Avrupa Basınında Bugün (28 Ağustos 2013)
İngiltere Basınıİngiltere'de gazeteler bugün bir kez daha Suriye'ye yapılacak olası bir füze saldırısını oldukça kapsamlı bir şekilde ele alıyor.
Times gazetesi "Batı füze saldırısına hazır" manşeti altında Suriye'ye müdahale tezkeresinin görüşülmesi için İngiltere'de tatilde olan parlamentonun oturuma çağrıldığını yazıyor.
Gazete, Suriye'ye müdahale edilmesini destekleyen Cameron'ın, kimyasal silahların kabul edilemez kullanılışına İngiltere'nin seyirci kalmayacağını söylediğini aktarıyor.
Times'da basılan haber, Amerika'nın kimyasal silah kullanan tarafın Esad hükümeti olduğuna dair kanıt göndereceğini, ama bunun oturumdan önce İngiltere'ye ulaşmama ihtimali olduğunu yazıyor.
Gazetenin haberine göre İşçi Partisi lideri Ed Miliband, plana şartlı destek verirken, partinin üst düzey isimlerinden Diane Abbott plana karşı çıkıyor.
'Demokratik ülkelerin değerlerine sahip çıkma vakti'
Telegraph gazetesine makale yazan İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, "Suriye'de kimyasal silah kullanılması, göz yumulamayacak bir ahlaki ayıptır." diyor.
Hague makalesinde geçmişte kimyasal silahların kullanıldığı durumları hatırlatıp bunların neden yasaklandığını da anlatıp "kimyasal silah yasağının delinmesine izin vermemeliyiz." diyor.
Bakana göre "Suriye'de kimyasal silah kullanılması uluslararası insani kanunların ihlali." İngiltere'de parlamentonun askeri müdahale tezkeresini görüşeceğini hatırlatan Hague, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin de "bu gelişmeleri kınaması gerektiğini" yazıyor.
Konsey'de bu konu hakkında görüş birliği olmadığını hatırlatan Hague ayrıca, "diplomatik felcin bu suçları işleyenlere kalkan oluşturmasına izin veremeyiz." diyor.
'Suriye'de olan Suriye'de kalmayacak'
Times için bir makale kaleme alan Daniel Finkelstein, "Suriye'de olan Suriye'de kalmayacak" başlığı altında "Müdahale etmenin bedeli yüksek. Bir şey yapmamanınki de." diyor.
Finkelstein'a göre "Esad'ın Obama'nın kırmızı çizgisini sonuçsuz geçmesine izin verilmesi durumunda Amerika başka kötülüklere yeşil ışık yakmış oluyor."
Finkelstein, bazı siyasetçilerin tezkereye destek vermeyişlerini "sonuçların ne olacağını bilinmemesine" bağladıklarını söylüyor ve "haklılar" diyor.
Ama yazara göre siyasetçiler zaten aldıkları kararların nasıl sonuçlanacağını bilmediklerinden harekete geçme riskiyle bir şey yapmama riskini tarttıklarını anlatıyor.
'Eski İngiliz kuvvet komutanları saldırıya muhalefetlerini seslendiriyor'
Guardian gazetesi, İngiliz ordusunun eski kuvvet komutanlarından bazılarının Suriye'ye saldırılması fikrine karşı çıktıklarını açıkladıklarını yazıyor.
Guardian'da yayınlanan haber, eski İngiliz Genelkurmay Başkanı Lord Dannatt'ın ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Lord West'in saldırıların beklenmedik sonuçları olabileceğinden endişelendiklerini okuyucularıyla paylaşıyor.
Guardian, Lord Dannatt'ın ayrıca kimyasal silah kullanılmasının ahlaki boyutları göz önünde bulundurulsa da "bunun, uluslararası topluma başka bir ülkenin iç işlerine karışma davetiyesi oluşturmayacağını" söylediğini aktarıyor.
Gazetenin haberine göre geçmişte İngiltere'nin Suriye büyükelçisi olan Andrew Green, Rusya ve Çin'in Esad'a baskı uygulamasını isterken, eski savunma bakanı Lord King de sorunun çözümünün "askeri seçeneklerde aranmaması gerektiğini" söyledi.
Independent: 'Blair'in vârisi'
Independent gazetesi, David Cameron'ın Suriye politikasını Tony Blair'in Irak politikasına benzetiyor.
İngiltere'nin Birleşmiş Milletler'in yetki vermesini beklemeyeceğine dair bir işaret bulunmadığını hatırlatan Independent, Tony Blair'in de BM'den önerge geçiremediğini yazıyor.
Blair'in aksine Cameron'ın Orta Doğu'daki savaşlara çakılmak istemediğini söylüyor Independent. Gazete, her iki durumda da liderlerin kendi partisinin tümüyle arkalarında olmadığını yazıyor.
