Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (13 Eylül 2013)

İngiltere Basını
İngiltere basınında bugün AKP hükümeti ve PKK arasındaki barış sürecine ilişkin Economist yazısı, protestoları değerlendiren Financial Times’ın haberi ve Rusya’nın Suriye krizindeki rolüne ilişkin yorumlar öne çıkıyor.

Economist dergisi bu haftaki sayısında Türkiye’de AKP hükümeti ve PKK arasındaki barış sürecinin ‘yavaş işlediğini’ yazıyor.

Dergi PKK’nın ‘en büyük talepleri’ olarak nitelediği devlet okullarında Kürtçe eğitim hakkının gerçekleşmesi için anayasada ‘ince değişiklikler’ yapılmasını gerektiğini ifade ederken, Meclis Anayasa Komisyonu’nun tartışmaların içine gömüldüğünü, AKP’nin de kendi başına anayasal değişlik yapamayacağını yazıyor ve ekliyor:

“Ama binlerce Kürt’ün dayanaksız suçlamalarla hapse atılmasına neden olan ceza kanunun terörle ilgili maddelerini değiştirebilirdi. Ve meclise giriş için seçim barajını yüzde 10’dan aşağı çekebilirdi.”

FT: Türkiye'de toplumsal bölünme korkusu artıyor

Financial Times gazetesinin internet sitesinde, Türkiye’deki protesto gösterilerini ve AKP hükümetinin tutumunu değerlendiren bir haber yer alıyor. Haber, 12 Eylül'de İngiltere saatiyle 18.00'da okurlarla paylaşılmış.

Gazetenin İstanbul muhabiri Daniel Dombey’in imzasını taşıyan, “Toplumsal bölünme korkusu artarken, protestolar Türkiye’ye geri dönüyor” başlıklı haberde, “Gezi Parkı olaylarına kıyasla daha küçük çaplı olsa da İstanbul’dan Ankara’ya, Suriye sınırına kadar her yerde gösteriler düzenleniyor” deniyor.

Gazete, “Gelecek sene yapılacak yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi, ekonominin de baskı altında olduğu bir dönemde, uzun sürebilecek kargaşaya dair endişeler artıyor” diyor.

Hatay’da hayatını kaybeden Ahmet Atakan’ın ölümünü protesto için, gazetenin ‘İstanbul’da laiklerin kalesi’ olarak nitelediği Kadıköy’deki göstericilere polisin göz yaşartıcı gazla müdahale ettiği, Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan Stadı’ndaki U21 Türkiye – İsveç futbol karşılaşmasının da göz yaşartıcı gaz nedeniyle kısa bir süreliğine ara verildiği hatırlatılırken “Büyük şehirlerin bazı yerlerinde çatışmaların göz ardı edilmesi imkânsız hale geldi” deniyor.

Gözlemcilerin, ülkedeki gerginliğin hassas ekonomiyi de olumsuz etkileyeceği görüşünde olduğunu aktaran Financial Times, geçen Perşembe açıklanan verileri hatırlatıp Türkiye’nin Temmuz ayı cari açığının beklentilerin üzerinde çıkarak 5.8 milyar doları bulduğunu ifade ediyor.

Gazete, görüşüne başvurduğu Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni Murat Yetkin’in de şu yorumunu paylaşıyor: “Bunlar başka bir Gezi protesto dalgası değil. Daha dar, daha politik, o kadar güçlü ve yaygın değil… Ama Türkiye’de artan kutuplaşmaya, toplumdaki fay hatlarının giderek daha çok derinleştiğine işaret ediyor.”

ODTÜ’de de yol inşasına karşı gösteriler düzenlendiği hatırlatılan yazıda, “Ama çoğu protestolar genellikle Perşembe günü göstericilere karşılık veren başbakanı hedef alıyor” dendi.

Yazıda ayrıca Erdoğan’ın, “Hukuk içinde özgürlüklere sınırsız saygımız var… Ülkemizin refahını, huzurunu bozmaya kimsenin hakkı yoktur” sözlerine de yer veriliyor.

Hükümet yanlılarının AKP’nin eski gücüne kavuştuğu görüşünde olduğunu ifade eden Financial Times gazetesi, demokrasi paketinin de gündeme geleceğini belirtiyor.

