Header Ads

Bu Dünya Değişecek!

- NİMET HEPGEZER -
Sistemle her biri kendi açısından çelişen, anlaşmazlığa düşen, çatışan, bundan ötürü kayıplar yaşayan bir grup insan, önceki yüzyılın başında bir madrabaz tarafından ele geçirilen ama yeterince ‘verimli’ kullanılamayan bir gizli bahçe keşfedip orada özgürlükçü bir komün kurmaya karar veriyor. Bu yapı hayata geçiriliyor, anarşist düşüncenin oluşturduğu bir temele kaymaya başlıyor. Devlet de zamanı geldiğinde bundan haberdar olup kendi hamlesini hazırlıyor.

Yazının ilk paragrafının düşündürdüğünü sandığımız gerçekse, doğu edebiyatında ütopya örneklerine gerçekten çok az rastlanması. Bunun nedenlerini tartışanlar arasında olan Ünsal Oskay, konuyu edebiyatın da ötesine taşıyarak doğu toplumlarında ütopik düşüncenin (de) olmamasına bağlar ve şöyle der: “Bu toplumların kültürlerinde yaşanan hayattan ve toplumdan daha iyisi, toplumun mevcut durumunu, yitirilmiş eski günlerdeki durumuna döndürebilmeyi vaat eden (…) regressive ve moralist esaslı kitaplar görülebilmektedir. Moralist oluşunun nedeni ise, Şark’taki tek özne olan hükümdarın siyasal iradesinin ancak bu iradenin sahibi olan öznenin kendi moral anlayışındaki düzelmeyle sınırlandırılabilecek oluşudur.” 

Hilmi Yavuz ise konunun edebi yanından ayrılmayarak Edward Said’den çok ilginç bir aktarım yapar: “Merkezdeki metin (Kur’an), Arapça olduğu ve İnciller ve Torah’tan (Eski Ahid’in ilk beş kitabı) farklı olarak üniter ve tamamlanmış olarak verildiği için (Müslüman toplumlarda) metinsel gelenekler restore edici değil, destekleyici olmuştur: Bütün Öteki metinler, taklid edilemez olan Kur’an’a göre ikincildir.” Yavuz’a göre Said, “Binbir Gece Masalları gibi metinler, süslemeci metinlerdir; dünyayı tamamlamaz, dünya üzerinde oynarlar. Müslümanlar, dünyanın edebî bir etkinlikle değiştirilmesini düşünmez bile” demeye getirmektedir.

‘Alengirli’ tartışmalar
Bu durum itibarıyla Cihat Taşçıoğlu’nun ‘Salı’sı ilginç bir örnek oluşturuyor. Ancak başka bir ilginç durum da yazarın yukarıda belirtilerini verdiğimiz ‘alengirli’ tartışmaların ağırlığını hiç hissetmeden kendi tarzını yapıta katabilmesi. Dahası yazar, Hayal Kitabı: Sıfır’a Kadar başlığını taşıyan, ütopik komünün kurulması ve karakterlerin tanıtılması fasıllarını kapsayan birinci kitapta sürekli olarak dipnotlardan okura sataşıyor, laf atıyor, hatta yer yer adap sınırlarını zorluyor. Arcadia Kitabı: Sonuna Kadar başlıklı ikinci bölümdeyse durum tamamen değişiyor ve siyasi yapıya, ahlaka, adalete, tüketime dair tartışmaların olduğu sayfalarda yazar, ana metnin içine (belki bir karakter olarak) giriyor ve dipnotlar tamamen teknik yapıya bürünüyor.

Bir Van kedisi
Ütopyalarda okur açısından genellikle zorlayıcı olan şey, ütopya yazınının olmazsa olması kabul edilen toplumsal, siyasi, tarihsel eleştirilerin kahramanların ağzında biraz didaktik kalmasıdır; bu açıdan ve içeriğin ulaşması gerektiği zenginlik yönünden bakıldığında, ütopya okumaları fazla eğlenceli değildir. Ama bir yanda kitabın karakterleri William Godwin’in hançer örneği üzerinden suç ve ceza olgularını tartışırken, bir yanda da Alice Harikalar Diyarı’ndan ‘Salı’ya tayini çıkan Beyaz Tavşan adları Cha-Cha ve Jam-Me olan iki Malta teriyesiyle, O’Ne adındaki bir Van kedisiyle insanın etik kabullerini, insan karakterinin etik vurgularını tartışıyorsa, durum değişebilir elbette. 

“Anarşist, kaotik, satirik, gizemli.” Arka kapak yazısında ‘Salı’ bu sözlerle tanıtılıyor. Bunların yanı sıra (ve hacmine rağmen) kolay okunan, eğlenceli bir metin olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ancak satır aralarını yeterince iyi tararsanız yazar (kitabın yazarı Cihat Taşçıoğlu değilse de sayfalara sızan ‘korsan yazar’) canınızı biraz sıkabilir, hatta sinirinizi bozabilir. 

Sonda da şahsen bana ‘anıtsal’ gelen, kitabı bir kez daha hızlıca gözden geçirmeme neden olan bir sürpriz var.
Sürpriz!

SALI
Cihat Taşçıoğlu
April Yayınları
2012, 504 sayfa, 20 TL.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.