Avrupa Basınında Bugün (17 Eylül 2013)
İngiltere Basını21 Ağustos'ta Suriye'nin başkenti Şam yakınlarındaki kimyasal silah saldırısında sinir gazı sarin kullanıldığını doğrulayan Birleşmiş Milletler raporuna geniş yer ayırıyor.
Guardian'da, İnsan Hakları İzleme Örgütü HRW'nin Acil Durumlar Direktörü Peter Bouckaert'in raporun vardığı sonuçları analiz eden bir makalesi yer alıyor.
Bouckaert, denetçilerin yetki alanında olmadığı için saldırıdan kimin sorumlu olduğuna dair bir şey söylemediklerini belirtiyor.
Ancak 'Raporun satır aralarını okursanız, kimin sorumlu olduğunu belirlemek zor değil' diye de ekliyor. HRW yetkilisi şöyle devam ediyor;
HRW yetkilisi: Saldırıdan rejim sorumlu
'Birleşmiş Milletler'in saldırılarda kullanıldığını tespit ettiği roket sistemlerinin, kamyonlardan atılan ve 50 ila 60 litre sarin taşıyan 330 mm'lik roketler ve Sovyet yapımı 140 mm'lik sarinle dolu daha küçük savaş başlıkları taşıyan roketlerin Suriye Silahlı Kuvvetleri'nin envanterinde olduğu biliniyor. Bu silahlar hiçbir zaman muhalif güçlerin eline geçmedi. Kullanılan sarin miktarı da hükümetin sorumlu olduğuna işaret ediyor.'
Bouckaert, muhalif güçlerin saldırıdan sorumlu olduğuna dair 'kanıt' bulunduğunu savunan çeşitli teorilerin de inanılır olmadığı görüşünde. Peter Bouckaert şöyle devam ediyor;
'Bu, kimyasal silahları nasıl kullanacağını bilmeyen muhalif savaşçıların kazara neden olduğu bir patlama da değildi. Saldırılar birbirinden 16 kilometre uzaktaki iki noktada yaşandı ve buralarda meydana gelen bir patlama değil, bu noktalar gelen roket atışları sözkonusuydu. Bu, askeri sınıf sarinin kullanıldığı sofistike bir saldırıydı'.
ABD ve Rusya'nın Suriye'nin kimyasal silahları konusunda yaptığı anlaşmaya bir şans verilmesi gerektiğini söyleyen HRW yetkilisi, yine de bu anlaşmanın tek başına Suriye'deki krizi çözemeyeceğini vurguluyor.
Bouckaert çok daha fazla sayıda Suriyeli'nin havadan atılan bombalar, salkım bombaları, yangın bombaları, balistik füzeler ve sayısız katliam ve yargısız infazlarla öldürüldüğünü kaydediyor.
Bockaert saldırının sorumlularını bulmak ve tüm taraflar üzerinde sivilleri kimyasal ve konvansiyonel saldırılardan korumak adına baskı yaratmak için, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin konuyu derhal Uluslararası Ceza Mahkemesine taşıması gerektiğini belirtiyor.
ABD-İran yakınlaşması
Financial Times, Amerika Birleşik Devletleri ve İran arasında son dönemde eriyen buzlara, başyazılarından birini ayırıyor.
