Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (28 Mart 2013)

İngiltere Basını
İngiltere'de bu sabah yayımlanan gazetelerde Ürdünlü bir sığınmacı ve İşçi Partisi'ndeki bir gelişme öne çıkıyor.

Financial Times'da ise Türkiye ile Güney Kıbrıs ilişkileri hakkında çıkan haberde "Ankara Kıbrıs üzerindeki baskıyı artırıyor" deniliyor.

"Avrupa Birliği üyesi olan Kıbrıs yönetiminin büyük kriz içinde olduğu bir sırada önünde bazı gelir seçenekleri var" diyor Financial Times.

Kıbrıs'ın gelire ihtiyaç duymasının nedeni bankacılık sistemini batma noktasına getiren krizin ekonomide yol açabileceği tahmin edilen büyük daralma.

Kimi tahminlere göre Kıbrıs'ın güneyinde ekonomi dörtte bir oranında küçülecek.

Gazete, Kıbrıs'ın göneyinin Akdeniz'deki doğal gaz yataklarını işleterek gelir elde etme yoluna gidebileceğini
yazıyor.

Kıbrıs yönetimi ile proje geliştirmek isteyen İtalyan ENI enerji şirketi hakkında Ankara'nın aldığı karar haberin ana hareket noktasını oluşturuyor.

"Ankara ENI'yi Türkiye'den bir projeden çıkarttığını açıkladı" denilen haberde, öte yandan şirketin Mavi Akım'daki rolü ile ilgili açıklama yapılmadığı belirtiliyor.

Gazete, İtalyan şirketinin "Ankara ile anlaşmak ve normal işleyişe dönmek umudunu taşıyoruz" açıklamasını da aktarıyor.

Finanical Times, Ankara'nın adanın çevresindeki doğal gaz yataklarının işletilmesi konusundaki hassasiyetinin Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'nde desteklenmediğini anlatıyor.

Uluslararası sorunlarla ilgilinen bir düşünce ve araştırma kuruluşunun Türkiye uzmanlarından Hugh Pope, aslında, Türkiye'nin Kıbrıs ile ilgili 180 derecelik bir politika değişikliğine gidebileceğini iddia ediyor.

Pope'a göre Avrupa Birliği yolunda ilerleme olabileceğini görecek bir Ankara'nın Kıbrıs'a yardım edebileceğini söylüyor.

Financial Times öte yandan, Ankara'da dış politika konusunda yapılan açıklamada "Kıbrıs'ın sonsuza dek bölünmüş kalabileceği" sözlerinin kimi gözlemciler tarafından içi boş bir çıkış olarak görüldüğünü belirtiyor.

Başında sarık, uzun beyaz sakallı bir Ürdünlü bu sabah gazetelerin sayfalarında görünüyor.

Gazetelerin baş makalelerine bakınca Ebu Katada'nın kim olduğu ve neden tartışılan bir isim olduğu daha iyi anlaşılıyor.

Independent, Ebu Katada için İspanyol bir yargıcın sözlerini baş makalesinde aktarıyor: "Usame Bin Ladin'in Avrupa'daki sağ kolu..."

Londra'daki Temyiz mahkemesi Ebu Katada'nın sınırdışı edilerek Ürdün'e iade edilmesini isteyen hükümetin hukuk girişimlerini reddetti.

Daily Telegraph İngiliz adalet sisteminin, yargıçların kararı nedeniye zedelendiği görüşünü dile getiriyor.
Independent ise "Karar doğru" diyor.

Gazete, Ürdün'de yeniden yargılanması söz konusu olan Ebu Katada'nın işkence altında vermiş olabileceği "kanıtlar" ile yargılanabileceği ihtimali olduğu için böyle bir karar verildiğine dikkat çekiyor. Independent, belki Katada gitse iyi olur ama mahkemenin aldığı karar doğrudur." diyor.

Times gazetesi ise, "Bu sarıklı ve sakallı simayı bilenlerin sayısı bazı bakanların yüzünü bilenlerinkinden bir ihtimal daha fazla." diyor.

Daily Telegraph da 11 Eylül 2001'den hemen sonraki yazısında "Katada sorunu ne olacak" diye sorduğunu hatırlatırken, İngiltere'de hükümetlerin 10 yılı aşkın süredir Ürdün vatandaşını sınırdışı etmeye çalıştığına işaret ediyor.

