Header Ads

Santorum, Picciotto ve Diğerleri..

- yazı: EYLEM DELİKANLI -
Tea Party taraftarlarının favorisi aşırı muhafazakâr Rick Santorum geçtiğimiz salı günü itibariyle Cumhuriyetçi başkan adaylarının belirlendiği yarıştan çekildiğini açıkladı. Silahları kuşanmaya hazırlanan Mitt Romney’in Amerikan Başkanlığı resmi adaylığının açıklanması için ise haziran ayını beklemesi gerekecek. Santorum’un, Kongre’de temsil ettiği Pennsylvania eyaletindeki önseçimlerden az önce yarıştan çekilmesi hiç şüphesiz ki Romney’ye bu eyalette hareket alanı sağlayacak.

Cumhuriyetçilerin henüz yarıştan çekilmeyen diğer iki adayı Ron Paul ve Newt Gingrich ise bu süreçte seçim bütçelerini savurmaktan başka bir fonksiyona sahip olmayacaklar. Santorum yarışta bu kadar kalabilmesini her ne kadar ‘imkânsızı başarmak’ olarak nitelendirse de bu aslında Cumhuriyetçi tabandaki aşırı muhafazakârlığın da ne kadar artmış olduğunun bir ibaresi. Bu durum Romney’yi köşeye sıkıştırmış, seçim süresince ne kadar muhafazakâr olduğunu ispat etmek zorunda bırakmış ve seçim bütçesinin çoğunu da bu çaba uğruna harcamıştı. Diğer yandan daha liberal ve orta yolcu Cumhuriyetçileri kaybetmemek için çoğu zaman muğlak açıklamalarla günü kurtarmaya çalışmış olması da çabası.

KOMŞUMUZ OBAMA

Santorum’un çekilmesiyle, bilinen Amerikanvari seçim yarışının başlayacağı da kesinleşmiş oldu. Santorum’un basın toplantısından sonraki dakikalar içinde Obama’nın medya ekibi, Twitter’dan Romney’yi hedef alan mesajlar göndermekte gecikmedi. Romney’nin, halkın ödediği yüzde 35-40 oranına karşılık yüzde 15 oranında ödediği verginin haksızlık ve eşitsizlik olduğu bu tweet’lerden yalnızca bir tanesi.

Romney’nin, parti içi rakiplerini bertaraf ederek düello için önünü açmış olduğu kesin. Başkanlık yarışının gidişatını ise hangi adayın ne kadar yardım toplayacağı; hangi Super-Pac’in (Super Political Action Committee) kaç milyon doları kendi çıkarları yönünde adaylara dağıtacağı belirleyecek. Bizlere de nelerde gülmemiz gerektiğinin söylendiği, Amerikan Demokrasisi konulu bu sitcom’u izlemek düşecek.

Başkanlık yarışı sürerken biz de Beyaz Saray’ın en eski komşusu Concepcion Picciotto’nun izini sürüyoruz. Pennsylvania Avenue üzerindeki turistlerin bir kısmı televizyondaki kadar şaşaalı görünmediğine yandıkları Beyaz Saray’ın birkaç kare fotoğrafını çektikten sonra kaldırımın karşı tarafındaki tuhaf çadıra yöneliyorlar. 1980 yılında kurulmuş olan çadırın sahiplerinden William Thomas 2009 yılında vefat etmiş, arkadaşı Concepcion Picciotto (nam-ı diğer Connie) ise şimdilerde Occupy DC’deki arkadaşları yardımıyla anti-nükleer ve savaş karşıtı protestosunu sürdürüyor. Connie’yi kimilerimiz Michael Moore’un Fahrenheit 9/11 filminden hatırlayacaktır. Orijinal adıyla White House Anti-Nuclear Peace Vigil, 365 gün 24 saat açık bir çadırdan ibaret. William Thomas kendisini devletsiz ilan edip pasaportunu atınca İngiltere’den ihraç ediliyor ve Beyaz Saray’ın önünde savaş karşıtı protestosuna başlıyor. Kendisine 1 Ağustos 1980 yılında katılan Connie ise İspanya’da büyümüş ve 18 yaşında Amerika’ya gelmiş bir göçmen.

Amerikan tarihinin en uzun protestosuna şahit olmuş Beyaz Saray sakinleri ise 30 yıldan bu yana çadırın ve etrafındaki pankartların kaldırılması için türlü yollara başvurmuş fakat Yüksek Mahkeme’nin (Supreme Court) protestocular lehine karar vermesiyle de bu çabalarından vazgeçmişler. Çadır, sahipleri tarafından kaldırılmadığı sürece asker veya Beyaz Saray çevresindeki gizli polisler Connie’nin anti-nükleer protestosunu önleme yetkisine sahip değiller. Connie son 30 yıldır bu çadırda yaşıyor, toplanan bağışlarla geçiniyor ve neden nükleer ve savaş karşıtı olduğunu, olunması gerektiğini anlatıyor. Biz çadıra vardığımızda Connie işlerini halletmek üzere vardiyayı Occupy DC’den bir arkadaşına devretmişti. Son 30 senedir Amerika’nin nükleer ve savaş politikalarında bir değişiklik olmadığına göre Connie yaz kış demeden daha uzun yıllar bu çadırda kalacağa benzer.

OCCUPY WALL STREET VE 1 MAYIS

Amerika’da İşçi Bayramı eylül ayında ve daha ziyade barbekü yapılan bir tatil şeklinde kutlanıyor. Bugünlerde Occupy Wall Street, ardı ardına, 1 Mayıs’ta grev çağrısı yapıyor ve % 99’suz bir gün için herkesi işlerini, evlerini ve okullarını bırakmaya davet ediyor. Davetin karşılık bulup bulmayacağını ise 1 Mayıs günü New York’ta Union Square’e giderek anlayacağız.

*BirGün

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.