Filmekimi Perdelerini 11. Kez Açmaya Hazırlanıyor
Festival
adım adım yaklaşıp her hafta seçkiye yeni bir film eklendiği bu
sıralarda gösterimi kesinleşen filmlere kısaca göz atalım istedik.
Beasts of the Southern Wild
Hem
Sundance hem Cannes festivallerinde gösterilip birçok ödül kazanan
Beasts of the Southern Wild, adından oldukça söz ettirdi. Benh
Zeitlin'in ilk uzun metraj yönetmenlik deneyimi olan film, 6 yaşında bir
kız çocuğunun olağanüstü hayal gücüyle birlikte annesini arama öyküsünü
konu ediniyor. Filmekimi'nin de en iddialı filmlerinden biri gibi
gözüküyor.
The Angels' Share
Palme
d'Or için yarışıp Jüri Özel Ödülü'yle dönen The Angel's Share, usta
yönetmen Ken Loach'un son filmi. "Viski sevenler kaçırmasın!" diye
tanıtılan film, bir grup arkadaşın yaşadıklarını komedi unsurunu
kullanarak anlatıyor.
Beyond the Hills
Aynı
yetimhanede büyümüş iki kadının öyküsünü anlatan Beyond the Hills, yine
iddialı yapımlardan. Christian Mungiu 2007'de Cannes'da Altın Palmiye
kazandığı 4 Months, 3 Weeks and 2 Days'den sonra bu kez festivalden En
İyi Senaryo Ödülü ile ayrıldı. Başrol oyuncuları Cosmina Stratan ve
Cristina Flutur ise yine Cannes'da En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü
paylaştılar.
The Hunt
Cannes'da
beğeni toplayan ve festivalden 3 ödülle ayrılan film, küçük bir kızı
taciz ettiği iddiasıyla hayatı değişen bir öğretmenin öyküsünü
anlatıyor. The Hunt'ın aldığı ödüllerden biri de Lucas karakteriyle
filmin başrol oyuncusu Mads Mikkelsen'e ait.
Amour
Filmekimi'nin
muhtemelen en çok ses getirecek filmi olan Amour, yaşayan en önemli
sinema ustalarından Michael Haneke'nin son filmi. Cannes'da Palme d'Or'a
layık görülen, yaşlılık ve aşk temaları çerçevesinde şekillenen filmin
oyuncu çifti Jean-Louis Trintignant ve Emmanuelle Riva'nın oldukça
etkileyici performanslar sergilediği konuşuluyor. Filmin bir diğer
dikkat çeken oyuncusu ise Haneke'nin vazgeçilmezlerinden Isabelle
Huppert. Haneke'den farklı ve taze bir başyapıt Filmekimi'nde.
Like Someone in Love
İranlı
ünlü yönetmen Abbas Kiarostami'nin Japonya'da Japon oyuncularla çektiği
film, genç bir kadınla yaşlı bir adamın Tokyo'da geçen öykülerine
odaklanıyor. Usta yönetmenin bu son filminde eski gücünü kaybettiği
konuşulsa da Like Someone in Love festivalin en çok merakla beklenen
filmlerinden olacaktır.
Ruby Sparks
Diğerleri
kadar heyecan yaratmasa da, Little Miss Sunshine'ın yönetmeni Jonathan
Dayton'ın yönetmenlik koltuğunu paylaştığı Ruby Sparks, Filmekimi'nin en
eğlenceli seyirliklerinden birini vaad ediyor. Film, yazmakta zorlanan
bir romancının, kendisine aşık olabileceğini düşünerek yarattığı
karakterin yaşayan bir kadına dönüşmesini konu ediniyor.
7 Days in Havana
Cannes'da
Regard Hope Ödülü'ne aday gösterilmiş, yedi farklı yönetmenin çektiği,
yedi kısadan oluşan film Havana'da geçen yedi günü anlatıyor.
Yönetmenler ekibi ise Laurent Cantet, Benicio Del Toro, Julio Medem,
Gaspar Noé, Elia Suleiman, Juan Carlos Tabío ve Pablo Trapero'dan
oluşuyor.
The We and the I
Eternal
Sunshine of the Spotless Mind filmi ile büyük başarı kazanan, fakat
daha çok video klipleriyle tanınmış olan yönetmen Michael Gondry'nin son
filmi. Aynı otobüs hattını kullanan bir grup gencin öyküsü üzerinden
ilerleyen film, 2012 Cannes Film Festivali'nin "Directors' Fortnight"
bölümünde gösterildi. (milliyet)
YORUM YAZIN