Avrupa Basınında Bugün (11 Aralık 2012)
İtalya’da Berlusconi’nin iktidara dönme ihtimali, Romanya’daki seçim sonuçları ve Venezuela’da Chavez sonrası döneme ilişkin tahminler, bugünkü Avrupa basınından seçtiğimiz yorum konularını oluşturuyor.
Muhafazakâr İngiliz gazetesi The Times, İtalya Başbakanı Mario Monti’nin istifa etmek istediği yönündeki açıklamaları üzerine eski başbakanlardan Silvio Berlusconi’nin politikaya dönmek istemesine ilişkin şu görüşleri yorum sütununa taşımış:
“Gırtlağına kadar borç içinde olan ve hiç iç açıcı olmayan ekonomik büyüme oranlarına sahip İtalya, ağır sorunlarla baş etmek zorunda. Ne var ki ülkenin hiçbir sorunu, eski başbakan Silvio Berlusconi'nin iktidara dönüş yapması kadar vahim olamaz. Bilançosuna bakılacak olursa, hiçbir şansı olmaması gerekir. Düzenlenen anketlere göre Berlusconi’nin kendi içinde kavgalı partisi, biraz soluk bir politikacı olan, ancak sağlam bir tabana sahip Pier Luigi Bersani’nin merkez sol partisi Demokrat Parti'nin (PD) tam 20 puan gerisinde bulunuyor. Ancak Berlusconi olağanüstü bir çekici güç kazandı. Tasarruf gayretlerinden usanmış olan İtalyanlar öfkeleri nedeniyle onu tekrar iktidara taşımak isteyebilirler. Bu ise hem İtalya, hem de Avrupa için facia olur.”
Hollanda gazetesi De Telegraaf, “Avrupa, İtalya’nın uçuruma yuvarlanmasından endişe ediyor” başlıklı yorumunda ise şu görüşlere yer veriyor:
“İtalya Başbakanı Monti, selefi Berlusconi’nin seçimlerde aldığı hezimet sonrasında uluslararası piyasaların güvenini yeniden tesis etmek durumunda kalmıştı. Şimdi hükümetten çekilecek olmasının sebebi ise Berlusconi’nin lideri olduğu partinin hükümete verdiği desteği çekmesi. Avrupa’da endişe edilen şey, geçen yıl içerisinde kendini epeyce toplayan İtalya’nın şimdilerde yeniden Euro Bölgesi’nin büyük sorunları olan bir ülkesine dönüşmesi. Berlusconi’nin tersine Monti Avrupa’da hep saygı gördü. Sıkı kemer sıkma politikalarını kabul ettirdi, emeklilik yaşını ve vergileri yukarı çekti, vergi kaçakçılığı sorununa el attı. Şu sıralarda seçim mücadelesi başlamış durumda. Ve Berlusconi’ye bağlı olan medya, patronları lehine ateşli bir kampanya yürütüyor.”
Neue Zürcher Zeitung, Romanya’da Victor Ponta liderliğindeki sosyal demokrat-ulusal liberal koalisyonun seçim başarısını yorum sütununa taşımış:
“Koalisyon hükümetinin bu seçim zaferinden sonra iktidar ile AB içerisinde ülkesinin itibarının büyük yara almasına yol açan Cumhurbaşkanı Trayan Basescu arasındaki mücadele daha da sertleşeceğe benziyor. Koalisyon hükümeti geçen yaz aylarında cumhurbaşkanına işten el çektirmek için elinden gelen her şeyi yapmış, ancak girişim sonuçsuz kalmıştı. Halkın geniş kesimleri arasında pek sevilmeyen Basescu’nun görevinden ayrılması için seçim galiplerinin yeniden girişimde bulunmalarından endişe ediliyor. Romanya’daki gelişmeler, ülkenin refahı doğrultusunda siyasi uzlaşı bulunması yerine, -geçen yaz olduğu gibi- tarafların birbiriyle ikinci kez kavgaya tutuşacağına işaret ediyor.”
Sağ liberal İspanyol gazetesi El Mundo, kanseri bir türlü yenemeyen Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in görevini bırakabileceği söylentilerine ilişkin şunları yazıyor:
“Hugo Chavez, kaptanlığını kendisinin yapmadığı bir Venezuela’nın geleceğinin ne olacağını hesaplıyor. Yeniden kanser ameliyatı olmak üzere acilen Küba’ya gitmesi gerekiyor. Halefi olarak Başkan Yardımcısı Nicolas Maduro’dan söz etti. Onu tanıyanlar, Maduro’nun, Chavez’in yakın çevresinin en güler yüzlü politikacısı olduğunu belirtiyorlar. Maduro’nun üstesinden gelmesi gereken görev, Chavez’in izlediği politikaların devamlılığını sağlamak olacak. Bunun için de 1999 yılında oluşturulan siyasî hareketin birliğini devam ettirmesi gerekir. Peki Maduro bunu başarabilecek mi? Bu ise bir muamma; zira Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi içerisinde hâlâ çok çeşitli fraksiyonlar bulunmakta. Bunların içinde Parlamento Başkanı Diosdado Cabello’nun radikal eğilimli kanadı da var.”