Gazetenin haberi, eski AKP milletvekili Suat Kınıklıoğlu’nun Today’s Zaman gazetesinde yer alan “İktidar partisi Mart’ta oyların yüzde 60’ını alsa daki ülkede huzur olmayacak” sözleriyle sonlanıyor.


Times gazetesinden alaycı Putin yazısı

Times gazetesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in dün New York Times gazetesi için kaleme aldığı yorum yazısı alaycı bir dille eleştirip, Rus liderin ağzından yazılmış gibi sunulan ama yazının asıl sahibinin Economist dergisi yazarı Edward Lucas’ın olduğu belirtilen bir yorum yazısı yayımlıyor.

Edward Lucas’ın, Putin’in kendi ifadeleriymiş gibi yansıttığı ve Rus liderin New York Times gazetesindeki yorumuna karşılık yazılan köşe yazısının başlığı, “Siz Batılılar aptalsınız. Bana inandınız!”

Vladimir Putin’in imzası olsa da altında “Edward Lucas’ın yazdığı” ifadesinin görünür şekilde öne çıkarıldığı yazıdaki bazı ifadeler şöyle:

“Dünkü New York Times’ta Amerikalılara amaçlarımla ilgili inanmalarını istediğim şeyleri söyledim. Bugün, Londra’da Times okurları için asıl amacımın ne olduğunu açıklayacağım. Suriye’deki kimyasal silahların kontrole açılması önerisi tabi ki tamamen düzmece, ama sevindirici bir başarı oldu. Önce Batı’yı küçük düşürdüm. Avrupa ülkeleri arasındaki, Avrupa ve Amerika arasındaki ve sizin siyasi sistemlerinizdeki ayrılıkları ortaya çıkardım. Ulusal güvenlik ve prensipler tehlikede olduğunda sizin liderleriniz artık hemen harekete geçemezler. Beni ve ne tepki vereceğimi düşünmek zorundalar.”

“Nefret ettiğim biri olan Barack Obama artık Kongre’nin ellerinde, aynen dalkavukluk eden David Cameron’un yanlış bir değerlendirmelerle parlamentoda oylamaya gidip ayağına çelme çakıldığı gibi. Senin, kimyasal silahların kullanımıyla ilgili özensizce çizilen ‘kırmızı çizgilerin’ tamamen bir kurgudan i baret. Dünya, senin harekete geçme arzunu kaybettiğini o muhteşem ulusa seslenişine rağmen farkında.”

“Senin Suriye’de eylemsiz kalman ve avanaklığın, İslamcı aşırıların dolduracağı bir boşluk yarattı. Bana uyar. Benim, şeytanlaştırabileceğim (Çeçenlere sorabilirsin) düşmanlarım varken böl, yönet ve başarılı ol taktiğine inancım var. Sen, Batı’nın kendi taraflarında olduğuna inanan o ahmak muhaliflerin moralini bozdun. Ve sana tepkisi giderek artan- ki ben de bunu onaylıyorum, büyük ve işe yarar bir ülke olan Türkiye’ye karşı itibarını zayıflattın.”

“Esad için zaman kazandım. Aslında Suriye veya Suriyeliler umurumda değil. Başka ülkelerle yaptığımız anlaşmaların standartlarına kıyasla (Suriye) ile silah anlaşmamız çok küçük. Rusya’daki donanma üssü sembolik (ama Kıbrıs’taki İngiltere üssünü gözetlemek için işe yarar), ama silahlanmayı bitirene ve doğru düzgün bir filo kazanana kadar askeri olarak kullanışlı değil.”

“Esad’ın düşmesini, özellikle senin ellerine hiç istemiyorum. Otoriter rejimleri devirmek bir alışkanlık haline gelir ve ben otoriter rejimleri seviyorum. İç savaşın devam etmesini istiyorum, çünkü Ortadoğu’daki istikrarsızlık petrol fiyatlarını arttırıyor, bu da benim rekabetten uzak ekonomim için bir lütuf olur.”

“Bu arada, kimyasal silahlarla ilgili önerimin düzmece olduğunu söylemiş miydim? Aslında söylediğim birçok şey gibi… Gururlu bir KGB eski üyesi olarak, kelimelerin fikirlerin hizmetkârı olduğunu bilirim. O zamanlar dezenformasyon ve blöf konusunda iyiydik. Şimdi çok daha iyiyiz.”

