Header Ads

'O Güreş' Değil Sizin Cinsiyetçiliğiniz!

- yazı: İLKNUR HACISOFTAOĞLU -
19 Mayıs ’tan bu yana konuşulan ve basının aslında son derece siyasi bir tarafgirlikle öne çıkardığı, 19 Mayıs törenlerinde kadın ve erkek güreşçinin birlikte gösteri yapmasına ilişkin haberler, birbirinden korkunç başlıklarla taşındı gazetelere. Zaman zaman şaşırtsa da genellikle haberleri cinsiyetçi bir dilden uzak durmaya özen göstererek veren Radikal dahi haberi “Böyle olur bayram güreşi” ( Radikal , 19.05.2012) başlığıyla vererek, bunu bir tuhaflık, bir anomali olarak vermeye dönük bir tavra katkıda bulundu. Diğer gazete ve haber siteleri aşağıdaki başlıklarla verdiler: “Bir kadın ile bir erkek güreşti, en komik 19 Mayıs fotoğrafı” (ensonhaber.com, 19 Mayıs ), “Bu güreşe inceleme başlatıldı” ( Hürriyet , 20 Mayıs/ Milliyet, 20 Mayıs), “Böyle rezalet görülmedi: kadın ve erkek stadyumda güreş tuttu” (www.akasyam.com/samsunhaber.com, 19 Mayıs), “Ata sporuna soruşturma: Samsun’da 19 Mayıs gösterilerinde kız ve erkek sporcunun güreştirilmesi herkesi şoka uğrattı” (www.haberler.com, 20 Mayıs), “Samsun’daki güreşe inceleme başlatıldı” (Yeni Şafak, 21 Mayıs), “Neden erkekle güreş tuttu” (Posta, 21 Mayıs), “İki resim iki rezalet” (Milli Gazete, 21 Mayıs).

Görüldüğü gibi haberlerde olay “şok”, “rezalet”, “komik” gibi ifadelerle nitelenirken, sadece kadın güreşçiden bahsediliyor ve açıklaması “O kadın güreşçi açıklama yaptı”, “Kadın güreşçi konuştu”, “Kadın güreşçi: art niyet yok” benzeri başlıklarla veriliyordu.

Cinsiyetçi haberler
Bu haberler içinde Milliyet’te yayınlanan bir yazı oldukça ilginçti. Milli Gazete’nin haberi veriş biçimini eleştiren yazı, “Milli Gazete’den ilginç sansür” başlığıyla yer alıyor ve “Herkes güreşe taktı o gazete ise buna” (Milliyet, 21.05.2012), ifadesini kullanıyordu. Haberin benim açımdan anlaşılması oldukça güç. Çünkü eleştirilen, Milli Gazete’nin güreşen sporcuların vücudunu mozaikleyerek vermesi. Oysa “güreşe takmakla” yani kadın ve erkeğin spor amaçlı güreşmesine takmakla, o fotoğrafı mozaiklemek arasında mantık açısından hiçbir fark yok. Her iki yaklaşımda da cinsiyetçi ve ahlakçı bir bakış hakim. Diğer gazeteler de aslında öncelikle bunu haber değeri olan bir olay olarak değerlendirmeleriyle, daha sonra ise ilgili haberi veriş biçimleriyle ve kadın güreşçinin açıklamalarına dair attıkları başlıklarla son derece cinsiyetçiler. Üstelik hep birlikte aslında cinsiyetçiliğin nasıl çifte standart yarattığına da iyi bir örnek oluşturuyorlar. Bu çifte standart içinde, erkek sporcuya dair ismi dışında hiçbir şey geçmezken, kadın sporcudan açıklama bekleniyor ve belli ki defalarca ve defalarca gazetelere beyanat vermek zorunda kalıyor. 

İşte bu yüzden, kadın güreşçiye yönelik oluşturulan bu yargılayıcı tavır yüzünden, kadın sporcu kendini “savunmak” durumunda bırakılırken, “art niyet” olmadığı gibi cümleler kurmak zorunda kalıyor. Üstelik bu yapılırken sporcunun, bence aslında bakmaları gerekenin ne olduğunu gösteren, madalyalı fotoğrafları ve bahsettiği başarısının üstünden atlanıyor. 

