'Asfalt Dünya'nın Solisti Emrah Özdamar: İster Salyangoz, İster Yalnız Bir İnsan Olalım; Bu Yolda Yürüyoruz
İnsanın ilgisini çekecek birçok şey var Asfalt Dünya ikinci albümü Büyük Yollar’da. Çocukluk masalları, rüyalar, hep birlikte kurabileceğimiz hayaller mesala… Bir çocuğun ilgisini çekebilecek kadar oyuncaklı olan kartoneti görmezseniz gerçekten çok şey kaçırırsınız. İçindeyse derdimizden anlayan, yollara düşmeden söylenecek, varılan yerde cümbür cemaat eğlenilecek şarkılar, hatta inanır mısınız, Troçki’nin sesi var! Birçok müşkülpesent yazarın övgülerine mazhar olan albümü ve grubu, solist ve sözlerinin çoğunu yazmış olan Emrah Özdamar’la Ayşe Düzkan konuştu.
İlk albüm Ormanlar Kralı’nın üzerinden beş yıl geçti. Bu arada bir sound değişikliği oldu mu? Yoksa birinciyi dinleyen bunu dinlediğinde ‘Bu Asfalt Dünya albümü’ der mi?Birinciyi dinleyen bunu dinlediğinde ‘Bu Asfalt Dünya’ albümü der. Çok paralel parçalar var. Zaten genel olarak bestelerin yapısından etkilendiğimiz için soundda çok dramatik bir değişim yok. Ama daha homojen, daha grup müziği ve bazı şarkılarda daha sert bir sound var.
İlk albümde fotoğrafınız hiç görülmedi değil mi?Evet çıkışta, albüm kapağında ve ilk iki klipte görünmedik. O iki şarkıda biz birazcık geri çekildik açıkçası, o iki şarkının hikayesini ortaya koymak istedik.
Neden tercih ettiniz bunu? Görünürlük önemli değil mi artık?Önemli ama biz görünmeyerek de görünür olduk. Mesela Beni Severmiş O hala inanılmaz dinlenen ve beğenilen bir şarkı. Şarkının kendisi insanlarla inanılmaz bir iletişim kurdu. Bunu görmüş olduk, biraz da bilinçli yapmıştık bunu, şarkı insanlarla bir aracı olmadan nasıl buluşur diye. İnsanlar Asfalt Dünya’yı kendi kafalarında şekillendirdiler. Belki tiplerimize kadar…
Grup müziğinde solist dışında yüzler hatırlanmayabiliyor. Ama bazı müzisyenler de adet sadece görüntüden ibaret; sahne, fotoğraflar.Eskiden bir albümü alır çevirir çevirir dinlerdiniz ve her bir eleman enstrümanıyla insanların kafasında idolleşirdi. Özel bağlantılar kurulurdu, hatta hayat hikayelerini bile bilirdiniz. Şimdi inanılmaz bir saçılma var, bu hayatımızla da ilgili bir şey. Eskiden bir ürünü alamayacağını düşünürünüz, şimdi her şeyi elde edebiliyorsunuz ve değerleri de ona göre düşüyor. Müzikte de öyle; insanlar artık bir yerden bir yere giderken müzik dinliyor, iPod’larındaki bir shuffle’ın içinde dönüyor her şey. Dolayısıyla o kadar belirgin simalar, ikon isimler yok.
Asfalt belki de insanoğlunun doğası
Neden Asfalt Dünya ismini tercih ettiniz?Asfalt Dünya grup yokken yaptığım bir internet projesiydi. Bu projede insanlar bir araya gelip çeşitli sanat dallarında gruplar oluşturup bir şeyler ortaya koyuyorlardı. Şiir grubu, hikaye grubu, tiyatro vesaire gibi. Bu amaçla çıkmıştı, rutin toplantılar yapıyorduk ve ortaya çıkan şeyleri de bu internet sitesinde paylaşıyorduk. Asfalt Dünya ismi aslında ormandan gelen bir şey, orman çağrışımı. Yaşadığımız şehri betimliyor. Nasıl hayvanların doğal ortamı ağaçlar, çimler vesaireyse, insanoğlu da kendi hayat habitatını apartmanlar, betonlar bunların arasına kuruyor. Belki de insanoğlu ne yaparsa yapsın bunu yapardı, yani kendi doğası bu. Asfalt Dünya insanın ormanı gibi bir sonuca varan bir isim. Zaten besteler vardı, grup oluşunca, öteki çalışma da yavaşlamıştı iyice. Ben de o ismi çok sevdiğim için gruba koymaya karar verdim.