Economist yazarı Edward Lucas’ın Times gazetesi için Putin’in ağzından kaleme aldığı yazı şöyle devam ediyor:

“… Esad’ın kimyasal silahları hakkında çok şey biliyorum çünkü çoğu benim Sovyet seleflerim tarafından satıldı ve aynı zamanda Beyaz Rusya aracılığıyla gizlice dağıtım sistemi satıyorduk… İç savaşın ortasında bizim veya başka birinin bunları toplayıp, denetleyip sonra imha edeceğini gerçekten düşünmüyordun değil mi? Ben de öyle düşünmüştüm.”

“Benim bu diplomasi tiyatrom, Batı’nın iradesinden arta kalanları sünger gibi emmek. Bu sonsuza kadar böyle devam edecek ve hiç kimse tekrar buna karşı çıkamayacak. Hepiniz özel olarak Suriye kriziyle ilgilenmek zorunda olmadığınız için rahatladınız ve ben sizse eylemsizlik için bir bahane yaratmış oldum. Benim en büyük kazancım, kimsenin artık bana karşı çıkmak istemeyeceğidir.”

“… O zaman, artık muhalifleri hapse attığım veya hapiste ölmelerine yol açtığım için beni eleştirme. Eski Sovyet komşularımın gözünü korkutmama karşı çıkma (Bu arada, Baltık ülkelerinin sınırında ve Polonya’da gelecek hafta askeri tatbikat düzenliyorum.) Batı bankaları aracılığıyla akladığım milyarlarca dolar kara parayı da soruşturma. Avrupa gaz pazarını suiistimal etmeme saldırma. Benim casuslarıma sırları satarken yakalanan vatandaşlarını yargılamaya çalışma. Eşcinsel Ruslara karşı tavrımdan şikâyetçi olma. Kısacası bana saldıracak hiçbir şey yapma. Yoksa Suriye’de sana ‘yardım etmekten’ vazgeçerim.”

Economist yazarının Times gazetesi için kaleme aldığı, Putin’in ağzından verilen bu alaycı yazı şu ifadelerle noktalanıyor:

“… İnsanlar benim erkeksi vücudumla dalga geçti. Ekonomik büyüme durdu. Bazı eski Sovyet cumhuriyetleri AB ile önemli anlaşmalara imza atmak üzereydi Benim en çok sorun çıkarak rakiplerimden Aleksey Navalny Moskova Belediye Başkanlığı seçimlerinde iyi bir sonuç aldı. Ama artık bu kötü günler arkamda kaldı.”

“Sen Rusya’yı dünyanın karar verme mekanizmasının uzun yıllardır hiç olmadığı kadar merkezine koydun yeniden. Senin hatalarını izlemeye devam edeceğim ve acımasızca istismar edeceğim. Eminim senin seçeceğin acemi politikacılar daha çok hata yapmaya devam edecek. Bu arada, teşekkürlerimi kabul et lütfen. Rusya’nın çıkarlarının sağlığı, sıhhati bugün daha iyi. Saygılarımla, Vladimir.”

'Putin meseleyi kişiselleştirdi'

Times gazetesinde yer alan başka bir yorum yazısında da Putin’in New York Times gazetesinde yazdığı yazıyla ‘Suriye meselesini Barack Obama’yla kişiselleştirdiği’ yorumu yapılıyor.

Roger Boyes’in kaleme aldığı yazıda, ABD yönetiminin Rusya’nın rolüne ilişkin kaygısının, Moskova’nın artık diplomasi sofralarının kenarına itilmektense, başına oturtulacağı yönünde olduğu ifade ediliyor.

Times’ın analizinde Rusya’nın endişesinin de ABD’nin füzeleri fırlatmadan önce diplomaside kendine ‘çıkar sağlama’ amacında olduğu yorumu yapılıyor.

Guardian gazetesinden Simon Tisdall da, Putin’in sözlerinin satır aralarını yansıttığı köşesinde, Rus liderin ifadelerinin bir bir aslında ne anlama geldiğini aktarıyor.

