Header Ads

Cumartesi Anneleri'nin 401. Buluşması: Yalnız Kayıpların Değil Faillerin de Peşindeyiz


Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları 401. kez Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Kayıp yakınları, 18 yıl önce Diyarbakır'da gözaltına alınarak kaybedilen Ender Toğcu'nun dosyasını açıkladı, adalet talebinde bulundu.

Eylemde ilk olarak 12 Eylül cunta döneminde gözaltında kaybedilenlerin yakınları söz aldı.

'ANNEM ÖLMEDEN..'
Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl, ağabeyinin 12 Eylül'de gözaltına alınarak Gayrettepe 1. Şube'ye götürüldüğünü hatırlattı. O dönem 12 Eylül'ün darbeci generallerinden Kenan Evren, savcı Nevzat Ayaz başta olmak üzere onlarca kişi ve kuruma dilekçe verdiklerini ancak, "böyle birisi yok, gözaltına almadık, bizde arıyoruz" yanıtını aldıklarını ve dilekçelerinin işleme konulmadığını kaydetti.

Muzaffer Yedigöl, annesi için seslendi: "Ve sene 2012. Yine sesleniyorum. Annem 85 yaşında, Berfo Ana 105 yaşında. İkisi de çok hasta. Dünya değiştirme üzereler. Onların gözleri açık gitsin istemiyoruz. Sadece annem için istiyorum, o dönem Gayrettepe'de görevli olanlar ağabeyimin mezarının yerini açıklasınlar. Annem ölmeden ağabeyimin mezarına su döksün, bir karanfil bıraksın."

"12 Eylül hayatları çaldı" diyen Yedigöl, darbeci generallerin yargılandığını söyledi. Bu yargılamanın göstermelik olduğunu ifade eden Yedigöl, "Adalete inanmıyoruz, bunun adil bir yargılama olacağını düşünmüyoruz. O nedenle halka sesleniyoruz; siz susmasaydınız belki bugün bu kadar insan kayıp olmazdı. Artık, kayıplara sessiz kalmayın"

'KAYBETME DEVLET POLİTİKASI OLDUĞU SÜRECE BİTMEZ'
Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren, "Bizim hikayemiz 12 Eylül ile başladı. Buradaki tablonun mimarı Kenan Evren'in başında olduğu 5 generaldir" dedi. Darbeci generaller Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya başta olmak üzere tüm darbecilerin binlerce insanın ölümünden, işkence görmesinden, gözaltında kaybedilmesinden sorumlu olduğunu belirten İkbal Eren, darbeci genarallerin tutuklu yargılanmasını istedi.

İkbal Eren'de halka seslendi: "Biz yakınlarımızı kaybettik. Sizin bunu yaşamayacağınız anlamına gelmiyor. Kaybetme, faili meçhul devlet politikası olduğu sürece bu olgu yaşanacak. Sessiz kalmayın."

'HUKUKSUZLUK AKP ELİYLE SÜRDÜRÜLÜYOR'
Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak, 17 yıldır adalet talebini sürdürdüklerini söyledi. Hukuksuzluğun AKP eliyle sürdürüldüğünü kaydeden Ali Ocak, şunları söyledi: "Bugün AKP iktidarı eliyle hukuksuzluğun adaletsizliğin altında imzası olanlar terfi ettiriliyor. Gözaltına tacizden, tecavüzden sorumlu olanlar terfi ettiriliyor. Bunun son örneği geçen hafta yaşandı, katledilen Hrant Dink'in hukuksuz bir yere yüksek ceza almasından sorumlu olan bir hakim terfi ettirilerek ödüllendirildi. Bu hukuksuzluğun AKP eliyle ödüllendirilmesidir. Geçen dönemde iktidarların, hükümetlerin saldırılarına baskılarına karşı nasıl direndiysek, bundan sonrada direnişimizi sürdüreceğiz."

'HAK YERİNİ BULANA KADAR...'
Diyarbakır'da olduğu için eyleme katılamayan Ender Toğcu'nun annesi Soliya Toğcu, gönderdiği mektupla Cumartesi Meydanı'ndan seslendi.

Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak tarafından okunan Toğcu'nun mektubu şöyle:

Diyarbakır'dan sesleniyorum sizlere. Adım Soliya Tuğcu.82 yaşındayım. Tam 18 yıldır devletin kaybettiği oğlum Ender Tuğcu'yu arıyorum.18 yıldır sizler gibi her gece başımı yastığa oğlumun adıyla koyuyor, her sabah gözümü oğluma seslenerek açıyorum. 18 yıldır, gözüm kapıda kulağım telefonda bir mucizenin gerçekleşmesini bekliyorum.

Oğlum, kaybedildiğinde 25 yaşında sırım gibi bir delikanlıydı. Onu devletten önce sağ istedim. Sonra cenazesini, şimdi de kemiklerine razı oldum. Onu canlı bulamadım, bari bir mezarı olsun istiyorum. Oğlumun mezarına sarılmak, gömüldüğü toprağı koklamak istiyorum.18 yıldır kocasını bekleyen gelinimin, babasını fotoğraflardan tanıyan torunumun bir mezarları olsun istiyorum.

Oğlumu ararken çalmadığımız kapı, başvurmadığımız yer kalmadı. Çok baskı gördük. Kardeşini aryan oğullarım tehdit edildi, gözaltına alındı, işkence gördü. Ama biz ailesi olarak Ender'i aramaktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Onu kaybedenler hesap verene kadar, hak yerini bulana kadar davamızın peşindeyiz."

'YALNIZ KAYIPLARIN DEĞİL, FAİLLERİN DE PEŞİNDEYİZ
Haftanın metnini Başak Can okudu. Ender Toğcu'nun 29 Kasım 1994 yılında Diyarbakır'da gözaltına alınarak kaybedildiğini hatırlattı. Can, Toğcu'yu gözaltına alan sivil polisler arasında Diyarbakır Terörle Mücadele Şubesi'nde görevli olan Zafer Aktaş'ın da olduğunu ve Toğcu'nun JİTEM subayı Yüzbaşı Zahit Engin'e teslim edildiğini söyledi.

Toğcu ailesinin suç duyurusunda bulunarak, oğullarını gözaltına alan, sorgulayan görevlilerin ve tanıkların isimlerini verdiğini ifade eden Can, yapılan başvuruların kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesiyle kapatıldığını, ancak 2005 yılında AİHM'de Türkiye'nin mahkum edildiğini hatırlattı.

Can, Diyarbakır Terörle Mücadele Şubesi'nde görevli emniyet amirlerinden Zafer Aktaş, dönemin TMŞ Müdürü Ramazan Sürücü, Diyarbakır Emniyet Müdürü Rıdvan Güler ve başta Zahit Engin olmak üzere JİTEM'in ölüm timlerinde görev yapan, yerelden ulusal tüm askeri- sivil yetkilileri yargılanması gerektiğini söyledi.

Tüm gerçeklere rağmen 'kovuşturmaya gerek yok' diyerek dosyayı kapatan savcı Mehmet İşbitiren'in de yargılanmasını isteyen Can, "Kayıp yakınlarının 'bugün bizim için bayram' diyeceği güne kadar, yalnız kayıplarımızın değil, faillerin de peşinde olacağız" dedi. (etha)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.