Almanya BasınıOpel'in Bochum tesislerindeki otomobil montajını sona erdirme kararı ve AB'nin Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmesi, bugünkü Alman basının öne çıkan yorum konularını oluşturuyor.
Ulusal gazetelerden Süddeutsche Zeitung, General Motors (GM) tröstünün, sahibi olduğu Opel otomotivcilik şirketinin Bochum tesislerindeki otomobil montajını 2016 yılında sona erdirme kararını şöyle değerlendiriyor:
"Belki kulağa pek hoş gelmeyebilir; ama Bochum’daki Opel tesisleriyle ilgili karar belki de geç bile alındı. Zira artık Avrupa’daki otomobil endüstrisi genel olarak büyük bir sıkıntı içine girmiş durumda. Ford, daha önce Avrupa’daki üç tesisini kapatacağını duyurdu. Bunlar arasında 4 binden fazla kişinin istihdam edildiği Belçika’nın Gent kentindeki tesisler de bulunuyor. Peugeot, Citroën ve Fiat da otomobil üretimini düşürüyor. Volkswagen, Audi, Daimler ve BMW ise henüz Asya ve Kuzey Amerika'da iyi giden satışlarından memenun ama onlar da kendilerini durgunluğa hazırlıyor. Opel'in, bu krizin ardından hiç değilse iyi bir marka olarak kalmayı başarmasını temenni etmekten başka çare yok."
Berlin merkezli Der Tagesspiegel gazetesi ise Opel’in Bochum tesislerindeki gelişmeleri, Sosyal Demokrat Parti’nin hafta sonunda resmen başbakan adayı olarak seçtiği Peer Steinbrück'ün seçim kampanyası ile ilişkilendiriyor:
"Peer Steinbrück için Bochum tesislerinin kapatılması büyük bir seçim hediyesi olur. Her tespit belki tutarsızlık gibi algılanabilir. Ancak Opel fabrikasının bulunduğu Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin eski başbakanı olan Sosyal Demokratların başbakan adayı, seçim kampanyasında mutlaka işleyecektir. Çünkü bu durum, Steinbrück için büyük bir şans ama Opel için de büyük bir tehlike barındırıyor. Eğer Steinbrück akıllı bir adamsa kurtarıcı rolüne soyunmaz. Başbakan adayı çok iyi biliyor ki, partidaşı Gerhard Schöder, bu hatayı yıllar önce inşaat devi Holzman’ı kurtarmak için yapmıştı. O zamanlar verilen kurtarma sözü, işletmenin iflası ile sonuçlanmıştı."
Alman gazetelerinin ele aldığı bir diğer önemli konuyu ise Avrupa Birliği'nin aldığı Nobel Barış Ödülü oluşturuyor. Stuttgarter Zeitung, dün takdim edilen ödülle ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Başlangıçta yaşanan ufak tefek protokol sorunları dışında törene katılan AB temsilcileri, olumlu bir intiba bıraktı. Özellikle de AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy’un duygusal teşekkür konuşması çok etkileyiciydi. Hatta Brüksel’i hafiften alaya alarak sempati de topladı. Ancak Avrupa en büyük sınavını henüz vermedi: Avrupa’daki ekonomik gelişmeler, politikacıları, halkın büyük bir kısmının reddettiği uygulamalara zorluyor. Eğer sosyal barış biran önce tesis edilemezse vatandaşların Avrupa'ya duyduğu şüphe de giderek artacaktır."
Basın turumuzu Hamburger Abendbaltt gazetesinin aynı konuya ilişkin yorum ile noktalıyoruz:
"Avrupa parçalanmış bir kıta. Kutlama ya da törenlerin yapıldığı günlerde bile dünyaya, kıtanın bütünlüğüne ve gücüne dair bir tablo sunulamıyor. Nobel töreni için Oslo'ya 21 ülkenin devlet ya da hükümet başkanı gidiyor ama İtalya eski başbakanı da orada boy gösterince tüm ilgi ona odaklanıyor. Çılgın medya kralı Silvio Berlusconi, yeniden iktidara gelmek istiyor. Avrupa’nın koltuğundan ettiği adam, şimdi kıtayı yeni bir krizin kucağına atıyor. Ne kadar vahim bir durum. Nobel Barış Ödülü, aslında günlük politikanın ötesini tasavvur edebilmek için ideal bir vesile olabilirdi. Başarıları, günlük hayatın bir parçası sayarak unutmak çok insani bir durum. Ama bir şey kesinlikle unutulmamalı: Avrupa Birliği, büyük eziyetler çeken bir kıtanın emsalsiz başarı hikâyesidir."
