Avrupa Basınında Bugün (4 Şubat 2013)
Fransa’nın Mali operasyonu, Rusya’nın Suriye konusundaki tavır değişikliği ve siber suçlarla mücadele bugünkü Avrupa basınından seçtiğimiz yorumları oluşturuyor.
Muhafazakâr Avusturya gazetesi Die Presse yorumunda Fransa’nın Mali’deki askerî operasyonunu farklı bir açıdan ele alıyor:
“Fransa ve Mali'nin askeri birlikleri diğer Afrikalı ülkelerin de desteğiyle Mali’yi başkenti ile birlikte tamamen ele geçirmeye çalışan aşırı İslamcı militanları üç haftadan az bir zamanda çöle sürdü. Elbette bu savaş henüz kazanılmış değil ve bu operasyon nedeniyle diğer teröristlerin harekete geçme tehlikesi de büyük. Ancak internette bu uluslararası askerî operasyonu lânetleyen elektronik postalar ve bloglarda dile getirilen tespitler ahmakça… Yazılanlarda bu girişimin ‘yeni sömürgecilik’ olduğundan dem vuruluyor ve hatta asilere yardım etmekten bile söz ediliyor. Evet, Fransa Cumhurbaşkanı bu zaferin tacını giymiş olabilir ve siyasî olarak kendine pay çıkartabilir. Ancak o da biliyor ki, askerî şan şöhretin ömrü genelde kısadır.”
Hollanda gazetesi de Volkskrant da Fransa’nın Mali’de kaydettiği askerî başarının henüz güvence altında olmadığına değiniyor:
“Amerikalıların tahminlerine göre, Mali’nin kuzeyinde şu an 2 bin kadar ağır silahlara sahip aşırı İslamcı militan bulunuyor. Fransa ve Mali birliklerinin son üç haftada çok sayıda bölgeyi kurtarmasının ardından bu militanlar yeniden toplanmaya çalışacaktır. Amerikan istihbarat servislerine göre Mali, Suriye’den sonra aşırı İslamcı militanların en önemli sığınma limanı haline gelmiş durumda. Bu nedenle Fransa'nın Mali’de elde ettiği başarı şimdilik geçici. Özellikle Fransa saflarında çarpışan Mali Ordusu’nun daha sonra ne yapacağı merak konusu. Uzmanlar, bunların kendilerine ödenen maaştan çok, ticarî işlerle geçimlerini sağladıklarına işaret ediyorlar. Fransızların çekilmesinden sonra bunların iyi silah donanımlı ve motivasyonu yüksek teröristlerle başa çıkmada zorlanacaklarına dikkat çekiliyor.”
Liberal Danimarka gazetesi Politiken ise yorumunda farklı bir konuyu, Rusya’nın Suriye konusundaki tavır değişikliğini değerlendiriyor:
“Rusya, Suriye'deki muhalefetin lideri Muaz El Hatip’i Moskova’ya davet etti. Bu sadece zamanı gelmiş bir davet değil, ayrıca akıllıca bir girişim de. Rusya eli kana bulanmış olan Suriye diktatörü Beşar Esad’a şimdiye kadar silah yardımı yaptı. Ayrıca Putin’in Rusyası Esad’ı BM Güvenlik Konseyi’nde de korudu. Rusya’nın şimdi El Hatip'in lideri olduğu muhalefeti destekleyen uluslararası topluluğa dahil olmak istemesi, Suriye anlaşmazlığının çözümünde önemli bir faktör olabilir. Ayrıca muhalefetin talepleri arasında olan ülkedeki iç savaşın sona erdirilmesi ve Esad’sız bir Suriye’nin inşasında da bu yeni tavır önemli rol oynayabilir.”
Alman Neue Presse gazetesi ise sosyal paylaşım sitesi Twitter’e düzenlenen hacker saldırısı bağlamında siber suçlar konusunu yorum sütununa taşımış:
“Siber savaştan söz etmek biraz abartılı olur. Ama buna rağmen bu sessiz ve derinden yapılan saldırıları görmezden de gelemeyiz. Alman hükümeti geçen ekim ayında yaptığı bir açıklamada, tehlikeli siber saldırılara karşı gerekirse silah kullanılabileceğini bile duyurmuştu. Aslında daha akıllıca çözüm, saldırı girişimlerini anında engellemek olur. Bu konudaki eksikliklerin acilen giderilmesi gerekiyor. Sadece saldırıya uğrayan Twitter kullandığı güvenlik standartlarının yeterli olup olmadığını sorgulamakla kalmamalı. Öte yandan bu sitede hesap açanlar da ihmalkâr davranıp basit şifreler kullanıyorlarsa, o zaman en iyi koruma duvarının da yapacağı çok bir şey kalmaz.”