'ABD el Kaide'nin köşesinde savaşıyor'
Independent için bir makale kaleme alan Robert Fisk, Barack Obama'nın Suriye hükümetine saldırması durumunda Amerika Birleşik Devletleri'nin tarihinde ilk defa El Kaide'yle aynı saflarda savaşacağını yazıyor.
"11 Eylül'de binlerce kişiyi öldürenler, 11 Eylül'de binlerce masum insanı ölen ülkenin yanında savaşacaklar" diyen Fisk, bunun ne Beyaz Saray, ne de Savunma Bakanlığı Pentagon tarafından açıklıkla dile getirileceğini belirtiyor.
El Kaide'nin ve El Nusra Cephesi'nin Beşar Esad'ı devirmek için savaştığını hatırlatan Fisk, "belki Amerikalılar El Kaide'den istihbarat yardımı almalı diyor."
Yazar, David Cameron'ın "Amerikalılar ne yaparsa yapsın alkış tutacağını" ve böylece Londra'daki bombalamaları gerçekleştirenlerle müttefik olacağını yazıyor.
FT: 'Esad'ın savaşı Türk mallarının İsrail üzerinden taşınmasını arttırdı'
Financial Times gazetesi, Suriye'deki savaştan dolayı Ürdün'e gidecek Türk mallarının artık Suriye değil, İsrail üzerinden taşındığını yazıyor.
Bu rotanın öneminin artmasını İsrail ve Türkiye arasında 'filizlenen ekonomik bağlara' bağlayan gazete, yine de ikili ilişkilerde garez kaldığını yazıyor.
Geçen sene Kasım ayından beri açık olan rotadan 2 bin Türk tırının geçtiğini aktarıyor Financial Times. Gazetenin haberine göre İsrail'in Hayfa limanına feribotla gelen kamyonlar buradan Ürdün'e geçiyor.
Gazete, İsrailli yetkililerin geçmişte bu rotayı Türk kamyonlarının kullanması hakkında sessiz kaldığını ama son zamanlarda bunun "Orta Doğu'ya mal ulaştırmak için güvenli bir rota" olarak reklamını bile yaptığını okuyucularıyla paylaşıyor.
Financial Times'ın konuştuğu bir İsrailli yetkili şunları diyor: "Keşifler ihtiyaçtan doğar. Türkiye hükümeti İsrail'e bayılmıyor ama ticarete gelince İsrail bundan yararlanıyor. Ürdünlüler de istediklerini alıyor - herkes kazançlı çıkıyor."
Almanya BasınıSuriye’ye askerî müdahale tartışmaları bugünkü Alman basınında geniş yer tutuyor.
Nürnberger Nachrichten gazetesinin yorumunda şu satırları okuyoruz:
“Suriye Irak değil. Ancak bir müdahaleye doğru gittiği görülebilen yol, eski hataların tekrarlanacağı endişesini doğuruyor. Kimyasal gazı kimin kullandığı henüz kanıtlanmadı. Çatışmadaki her iki tarafın da kimyasal silah kullanımı için sebepleri olabilir. Esad rejiminin kimyasal silah kullandığına dair deliller henüz sunulmadı. Ortada sadece makullük oranı değişken tezler var. BM denetçileri, değerlendirebilecek durumda olmasalar da kanıt toplamalı. Ama görünen o ki, ABD artık bunu beklemek istemiyor.”
Badische Zeitung’un yorumunda da Irak savaşına gönderme yapılıyor:
“Suriye rejimi kimyasal silah kullanımı konusunda tartışmasız sorumluluk taşıyor mu, pekçok şey Amerikan yönetiminin bu iddiasını kanıtlayabilmesine bağlı olacak. Eğer öyleyse uluslararası toplum bu medeniyet düşmanlığını öylece kabul edemez. Ama şimdiye kadar ortada kanıt yok. BM denetçileri de bu kanıtları ortaya koyamayacak. Ve eleştirel kesim ABD’nin sunacağı her kanıta çekinceyle yaklaşacak. 2003’teki Irak Savaşı öncesinde Saddam’ın sözde kitle imha silahları ile ilgili sözde kanıtlar hâlâ hatıralardan silinmedi.”