Daha önce teatral işler yapıyormuşsunuz.Evet. Bir tane tema-konser hayal ettim. Şarkıların sözleriyle bir genel hikaye oluşturup adına Yol Hikayeleri dedim. Bir insanın hayatının bütün evrelerini anlatan bir şey; aralara da hikayeler yazdım. Bu hikayeyi de şarkı aralarında tiyatrocu eşliğinde, ses efektleriyle, tiyatrocunun anlatıp oynadığı bir gösteriye dönüştürdük. Hepimizde ve tiyatrocuda kostümler var vesaire. Şarkı aralarında o hikayeyi anlatıyordu. Bir insanın hayat yolculuğunu anlatan teatral konserler verdik.
Müzisyenlerin dinleyeceği grup
Albümünüz çok iyi eleştiriler aldı. Bekliyor muydunuz bunu?Bizim inanılmaz bir müzik, sound takıntımız var ve özellikle sözler belli bir seviyenin üzerinde. En azından anlatım olarak betimsel. O yüzden ben açıkçası müziğe aşina olan ve derinlemesine dinleyen insanların buna olumlu tepki göstereceğini düşünüyordum. Bir de eskiden okuduğum bir şey vardı: ‘Uçmak isteyenler Rolling Stones, uçmuş olanlar Doors dinler’ diye. Hani insanlar atıyorum, X grubunu dinler ama o müziği yapanlar da Asfalt Dünya’yı dinleyebilir gibi. Biraz uç bir şey ama Asfalt Dünya’nın Türk müziğinin yelpazesinde bir renk olduğuna inanıyorum.
Yani müzisyenlerin dinleyeceği müzik mi?Evet, hem müzisyenlerin hem eleştirmenlerin bizim müziğimizin içine girebileceğini düşünüyorum.
İçinden Troçki çıkan şarkı
Büyük Yollar adlı parçada Troçki’nin bir yazısından alıntı yapmışsınız. Onun hikayesini anlatır mısınız?O yazı değil konuşma. Onu davulcumuz Deniz önerdi. Şarkının o yerinde, bir anda ilham gelip internete girip onu buldu. Bir yerleştirelim dedik ve inanılmaz derecede oturdu.
Parçanın sonundaki aksanlı İngilizce konuşma da Troçki’nin sesi değil mi? O konuşma mı o?O konuşma. Adam İngilizce konuşuyor çünkü ABD’ye göç etmiş. Zaten Rusya’dan kovulan bir adam.
Bir de Dunganga’da Almanca vokal var. Onun hikayesi ne?O da tesadüfi. Biz stüdyoda çalışma yaparken bir anda karşımıza çıktı ve onu yine deneme usulü koyduk. Hoşumuza gitti, Dunganga ile de acayip örtüştü.
Sadece kedi fotoğrafı mı paylaşılır?
Ama Almanca?Tesadüfleri izlemeyi seviyoruz biraz, önümüze çıkan tesadüfleri yaşamayı çok seviyoruz. Albüm kapağı da öyle oldu aslında.
İnsanların görünce irkildiği bir şey sümüklü böcek.İlk halinde ayaklar da vardı. (gülüyor) albümün ismi belliydi, Büyük Yollar diye. Ben onu çok tesadüfen iPhone’la çektim. Bir gün parkta koşarken o hayvancığın üzerinden atladım ve koşmaya devam ettim. O sırada albüm kapağını ne yapsak diye düşünüyorum ama o çekeceğim resmin albüm kapağı olacağını hiç düşünmedim. İPhone’u aldım, çektim. Sonra gruba gösterince herkes ‘Aaa işte budur oldu’. Sümüklü böceğin izleri de orijinal bu arada. O salyangoz, üzerinde evi ve bir yolculuğu var ve bizim bir adımda aştığımız şey onun için uzun bir yol; Büyük Yollar’a oturdu.
Albümün içi de çok güzel. Bir yandan da büyük bir çaresizlik duygusu veriyor. Büyük bir yol var ama adımlar çok küçük. O kadar çaresiz miyiz?Valla çaresizlik hayatı bitirecek bir şeydir ama her zaman umut var, her koşul için. Ama tabii hayat zorluklarla dolu, ister salyangoz, ister yalnız bir insan bu yolda yürüyoruz.