Çalkantılı bir parti içi tartışmadan sonra İşçi Partisi sosyalizm ilintili bir maddeyi düşüyor, sendikalarla ilişkisini buduyor ve artık Yeni İşçi Partisi olarak anılmaya başlıyordu. Yeni İşçi Partisi girdiği ilk seçimi kazanıyordu.

Times gazetesinin baş makalesinin başlığı "Yeni İşçi Partisi Geri Çekiliyor" şeklinde.

Gazete, bu geri çekilişi David Miliband'in siyaseti bırakmasıyla ilişkilendiriyor.

Miliband'in kardeşi Ed Miliband İşçi Partisi'nin lideri.

Times, David Miliband'ın Blairci bayrağı taşımaya çalıştığını ama parti içinde kardeşiyle girdiği liderlik mücadelesini sendikaların kardeş rakibe yönelmesiyle kaybettiğini hatırlatıyor.

Guardian, David Miliband'in 2010'daki parti liderlik yarışını kardeşi karşısında kaybettikten sonra imkansız bir ipin üzerinde yürümeye çalıştığını yazıyor.

Bir konu olduğunda fikrini söylemez ise kalibresinin hakkını vermemekle, söylerse de kardeşiyle yeni gerginlik yaratma suçlandığını yazıyor.

Times aslında David Miliband'in Tony Blair'in öncü ekibinde olmadığını, ama liderliğindeki İşçi Partisi'nin kardeşininkinden mutlaka farklı olacağını yazıyor.

Fransa Basını

Le Figaro: François Hollande büyük sözlüsünü nasıl hazırladı?

Yeterince solcu değil, cesaretsiz, hedefi yok, vizyonu yok, hırsı yok, çok korkak, piyasalara ve Almanya’ya boyun eğmiş, Avrupa’da dışlanmış, sol çoğunluğun beklentilerine kulaklarını tıkamış…

François Hollande bu akşam televizyon ekranlarından Fransız halkına seslenmeye hazırlanırken, Cumhurbaşkanına yöneltilen tüm bu şikayetlerin listesi uzayıp gidiyor.

Bir cümlede özetlemek gerekirse, sol kanat François Hollande’a “Bizler Sarkozy’cilik yapmak için seçilmedik” diyecektir. Ancak mali sorunlar ve finansal piyasaların acımasız bakışları altındayken, Cumhurbaşkanı’nın selefini tekrarlamaktan başka bir seçeneği yoktu.

Seçildiği günden bu yana Hollande üzerindeki şüpheler sürekli artıyor. Şimdi ise Hollande’a oy veren çoğunluk, liderlerinin televizyon sınavından nasıl çıkacağını kestiremiyor.


İtalya Basını
Corriere Della Sera: Bersani hala anlaşma sağlayamadı

Hükümet kurma sıkıntısı devam ediyor. Görevi üstlenen Demokrat Parti lideri Bersani dün görüştüğü 5 Yıldız Hareketi’nden de hayır cevabı aldı. Merkez sağla yaptığı pazarlıklarda da karaya oturan Bersani, cumhurbaşkanlığı adayı konusunda Berlusconi ile anlaşamadı. Bersani’nin kafasındaki isimler eski Senato Başkanı Franco Marini, eski Başbakan Giuliano Amato, şu anki Senato Başkanı Pietro Grasso ve sosyolog Giuseppe de Rita. Berlusconi ise dün ileri sürdüğü eski Başbakanlık Müsteşarı Gianni Letta’dan vaz geçerek eski Senato Başkanı Marcello Pera’nın cumhurbaşkanı olmasını istiyor.

Özgürlükçü Halk Partisi Genel Sekreteri Alfano Demokrat Parti liderinin çıkmaz sokakta olduğunu ifade ederken Bersani bugün Cumhurbaşkanı Napolitano’ya çıkarak yaptığı görüşmelerin sonucunu bildirecek.


Yunanistan Basını
TaNea: Kıbrıs’ta endişe, Yunanistan’da soğukkanlılık, Avrupa’da bölünme

Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki bankalar bugün polis kontrolünde ve yoğun güvenlik önlemleri altında açılacak. Banka işlemlerinde sınırlandırmalar sözkonusu. Kişi başına para çekme limiti günlük 300 euro. Kıbrıs Rum Kesimi’nde endişe hakim. Zira mali problemler her geçen gün artıyor. Öte yandan Troyka da her gün yeni taleplerle ortaya çıkıyor.