Tisdall’ın yazının bir bölümü şöyle:

“Rusya, BM sisteminin baş savunucusu haline geldi… Suriye’nin başka bir Irak’a dönüşmesine izin vermeyecek… Putin, birçok kişinin ABD’nin kendini küresel bir polis gibi ortaya çıkararak hareket etmesine herkesin tepki gösterdiğini söylüyor… ”

Financial Times gazetesi yazarı Charles Clover da, Putin’in Suriye krizindeki rolünün ülke içinde de memnuniyetle karşılandığı yorumunu yapıyor.

Clover, “ABD’ye bir açılım önerisinde bulunarak Kremlin, Obama’nın Kongre’de müdahaleye destek göremeyip küçük düşürüldüğünü görme fırsatını kaçırdı.

Yazarın konuştuğu Rus uzmanlar ve siyasetçiler de Putin’in dış politika konusunda başarılı olduğu görüşlerini paylaşıyor.

Suriye'ye müdahaleyi savunan araştırmacı kovuldu

Independent gazetesinde yer alan bir haberde, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Kongre’yi Suriye’ye askeri müdahale konusunda ikna etmeye çalışmak için araştırmasını referans olarak kullandığı bir uzmanın, Suriyeli muhaliflerle bağlantılı olduğunun ortaya çıkması ve özgeçmişiyle ilgili yalan söylediğinin anlaşılması üzerine kovulduğunu yazıyor.

Kery’nin yanı sıra ABD’li senatör John McCain’in de referans verdiği Eliabeth O’Bagy adlı araştırmacı, Savaş Çalışmaları Enstitüsü’nde görevliydi. Suriye’deki çatışmalar hakkında bilgi toplamak için birkaç defa ülkeye giden araştırmacı, Wall Street Journal gazetesi için Suriye’ye müdahaleyi destekleyen bir yazı kaleme almıştı.

Yazının diplomasi koridorlarında paylaşılması üzerine araştırmacıya ilişkin şüpheler de arttı.

Wall Street Journal gazetesi, O’Bagy’nin Suriyeli muhalifleri destekleyen bir sivil toplum kuruşuyla bağlantılı olduğu konusuna açıklık getiren bir yazı yayımlamak zorunda kaldı.

Araştırmacı O’Bagy’nin özgeçmişi ile ilgili de yalan söylediği ortaya çıktı.

Independent gazetesi, O’Bagy’nin Georgetown Üniversitesi’nden doktorası olduğu yalanını söylediğini ve bu yalanın ortaya çıkmasıyla kovulduğunu yazıyor.

Kuzey Kore'de nükleer endişe

Guardian gazetesi, Kuzey Kore’nin nükleer faaliyetlere yeniden başlamış olabileceğine ilişkin bir habere yer veriyor.

Kuzey Kore’nin Yongbyon nükleer tesisine ait yeni uydu görüntülerinin, santralde plütonyum üretimine yeniden başlanmış olabileceğine dair soru işaretleri doğurduğu belirtiliyor.

Gazetenin haberine göre yeni uydu görüntülerde, silahsızlanma anlaşması dâhilinde 2007’de kapatılan santralden beyaz dumanlar çıktığı görülüyor.

Costa Concordia 'doğruluyor'

Guardian gazetesi, geçen yıl Ocak ayında İtalya açıklarında batan ve yan yatan Costa Concordia gemisinin bir hafta içinde doğrultulacağına ilişkin bir haber aktarıyor.

Gazete, ‘tarihin en büyük kurtarma operasyonu’ olarak tanımladığı çalışma için “Her şey yolunda giderse, geçen yıl Giglio Adası yakınlarında kayalara çarpan 32 kişinin ölümüne neden olan bu 114 bin tonluk gemi dik pozisyona getirilecek ve su altına inşa edilecek bir platformun üstüne yerleştirilecek” diyor.

Guardian gazetesindeki haberde, dik konuma getirilecek Costa Concordia gemisine daha sonra ne yapılacağıyla ilgili bir netlik bulunmadığı ve tekrar batmaması için ekibin önce geminin gövdesindeki hasarı tespit edip kaynak yapması gerektiği belirtiliyor.

