Avrupa Basınında Bugün (7 Mart 2013)
Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in ölümü, Çin’in askerî harcamalarını artırması, Avrupa basınının başlıca yorum konuları.
İspanya'nın El País gazetesi Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez'in ölümü hakkında şunları yazıyor:
“Chavez'in ölümü Venezuela'nın tarihinde bir dönüm noktası. Devlet başkanının başlattığı devrim, mucidi olmadan da varlığını sürdürebilecek mi bunu önümüzdeki seçimler gösterecek. Genelde bir liderin şahsiyetiyle özdeşleşen bu tür rejimler, liderin ölümü halinde fazla uzun sürmez. Chavez'in karizması ve Venezuelalıların geniş bir kesimine hitap etme konusunda kıyaslanamaz yetenekleri, ülkenin ağırlaşan sorunlarına rağmen iktidarda kalmasını sağladı. Onun halefi döneminde halk artık yoksulluğa, yolsuzluğa ve artan suçlara tahammül etmeyecektir.“
İsveç gazetesi Dagens Nyheter Venezuela'nın artık petrol gelirleriyle ayakta tutulamayacağı yorumunu yapıyor:
“Hugo Chavez iktidara geldiğinde Venezuela petrole en bağımlı, şiddetin ve yolsuzluğun hâkim olduğu ülkelerden biriydi. Liderliği döneminde de ülkenin durumu kötüleşti. Ancak rejimin sonu henüz gelmedi. Yarım yıldan fazladır ülkenin üst düzey sözü geçen kesimi kendini bu ana, (Chavez'in ölümüne) hazırladı ve muazzam iç çelişkileri gizlemeye çalıştı. Subvansiyonlar ve sosyal hizmetler Chavez rejiminin Chavezsiz de sürmesini sağlamak için. Ancak petrolden elde edilen gelirler dahi ülkedeki mevcut sistemi sürdürmeye artık yeterli gelmiyor.“
Pekin'de Ulusal Halk Kongresi'nde delegelere sunulan, Çin’in 2013 yılı bütçe taslağına göre ülkenin askerî harcamaları artıyor. Avusturya'nın Der Standard gazetesi Çin'in hedefleri hakkında şunları yazıyor:
“Yüz milyonlarca insanın durumunun iyileşmesine paralel olarak istekler de artıyor: Onlar siyasi katılım yoluyla olmasa da en azından iktisadi yönden Çin'in yükselişine ortak olmak istiyorlar. Bu açıdan bakınca Pekin'in askerî harcamalarını artırması, sadece komşuları ve ABD'ye değil aynı zamanda da içeriye yönelik bir işaret. Hiçbir şey bir dış düşman kadar bir ülkeyi bir arada tutmayı başaramaz. Neredeyse kontrolden çıkacak düzeye gelen Japonya karşıtı son protestolar, günümüz Çin'in de böyle bir kozun ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.”
İngiltere Basını
Guardian gazetesi, baş sayfasını Pentagon'un Irak'taki işkence merkezlerindeki rolünü ortaya çıkaran özel haberine ayırmış.
Haber, şu anda 20 yıl hapis cezası ile yargılanan Amerikan askeri Bradley Manning'in Wikileaks'e sızdırdığı belgelerin ardından Guardian ve BBC Arapça servisinin yaptığı bir araştırmaya dayanıyor.
Habere göre, Pentagon, Latin Amerika'da paramiliter gruplara danışmanlık yapan ABD özel kuvvetlerinde görevli Albay James Steele'i Irak'ta gizli gözaltı ve işkence merkezleri oluşturan komanda birliklerini denetlemesi için görevlendirdi. Bu birimlerin Irak'taki en ağır işkence vakalarından sorumlu olduğu iddia ediliyor.
Irak'a gönderilen danışmanlardan bir diğeri James Koffman'ın da bu gözaltı merkezlerinde çalıştığı belirtiliyor.
Gazeteye göre bu haberle birlikte ilk defa ABD'nin Irak savaşı sırasında yaşanan işkence vakalarındaki rolü ortaya çıktı. Bunun yanısıra, bir seks skandalı nedeniyle istifa etmek zorunda kalan ve Steele'in doğrudan rapor verdiği CIA Başkanı General David Petraeus'un da ilk defa bu ihlallerle ilgisi olduğu ortaya çıkıyor.
Gazete iç sayfalarında James Steele'in 1980'lerde El Salvador'da militan gruplara karşı operasyonarda ve işkence olaylarındaki rolü ile ilgili detaylı bilgi veriyor ve hem oradan hem de Irak'tan işkence mağdurlarının ifadelerine yer veriyor.