'Washington'ın bu şansı nükleer müzakereler için kullanması gerekir' diyen gazete, yine de bu anlamda ilerleme kaydetmenin önünde önemli engeller olduğunu vurguluyor. Gazete şöyle devam ediyor;
'Yeni görüşmeler için ödünler gerekiyor. Tahran'ın uluslararası denetçileri koşulsuz kabul etmesi, yüksek derecede uranyum zenginleştirmeye son vermesi ve bunun potansiyel silaha dönüştürülmesi konusunda doyurucu yanıtlar vermesi gerekiyor. Batı'nın ise İran'ın kısıtlı miktarda düşük derecede uranyum zenginleştirme hakkını kabul etmesi lazım. Bu siyaseten zor olacak. Obama İran rejimiyle doğrudan müzakerelere girerse, büyük bir kumar oynamak zorunda kalacak. Anlamlı kazanımlar elde edilse bile, Obama ambargoları tek başına gevşetme yetkisine sahip değil. Bu yetki, İran'ın iyi niyetinden derin şüphe duyan Kongre'nin elinde'
'Almaya değer bir risk'
Financial Times İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani için de benzer risklerin bulunduğunu söylüyor. Ruhani'nin çeşitli ödünler vermek için Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney'in desteğini alabileceğinin hala net olmadığını vurgulayan gazete şöyle devam ediyor;
'İran ekonomisine darbe vuran ambargoların hafifletilememesi sertlik yanlılarının elini güçlendirecektir. Her iki taraf da İran'ın nükleer programıyla ilgili görüşmeleri canlandırmak için bu şansı kullanmalı. En üst düzeyde başlaması gerekmese de, ABD'nin İran'la doğrudan görüşmesi alınmaya değer bir risk. Yakında Tahran'ın istediği takdirde nükleer bomba yapmasını durdurmak için çok geç olacak. Bu Suriye'nin elindeki kimyasal silahlardan bile daha korkunç bir olasılık'
Galatasaray'ın bugün İstanbul'da Real Madrid'e karşı oynayacağı Şampiyonlar Ligi grup maçı Ral Madrid'in 85 milyon sterlinlik rekor ücretle Tottenham'dan tranfer ettiği Gareth Bale vesilesiyle İngiltere basınında da işleniyor.
'Bale'in Türk lokumu umudu'
'Bale'in Türk lokumu umudu' başlığını atan Independent, Bale'in ilk 11'e girmesi halinde iki yıldan uzun süreden sonra ilk Şampiyonlar Ligi maçına çıkacağını yazıyor. Gazete Real Madrid'in Galatasaray karşısındaki maçının da kolay olmayacağı görüşünde.
Madrid'in Şampiyonlar Ligi'ne iyi bir başlangıç yapması gerektiğini söyleyen Independent, grupta Juventus da olduğu için Madrid'in Galatasaray'a çok fazla puan kaybetmeyi göze alamayacağını söylüyor.
Independent daha önce Şampiyonlar Ligi kupasını kaldıran Didier Drogba ve Wesley Sneijder'i kadrosunda bulunduran Galatasaray'ın geçen yıl çeyrek final oynadığını ve Real Madrid'e elendiğini hatırlatıyor.
'Bale yedek kalabilir'
Guardian ise, Real Madrid Teknik Direktörü Carlo Ancelotti'nin bu akşamki maçta Bale'i yedek kulübesinde oturtabileceğini yazıyor. Gazete Bale'in yaz aylarında sakatlıklar ve Tottenham'dan transferi nedeniyle iyi bir hazırlık dönemi geçiremediği için, Ancelotti'nin sağ kanatta Bale'in yerine, Angel Di Maria'ya ilk 11'de yer verebileceğini belirtiyor.
Gazete maç öncesi Didier Drogba'nın yaptığı, 'Herkes gruba bakıp, üçüncü ya da dördüncü olabileceğimizi söylüyor, ama her şey mümkün. Ben bu takıma inanıyorum ve gruptan çıkma şansımız yüksek. Bu yeni bir sezon ve ama Real'i yine yenebileceğimizi biliyoruz. Realli oyuncular geçen sezon buraya geldiklerinde şoka uğramışlardı' şeklindeki açıklamasına da yer veriyor.
Almanya BasınıBM silah denetçileri Suriye’de kimyasal silah kullanımına ilişkin yaptıkları incelemelerin sonuç raporunu dün açıkladı. Raporda, 21 Ağustos günü Suriye başkenti banliyölerinde sivillere karşı yoğun miktarda zehirli sarin gazının kullanıldığı açık ve net olarak saptanıyor. Osnabrücker Zeitung’un yorumunda şu satırları okuyoruz:
“Bulgular dehşet verici; zira kullanıldığı kanıtlanan sinir gazı sarin, dünyanın en korkulan savaş maddeleri arasında sayılıyor. Şimdi diplomasinin bu kitle imha silahlarının Suriye’den uzaklaştırılmasına odaklanması bu anlamda tek doğru yoldur. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon haklı olarak sarin gazının kullanılmasını savaş suçu olarak nitelendiriyor. Ancak Suriye'de savaş suçları kimyasal silahlar gündeme gelmeden önce de işleniyordu. Bu çılgın gidişat eğer durdurulabilecekse bunu sadece ABD ile Rusya yapabilir. Ama şu an görünen o ki, onlar için önemli olan, Suriye'deki çok sayıda kurbandan ziyade kendi itibarları ve bölgedeki nüfuzları.”