Haberde ayrıca, geçen ay çevrecilerin geminin çevreye zarar vermemesi için yok edilmesi çağrısı yaptığı da hatırlatılıyor.

Almanya Basını
ABD ile Rusya, dışişleri bakanları John Kerry ile Sergey Lavrov Suriye'nin kimyasal silahlarının denetlenmesi ve imha edilmesi konusunda Cenevre'de görüşmelere başladılar. Reutlinger General-Anzeiger gazetesinden seçtiğimiz yorum bu görüşmeler ekseninde kaleme alınmış:

“Suriye Devlet Başkanı, kimyasal silahların denetlenmesi ve imhasına yeşil ışık yakarak, belki de paçayı tamamen kurtarmış olacaktır. Burada söz konusu olan sadece onu hissedilir bir biçimde etkileyecek olan olası askerî bir müdahale değil, sonuçta ikincil öneme sahip kimyasal silahlarını uluslararası denetime açarak, asıl konvansiyonel silahlarda üstünlüğünü kaybetmemiş olmasıdır. Esad iç savaşta üstünlük sağlayacak olursa, o durumda ABD'nin yeniden bir müdahale tehdidinde bulunması zor olur. Nitekim son dönemlerde asiler kısmen geri çekilme yollarını aramaya başlamıştı.”

Berlin’de yayımlanan Die Welt gazetesi ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in New York Times gazetesinde yayımlanan bir yazısını yorum sütununa taşımış:

“Putin Obama’ya kendi sahasında saldırıyor ve Obama’nın Kongre ile Amerikan halkını Suriye’ye karşı bir ceza operasyonu konusunda ikna etme çalışmalarını baltalamaya çalışıyor. Bu oldukça meşru bir yol. Ne var ki Putin olayları çarpıtarak, yarı gerçekler ve tam yalanlar ile ortaya çıkıyor. Putin aynı zamanda kurnaz bir biçimde Irak Savaşı travmasının zihinlerde zuhur etmesine çalışıyor. Demokrasiler, otokratik sistemlere kıyasla çok daha iyi okunabilir, etkileşimlere de çok daha fazla açıktırlar. Demokrasilerdeki politikacılar da, bu dünyanın Putinlerinden farklı olarak vatandaşlarının iradesine aykırı hareket etmezler. Putin Rusya'da hiçbir zaman izin vermeyeceği şeyi yaparak, Amerika'da bir tartışmanın içine giriyor. Ümit edilir ki, demokrat insanlar onun manipülasyona açık argümanlarına kapılmazlar."

Almanya’nın Leipzig kentindeki Federal İdare Mahkemesi, 11 yaşındaki Müslüman bir kız öğrencinin anne babasının yaptığı şikâyeti ele alarak, önceki gün (11.09.) tüm Almanya'daki okullar için emsal oluşturan bir karar aldı. Buna göre Müslüman kız öğrenciler okullardaki yüzme derslerine erkek öğrencilerle birlikte girmek durumunda. Yargıçlar Müslüman kızların “Burkini” olarak adlandırılan haşema giyerek yüzme dersine katılabileceklerine de hükmettiler. Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung'un yorumuna bakıyoruz:

“Bir mahkeme sadece hukuksal çerçeveyi açıklığa kavuşturur, birlikte yaşama pratiğinde ise görüş farklılıkları ve zorluklar haliyle olacaktır. Hoşgörülü olmak gerekir, ama bunu yapmak o kadar da kolay değildir. Okuldaki öğrencilerin kız öğrenci ile alay etmesi tehlikesi yok mudur? Ya da Müslüman ebeveynlerin çocuklarının kaydını okuldan sildirerek, İslamî özel bir okula kayıt ettirmeleri gibi bir durum? Toplumdaki herhangi bir görüş farklılığı bir prensipler tartışmasına dönüştürüldüğü anda pragmatik çözümler ve karşılıklı anlayış konusunda özgürlük alanı da kalmaz.”