Oysa spor yaparken kendini savunmak durumunda bırakılmak dahi sporun doğasına müdahele etmek, onu baskıcı bir biçimlendirmeye tabi tutmak anlamına gelir. Olayın basına yansımasından sonra gösterileri düzenleyen Valiliğin alelacele soruşturma açıldığını açıklaması ise, bu olayda kendi “suçu” olmadığını ispat etme ve kendi ahlakının sorgulanması korkusu, hatta dehşetiyle açıklanabilir. 

Olaya dair açıklama yapan Güreş Federasyonu Başkanı Bekir Çeker’in de belirttiği gibi, her ne kadar müsabakalara ayrı kategorilerde katılsalar da kadın ve erkek güreşçiler, örnekleri farklı ülkelerde de görüldüğü üzere, birbirlerinin partneri olabilir, birlikte antrenman yapabilir. Buna bakan ve böyle anlayan gözlerin gördüğü ise kendi cinsiyetçiliklerinin perdesidir sadece.

Şaşırtmıyor ama öfkelendiriyor
Ayrıca başlıkların bir bölümünde de yer aldığı gibi güreş bu topraklarda yüzyıllardır yapılagelen bir spor. Ancak geleneksel güreşten farklı olarak modern güreş/minder güreşi hem kadınlar hem erkekler tarafından yapılır. Kadınlar Türkiye’de bundan 14 yıl önce, 1998’de Yaşar Doğu Turnuvası’na katılarak müsabaka düzeyinde yarışmaya başladılar ve bugün Türkiye ’de tüm kısıtlılıklara karşın gayretleri ve çalışkanlıklarıyla kendilerine hayran bırakan kadın güreşçilerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Daha geçtiğimiz haftalarda kadın güreşçilerimizden Elif Jale Yeşilırmak, Londra Olimpiyatları’na vize aldı. Dilek Erdoğan ve Uğrun Perçin gibi bu alanın öncülerinden antrenörler de hem ulusal hem de uluslararası güreş müsabakalarında pek çok başarıya imza atmış isimler olarak hatırlanmalı. Ve şüphesiz haberde yer alan, medyanın cinsiyetçi, sansasyonel dilinin hedefine dönüştürülen kadın sporcu da bu başarılı güreşçilerden biri. Dolayısıyla spor alanında daha güçlü yer almak ve başarılarını arttırmak gayretindeki ve birçok zorlukla mücadele eden kadın sporculara böyle yer veren haberlerin yaptığı en hafif ifadeyle saygısızlık.  

Sonuç olarak, cinsiyetçiliğin ve kadına yönelik ayrımcılığın her yerinden okunabileceği bu tür açıklama ve haberler bugün artık bizi şaşırtmaktan öte öfkelendiriyor. Görülen o ki, eril bir alan olarak sporda yer alan kadınlarŞa çifte standart ve stereotipleştirmeyle her gün mücadele etmek zorunda kalırken, başetmek zorunda kaldıkları yalnız kendi kurumları değil, medya, eğitim ve devlet gibi farklı kurumlar da. 

Dünyada ve ülkemizde spor alanında kadınlar uzun yıllardır eşitlik ve güçlenme mücadelesi veriyor. Bu olayın da bize bir kez daha hatırlattığı gibi, tüm bunlarla mücadele etmek için, bu alandaki kadın sporcu, antrenör, yönetici ve akademisyenlerin hep birlikte örgütlenmesi atılacak önemli adımlardan biri. (Örneğin kadın ve spor alanındaki uluslararası örgütlerden biri olan International Association of Physical Education and Sport for Girls and Women (IAPESGW) Türkiye’de üyeleri olan bir birlik ve dünyada, farklı coğrafyalarda çok önemli gelişmelere imza atıyor.) Alınacak daha çok yol, yapacak daha çok iş var.

İLKNUR HACISOFTAOĞLU: Dr., Sosyolog


*Radikal İki

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.