Haber şöyle devam ediyor: "Steele gizemini koruyor. Irak'tan 2005 Eylül ayında ayrıldı ve enerji alanına girdi... Şimdiye dek medyanın ilgisinden uzaktı. Eğer Wikileaks'e milyonlarca ABD belgesi sızdıran ve şu an 20 yıl hapis cezası ile yargılanan ABD askeri Bradley Manning olmasaydı öyle kalmaya da devam edecekti."
Maduro Chavez'in bıraktığı boşluğu doldurabilecek mi?
Financial Times gazetesinde Venezuela lideri Hugo Chavez'in ölümünün ardından bir analiz yazısı göze çarpıyor.
Yazıda Chavez'in halefi olarak gösterdiği Nicolas Maduro'nun aynı geleneği sürdürüp sürdüremeyeceği ve karizmatik lider Chavez'in bıraktığı boşluğu doldurup dolduramayacağı tartışılıyor.
Chavez'in neşeli ve ateşli konuşmalarına karşılık Maduro'nun kuru ve sıradan kaldığının belirtildiği yazıda, halkın Chavez'i devlet içindeki yolsuzluktan azade tuttuğu ancak artık bu sorunların daha da gün yüzüne çıkacağı vurgulanıyor.
Yazıda seçimleri kazanacağı kesin olsa da Maduro'nun ülkenin ekonomik gidişatı, yolsuzluk ve yüksek enflasyondan daha fazla sorumlu tutulacağı ifade ediliyor.
Maduro'nun Chavez'in izinden ayrılmayacağının ve hatta daha radikal ekonomik politikalar izleyebileceğinin öne sürüldüğü yazıda, Chavez 1992 yılında darbe girişimi yaptığı Perez ile karşılaştırılıyor ve o zaman olduğu gibi ekonomik krizin Chavez geleneğini de yıkabileceği ifade ediliyor.
Ancak yazıya göre Chavismo zarar görse de Chavez bir aziz gibi yaşamaya devam edecek.
Muhafazakar Parti içinde 'darbe' planları
Times gazetesinde İngiltere'nin Avrupa Birliği ile ilişkisinin geleceğine dair tartışmalara yer veriliyor.
Baş sayfadan verilen haberde bir grup Muhafazakar Parti milletvekilinin bir akşam yemeğinde, AB referandumunun gelecek seçimlerden önce yapılmasını sağlayarak koalisyon hükümetini istikrarsızlığa sürükleme planlarını tartıştığı aktarılıyor.
Gazete, David Cameron'ı devirmenin ve koalisyonun sona erdirilmesi senaryolarının tartışıldığı bu özel yemekte Adalet Bakanı'nın da bulunduğunu ancak bu konuşmalara müdahale ettiğini belirtiyor.
Habere göre bu, Muhafazakar Parti'de giderek belirginleşen çatışmanın en bariz ifadesi.
Haberde yemeğin, geçen hafta Eastleigh'de yapılan ara seçimde sağcı, göç ve Avrupa karşıtı İngiltere Bağısmızlık Partisi'nin Muhafazakar Parti'den daha fazla oy olması üzerine düzenlendiği aktarılıyor.
İngiltere'den Suriye muhalefetine yardım
Daily Telegraph gazetesinde İngiltere'nin Suriye'de isyancı gruplara sağlayacağı yardım ile ilgili bir haber göze çarpıyor.
Haberde Dışişleri Bakanı William Hague'in İngiltere'nin Suriye'de silahlı muhalif gruplara ilk defa askeri ekipman vereceği ve ayrıca 13 milyon sterlin para yardımı yapılacağı açıklamasına yer veriliyor.
Suriye'de muhalefetin giderek daha radikal bir hale geldğinin vurgulandığı haberde, bu, İngiltere'nin ulusal güvenliğini tehdit etmeden yardımların artmasının planlandığı belirtiliyor.
Gazetenin başyazısında her iki tarafın da insan hakları ihlalleri işlediği bir savaşa İngiltere'nin dahil olmasının üzücü olduğu ancak kenarda durup izlemenin de artık mümkün olmadığı ifade ediliyor.
Harekete geçmenin ahlaki bir sorumluluk olduğunun belirtildiği yazıda bölgedeki istikrarsızlığın İngiltere'nin stratejik çıkarlarını da tehdit ettiği belirtiliyor.
Yazıda İngiltere'nin yardımının Esad'ın gidişini hızlandıracağı ifade edilirken, yardımın yanlış ellere düşmesinin de riskleri olduğu vurgulanıyor.
'Aynı işi yapan kadın erkekten daha az kazanıyor'
Independent gazetesinin baş sayfasında İngiltere'de kadınlar ve erkekler arasındaki maaş farkına dair bir haber yer alıyor.