İngitere BasınıFinancial Times gazetesinde Türkiye'de ekonomik büyümenin gidişatına ilişkin bir haber göze çarpıyor.
Bir fabrika sahibi ve inşaat sektöründe çalışan iki kişi ile yapılan mülakata yer verilen yazıda, Türkiye'nin yüzde 1.6 büyüme göstermesine rağmen, bunun piyasalara çok yansımadığı belirtiliyor.
Gazeteye göre her ne kadar 2010 ve 2011 yıllarındaki büyüme rakamları ekonomiye güveni artırsa da bu yılki yüzde 1.6'lık büyüme beklentileri karşılamaktan uzak. Gazete, büyümenin düşmesinin nedenlerinden birinin hükümetin cari açığı kontrol altına alma çabası olduğunu belirtiyor.
Türkiyenin ihracatının üçte ikisinin altın satışlarından oluştuğunun belirtildiği yazıda bunun ağırlıklı olarak ABD yaptırımı altındaki İran'ın altına yönelmesinden kaynaklandığını ve ABD'nin bunu engellemeye yönelik girişimlerinden dolayı bunun aynı şekilde devam edemeyeceği aktarılıyor.
Suriye'de isyancı gruplara destek için uluslararası girişimler
Independent gazetesinin başsayfasında "İngiltere ordusu Suriye'deki isyancılara destek için görüşmeler yapıyor" başlıklı bir haber göze çarpıyor.
Haberde İngiltere'nin de içinde yeraldığı uluslararası bir koalisyonun Suriyeli isyancılara askeri eğitim ve hava ve deniz gücü desteği sunmak için bir plan geliştirdiği belirtiliyor.
Gazete, 22 aydır süren savaşın artık taşma noktasına geldiğini ve yabancı güçlerin rejimi devirmeleri için isyancı gruplara desteği artıracağını yazıyor.
Habere göre İngiltere Başbakanı David Cameron'ın isteğiyle İngiltere Silahlı Kuvvetler Komutanı Londra'da birkaç hafta önce Fransa, Türkiye, Ürdün, Katar gibi ülkelerin komutanlarının katıldığı bir toplantı düzenledi.
Aşırı İslamcı grupların giderek daha da güçlendiği ve bunun ılımlı grupları geride bıraktığının belirtildiği yazıda Suriye'nin savaş sonrası yapılanmasında etkili olabilmek için uluslararası güçlerin ılımlı ve laik grupları destekleyeceği belirtiliyor.
Gazeteye göre, her ne kadar Suriye içine asker sokulmasa da, hava ve deniz desteği dış güçlerin Suriye'ye müdahale ettiği suçlamasına yol açacak. Ancak cihat yanlısı grupların daha da güçlenmemesi ve Esad'ın bir an önce gitmesi için uluslararası alanda daha koordineli bir çalışma yürütüldüğü belirtiliyor.
Gazetenin başyazısında Suriye'nin Libya olmadığı ve müdahalenin büyük riskleri olacağı vurgulanıyor.
İtalya Başbakanı Monti'ye 'aday ol' baskısı
Financial Times gazetesi İtalya Başbakanı Mario Monti'nin istifa etmesi ve eski başbakan Selvio Berlusconi'nin yeniden aday olacağını açıklaması ile sarsılan piyasalara ve Avrupa'da büyüyen endişelere yer veriyor.
Yazıda piyasaların, Avrupa liderlerinin ve Kilise'nin Monti'nin reformlarına devam etmesi için aday olması yönünde baskı yaptığı belirtiliyor.
Gazete başyazısında Berlusconi'nin hükümete desteğini çekmesinin ardından Monti'nin onunla anlaşma yapmak yerine istifa etmesinin doğru karar olduğunu belirtiyor ve kendi kişisel çıkarını ülkenin refahının üzerine koyan biri ile anlaşmaya gitmesinin yanlış olacağını vurguluyor.
Gazeteye göre her ne kadar teknokrat hükümet İtalya'nın yeniden istikrar kazanması için önemli olsada ancak seçilmiş bir hükümet reformları uygulayabilir.
Seçimlerin öncesinde siyasi seçeneklerin çok az olduğunun belirtildiği yazıda Monti'nin şansının yüksek olabileceği ve iyi bir alternarif olabileceği belirtiliyor.