Stuttgarter Zeitung ise askerî müdahalenin en ateşli savunucularından İngiltere’nin konumunu irdeliyor:
“Daha önceki krizlerde olduğu gibi Londra yine ABD’ye sıkı sıkıya bağlı. Bunu, sömürge geçmişine dayalı bir öz güvene borçlu olabilir. Dikkat çekici bir şekilde öne çıkması, eski imparatorluğun zedelenmiş özgüvenine iyi gelebilir ama eski parıltının söndüğü gerçeğini değiştirmez. İngiltere malî nedenlerden dolayı nükleer cephaneliğinin bakımı konusunda bile pek hoşlanmadığı Fransızlarla işbirliği yapmak zorunda. Savaş hareketliliği başlarken dış politikada Avrupa ile ilgili sorunlar da diğer büyük zorluklar da birdenbire geri plana düştü. Artık kimse ekonomik krizden, artan işsizlikten, büyüyen borçlardan, anavatandan ayrılmak isteyen inatçı İskoçlardan bahsetmiyor. Tüm gözler Suriye’ye çevrili. Ama tek başına bir askerî saldırı sorunları çözmeyecektir. Ne Suriye’de ne de İngiltere’de.”
Süddeutsche Zeitung ise 22 Eylül seçimleri öncesinde Alman siyasetinin Suriye konusundaki tutumunu ele alıyor:
“Almanya’da ABD’yi şer krallığı diye karikatürize etmek, Sol Parti’yi de çoktan aşan bir modaya dönüştü. Obama’yı Bush ile aynı kefeye koymak da bunun bir parçası. Ama arada şu göz ardı ediliyor: Bush Irak savaşını ne pahasına olursa olsun istiyordu. Obama ise Suriye’deki krize bulaşmayı engellemenin yollarını aradı. Şimdi harekete geçiyorsa bu, kimyasal silah kullanımının cezasız kalmamasını istemesindendir. Sosyal Demokratlar ve Yeşiller, Sol Parti’nin yolunu izlemekten kaçınmalı. 2002 yılındaki savaş karşıtı seçim kampanyaları, Almanya’nın Bush’a karşı çıkarak doğru tutum izlediği kanısına dayanıyordu. Suriye vakası bu formüle indirgenemez.”
İsviçre Basınıİsviçre'nin Tages-Anzeiger gazetesi, Batı'nın Suriye'ye müdahale yolunda ilerlediğini yazıyor:
“Amerikalı, İngiliz ve Fransızların kullandıkları cümleler şüpheye yer bırakmıyor. Artık geri dönülmesi mümkün olmayan bir noktaya gelindi. Gidişat, Batı'nın Suriye'deki rejime askerî müdahalede bulunacağına işaret ediyor. Kurmaylar askerî seçenekler üzerinde çalışırken, liderler de kuşkulu kamuoyunu taktik değişikliğine hazırlama çabası içindeler. Suriye için belirlenmiş kesin bir hedef yok; Şam rejimine karşı olanlar da birlik görüntüsü vermiyor. Ama bütün bunlar ABD'nin önümüzdeki gün veya haftalarda birkaç müttefikle birlikte Suriye'deki hedeflere saldıracağı gerçeğini değiştiremez. Ama müdahale, sembolik bir cezalandırma operasyonundan başka bir şey olmayacak.”
Hollanda BasınıAmsterdam'da yayımlanan De Telegraaf adlı Hollanda gazetesinin yorumunda, Suriye'ye müdahale edilmesinin son derece tehlikeli olabileceğine dikkat çekiliyor:
“Devletler topluluğu, çürük bir rejimin iktidar hırsıyla binlerce sivilin hayatıyla oynamasına seyirci kalamaz. Ancak kuvvet dengesi iktidar sahibinin kulağını çekmekle muhalefet yönüne kaydırılamaz. Bu bölük pörçük olmuş ülkenin muhalefeti idealist demokratlarla, Suriye'yi diktayla yönetilen bir din devletine dönüştürmekten başka bir şeyi düşünmeyen radikal Müslümanların karışımından oluşuyor. İyi ile kötü birbirine çok yakın. Bu manzara karşısında kara harekâtı son derece tehlikeli bir operasyon olur. Geriye, güdümlü füzelerle Suriye'deki hedefleri vurup, Esad ve hempalarına kitle imha silahlarından uzak durmalarını ihtar etmekten başka seçenek kalmıyor.”
İtalya Basınıİtalyan gazetesi Corriere della Sera yorumunda askerî müdahalenin risklerine dikkat çekiyor:
“Muhtemel müdahale ve sonrasının riskleri endişe kaynağı oluyor. Beyaz Saray Suriye'deki acımasız baskıya, geleceği kestirilemez olduğu için şimdiye kadar sustu. Orada kendine güvenilir muhatap bulamıyor. Aynı zamanda Suriye'nin bölünüp bugünün müttefikleri olan asilerin yarının düşmanları olma tehlikesi de söz konusu. Öncelikle de El Kaide'nin kara bayrağını sallayan ve hedefleri Batı'nın değerleriyle hiç uyuşmayan radikallerin.”
(dw türkçe/bbc türkçe)
YORUM YAZIN