Yunan ekonomisi Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki krizi soğukkanlılıkla karşılamaya çalışıyor. Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki bankalarda mevduatları olan yüzlerce şirket büyük bir likidite sorunu ile karşı karşıya. Ancak Yunanistan’da faaliyet gösteren ve daha sonra Pire Bankası’na aktarılan eski Kıbrıs Rum Kesimi banka şubelerinde dün her şey normaldi.

Avrupa’da ise bölünmüşlük hakim. Brüksel ve Berlin Kıbrıs modellerinin diğer Euro Bölgesi ülkelerinde uygulanmayacağını söyleyerek endişeleri bertaraf etmeye çalışıyor. Eurogroup Başkanı ise bankacılık sisteminde sorun yaşayan diğer ülkelerin sorunla kendi başlarına mücadele etmek zorunda kalabileceklerini söylüyor.

Almanya Basını

Neonazi cinayetleri sanıklarının yargılanacağı davayı izlemek için Türk basın mensuplarına duruşma salonunda yer ayrılmamasına ilişkin tartışma, bugünkü Alman basınından seçtiğimiz yorum konusunu oluşturuyor.
Süddeustche Zeitung , konuyu şöyle değerlendiriyor:

“Mahkeme salonunda Türk basınına garantili yer verilmesinin mümkün olmaması, anlaşılmaz görünüyor. Oysa ne kadar basitti. Eğer mahkeme, en baştan 4 - 5 basın koltuğunu, cinayet kurbanlarının çoğunun Türk kökenli olması nedeniyle dava ile yakından ilgilenen Türk basına ayırsaydı, buna kim itiraz ederdi ki? Şimdi birçok basın mensubu kendi koltuğunu Türk basın mensuplarına devretmeyi teklif ediyor. Yabancılara karşı kuşkuyla bakan dik kafalı bir zihniyete dayanan mahkemenin soruna bir çıkış yolu göstermemesi ise bu davanın anlam ve önemi ile kesinlikle bağdaşmıyor.”

Karlsruhe’de yayımlanan Badische Neueste Nachrichten gazetesinin aynı konuya ilişkin yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Mahkemenin tutumu, davanın uluslararası önemine karşı büyük bir duyarlılık eksikliğini gösteriyor. İnsan bir oturup düşünüyor, eğer Türkiye’de 8 Alman öldürülseydi ve Alman Büyükelçisi ve basını, yer darlığı ve başvuru tarihini kaçırdıkları gerekçesi ile kapı dışında bırakılsalardı, neler olurdu acaba?”

Delmenhorster Kreisblatt gazetesinin yorumu ise şöyle:

"Yüksek Eyalet Mahkemesi her terör davasında olduğu gibi NSU davasında da, mümkün olduğunca ‘normal’ davranmaya çalışıyor. Basına yer dağıtma sürecine direnmesinin ana nedeni de bunda yatıyor olsa gerek. Yine de Beate Zschäpe’ye karşı açılan davada işin politik boyutu tamamen göz ardı edilemez. Dava daha başlamadan gösterilen bu inatçı tutum, mahkemenin davaya bakmaya ne kadar yetkin olduğuna ilişkin kuşku duyulmasına davetiye çıkardı.”

Düsseldorf’ta yayımlanan Handelsblatt gazetesinin aynı konuya ilişkin yorumu ile basın turumuzu noktalıyoruz:

“Alman devlet dairelerinde yine at gözlüğü ile kuvvetlendirilmiş bürokrasi kalıpları egemen. Bu anlayış, usule uygun, isabetli önlemlerle, berbat prensip budalalığı arasındaki farkı ayıramıyor ya da ayırmak istemiyor. İnatçı Bavyera yargı makamlarında hiç kimsenin davanın uluslararası boyutunu ve hatasız belgelenen sürecin imajını ancak birkaç uluslararası konuğun kurtarabileceğini anlamadığı, çok açık. Tabii eğer bu imajın kurtarılacak bir yanı kaldıysa. Dava 17 Nisan’da başlıyor. Bu dünya çapındaki rezilliğe son vermek için o zamana kadar vakit bulunuyor.”

(bbc türköe/trt türk haberdar/dw türkçe)





Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.