Bir yandan da evi sırtında olan hayvanlar sırt çantasıyla gezen insanları hatırlatıyor. Belki bugün değil ama rock’n roll’un ilk çıktığı günlerde önemli bir imge. Böyle bir şeye yakın hisseder misiniz kendinizi?Hayalini hep kurarım ama buradayız. Genel olarak buralardayız.
Grup olarak ortak dinlediğiniz isimler var mı?Bir kere ortak bir müzik yelpazemiz var. Grup içinde eskilerden hayran olduğumuz sanatçılar mevcut. Iron Maiden, Dave Mathews Band.. Benim Megadeth hastalığım vardır, yenilerden Muse ve Radiohead, Faith No More ortak kümeye giren gruplar diyebilirim.
Megadeth, Iron Maiden hatta Metallica için ‘Klasikleştiler ama bittiler artık’ denirken Magedeth ve Iron Maiden’ın son albümleri çok başarılı oldu. Hepsi gençlere taş çıkartıyor. İşte belli yaşta metal yapılır, dinlenir kalıbını kırıyorlar.Var böyle bir şey çünkü düşünün, sert müziğin dinlendiği yılların kuşağı artık kırklı ellili yaşlara geldi. O yüzden hala ben 40-50 yaşlarındaki insanların Metallica dinlediğini düşünüyorum, 60 yaşına gelince de dinleyecekler. O kalıp için var-dı diyeceğiz artık.
Keşke devrimlere gerek olmasa
Büyük Yollar’ı sormak istiyorum. İnsanlığın ya da sizin önünüzdeki büyük yollar nedir?Büyük Yollar idealleri veya hayalleri olan insanların yolculuğu, onların yürüdüğü yol olarak anlıyorum. Zaten albümdeki aynı adlı parça bunu çok güzel anlatıyor. Büyük yollarda yürüyen küçük adamlar. Özellikle kendi çizgisi, ideali, savunduğu şeyler olan insanların yollarının çetrefilli ve zor olduğunu hep görüyoruz.
Troçki ve onun gibilerinin ideallerinin anlamsız olduğu, dünyanın değişmeyeceği söyleniyor.Evet, ne kadar saçma değil mi? Değişim kaçınılmaz, hayatta tek değişmeyen şey değişim. Devrim de değişmeyecek bir değişim. Her şey, her yeni doğan medeniyet olgunluk dönemine girip sonra çürüme dönemine girdiğinde onun karşı değeri mutlaka ortaya çıkacaktır. Bu o kadar kanıtlanmış bir şey ki. O yüzden devrimsiz bir hayat maalesef olamaz. Keşke her şey düz, kendi içinde bir ivmeyle gitseydi, değişim o şekilde gerçekleşseydi. Sonuçta devrimin içinde de birçok sıkıntı, üzüntü oluyor, yeri geldiğinde kan dökülüyor.
Albümde bunu yapacak olanın olağandışı kahramanlar değil, küçük, sıradan insanlar olacağı gibi ümitli bir hava var.Tabii, küçük adamlar gerçek medeniyeti oluşturuyor; hem refahı hem sanatı, veya sanatın yaşamasını. Düşünün ne kadar çok tip bir hayat sürüyoruz ve ne kadar az renk var. Bunu müzikte bile görüyoruz aslında. Her yerde çalan müziklerin ne kadar tek tip olduğunu görüyorsunuz. Bu aslında toplumun yansıması. İnsanlar kendi bahçelerinde güzellikler yetiştirip bunu yaşatıyor olsa, o zaman, evimiz, sokağımız, mahallemiz, yollarımız, hayatımız değişir. Daha mutlu ve insani bir hayat yaşarız.
İnsan adlı şarkıda sanki böyle bir çağrı var.Çok doğru. İnsan şarkısında özellikle bizim toplumumuzda ve insanımızda olan bir şey var; kendini ifade etmeme. Sağdan bir araba girer, önünüzü keser, en fazla kornaya basarsınız. Biri sıranızı kapar, fazla bir şey demezsiniz. Birisi size bir haksızlık yapar ses etmezsiniz. İnsan tepkilerini yaşamıyor, kendi varlıklarını ortaya koymuyor. Bin insansın diyor şarkıda.