Berlin'de yayımlanan Berliner Zeitung'un aynı konudaki yorumunda da şu satırları okuyoruz:

“Söz konusu kız sokakta, alışveriş merkezinde, komşusunda gördüğü her şeyi okulda da görüyor. Gözlemlediği şey, toplumsal yaşamdır. Eğer mensubu olduğu din onun bu yaşama tahammül etmesine izin vermiyorsa, o durumda onu yaşamı reddetmeye zorluyor demektir. Bu ise dinî özgürlük değil, özgür olmayan bir din anlamına gelir. Federal İdare Mahkemesi'nin kararı uygulanma zorunluluğu olan bir entegrasyon teklifi niteliğindedir. Bir başka deyişle özgürlük emridir.”

Hollanda Basını
Hollanda'da yayımlanan De Telegraaf gazetesi ABD'nin Suriye politikasını eleştiriyor:

“ABD yönetimi Suriye'deki yüzlerce insanın öldüğü kimyasal silah saldırısını bu aşamada cezasız bırakıyor. Birleşmiş Milletler ile birlikte diplomasi yolunu tercih ediyor. ABD Başkanı Obama'yı kararsızlığından dolayı suçlamak çok da doğru olmaz. Geçtiğimiz haftalardaki savaş söylemlerinden sonra görüldü ki Amerikalılar ülkelerinden çok uzakta devam eden bu yangına müdahale etme konusunda bölünmüş durumdalar. Yine de dünyanın tek süper gücünden daha fazla şey beklenebilirdi. Kitle imha silahlarıyla düzenlenen saldırının ardından gösterilecek en doğru tepki, zalim yönetimlerin bu tür araçları tekrar kullanabilmesini engellemektir.”










 İsviçre Basını
 İsviçre'de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung gazetesi Suriye'nin kimyasal silahlarını uluslararası denetime açması konusunda, Rusya ile yapılacak pazarlıkları değerlendiriyor:

“Şam yönetiminin hangi koşullarda kimyasal silahlardan arındırılacağı konusunda BM Güvenlik Konseyi'nde büyük bir mücadele yaşanacak. Moskova ve Şam yönetimleri zamana oynamak için sınırsız imkânlara sahip. Kremlin şimdiden Washington'dan ödün vermesini ve askeri müdahale tehdidini geri çekmesini istiyor. Bunun devamı da gelecektir. Barış döneminde bile kimyasal silahların imha edilmesi uzun zaman almakta. Kimyasal Silahlar Sözleşmesi 16 yıl önce yürürlüğe girmesine karşın, ABD ile Rusya henüz tüm stoklarını imha etmedi. İç savaş koşullarındaki bir ülkede kimyasal silahların nasıl imha edileceği konusunda kuşkular çok daha büyük.”

Fransa Basını
Fransız Le Monde gazetesi yorumunda Suriye'nin vaatlerine şüpheyle yaklaşılmasını anlaşılır buluyor:

“Batı'nın siyasi liderleri kendilerine atılan topu tutmazlarsa hata ederler. Diplomasi ile çözüm şansını geri tepmek güç. Fakat Moskova'nın girişimlerine ve Suriye'nin kimyasal silahlarını uluslararası denetime açma vaadine Batı'nın şüpheyle yaklaşması için de haklı gerekçeleri var… ABD ve müttefikleri yapılacak müzakerelerde oyalama taktiklerine izin vermemeli ve Şam'a baskıyı artırmalıdır.”

Norveç Basını
Norveç'te yayımlanan Aftenposten gazetesi Rusya'nın Suriye krizindeki rolünü yorumluyor:

“Rusya'nın önerisi bir plan olmadan, yanlışlıkla sarf edilen bazı sözler sonrasında mı ortaya çıktı? Yoksa, St. Petersburg'da Konstantin Sarayı'nın kapalı kapıları arkasında 20 dakika görüşen Başkan Obama ve Putin tarafından bilinçli olarak mı planlandı? Liderler anılarını yazana kadar bu konuda spekülasyonların sonu gelmeyecek gibi. Gerçeklerin ortaya çıkmasına ise daha çok var. Zira Obama 2016 yılına kadar, Putin de 2018'e kadar görevini sürdürecek. Spekülasyonlar bir yana, kimyasal silahların uluslararası denetime açılması Putin ve Rusya'nın elinden çıkmış bir diplomasi şaheseri olarak görülebilir. Suriye krizinde ofsayta düşen Rusya, attığı bir adımla kilit oyuncu oldu.”

(bbc türkçe/dw türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.