Würzburg kentinde yayımlanan Die Tagespost gazetesi, yorumunda Suriye’nin kimyasal silahları konusunda varılan uzlaşmaya ilişkin şunları yazıyor:
“Eğer şahinler, yani kimyasal silah kullanımını resmî gerekçe göstererek Esad rejimini askerî saldırıyla ne pahasına olursa olsun devirmek isteyenler sözlerini geçirebilseydi, o zaman Türkiye, Fransa, Amerika ve müttefikleri, savaş ertesindeki durumu hiçbir şekilde kontrol edemeyecekleri bir savaşa sürüklenmiş olacaktı. Öte yandan güvercinler, yani Suriye’ye uluslararası bir müdahaleyi istemeyenler sözünü geçirmiş olsaydı, o zaman da zaten çoktan Suriye sınırları dışına kaymış olan savaş, Suriye topraklarında temsilî savaş yürüten açgözlü bölgesel güçlere bırakılmış olacaktı. Böyle bakıldığında Rus-Amerikan uzlaşması kötünün iyisi olarak görülebilir.”
Almanya, 22 Eylül Pazar günü yapılacak genel seçimler açısından ipuçları vermesi beklenen ilk seçim provasını Bavyera eyaletinde yaptı. Bavyera’daki seçimde Başbakan Merkel’in kardeş partisi Hrıstiyan Sosyal Birlik mutlak çoğunluğa ulaşırken, iş başındaki koalisyonun ortağı liberaller hezimete uğradı ve eyalet parlamentosuna giremedi. Berlin’de yayımlanan Berliner Post gazetesinin yorumunda şu görüşler yer alıyor:
“Partilerin hafta sonu yapılacak genel seçimleri göz önünde bulundurarak Bavyera seçimleri ardından yaptıkları açıklamalar ve kendilerine olumlu pay çıkartma girişimleri başarısız olmakla kalmadı, aynı zamanda utandırıcı boyutlara ulaştı. Kesinlikle kabul etmek gerekiyor ki, her ne kadar Bavyera seçmeninin siyasî kriterleri diğer bölgelerdeki seçmenlere göre biraz farklı olsa da, genel seçimler öncesinde son ve gerçek bir seçim barometresi niteliğindeki seçimi Horst Seehofer liderliğindeki Hrıstiyan Sosyal Birlik almıştır, seçimin yegâne galibi onlardır. Bir tek noktada tüm partiler hemfikir; o da genel seçimin son dönemecine girilen bu hafta içinde Bavyera seçimleri herkesi harekete geçirici bir etki yapmıştır. Ama Bavyera seçimi aynı zamanda parti strateji uzmanlarının bu günlerde seçmen iradesinin ne yöne doğru gitmekte olduğunu tahmin etmekten uzak olduklarını da ortaya koyuyor. Pazar günü genel seçimde herkes neyin ne olduğunu gerçekten anlayacak.”
Pforzheimer Zeitung ise yorumunda Bavyera seçimlerinde yüzde 5'lik barajın altında kalarak eyalet parlementosuna giremeyen Hür Demokrat Parti'nin (FDP) genel seçimde seçmenden oy alabilemek için başvurduğu alışılmadık yöntemlere değiniyor.