İngiltere Basınıİngiltere'de bu sabahki gazeteler, İngiliz maliye bakanının bugün önemli bir konuşma yapacağını belirtiyor.
"Maliye Bakanı George Osborne bankalara yeni kurallara göre oynayın!" uyarısı yapacak; Guardian ve FinancialTimes bu konuda hemfikir. Guardian, bakanın, aksi halde bankaların bunun ağır sonuçlarına katlanacağı uyarısı yapacağını, parçalanıp bölüneceklerini söyleyeceğini yazıyor.
Independent uygulamaların bir parçası olarak İngiltere'de bireysel hesapların bir hafta içinde rakip bir bankaya aktarılabilmesinin sağlanacağını manşete çıkarıyor.
Çin'de ilk kez temsili sendika seçimi
FinancialTimes, Çin Halk Cumhuriyeti'nin en büyük özel şirketi olan Foxconn'da temsili sendika seçimi yapılacağını ilk sayfada duyuruyor.
Şirketin böyle bir seçime ilk kez olur verdiğine dikkat çeken Financial Times, sendikaların bugüne kadar şirket yönetimi ya da yerel yönetimler tarafından kontrol altında tutulduğunu yazıyor.
Gazete, 1 milyon 200 bin kişinin çalıştığı şirketin en büyük müşterisinin Apple olduğunu da belirtiyor.
"Muhafazakarlar bölündü"
Eşcinsel evlilikler ile ilgili tartışmalar sürerken FinancialTimes koalisyonun büyük ortağı Muhafazakar Parti'den 20 bölge başkanının --deyim yerindeyse-- isyan bayrağı açtığını belirtiyor.
Başbakan Cameron eşcinsel evlilikler ile ilgili yasanın çıkarılmasında ısrar ediyor.
Financial Times, Muhafazakar Parti'nin bölündüğünü,, yarınki oylamada tasarıya "hayır" oyu vereceklerin sayısının 180'i bulabileceğini belirtiyor.
Sığınmacıların cinsel tercihleri...
İngiltere'deki Hukuk Derneği'nde bu hafta yapılacak bir konuşma eşcinsel sığınmacıların İngiltere'ye kabul edilmek için gurur kırıcı ifşaatta bulunma yoluna gittikleri konusunu işleyecek. Haber Guardian'da...
Habere göre 2010 yılında Yüksek Mahkeme bir karar aldı; o karar öncesinde eşcinseller “cinsel tercihlerine dayanarak yaptıkları başvuruları” kaybediyordu.
Gazete, İran, Uganda ya da Kamerun gibi ülkelerde eşcinselliğin suç olduğunu, buna rağmen eskiden başvuru yapanların "cinsel tercihlerini gizleyebilecekleri" kararıyla geri gönderildiğini yazıyor.
Guardian 2010'da alınan karardan sonra cinsel tercihlerin ispatlanabilmesi durumunun belirdiği, bunun da eşcinsellerin cinsel eylemlerine ilişkin resimleri göstermeleri sonucunu getirdiğini belirtiyor.
Suriye'nin geleceğine bakış
İnsan hakları kuruluşu Human Rights Watch Başkanı Kenneth Roth, Guardian’daki yazısında Suriye’deki ayaklanma romantizminin artık geride kaldığını, İslamcı siyasi güçlerin yükselişe geçtiğini; bu yüzden kadınların ve azınlıkların özgürlüklerinin tehdit altında olacağından, din adına farklı düşünenin sindirileceğinden pek çok kişinin endişe ettiğini yazıyor.
Roth, Beşar Esad yönetiminin "ihlalci" olageldiğini, baskıcı bir rejimin üzerine haklara saygılı bir demokrasi kurmanın daha zor olduğunu söylüyor.
"Çoğunluğun tercihi, birey, hukuk..."
Human Right Watch'ın başkanı, iktidarı ele geçirecek olanların, kendi ifadesiyle Esad rejimi gibi "diğerlerini yoksaymacı" bir anlayışı benimseyebileceğini, en büyük tehlikenin de bu olduğunu belirtiyor: "Çoğunluk tercihlerinin sınırını bireylerin özgürlüğü ile hukukun üstünlüğünün belirlemesi gerektiğini" anlatıyor.
