Header Ads

İnsanlığın Kiri: Etnik Temizlik...

- yazı: AYCA YILMAZ -
“Başkan Thomas Jefferson’ın Aydınlanma aklının cisimleştirdiği bir kişi olduğunu düşünürüz genelde. Gerçekten de, Amerikan Kızılderililerinin ‘barbarlıkları yüzünden imhayı hak ettiği’ beyanında bulunması da uygarlığın ilerlemesi adınaydı. Yüzyıl sonra, enikonu modern bir adam olan Başkan Theodore Roosevelt ona hak veriyordu: ‘(Kızılderililerin) imhası hem kaçınılmaz hem de son tahlilde faydalıydı.’ Kırk yıl sonra üçüncü bir lider şöyle dedi: ‘Yeni yaşamı yaratmak için ölü bedenleri çiğneme zorunluluğu, büyüklüğün lanetidir.’ Bu seferki de kötülüğün ete kemiğe bürünmüş hali olarak haklı bir nam salmış SS Şefi Heinrich Himmler’di. Yine o ve meslektaşı Adolf Hitler sadece Amerikalıların ayak izlerinden ilerlediklerini söylüyorlardı.”

Bu çarpıcı alıntı, Michael Mann tarafından kaleme alınan ‘Demokrasinin Karanlık Yüzü: Etnik Temizliği Açıklamak’ adlı kitabın önsözünden. 656 sayfalık kitap, modern tarihin kıyım ve katliamları dikkate alındığında, tamamını anlatmak için hayli ince bir kitap sayılır. Elbette bu kitabın değil, insanlığın utancıdır...

‘Komünist temizlik’
“Antik” kıyımlardan bütün bir Amerika kıtasındaki “soykırımcı demokrasiler”e, Ermeni meselesinden Nazilere kadar pek çok vakayı ele alan, hatta “komünist temizlik” diye bir bölüme de yer veren kitap esas olarak mağdurlara değil, suçlulara odaklanmış. Ve kitabın bazı temel savları var. Michael Mann bunları sekiz başlık altında toplamış; dikkat çekici birkaçına değinebiliriz... 

Birincisi, Michael Mann “antik” katliamların varlığını reddetmese de, “cinai etnik temizlik” denen şeyin esasen “modern” olduğunu, “demokrasilerin karanlık yüzü” olduğunu savunuyor. Başka deyişle, “cinai etnik temizlik” Michael Mann’a göre “ilkel” ve çağımıza yabancı bir şey değil, tam tersine bugünün “demokrasi”lerinin –tabir bana ait- “yapıtaşı”... 

İkincisi, kitap, son derece isabetli bir biçimde, “Sınfsal hisleri yakalayıp etno-milliyetçiliğe yönlendirme sürecinde, sosyal katmanlaşmanın ana biçimi olan sınıfın yerini etnisite alınca etnik düşmanlık yükselir,” tespitinde bulunuyor. Ancak Michael Mann’ın Amerikan sosyolojisinin basiret sınırlarıyla malûl olduğunu düşündürten bir alıntıya da yer vermeden olmaz: 

“Cinai etnik temizlik demokrasi çağındaki bir tehlikedir; çünkü çok etnili halk idaresi ideali ‘demos’ ile baskın ‘ethnos’ iç içe geçmeye başlar, azınlıkların temizlenmesini teşvik eden organik ulus ve devlet anlayışları üretilir. Daha sonra sosyalist demokrasi idealleri de sapkınlaşmış ‘demos’un ‘proletariat’la yani işçi sınıfıyla iç içe geçmesiyle birlikte diğer sınıfları temizleme baskısı oluşmuştur. Bunlar demokratik ideallerin cinai temizliğe dönüşmesinin en genel yolları olmuştur.” 

Sosyalizmin, “proletarya” da dahil olmak üzere tüm sınıfları ortadan kaldırma iddiasını bilmesi icap eden Michael Mann, “Komünist Temizlik” başlığını da tüm “etnik temizlik” başlıklarının arasına sıkıştırarak, çalışmasını “Amerikanlaştırmış”, Amerikan sosyolojisinin “ideolojiler üstü” pozuna kurban ederek kıymetini düşürmüş. Evet, Sovyetler Birliği’nde Stalinci bürokrasinin katliamları bir vakadır ama bu katliam ve kitlesel “temizlik” hareketlerini “etnik temizlik” başlığına sığdırmaya çalışırsanız, eski moda tabirle, “elmalarla armutları toplamaya” çalışırsınız, sonuç elde edemezsiniz. Söz konusu katliamları ve Sovyet devriminin geri çekilmesini inceleyen hayli zengin kaynaklar bulunmaktadır halbuki...