“Seçim kulvarının son metrelerinde ses tonu biraz daha keskinleşiyor. Ama hiç bir parti Hür Demokrat Parti (FDP) kadar ileri gitmiyor. Liberaller (genel seçimde) parlamentoya girebilmek için şimdiki koalisyon ortakları Hrıstiyan Demokrat Birlik’ten oy çalmak istediklerini açıkça ilân etmiş bulunuyorlar. Hatta öyle ki liberallerin başbakan adayı Rainer Brüderle, Başbakan Angela Merkel’ı sanki kendi partisindenmiş gibi aday göstermekten çekinmeyerek, ‘Merkel’ın yeniden seçilmesini istiyorsanız, Hür Demokrat Parti’yi (FDP) seçin’ şeklinde seçmene çağrı yaptı. Bu, küstahça bir seçim manevrası ve aynı zamanda hayalindeki koalisyon ortağını tahkir etmektir.”
Avusturya BasınıAvusturya'da yayımlanan Die Presse gazetesinde Suriye'de zehirli Sarin gazı kullandığını gösteren BM raporu hakkındaki yorumlar göze çarpıyor. ‘Galibin adı Esad' başlıklı yorumda şu satırlara yer veriliyor:
“Suriye Devlet Başkanı işlenen savaş suçu için cezalandırılmıyor aksine ödüllendiriliyor. BM raporu açıklanmadan önce Rusya ile ABD'nin anlaştığı silahsızlandırma planına göre Esad'ın kimyasal silahlarını teslim etmesi gerekiyor. Fakat bunun karşılığında meşruiyetini geri kazandı. Nitekim Esad, silahsızlanma planında zorunlu olarak uluslararası toplumun muhataplarından biri ve yeniden diplomatik sürece dâhil oldu. Bunu Putin'in gücüne ve Obama'nın zayıflığına borçlu.”
İsveç Basınıİsveç gazetesi Dagens Nyheter Suriye yönetimine yapılan baskının sürmesi gerektiği yorumunu yapıyor:
“Esad, hiçbir zaman kimyasal silah depolarından gönüllü olarak vazgeçmez. Fakat, BM Güvenlik Konseyi denetimleri göz önüne alarak, taleplerde bulunur, kimyasal silahların teslimi için süre belirler ise o zaman yeni bir ‘kırmızı çizgi' belirlenmiş olur. Suriye rejimi teslimatı geciktirebilir ya da bahane arayabilir. Oysa Esad'ın fazla zamanı yok. Suriye kimyasal silahlarını teslim etmez ise ABD'nin askerî müdahale tehdidi daha fazla destek bulacaktır.”
Fransa BasınıFransız gazetesi Le Monde Almanya'da 22 Eylül'de yapılacak genel seçimler öncesinde Başbakan Angela Merkel'in durumunu değerlendiriyor:
“Almanya Başbakanı Angel Merkel iyi durumdaki bir ülkeyi temsil ediyor. Başbakan Merkel'in elinde bir bilançosu var ama projesi yok. İyi bilançosunun büyük bir kısmı da selefi Sosyal Demokrat Gerhard Schröder'in reformlarına dayanıyor. 2003'te Schröder döneminde yürürlüğe giren reformlar sayesinde Almanya bugün küreselleşmeden kapsamlı şekilde faydalanıyor. Ekonomi devi bir ülkenin lideri olarak Merkel, Avrupa'nın diplomatik-askerî rolünü uluslararası toplumda güçlendirmek için çabalamalı. O ise bunu yapmıyor, aksine! Mamafih herhalde bu yüzden çok seviliyor.”
Hollanda BasınıHollanda'nın de Volkskrant gazetesi de Almanya'daki seçimlerin AB açısından da önemli olduğunu belirtiyor:
“Aslında sadece Almanların oy kullanabilmesi haksızlık. Seçmenler başta iç siyasi konuları baz alarak tercihlerini yönlendirebilirler ama dolaylı olarak seçimler tüm Avrupalıları ilgilendiriyor. Merkel sekiz yıllık Başbakanlık döneminde İtalya’nın eski Başbakanı Berlusconi ve Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Sarkozy gibi Avrupa’daki dominant erkek liderlere dersini verdi ve siyaset arenasından kayboluşlarına tanık oldu. Sallantıda olan Avrupa'ya istikrarın gerektiği şu dönemde, Almanya'da bir iktidar değişikliği uluslararası huzursuzluklara neden olur. “
(bbc türkçe/dw türkçe)

YORUM YAZIN