Guardian gazetesi de başyazısında Berlusconi'nin ciddi bir programı olmamasına rağmen kendisini sürekli yenileyerek seçimlerde hep başarılı çıktığını ancak son kamuoyu yoklamalarına göre yeterince desteği olmadığını belirtiyor.
Yazıda he ne kadar Monti'nin kemer sıkma programı ve muhafazakar ekonomi anlayışı destek görmese de ülkeye düzen ve tutarlılık getirdiği belirtiliyor.
Berlusconi'nin ise hükümetten desteğini çekmesi ile ülkeyi yeniden istikrarsızlığa sürüklediği ve Monti hükümetinin programını tamamlayamadan gitmesine neden olmasının sorumsuzca ve yıkıcı olduğu vurgulanıyor.
İngiltere'de eşcinsel evlilik tartışması
Guardian gazetesinde İngiltere'nin gündemini bir süredir meşgul eden evliliğin eşcinsel çiftleri içerecek şekilde yeniden tanımlanması tartışmasına yer veriliyor.
Eşcinsel evliliklerin kilise gibi dini kurumlarda yapılmasına izin veren yasa tasarısının Muhafazakar Parti'yi böldüğünün belirtildiği yazıda, yaklaşık 100 milletvekilinin yasaya red oyu vereceği aktarılıyor.
Gazete, yasayı destekleyenlerin bunun adil ve eşit haklar üzerinden görülmesi gerektiğini belirttiğini aktarıyor. Kiliselerin ya da dğer dini kurumların eşcinsel evlilikleri destekleyip desteklemeyeceği ile ilgili konsültasyon devam ediyor.
Gazetenin başyazısında konuyla ilgili olarak 40 yıllık bir mücadelenin ardından eşcinsellerin diğerleri ile hemen hemen aynı haklara kavuştuğu ancak hala yapılması gerekenler olduğu belirtiliyor. Adım her ne kadar sembolik olsa da eşcinsel evliliğin insanların durumu kabullenmelerini sağlayacağı vurgulanıyor.
Daily Telegraph gazetesi de başsayfasında yer verdiği haberde hükümetin eşcinsel evlilikleri tanımak için hazırladığı yasa tasarısına karşı olanların fikirlerinin dikkate alınmadığı belirtiliyor.
Hükümetin konu ile ilgili yaptığı resmi araştırmada yüzde 52-53 gibi bir çoğunluğun eşcinsel evlilikleri desteklediğinin açıklandığını aktaran gazete, yasaya karşı çıkanların hükümetin bu araştırmayı çarpıttığını söylediğini belirtiyor.
The Times: Basının yasayla denetimi gereksiz
The Times gazetesi başyazısında İngiltere'de basının denetlenmesi ve düzenlenmesine yönelik hazırlanan Leveson raporunu tartışıyor.
Yazıda İşçi Partisi'nden milletvekili Harriett Harman'ın yasa lehine hazırladığı raporun neden böyle bir kurumun yasayla desteklenmesinin yanlış olacağını açıkça gösterdiği belirtiliyor.
Leveson raporunun ardından İngilere Başbakanı David Cameron, basının bağımsız bir kurum tarafından denetiminin yasa ile desteklenmesine karşı çıktığını belirtmişti. İşçi Partisi de bu konuda bir yasa tasarısı hazırlamıştı.
Yazıda bu yasa tasarısının devletin basına yönelik baskısına yol açacağını savunuyor. Gazeteye göre basının bağımsız denetimi gönüllü olarak sağlanmalı ve bunun için bir yasa çıkarılması gereksiz.
Kate Middleton'ın hemşiresinin ani ölümü
Daily Telegraph gazetesinde Cambridge Düşesi Kate Middleton'un sağlık durumu hakkında Avustralya'da bir radyoya açıklama yapan hemşirenin ani ölümü haberine yer veriliyor.
Baş sayfada verilen haberde hemşire Saldanha'nın eşi ve kızının Avam Kamarası'na yaptığı ziyaretten bahsediliyor.
Acılı ailenin hastaneden yeterince destek görmediği ve terapi desteğinin verilmediğinin belirtildiği yazıda ayrıca hemşireye telefon şakası yapan Avustralyalı radyo spikerlerinin de üzgün oldukları ve yaptıkları şakanın böyle bir trajediye neden olacağını beklemedikleri açıklamalarına da yer verilmiş.
Prens William'ın eşi Middleton'ın tedavi gördüğü hastanede çalışan hemşire, bir Avustralya radyosundan sunucuların Kraliçe 2. Elizabeth ile Prens Charles'ın seslerini taklit ederek işletmesi ve bunun yayınlanmasının ardından bir evde ölü bulunmuştu.
(dw türkçe-bbc türkçe)
YORUM YAZIN