Yüzbinlerce can yitmiş, gitmiş

Öte taraftan, hemen belirtmek gerekir ki, iyi bir ekip tarafından yayına hazırlanan ‘Demokrasinin Karanlık Yüzü’, özellikle son yüzyılın toplu katliamlarının ve bizi fazlasıyla ilgilendiren Ermeni kıyımının pek çok önemli bilgisine ulaşmak için değerli bir kaynak olarak görülmeli. Değerlendirmesi ise size kalmış... 

Burada “Ermeni kıyımı” tabirinin kullanılması tesadüfi değil. Zira “soykırım” artık Birleşmiş Milletler hukukuna göre şekillenmiş bir kavram ve ne yazık ki, Birleşmiş Milletler hukukunu da, liderliğini de, tarihteki soykırımcıların “yasal mirasçıları” elinde bulunduruyor. Öte yandan, Ermeni meselesinin bugünkü tartışılma biçimi, tarihsel bir vakanın açığa çıkarılmasını değil, bugünün siyasetinin şekillendirilmesini hedefliyor.
Ama Ermeni kıyımı önümüzde duran bir vaka. Kitapta değişik rakam alternatifleri üzerinde duruluyor. Çetelesini tutsanız ne olur, yüzbinlerce can yitmiş, gitmiş. Anadolu ’da bir ulusal varlığa son verilmiş. Bu öyle bir acı ki, şimdi yine milli boğazlaşmaların cinnet ortamına sürüklenen Anadolu ,Ortadoğu ve Kafkasya’da, hiç akıldan çıkarılmaması gerekiyor. 

Aslında yine de bu işte bir terslik var. İnsanın insana yaptığı fenalıkları “tuğla gibi” kitaplardan okumak, hep o fenalıkları ortadan kaldırmaya niyetli kesimlere düşüyor. Biraz da muktedirlere okutmak gerekmiyor mu bu kitapları? Hani, savaşların biz sıradan insanlar için nasıl yıkımlar getirdiğini öğrenmesi gerekenlere...

Kitaptan: İnsanın insana ettikleri...
* “Önceki çağlarda belki insanlar bizden çok daha zalimdi, mesela halka açık alanda işkence ve idam daha yaygındı. Biz modernler ise dolaylı yollara başvuruyor, duyguları işe karıştırmadan uzaktan öldürmeyi tercih ediyoruz. Emniyetli bir yükseklikten bomba bırakıyoruz, ama balta ve kılıçla yapılan katliamlar karşısında dehşetten donakalıyoruz.”

* “Sağcı ideoloji çoğu durumda temizliği benimsemişti. Ukrayna’nın milliyetçi savaş beyleri (Bolşevik Devrimi’nin ardından Kızıl Ordu’ya karşı A.Y.) köylü yandaşlarıyla beraber akın düzenlerken, ‘Yahudilere ölüm, kahrolsun komünistler!’, ‘Yahudilere ölüm, Ortodoks imanı adına!’ sloganlarını atıyor, ‘kadim düşmanlarımız ve onların ajanı olan Yahudiler’e karşı savaşıyorlardı.”

* “Soykırım sayı ve niyet gerektirir. 1915’i takip eden yıllarda öldürülen Ermenilerin tam sayısını bilmiyoruz –hatta Türkiye’de yaşayanların tam sayısını bilmiyoruz. 1915-16’da 1,2 – 1,4 milyon kişinin öldüğü tahmini makul olabilir.”

* “(Macaristan’da) Yahudi işlerinden sorumlu faşist İçişleri Bakanı Endre ‘Yahudileri biber döküp yemeye hazır’ olduğunu yazmıştı. Onun vekili faşist Baky de jandarmayla bağları sağlamıştı. Almanlar tehcir için günde iki tren önerdiler; Macar planlamacılar altı tane istedi. Nihayet dörtte anlaştılar; çünkü diğer trenler savaşta lazımdı. İki ayda neredeyse 450.000 Yahudi tehcir edildi ve çoğu öldü. Sonbahar ve kış döneminde en az 60.000 Yahudi daha kurşuna dizildi ya da zorla yürütülürken öldü. 1941’de Macaristan’da 825.000 Yahudi vardı. Dört yıl sonra bunun yüzde 68’i yok olmuştu.”

DEMOKRASİNİN KARANLIK YÜZÜ
Etnik Temizliği Açıklamak
Michael Mann
Çeviren: Bülent O. Doğan, İthaki Yayınları
2012, 656 sayfa, 39 TL.

*radikal kitap

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.