Dunganga’da çocukluk günlerine özlem var sanki.O şarkının sözlerini yazarken esinlendiğim iki şey var. Bir tanesi bir ninni olması. Bir tekerleme… ‘Evvel zaman içinde, yaşarmış bir dunganga…’ diye bir ninni vardı. Bu hem korkunç, enteresan bir şey ama hem de çocukların uyuması için söylenen bir şey. Bir yandan da…
Öcü…Garip bir durum yani. Öte yandan babamın özellikle öğle uykularında bizi uyuturken ‘Hadi cennet parkına’ diye seslenişini hatırlarım. O iki çağrışımdan ortaya çıkmış bir şarkı.
Uyku ve rüya ne ifade eder sizin için?Uyku ve rüya güzel bir kaynak benim için. Özellikle bilinçaltı rüyaları çok beslendiğim bir şey. Zaten şarkı sözü yazarken dipten kum çıkarır gibi o çağrışımları buluyorum. Öözellikle şarkı sözü yazarken de rüya görür gibi yazma eğilimim var. Bir şeyleri dümdüz değil, onu çağrışımlarla anlatmak; bazen bir cümleyi okuduğunuz zaman düşük olabilir ya da anlamsız gelebilir ama bir çağrışım yapar. Ben o çağrışımların peşindeyim. O çağrışımların bana hissettirdiği şeyin karşısındakine de geçtiği düşünüyorum.
İnsan nefes alarak bile kafayı bulabilir
Kafamız İyi’deki gibi mi?Mesela. Tam uyandığınızda anımsadığınız ya da uykuya dalmadan aklınıza gelen şeyler gibi.
Çok övgü alan şarkı sözlerinizin kaynağı nedir?Benim çocukluğumdan beri takıntılı olduğum bir şey var, ilk fikir, ilk duygu. Veya özlemlerimden, bir mimikten, bir insanın yaşadığı bir şeyden etkilenip veya bir duygudan yola çıkarak yazmaya çalışıyorum. Bazen de günlük konuşmalardan esinleniyorum. Konuşup, gülüştüğümüz bir şeyin bestesini yapayım dediğim çok olmuştur. Daha çok hayattan, rüyalardan özellikle de insanlardan esinleniyorum.
Kafamız İyi’yi tekrar sormak istiyorum. Bir hal vardır, ‘Şu gün bitsin de kendimizi suçlu hissetmeden içkinin başına oturalım.’ Sabahtan içmeye başlarsan alkolik derler ama belli bir saatte kimse bir şey diyemez. Aslında o hal de rock’n roll’un bir parçası. O yüzden böyle bir şey görmek güzel.Kafamız İyi’de aynı zamanda büyük bir cümbüş hayali var. Yani öyle bir eğlence ki sadece alkolün değil, hayal edebileceğin en büyük kutlama, en büyük bir araya geliş nasıl olur, orada nasıl kaygıların sıfırlandığı noktada nasıl bir paylaşımda bulunuruz’dan yola çıkan bir şey. İnsan bazen sadece nefes alarak bile kafayı bulabiliyor.
Böyle deyince aklıma Tahrir Meydanı geldi.Evet, yani konu o değil ama bir galeyan gibi.
Yani masa başında veya kulüpte değiliz…Masa başındayız da aslında. Karışık bir şey. O şarkının her satırında bambaşka bir yerdeyiz.
Vokalinizle ilgili de çok olumlu şeyler söylendi. Her zaman ‘güzel’ söylemeye çalışmamışsınız.O biraz Dave Mustaine etkisi olabilir. Ama en azından yıllar içinde kendi çizgisine oturdu. Ben daha çok oradaki sözün anlatmak istediğine odaklanıyorum. Oradaki öfkeyi ya da arızayı vermek daha önemli.
Öfke önemli mi?Öfke aslında kendi adıma biraz müziğe yıktığım bir konu. Kendi adıma oldukça sakin bir insanım. Belki de öfkemi, o agresyonu en yansıtabildiğim veya müzik olabilir. Bir deşarj müzik bizim için. İnsan başka yerde deşarj oluyorsa mesela atıyorum kocasının kafasını kırıyorsa… (gülüyor)
Birçok düzenlenmede Asfalt Dünya imzası var. Kolektif mi çalışırsınız?Yok biz grubuz, herkesin albümün her şeyinde ciddi katkısı var.
Röportaj: AYŞE DÜZKAN

YORUM YAZIN