemli rol oynadıklarını ve mali faaliyetlerini genişlettiklerini belirtiyor.

'Türk seçmenler sağa kayıyor'
İngiltere basınının dünya haberleri sayfalarında geniş yer ayrılan bir başka konu da, bu Pazar günü Almanya'da yapılacak genel seçimler.

Times'ta yer alan bir haberde, Almanya'daki Türk kökenli seçmenlerin giderek artan oranda, geleneksel olarak destek verdikleri Sosyal Demokratlar'dan Başbakan Angela Merkel'in merkez sağcı Hristiyan Demokrat Birlik Partisi CDU'ya kaydıkları belirtiliyor.

Gazetenin Berlin Muhabiri David Charter'ın imzasını taşıyan haberde, "Almanya'nın eski 'misafir işçileri' Sosyal Demokrat Parti için çantada keklikti. Çünkü göçmenlerin ve düşük gelirlilerin haklarının doğal savunucusu olarak görülüyorlardı. Ancak kendilerini evlerinde hisseden yeni kuşak Alman-Türkler, yükselen orta sınıf ve bir Sosyal Demokrat Parti üyesinin genel olarak 'ırkçı' diye tanımlanan kitabı, desteğin kaymasının arkasındaki nedenler olarak görülüyor" deniyor.

Haberde bir milyon dolayında olduğu tahmin edilen Türkiye kökenli Alman vatandaşı seçmenlerin yarısının 2009 seçimlerinde Sosyal Demokratlar'a oy verdiği kaydediliyor. Ancak yeni bir kamuoyu araştırmasına göre şimdi bu rakamın yüzde 42,9'a düştüğü, Hristiyan Demokratlar'a verilen desteğinse, dört yıl önceki yüzde 11'lik orandan, yüzde 20,3'e yükseldiği söyleniyor.

'Sonunda Almanya'ya geldiler'
Haberde görüşlerine yer verilen Berlin Türk Toplumu Derneği Başkanı Bekir Yılmaz, Türk toplumunda CDU'ya verilen desteğin artmasını, 'Türk göçmenlerin sonunda Almanya'ya geldiğini' ve artık sadece göçmenlikle ilgili konular üzerinden oy kullanmadıklarını gösteren bir kanıt olarak yorumluyor.

Times, Sosyal Demokratlar'ın aldığı desteğin, Türkler'in çifte vatandaşlık edinebilmesini savunmalarına, Hristiyan Demokratlar'ın da Türkiye'nin AB üyeliğine şiddetle karşı çıkmasına karşın düştüğünü kaydediyor.

Kamuoyu araştırmasını yapan Futureorg Enstitüsü'nden Kamuran Sezer de, Sosyal Demokratlar'ın aldığı desteğin partinin eski Maliye Bakanlarından Thilo Sarrazin'in yazdığı kitapla darbe aldığını da belirtiyor.

Sarrazin , 'Almanya kendisini yok ediyor' adlı kitabında, göçmenlerin yeterli düzeyde katkı yapmadan ülkenin sosyal refah sisteminden faydalandığını söylemiş, Türkler'in ülkeye entegre olmayı reddettiğini ve Almanlar'dan daha akılsız olduklarını belirtmişti. Sarrazin'in kitabı 1,5 milyonluk bir satış rakamı yakalamıştı.

Guardian'ın seçimi 'Büyük koalisyon'
Guardian da Almanya seçimlerine başyazılarından birini ayırmış. 'Hepimizi etkileyen seçim' başlıklı yazıda, Pazar günkü seçimlerin Almanya'nın kendisi kadar, Avrupa Birliği ve İngiltere için de önemli olduğunu vurguluyor.

Gazeteye göre, seçimden çıkabilecek en iyi sonuçsa Sosyal Demokratlar ve Hristiyan Demokratlar'ın kuracağı bir 'büyük koalisyon' hükümeti.

Independent, Libya'da otorite boşluğu nedeniyle silah ticaretinin geldiği noktayı sergileyen bir habere yer veriyor. Independent Muhabiri Ömer Kıbrıslı'nın başkent Trablus'ta yaptığı haberde, Libya'da ateşli silah almanın ne kadar kolay olduğu işleniyor.

Libya'da Facebook üzerinden silah satışı
Haberde Muhammed adlı 23 yaşındaki bir gencin Facebook'ta kurulan bir grupta yer alan fotoğraflı silah ilanına yanıt verdiği ve şehrin tam ortasındaki Şehitler Meydanı'nda satıcının silahı verip, bir deste Libya Dinarı aldığı kaydediliyor.

Muhammed neden silah aldığı sorusunaysa, 'Beni biri kızdırır, ya da tehdit ederse, iyice kötüleşirse öldüreceğim' yanıtını veriyor.

Independent, Facebook'ta silah satışı yapan en az beş grup tespit ettiklerini, bunlardan birinde de Kalaşnikof tüfeğin 1100 dinara, yani yaklaşık 1700 Türk lirasına satıldığını kaydediyor. Gazete Facebook'u durumdan haberdar ettiklerini ve bu sayfaların bazılarının kapatıldığını da kaydediyor. Muhammed silahı şimdiye dek kullanıp kullanmadığı sorulduğundaysa, 'Hayır, bir sorunum yok. Ama sokaklarda çok fazla sorun var. Silahlardan bıktık' diyor.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.