Haberde fırsat eşitliği yasalarına rağmen İngiltere'de genç kadınların benzer işlerde çalışan erkeklerden hala daha az maaş aldığı belirtiliyor.
Haberin dayandığı araştırmaya göre aynı alandan ya da aynı üniversiteden mezun kadınlar erkeklerden daha az kazanıyor. Hukuk bu alandardan en öne çıkanı.
Özellikle özel sektörde farkın daha belirgin olduğunu aktaran gazete, kadın erkek eşitliği için kampanya yapan grupların bu duruma son verecek önlemler alınması çağrısında bulunduklarını söylüyor.
Almanya Basını
Venezuela Devlet başkanı Hugo Chavez’in kanser hastalığına yenik düşmesi ve Alman bakanlar kurulunun onayından geçen yoksulluk raporu Alman basınının başlıca yorum konuları.
Frankfurter Rundschau gazetesi 58 yaşında hayata veda eden Venezüella devlet başkanının arkasında bıraktığı boşluğa şu satırları ayırmış:
“Venezuela'yı zor günler bekliyor. Chavez'in halefinin en geç 30 gün zarfında seçilmesi gerekiyor. Taraftarları, kaybettikleri liderleri kadar karizmatik ve popüler bir isim bulmakta zorlanacaklar. Seçimi kazansalar da aralarındaki memnuniyetsizlik artacak. Ülkenin ekonomik problemleri kısa vadede çözülebilecek gibi değil. Hatta önce daha da artacak. Chavezcilerin, şimdiki muhalefet liderinin muhtemel seçim zaferini sineye çekip çekmeyecekleri de belli değil.”
Hamburger Abendblatt gazetesinin aynı konudaki yorumunda Chavez'in halefinin geçmişte takılıp kalmayıp yeni vizyonlar geliştirmeye mucbur olacağını dile getiriyor:
“Hugo Chavez'in başlattığı siyasi hareket her şeyden önce, seve, seve ve çok uzun konuşmaya düşkün lidere göre biçilmiş tek kişilik bir şovdu. Chavezci hareketin başkan vekili Nicolas Maduro liderliğinde devam mı edeceğine yoksa kendine güvenip yeni bir yön mü arayacağına Venezuela seçmeni karar verecek. Sosyalist retoriği ve Latin Amerika'daki bütün kötülüklerden sorumlu tutulan ABD karşısında açıkça takınılan hasmane tavırla bir yere varılamaz. Venezuela, fakirliği yenip, kendine dışa bağımlılık ve sosyalizm denemesi dışında bir yol bulabilirse bütün kıtaya parlak bir örnek olur.”
Alman bakanlar kurulunun son şeklini verip onayladığı yoksulluk zenginlik raporu siyasi partiler arasında tartışmaya yol açtı. Muhalefet federal hükümeti, durumu olduğundan iyi göstermek için rapor üzerinde tahrifat yapmakla itham ediyor. Kieler Nachrichten gazetesinde şu satırları okuyoruz:
“Taraflar bu gibi konularda tek bir gerçeğin olamayacağını kabul etseler, belki tartışma bu kadar sert geçmezdi. Gerçek şu ki, uluslararası kıyaslamaya göre Almanya'nın durumu gayet iyi. İşsizlik az ve fakirlerin maddi durumu bile çoğu Avrupalıya parmak ısırtacak düzeyde. Ama bir diğer gerçek de şu ki, Almanya'da ücretiyle aile geçindirmenin mümkün olmadığı pek çok iş var. Servetini kendi becerisine ve çalışkanlığına değil de verasete borçlu olan çok fazla zengin var. Eğitim düzeyi düşük ailelerin çocuklarının okulda başarıya ulaşma şansına kavuşamadıkları da Almanya'nın bir diğer gerçeği.”
Heilbronner Stimme gazetesi yoksulluk raporunun yansıttığı sosyoekonomik manzarayı şöyle yorumluyor:
“Yoksulluk raporunun ortaya koyduğu gerçekler arasında çok sayıda sevindirici olanı da var. Hükümetin de problemli saydığı hususlar açık tartışma ortamı için fırsat sayılmalıdır. Servet dağılımının adil olmaması ya da çok düşük ücretli işlerdeki artış gibi gerçekler varsa, hükümet bunun adını koymalı ve kendi politikasını savunmalıdır. Aksi takdirde temelden değişmesi gerekenlerin üzerine gitmelidir. Ama halkı enayi yerine koyup, zaten alenileşen bir gelişmeyi perdelemeye çalışmak, ortadan kalkmasının nedenleri arasında bu ilkesinin de bulunduğu başka bir Alman devletini hatırlatmaktadır.”
(dw türkçe-bbc türkçe)

YORUM YAZIN