Roth, örneğin, kadın hakları çıkışlarını, "Batı'nın Müslüman bir topluma uymayan cahil bir dayatması" olarak görenlerin yanıldığını; kadının ezilmişliğe hapsedildiği hallerde Batı'ya veryansın etmenin gerçeklerin üzerini örtmediğini anlatıyor. İfade özgürlüğü hakkında değerlendirmeler yapan Kenneth Roth, yazısının sonunda aslında yaşanan krizin bir fırsat yarattığını ifade ediyor.
Almanya BasınıAlman basınında Münih'te düzenlenen Uluslararası Güvenlik Konferansı'na ilişkin yorumlar öne çıkıyor.
Kölner Stadt- Anzeiger gazetesi, medyanın heyecanla aktardığı haberlerle Münih'te her yıl düzenlenen konferansın ‘dünyanın en önemli güvenlik politikacılarının zirvesi olarak’ gösterilmek istendiğini, ama bu buluşmaların üst düzeyde gerçek diplomasi toplantılarıyla bir bakıma çeliştiğini belirtiyor. Gazetenin yorumu şöyle devam ediyor:
“İkincisi ve daha da derin olan yanlış anlama ise Batılı ülkelerin oluşturduğu değerler topluluğunun, gittikçe daha karmaşık hale gelen dünyanın kaderini belirleyebileceğine olan inanç. Üst düzey politikacıların düzenli olarak görüş alış-verişinde bulunmaları önemli, konferansa katılanlar da önemli şahsiyetler. Ama Güvenlik Konferansı'ndan mucize beklemekten de vazgeçelim.”
Frankfurter Allgemeine, Tahran’ın ABD ile ikili görüşmeleri kabul etmesinin İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılmasına bağlı olduğuna dikkat çekiyor. Gazetenin yorumu şöyle devam ediyor:
“Bu, Amerika’nın yeniden görüşme davetinde bulunmasına verilmiş ciddi bir yanıt değil. Bu nedenle İran’ın nükleer programını her durumda ve her koşulda devam ettirmekte ısrarlı olduğu anlaşılıyor. Programdan vazgeçme karşılığında İran’a sunulması olası teşvikler ne kadar cazip olsa da. Buna karşın ABD Başkanı Barack Obama’nın, Amerikan politikalarının hedefinin set çekmek değil, İran’ın nükleer silahlara ulaşmasını engellemek olduğunu söylemesi de hiçbir yoruma meydan vermeyen bir açıklama. Almanya Dışişleri Bakanı bu konuda 2013 yılının belirleyici olacağını vurguluyor. Büyük olasılıkla bu doğru bir saptama. Ama soruna diplomatik, politik bir çözüm bulunacağına dair büyük umutlar ise bağlanmamalı.”
Münih'te yayımlanan Münchner Merkur gazetesi de Güvenlik Konferansı'na ilişkin yorumunu tüm Ortadoğu'ya odaklandırmış:
“Ortadoğu'da söz konusu olan sadece nükleer silahlar değil; bu silahların kullanımı zaten yıkıcı tahrikler olmadan gündeme gelmez. Burada söz konusu olan sadece Suriye ve İran da değil, büyük güçlerin çıkarlarıdır. Ruslar her iki ülkedeki nüfuzlarını kaybetmekten korkuyor. Amerikalılar ise bölgedeki nüfuzlarını yeniden güçlendirmek ve feci durumda olan imajlarını düzeltmek istiyorlar. Esad, büyük güçlerin nüfuz kazanma mücadelesinde sadece küçük bir figür; keza İran da küçük bir figür konumuna düşmekten çekiniyor. İşte bu gerekçeler bölgedeki cepheleşmenin daha da sertleşmesini gündeme getiriyor.”
Süddeutsche Zeitung yorumunda farklı bir konuya, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın Mali'deki askerî zaferine değiniyor:
“Bu başarıda sadece operasyonun şansı değil, çeşitli faktörler rol oynadı. Fransız Ordusu operasyonu çok özenli hazırladı. Ordunun bölgede üsleri ve Kuzey Afrika'yı iyi bilen, deneyimli birlikleri bulunuyor. Fransız birliklerinin komuta yapılanması, çok uluslu birçok askerî birliğin aksine, tek elde toplanmış durumda. Amerikalılar da gerekli olan keşif yardımında bulundular. Bu operasyon, Mali Devlet Başkanı'nın yardım talebi üzerine düzenlendiğinden uluslararası hukuk açısından uygun ve Mali halkının çoğunluğu da operasyona onay vermiştir.”
(dw türkçe-bbc türkçe)

YORUM YAZIN